üzerine etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
üzerine etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ekim 2021 Salı

Boykot Bilinci Üzerine

 Boykot meselesinde tamamen realiteyi gözetmek lazım.

Realitenin birinci yüzüne bakarak konuşacak olursak en uygun söylenecek söz şu:

Herkes boykot edebildiğini şimdilik etsin. Büyük çaplı ürünler elbette ki hemen boykot edilemez. Ama Fransa kozmetik üzerinden de çok kazanıyor mesela. Kozmetik çok da zaruri bir alan değil hatta sağlığı bile tehlikeye atan bir alan.

Realitenin ikinci yüzüne bakarak konuşursak;

10 Temmuz 2021 Cumartesi

Ayasofya Üzerine

 AYASOFYA'nın tekrar cami olarak açılmasına sevindim.

AYASOFYA tarihi bir sembol. Semboller önemlidir. Üzerlerinde oynanmaya gelmez.
Ancak şunu da unutmayalım ki sembollerin asıl özgül ağırlığı taşıdıkları mana ve ruhtur. Mana ve ruh olmazsa sembol içi boş bir aldatmaca olur.
AYASOFYA demek ilk elden namaz demek. Ayasofya açılsın diyenler namazlarına riayet ediyorlar mı? Namaz demek, Allah'ın uluhiyetine boyun eğmek demek ve fahşadan uzak durmak demek. Ayasofya açılsın diyorsak buna riayet edelim ki sembol sırıtmasın.
AYASOFYA demek, Osmanlı demek ve ümmet demek. Ayasofya açılsın diyenler, ümmet hakikatini gözetiyorlar mı? Yoksa üniter ve dar ulusçuluğu mu benimsiyorlar?
Bu ve benzeri sorulara olumlu cevaplar vererek Ayasofya sembolünü güçlendirebiliriz. Aksi halde o da başörtüsü gibi değersizleştirilir.
Ayasofya'nın açılmasına sevindim. Zira kemalist zorbalık eliyle düşmana gözkırpıldı. İnşaallah Türkiye ümmet ufkuna kavuşur bu sembolün taşıdığı ruhla. Biz müslümanlar olarak kemalist zorbalığın ve dar ulusçuluğun/türkçülüğün kalıplarından kurtulmadıkça isterse 10 tane ayasofya açılsın bizce anlamı yok. Bu nedenle, Türkiye müslümanlarına sembollerin ruhlarını da ihmal etmemeleri tavsiye ediyorum. Sembol kurtuldu ise arkası da gelir inşallah.... Umutluyum...

*

Ayasofya konusunda hıristiyanları kışkırtan ifadeleri doğru bulmuyorum. Müze ucube bir şeydi. İnançlı hıristiyanlar da belki dua ve ibadet edileceği için sevinçlidir. Hatta yöneticiler belli bir yeri hıristiyanlar için de ibadet alanı yapabilir. Dini değer ve semboller kışkırtıcı tarzda sunulmamalı.
Ayasofyanın camiye çevrilmesine sevinen müslüman, hayatındaki İslam nerde? Hangi seviyede!?
Önemli olan bu. Hesapta sorulacak olan bu...

23 Mayıs 2014 Cuma

Şiilik ve Sünnilik Üzerine

 Davamız insanların bu dine Kuran ile girmesi.. Kuranı bilerek inanması.. Ayrıca mezheb, ismen bir kişiye atfedilebiliyor ancak görüşleri birçok farklı alim tarafından oluşuturulmuştur.. Mesela hanefiliğin görüşleri İmam-ı Azam'dan sonraki hanefi alimlerin görüşleriyle de dolu.. Ve İmam'ın sahih bulmadığı birçok hadis kullanılarak görüşler oluşturulmuştur. Şia da siyasi olarak Ali taraftarı iken, bu defa kendini tamamen ayırıp özelleştirmiş, ehli beyti özelleştirmiş, imamları masumlaştırmış, sadece onlardan gelen rivayetleri ve dahi Ali'den gelen rivayetleri doğru kabul etmiş.. Daha neler neler.. Oysa bizler geçmiştekilerin yaşantılarını kopyala yapıştır yapmamalıyız.. Kendimiz de, günümüzün alimleri de üzerinde düşünüp tefekkür etmeli.. Resmen akideler oluşturulmuş, sünnilerin akide kitapları da bu şekilde... Bunlar halkın zihinlerinin en uç noktalarına kadar sinmiş.. Ayetleri okuduğun zaman ürperme olmuyor.. Kendini değişime açmıyor.. Değişimi dinden kopmak olarak görüyor.. Mezhebi takıntılar birliğimizi engelliyor.. Söylemdeki vahdet ifadeleri, eylemde kendini gösteremiyor.. Oysa tarihi saplantılardan korunursak bu bizi kardeş yapar.. Muaviye ve Yezidin yaptıklarını yüzyıllar boyu sünni dünyaya mal etmek.. Ve hüseyinin şehadetini mitolojik bir dini ayin haline getirmek.. Hüseyini şiilerin bir değeri olarak lanse etmek.. Bunlar tamamen duygusallıklardır.. Sağolsun Ali Şeriati kısmen de olsa bunları kırdı.. Kendi dünyasında kırması gerekenleri kırdı.. elhamdulillah sünni dünyada da yapan alimlerimiz ve düşünürlerimiz var.. artık mezhebsel inançlar eleştiriliyor ve sorgulanıyor.. Kurani zeminde.. Yönümüz bu tarafa doğru olmalı.. Zaman bunun zamanı.. ***Aslında sünni dünyanın bu tür yönlerine yaptığımız iğnelemeler fazlasıyla oldu..[ve gücümüz yettiğince olacak... derdimiz Kuranı fazlasıyla gündeme alıp toplumsal aşırılıklardan kurtulmak ve bir de onların inanç haline gelmesini engellemek.. Yaptığımız okumalarda görüyoruz ki Kurandan kaynaklanmayan bilgiler akide haline getirilmiş vs]
**---Bir baktık ki içimizde bazıları başka dünyalara yelken açmışlar.. Oysa ki şiilerin de bu tür yönlerinin olduğunu bilmeleri de icab eder.. Dini ana kaynağından öğrenme isteği ve çabamızdan dolayı bu yorumları yapıyoruz.. Vahdet, sonradan oluşturulmuş yapay akideleri terketmeden olmaz.. Herkes hurafesine sarılırsa, olan Allah'ın davasına olur.. Sünni ve Şii uzaydan gelmedi elbetteki, içinde doğruları da olacaktır. Lakin tarihin yükünü taşıyan bu oluşumlar gereksiz ihtilafları da bu güne getirmişler ve bu günün insanları arasında firak meydana getirmişler.. Bunları bilmek lazım.. Hurafelerden kopmadıkça yapılan kardeşlik sözleri edebiyattan öteye gitmez.. Oysa ki Araf:157'de peygamberin insanların omuzlarındaki ağır yükleri indirmeye geldiği söyleniyor..



22 Mart 2014 Cumartesi

Oy Verme Üzerine - Bülent Şahin ERDEĞER

Yine geldik oy ver, oy verme tartışmalarına. Müslümanların kendilerine has bir siyaset fıkhı olmadığı için
körün karanlıkta millete rehberlik yapması gibi rehberliğe soyunuyor bazı gruplar.
Siyaset fıkhınız olursa içtihad etme esnekliğiniz ve duruma göre manevra yapabilme kabiliyetiniz olur. O fıkhınız yoksa kendi kendinize gerçek-dışı bir hayal dünyasında yaşarsınız da gerçek dünyadaki zulmedenlerin iktidarlarını pekiştirmiş olursunuz lakin farkına bile varamazsınız. "İdeolojik Şizofreni"ye tutulursunuz.
"Ne kadar aykırı olursam ne kadar agresif olursam o kadar haklı olurum" gibi bir vesvese esir alır sizi.
Şimdilerde "Oy verme" diye bir klip çekmiş HizbutTahrirciler. Bunun Tevhidi bir eylem(!) olduğu zannı ile. (Gerçi HizbuTahrir de bir vakit Filistin'deki demokratik seçimlere katılmış bir yapı ama neyse!)
Siyaset fıkhı bazen seçimleri boykot etmeyi bazen seçimlere katılıp hayır oyu kullanmayı bazen Müslümanların ve dahi ülkede yaşayan tüm insanların maslahatına binaen en makul partiyi desteklemeyi gerektirebilir. Demokratik araçların size tanıdığı imkanları kullanmamak o sistemi inkar etmek anlamına gelmiyor. Bu denize girip ıslanmıyorum demeye benziyor. Dergi, dernek vb. araçları kullanıp oy aracını kullanmadığınızda daha fazla muvahhid filan olmuş olmuyorsunuz. Bu ham hayalden başka birşey değil.
İslam toplumsal ıslahı hedefler. Temel amacı insanın/halkın iradesinin özgürleşmesi/batılı ya da hakkı seçebilme imkanının oluşmasıdır.
-Onun içindir ki İkrar/zorlama altında yapılan şehadet te, küfür de Allah katında geçerli değildir. Birinde münafık diğerinde mustazaf olursunuz.
-Özgürlük ve Adalet bu sebepten Din'in ana hedefidir. Adil bir toplum için de tabandan tavana bir bilinçlenme/ahlaki terbiye gerekir. (bkz. Asr-ı saadet örneği) Ya da istisnai olarak tepeden aşağıya başa geçmiş bir adil yöneticinin geçici iyileştirmelerine sahne olur. (bkz. Ömer b. Abdulaziz iktidarı)
Vesselam...

22 Aralık 2012 Cumartesi

Müzik Üzerine

      İnsanın ruhsal istekleri bedensel isteklerinden kat kat fazladır. Ruhun yapısı, bedenle kıyaslanmayacak derecede bilgi dünyamızdan uzak ve bir o kadar önemlidir. Ancak vahiyle anlayabiliyoruz insanoğlunun yapısını bir de somut olarak insani tecrübelerle. İnsan aslında iç dünyasının/ruhunun direktifleriyle hareket ettiğini unutmamalıdır. İç dünyasındaki malzemelerin ne olduğuna dikkat etmeden hayat üzerine hesap yapmamalı aslında insanoğlu. O halde şunu diyebilir miyiz? İnsan ilk önce kendini tanımalı, çapının ne olduğunu bilmeli. Kendine bir ayna bulmalı ve o aynaya bakıp kendisini tanımalı. Ayna derken de sadece insanın saçını, kaşını, dudağını gösteren aynayı kastetmiyorum. Ruhunu gösterecek bir ayna! Bu, camdan yapılmış bir ayna değil. Bu ayna, Yüce sözlerle meydana gelmiş bir Kitap... Vahiy! Tabi ki herkes kendi için farklı aynalar bulmak isteyecektir. Dikkat ederseniz, kendi için dedim. Kendisi nereden bilecek gerçek aynanın hangisi olduğunu? En azından şunu diyebilir bir insan: 'Beni Yaratana sormalıyım kim olduğumu!' Aslında bu, yapılacak en makul eylemdir. Yapana bin selam olsun.

9 Aralık 2012 Pazar

CAHİLİYE TOPLUMU/İNSANI ÜZERİNE

Cahiliye insanının ruh haritasını çizmek teşhislerimizi ve tedavilerimizi kolaylaştıracaktır. Çünkü adeta sorunlar toplumu olan cahiliye toplumunun iyileştirilmesi dünya ve insanlık adına iyi olacaktır. Cahiliye toplumun şu şekilde tanımlayabiliriz: "Kendine bomba bağlamış bir toplum." İşte böyle bir toplumun içinde yaşıyorsanız aslında bir cehennem hayatı yaşıyorsunuz demektir. Cahiliye toplumunun insana verdiği zarar bedene değil direkt yüreğedir. Bu ise insanın bitikliği demektir.

Cahiliye toplumuna, vahiyle inşa edilmemiş bir toplum da diyebiliriz. Yani hamlığı aktif olan ve aynı zamanda kendini pişmiş sanan bir toplum. Bu tarz zıtlıklar fazlasıyla mevcuttu bu toplumda. Örneğin, sevimli olmadığı halde kendini sürekli sempatik gören, doğru olmadığı halde sözlerinin hala doğru olduğunu delilsiz bir şekilde savunan. Böyle bir toplum vahyin terbiyesinden mutlaka geçmeli. Çünkü kişi yemeğin tadına nasıl kaliteli yiyeceklerle ulaşabiliyorsa hayatın tadına da kaliteli insanlarla ulaşabilir. Bunun mücadelesini vermeyenler bedelini hayatlarını heba etmekle öderler. Hayat ise çaba ile anlam kazanır. Bu çaba ise insanı kaliteli bir yaşam götürür. Zaten toplumun kalitesi şahsın kaliteli olmasıyla başlar.

Cahiliye toplumunun bireyleri hayatlarından memnun bir görüntü arzederler. Ama iç dünyaları darmadağınıktır. Bu hastalığa karşı kibir gösteren şuursuz bir hastanın düştüğü bedbahtlığa benzer. Hasta olanın yapacağı en doğal şey tedavi olmaktır. Ama 'ben hasta değilim, turp gibiyim' demek hastalığa karşı kibirli olmaktır. Adeta buna benzer cahiliye bireyinin durumu. İç dünyasını inşa etmenin yolunu giyim mağazalarında, kuaförlerde, stadlarda arayan bireydir, cahiliye bireyi. Toplumda var olan yaralar da bu sebebten dolayı meydana gelmektedir. Şuursuz, ruhsuz bireyler karşılarına çıkan sosyal sorunlarla baş edememekte ve bundan dolayı daha büyük sorunları doğurtmaktadırlar. İnsani erdemlerden uzak birey, hayatı tabi ki mağazalarda, avm'lerde, stadlarda aramaya başlayacaktır. Bunun sonucu ise kendine bomba bağlayan toplumun patlaması demektir.


9 Haziran 2012 Cumartesi

Tesettür Üzerine


Tesettür genel bir kavramdır.. Çarşaf ise tesettürün bir tarzıdır.. Tesettürün tek bir şekli yoktur.. Ama ana kural; elbisenin, tesettürün ruhuna uygun olmasıdır... Tesettürün ruhu ise çekici olmaması, dar olmaması, Allah için yapılacak olmasıdır... 
Bugün çarşafın bazı türleri tesettürü harika bir şekilde icra ediyor.. Ama uygun pardesü tarzları da var.. Günümüzde tesettürün ruhuna aykırı giyinmeler daha fazla olduğu için, kınamamız gereken çarşaf değil, aykırı giyinmeler olmalıdır.. 
Çarşaf giyenleri de öpüp başımıza koymalıyız.. Onları dışlamak yerine aykırı olanları usulünce uyarmalıyız... Yüzü kapatmak farz değildir bu arada... Ama dar giyinmek de tesettür değildir..

24 Şubat 2012 Cuma

Yurovizyon üzerine

Yurovizyon üzerine....
Bence artık kurtulmalıyız batının organizasyonlarından.. bütün bu tarz organizasyonlar batının alçak yüzünü gizlemek için yapılıyor.. Mesela batı bir yeri işgal ediyor ve orada kan akıtıyor daha sonra da yine batı ürünü bir kuruluş BM, gidiyor oradaki bazılarının yaralarını sarıyor.. Kültürel bir miras varsa bir yerde batı oraya UNESCO adı altında konuyor.. Batı bir yandan sömürüyor bir yandan gülücükler saçıyor etrafa... Acun ILICALI gibi taklitçiler mesela.. Batıdaki programları kopyala-yapıştır yaparak ülkemize kazandırıyor!.. 
Ne faydası oldu bunların ülkemize Allah aşkına... Yeter bence.. bizlerde bu tarz paylaşımlardan kurtulmalıyız.. Bizi beğenecek olan doğal halimizle beğensin... Dur demeniz zamanı geçiyor artık... Batı medeniyeti çökmüş bir medeniyet ve bizler hala onun kırıntıları ile yaşıyoruz... Dev gibi İslam medeniyetini tekrar dirilteceğimiz yerde... Bu bahsettiğim meseleler ile şu yurovizyon saçmalığı ile dolaylı değil direkt bağlantılı... Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır...





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...