bir iman zaferi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bir iman zaferi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ocak 2013 Pazar

Tek Başına Ama Bir Ümmet! İmanın Bir Zaferi

    "Şüphesiz ki İbrahim, tek başına bir ümmetti." (Nahl:120)

    Hayat sürecimizde çoğu zaman hissederiz yalnızlığımızı. Özellikle fikirsel anlamda bir yük taşıyor isek bu duygu bırakmaz bizi. İnsanın, fikirleriyle var olmaya çalıştığı toplumda tepkilerle karşılaşması kaçınılmazdır. Ancak kimi tepkiler insanı geliştirirken kimi tepkiler ise insanı yıpratır. Yıpranan insan, çoğu zaman fikirlerini taşıyamaz hale gelir ve yıpratıcı o toplumda yaşadığı sürece, zaman içerisinde 'fikri yüklerini' omuzlarından atmayı tercih eder. Bu sonuç o fikrin yenilgisi değildir, bilakis fikrin o insanın iç dünyasında ma'kes bulamamış olmasıdır. Toplumun cahili tepkilerine karşı bazen kulağı tıkamak bile yeterli olabiliyorken sonucun bu hale gelmesi kişi açısından üzücüdür. Bu fikirle yüreğini inşa edeceği yerde, fikirleri üzerinden atıp cahili hayatın başıboş akışına kendini bırakması, aslında insanın kendi yenilgisidir.

İnancı yüreğinde makes bulan inanç sahibi insanlar da vardır. Cahili her türlü tezvirata karşın onlar asla inançlarından vazgeçmezler. Bilakis bu süreçte inanç ile yürek adeta bir anne ile yavrunun birbirine sıkıca sarılması gibi bir hale bürünürler. Aslında  cahiliye toplumu bu defa istediği sonucun tam tersiyle karşılaşıyor. Bu durum insanın inanç yönünden zaferi demektir. Zaten hayatında bir inanç uğruna yaşamamış olmak potansiyel bir yenilgidir. Bu hal, insana yakışmayan bir durumdur.
Zorlu zamanlar, inançları besleyen zamanlardır. Bolluk ve kolaylık zamanları ise inancın varlığını ortaya koyup koyamamanın belirlendiği zamanlardır. İnsan her halükarda bir direniş içerisindedir. Hayatı anlamlı kılan da bu değil mi? İnancınız uğrunda direnmek... Mücadele etmek... İnancınızı beslemek...

    Yukarıdaki ayette Rabbimizin İbrahim aleyhisselam'ı şöyle niteliyor: "O tek başına bir ümmetti." Bu ayetten de anlıyoruz ki İbrahim aleyhisselam da davası adına yalnızlığı yaşamış bir önder idi. Ama Rabbimiz onu bu şekilde nitelediğine göre rahatlıkla görebiliriz ki İbrahim aleyhisselam yalnızlığın karanlığına gömülüp omuzundaki 'Tevhid Davasını' indirmemiştir. İnanç bir yürekte karar kıldığı zaman sizin orada yapacağınız şey o yüreği söküp almaktır. İbrahim aleyhisselam inancını yüreğine nakşetmişti. Bu anlamda cahiliye toplumundan gelen püskürtmelere karşı direnmişti. En yakını olan babasına karşı bile bu tavrı sergilemiş ve tek başına ümmet olmanın şerefini taşımıştı. Biz 21. yy müslümanlarına güzel bir örnek olmuştu. Rabbimiz ise onu tüm çağlara örnek göstermişti. İnancı besleyen dik duruştur. İnancı besleyen, sabit kadem olmaktır. Bunu İbrahim aleyhisselam da rahatlıkla görebiliyoruz. Zaten tüm peygamber kıssaları bize bunu öğretmiyor mu? Yusuf peygamberin Allah'a ve ahiret gününe inanmayan bir toplumun hayat tarzını terketmesi, Şuayb ve Salih peygamberin toplumlarının zorlamalarına karşı direnmeleri ve dik duruşları, Muhammed peygamberin kendi kavminin tüm yıpratıcılıklarına karşı arkadaşlarıyla birlikte harika bir şekilde direnmeleri... Rehberlerimizin yaşadıkları tüm bu olaylar bizler için birer numune-i imtisal ve gücümüze güç katacak örnekliklerdir. Bizler de kendi bulunduğumuz ortamlarda, cahiliyenin yıpratıcı tezviratlarına karşı işte bu şekilde nebevi bir duruş sergileyebilmeliyiz. Bu durumda uğruna direndiğimiz davamız yüreğimizde daha da güçlenecek ve o toplumun tezviratları boşa çıkaracaktır. Ama tüm bunları uygularken uyanık bir şuurla yapmalı ve egomuzun bize kuracağı kahramanlık  tuzağına da dikkat etmemiz gerekir.

    Kur'an'ı Kerim'in bir ayetinde, iman edenleri korkutmak için bir topluluğun savaş için hazırlık yaptığı söylendiğinde, bu haberin tam tersine iman edenlerin imanlarını arttırdığını öğreniyoruz. Evet, imanınıza yapılan saldırıda imanınızın korkup geri çekileceği yerde daha da güçlenmesi imanın bir zaferidir. Her imanın bu anlamda bir korku ile karşılaşacağı mukadderdir. Şu halde imanımızla ilgilenmek zorundayız.
 
    Modern çağın içerisinde bulunduğumuz, imanımızın karşı karşıya kalacağı farklı durumlar olacaktır. İş yerlerinde, okullarda, üniversitelerde, esnaf çevremizde ve buna benzer tüm çevrelerden imanımıza yönelik saldırılar/alaylar/çürütmeler oluyor. İşte bu gibi durumlarda göstereceğimiz dik duruş, bizi de kendi başımıza bir ümmet yapacaktır. Bu bizim için olmak ya da olmamak meselesidir aslında. Rabbimizin Yüce kelamından da alacağımız güçle bu duruşu sergilememiz bizim zafer harcımızdır. Aynı zamanda peygamber yolunun takibçileri olan Rabbanilerin hayatlarından da örneklikler görebiliriz. Onlar da imanlarına ümmetçe bir duruş kazandırdılar. Sıra elbette ki bu çağın iman sahiplerine geliyor. Bu konuda yalnız olmadığınızı bilmelisiniz. Çünkü sizler çağlar üstü bir iman perspektifine sahipsiniz. İşte bu imanla, taa Adem aleyhisselamdan beri ümmetçe bir duruş sergilemiş imanları, yanınızda hissedeceksiniz. Sizler de bu kervana katılmış olacaksınız.
Allah bizleri, tek başına da kalsa İbrahim gibi ümmetçe bir duruş sergileyenlerden olmamızı nasib eylesin.
Güç ve kuvvet ancak Allah'tadır.





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...