müslümanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müslümanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ekim 2023 Çarşamba

Filistin Gündemine Dair Notlarım

Hala Filistinlilerin toprak satması meselesini ağzına alanlar var.

Peki, İsrail neden kamuoyuna tapuları göstermiyor? Neden şuranın buranın tapusu var, diyerek evrak göstermiyor? Şu an yerleşimci denilen işgalcilerin bina yaptığı yerlerin tapusunu neden ilan etmiyor?

Daha geçmiş aylarda Şeyh Cerrah Mahallesi'nde olanları zorla çıkarmaya çalışıyorlardı.

Arkadaşlar ortada bir alışveriş olsa inanın savaş bu kadar büyümez. Her söylenen söze inanmadan önce insan biraz mantıklı düşünür.

Şu an cenin kampında yaşamak zorunda kalanlar madem toprak satmışlar neden o halde kampın zor yaşamında katlanıyorlar? Neden aldıkları para ile başka yere gitmemişler?

29 Mayıs 2022 Pazar

Jakoben Laik Rejim ve Müslümanların Gerilimi

Bütün suç jakoben seküler laiklerin.. Bu ülkeye çöreklendiler ve Müslüman toplumu sürekli gerdiler, o yasak bu yasak şu yasak.... İddialı bir cümle ile başladım biliyorum. Söyleyecek çok şey var.

Maneviyatımıza kastettiler. "Cumaya gidemezsin", "başını açacaksın", "taksime cami yapamazsın", "ayasofyayı cami yapamazsın", müslümanları gerici yaftasıyla hapislere doldurdular. Ondan sonra "kürtsen kürtçe konuşamazsın" dediler. (Toplumun yarısı kürtçeden kopunca az buçuk serbestlikle "susun" diyorlar şimdi de). Bu süreçler 2000'lere kadar bilfiil sürdü. Gerilimlerle sersemlettiler bizi, buna rağmen terörize olmadı Müslümanlar ama maalesef bir kısmı da sağcılaştı ve bölündü. Sistemsizlik onları böldü. Mevcut sistem ise Müslümanların aleyhine olan ne varsa onu yürürlüğe koydu. Kendine "makbul Müslüman" inşa etmeye çalıştı. Bazıları da radikalize oldu. Radikalleri vurdukça makbuller de alkışladı. Buna rağmen üretkenlik, icad ve keşifte içimizde Erbakan'lar, Fuat Sezgin'ler çıktı. Belki adını bilmediklerim de vardır. Şimdi de bayraktarı görüyoruz.

6 Mayıs 2022 Cuma

Mehmet Görmez'den Müslümanlar İçin İlaç Tespitler

“Hiçbir kimse bir başkasını, İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü tekfir edemez.”

“Kendilerinden olmayan herkesi tekfir ederek ötekileştiren anlayış, İslam dünyasının kalbine bir hançer gibi saplanmış durumdadır…”

19 Mart 2022 Cumartesi

Müslümanların Hakimiyeti Meselesine Kenardan Bir Bakış

Hak -batıl mücadelesi sözkonusu ise -ki öyledir- İslam hem hakim olmalıdır hem de hakem. Hakem olabilmeniz için hakim de olmanız lazım ki sözünüz para etsin.

Mesela Müslümanlar eğer hakim olmasaydı Medine yahudileri öyle şirin şirin durmazlardı, nitekim durmadılar da ve tabi bedelini de ödediler.

Medine vesikasını Müslümanlar başardılar ise sebebi hakim güç olmalarındandır. Hakimiyeti zulüm aracına dönüştüren imtihanı kaybeder ama hakemlik ve hakkın ikamesi için kullanan ise imtihanı kazanır.

Ben Müslümanların her alanda hakim ve güçlü olmaları gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde zalimlerin, fasıkların, kafirlerin oyuncağı ve maymunu olurlar.

DİPNOT: Zalim içimizde ise onu da azletmesini bilmemiz gerekir.

19 Ocak 2022 Çarşamba

Aksu’nun Sözleri, Adem (as) ve Müslümanların Tepkisi

Adem (as)'dan ilmin üstünlüğünü ve hakiki tevbenin işlevini öğrendik. Beşer haliyle işlediği hatadan ilahi kelimelerle ilk ortaya koydukları şey tevbe etmek, hatasından dönmek ve "adam" olmaktır. Adem ve Havva’nın (as) önceki hatasını görüp sonraki süreçlerini görmemek onlara karşı insafsızlık olur. Adem'e (as) "cahil" diyen, bari sonrasını da bilseydi veya dikkate alsaydı, en azından "adam" olmayı, tevbe etmeyi, sonra da ilahi çizgiye göre yaşamayı öğrenirdi. Şeytan dikbaşlılık yaptı, kendince olan üstünlük mantığına saplandı çıkamadı. Küstahlık yaptı ve ebediyen kovuldu. Ama Adem ve Havva (as) böyle yapmadı. Verilen iradeyi küstahça kullanmadı. Diklenmediler Allah'a. İnsan oldular. Beşerlikten üste çıktılar. Allah bilir, eğer Adem  (as) tevbe ile "adam" olup insanlaşma mertebesine ermeseydi belki "insan"ın atası olamayacaktı,

*

16 Ekim 2021 Cumartesi

Zihni Allak Bullak Türkiyeli Müslümanlar

  Türkiye'de zihinler ve kişilikler allak bullak... Nasıl mı?

Müslüman ama ümmetin diger cografyaları umrunda degil..
Müslüman ama terörist, etnikçi, marksist örgütleri ve partilerini destekliyor.
Müslüman ama kemalizm ve diger izmlerden haberi yok ve rahatsız da degil...
Müslüman ama İslam'ı yaşama ve yayma gibi bir derdi yok..
Müslüman ama İslam'ın siyasi anlamda etkin olması gibi bir düşüncesi yok..
Kısacası allak bullak olmuş zihinler..
Sonumuz hiç de iyi görünmüyor.

Musa ve Harun Peygamber Üzerinden Müslümanların Dayanışma Gerekliliği

 Bu akşamki dersimizde Musa peygamberin (as), Firavuna gideceği zaman ve sonrasında devam edecek olan tebliğ sürecinde Harun peygamberi 8as) yanında vezir/yardımcı olarak Allah'tan istediğini okuduk. Yani peygamber dahi olsa tek başına çekeceği zorluğun farkında olup yanında destekçi istiyor.

16 Şubat 2021 Salı

Milliyetçi Kürt Müslümanlara Seslenişim

Yapma! Etme! Sakin ol!... Sorununu Putlaştırma! Tabulaştırma! Haklı iken haksız duruma düşme! Saflığını koru! Sersemleşme! Çıldırma!

6 Eylül 2020 Pazar

Aynı Sorun Ümmet-i Muhammed'de Olamaz mı? En'am 91

DİKKATLE OKUYUN. AYNI SORUN ÜMMET-İ MUHAMMED'DE OLAMAZ MI? KİTABA ÇEŞİTLİ YOLLARLA EKLEME VEYA ÇIKARMA VEYA PASİF HALE GETİRME....

(Enam 6/91)

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَىٰ بَشَرٍ مِنْ شَيْءٍ ۗ قُلْ مَنْ أَنْزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاءَ بِهِ مُوسَىٰ نُورًا وَهُدًى لِلنَّاسِ ۖ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا ۖ وَعُلِّمْتُمْ مَا لَمْ تَعْلَمُوا أَنْتُمْ وَلَا آبَاؤُكُمْ ۖ قُلِ اللَّهُ ۖ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ

(Yahudiler) Allah'a hak ettiği ölçüde değer vermediler. Çünkü “Allah hiçbir insana bir şey indirmiş değildir." dediler. De ki "Öyleyse Musa'nın insanlar için bir ışık (nur) ve bir yol gösterici olarak getirdiği o Kitabı kim indirdi? Siz onu yapraklar üzerine döküp gösteriyor birçoğunu da #gizliyorsunuz. Size de atalarınıza da bilmedikleri şeyler öğretilmiştir. Sen, "Onu indiren Allah’tır” de sonra onları daldıkları yerde bırak da oynamaya devam etsinler.

*****

#Yahudilerin kendi kitaplarına yaptığı bu tahrifi yüce Rabbimiz neden bize anlatıyor???

Nedeni şu: Dine yapılacak olan #eklemelere ve #çıkarmalara dikkat etmek!!!!

O halde bizler inananlar olarak ilk önce Allah'ın kitabını iyice bellemeliyiz ve itikadi sınırları vahiy ile çizmeliyiz...

28 Şubat 2019 Perşembe

28 Şubat Zulmüne Dair



        28 Şubat darbesi, adını Milli  Güvenlik Kurulu’nun toplantı gününden alıyor. Yani 28 Şubat 1997 tarihinde toplanan MGK’nın toplantı yaptığı gün. O günden Refah-Yol hükümetine yönelik yaptırım kararları çıkacak ve laik rejimin elden gitme tehlikesine binaen çeşitli yaptırımlar ortaya koyacaktı. Nitekim 9 saat süren bu toplantıda seçimle işbaşına gelmiş bir hükümete askerin zorla uygulamaya sokması beklenilen kararlar çıkarıldı. Ancak bilinen o ki, Refah-Yol hükümeti başbakanı Necmeddin Erbakan bu bildiriyi imzalamadı. Ancak o günün atmosferi doğrultusunda bu bildiri imzalanmış gibi bir atmosfer oluşturulup çeşitli süreçlere girildi.

        Özellikle ordunun içerisinde olan katı laik subaylar, irtica olarak nitelediği Müslüman kesimin kamusal hayatta rol almasını Pkk’dan daha tehlikeli gördüklerini ifade ettiler. Askerin görevi vatanı düşmanlardan korumak iken, sosyal ve siyasal hayata yönelik cebri müdahaleleri oldu. Dindarların medyada yansıya her haberlerinin altından bir şeyler çıkarıldı ve sansasyonel haber şeklinde piyasaya sürüldü. Asker niyetini bozmuş ve hükümeti yöneten dindarları alaşağı etmeye kendini şartlandırmıştı. Medya bu süreçte askeri gören gözü işiten kulağı olmuştu. Bahane üretme makinası olmuştu adeta. Aczmendilerin birkaç görüntüsü, (ki aczmendiler, Müslüman toplum içerisinde etkin olmayan küçük bir grup), Kudüs Gecesi görüntüleri, benzeri  haberlerle kamuoyu üzerinde gulyabani gibi lanse edilen bir irtica görüntüleri piyasa sürüldü. Niyet, kökten devirmek ve sindirmekti, yoksa dindarlar içerisinde bir ıslah süreci başlatmak değildi. 28 Şubat sürecinin aktörleri Kur’an ve Sünnetin hayata hakim olmasına karşı idiler. Oysa Müslümanlık kitabı ve elçisi gereği asla sadece camiye veya kandil gecelerine hasredilecek bir yaşam biçimi değildi. Laik, seküler subayların yapmaya çalıştığı tümüyle dindarların sindirilip siyasi hayattan uzaklaştırılmasıydı. Buna uygun bahaneler, gerekçeler üretildi veya kamuoyu nezdinde abartılarak bire üç katılarak sunuldu ve zemin oluşturulmaya çalışıldı. Neyin zemini? Refah-Yol hükümetinin seçim dışı süreçlerle devrilmesi. Oysa laik kesimlerin dillerinden düşürmediği “demokrasi” kavramı vardı ve şimdi rejim tehlikesi bahanesiyle gözlerine düşman ilan ettikleri dindarları alaşağı etmeyi kestirmişlerdi. Nitekim bunu başardılar, Erbakan hoca istifa ederek görevi doğal olarak Tansu Çiller’e devrederken, araya giren Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başbakanlığı Mesut Yılmaz’a vermesiyle subayların başlattığı, medyanın olgunlaştırdığı kaos ortamı son olarak da  cumhurbaşkanının kendi demokrasi putlarını yemesiyle kemale erdi. Refah-Yol hükümeti tümüyle etkisi hale getirildi. Yerine ANASOL-D hükümeti kuruldu.

        Kısaca izah ettiğimiz bu darbe süreci öncelikle halka yapılmıştı. Halkın seçtiklerine yapılmıştı. Müslüman halka yapılmıştı. Bu süreçte özellikle Müslüman olarak kabul edilen Feto grubu da 28 Şubat darbesini savunmuştu ve Erbakan’a kendi manşetleri üzerinden gitmeleri gerektiğini söyleme küstahlığına da girmişlerdi. Yani anlayacağını Feto, dindarlardan ziyade o dönemde laik, Kemalist güruhla birlikte hareket etti.
    
        Anasol-D hükümetinin başa geçmesiyle imam-hatiplerin hemen önü kesildi, Müslüman kadının tesettürünün simgesi olan başörtüsü kamusal hayatta yasaklandı. Çok sayıda kaliteli insanın önü kesildi. Çok sayıda Müslüman öğrencilerin eğitim hayatı sekteye uğratıldı. Birkaç görüntü karesi ile tüm Müslümanlar öcü ilan edildi. Özellikle imam-hatip katsayı problemi ile dinine bağlı, şuurlu, bilinçli Müslüman gençler üniversitelerin farklı bölümlerine giremedi, böylece sosyal, siyasal ve bürokratik hayatta şuurlu Müslümanlar yer alamadı, onun yerine tavizkar, kolay değişen ve dönüşen fırıldak tipler bahsettiğimiz alanlarda ilerledi. Kimisi Müslümanlık görüntüsü ile arz-ı endam etti. Ama mevki ve makam hırsı daha baskın olan bu tipler, dini şuuru ve kaliteyi ortaya koyamadılar ve kötü örneklik ürettiler. Bununla beraber Müslüman kadınlardan da dini şuuru yüksek olanlar başörtüsü yasağı sebebiyle okullarını devam ettiremediler. Ettirenler ise dini bilinci zaman içinde zayıfladı. 

        28 Şubat askeri-medya-laik kurumların bu darbesi Müslümanların üzerinden silindir gibi geçti. Teşkilatları dağıttı. Özeleştiri yapmalarına bile fırsat kalmadı. Daha sonra Ak Parti'nin 2002 ile iktidara gelmesi ile başlayacak olan özgürlük süreçleri yine de 28 Şubat'ın yüreklerde ve zihinlerde bırakan olumsuz etkisini yok etmeye yetmedi. Müslümanlar bireysel yaşamı önceledi. Cemaat ruhu yara aldı. Birbirine karşı sorumlu Müslüman toplum yerine kimsenin kimseye hesap soramadığı ve başına buyruk süreçler oluştu. Bu şekilde ilerleyen süreçte Müslümanların çocukları elbette İslami eğitim ve ortamdan mahrum yetişti. Aileler de dirayetli olmadı. İmam hatiplerin nesli kesildi, hatta öğretmenler sırf imam hatip okulları kapanmasın diye köylere kadar gidip öğrenci topluyorlardı. Müslüman grup ve cemaatler sindirildi, yıllarca hapis yatanlar oldu ve maalesef halen yatmaya devam edenler var.

        Yaşanan tüm bu süreçlerde elbette ki Müslümanların hatalarından bahsedilebilir, Müslümanlar açısından hatasız bir süreç denilemez. Ama laik-kemalist rejim bekçisi subay-medya ve bürokratlar o kadar zalimane bir yok etme sürecine girdi ki, bu sürecin asla bir ıslah süreci değil tam tersine bir yıkım süreci olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hak-batıl sürecinin bir yansıması diyebiliriz. Allah’ın kamusal hayatta aktif olmasını inkar eden bir güruhun Müslümanların önünü kesme süreci diyebiliriz.

        Özellikle genç nesiller bu süreçleri iyi öğrenmeli ve geleceği daha sağlam adımlarla inşa etme adına birlik olmanın önemini bilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle mezhepçilik ve cemaatçilik gibi sosyla hastalıkların tedavi edilmesi gerekmektedir.
*
28 Şubat sürecine Dair: (2020)
28 Şubat'ın her yeni senede içimizde oluşturduğu boşluğu daha iyi anlıyoruz. İyilerimizin çoğu sindirildi, korkutuldu, sosyal hayattan el-etek çektirildi. Meydan, çoğunlukla içimizdeki menfaatperestlere kaldı..
*
Dava bilinci dumura uğrayan insanlar bir mevki ve makama geldiğinde halkı hidayete yöneltici örneklik sergileyemedi.
*
Feto darbesi, kim ne derse desin, 28 Şubat'ın devamı oldu. Zaten onlar da 28 Şubat'ı desteklediler. O açıdan 28 Şubat'tan sonra bazı kazanımlarımız olduysa da Feto darbesi 28 Şubat gibi kabus oldu ve kazanımları tehlikeye attı. Şimdi kemalist-milliyetçiler maalesef iktidarda söz sahibi oldu onlar yüzünden.
*
28 Şubat ve feto gibi darbe süreçlerinden dolayı gençlik sahipsiz ve başıboş kaldı. Dava adamlarının tedrisinden geçemediler, taşeronlaşan cemaatlerin eline düştüler ya da dünyevileşme ile erken tanıştılar.
*
28 Şubat sonrası cemaatler, kardeşliği pekiştirecekleri yerde kelami tartışmalara boğulup bir çuval inciri berbat ettiler, siyasilerin de işini zorlaştırdılar. Kazanımlar, bu defa cemaatlerin tahakküm yarışına döndü. Feto bunun zirvesindeydi ve hala benzer tahakkümler devam ediyor maalesef. Aşmalıyız bunu. Ümmet çapının aşağısına inmemeliyiz.
*
28 Şubat iyilerimizi sindirdi, maalesef sonrasında kaht-ı rical dönemi başladı. Kazanımlar elde ettiysek de menfaatperest asalak ruhluların elinde heba oldu. Hidayet yerine dalalet saçmış oldu bizden dediğimiz menfaatperest asalak ruhlular. (kişi veya cemaat)
/
28 Şubata Dair (2021)
28 Şubat zulmünü genç nesillere anlatmalıyız ki, onlar da önlemlerini alsınlar ve ülkenin yönetimini asla "beyaz türklere&kürtlere" teslim etmesinler. Onlar da daima aşağılama ve yok etme var.
*
Dün akşam ki programımızda ve önceki gece başka bir programda bu zulmü yaşayan büyüklerimizden Şükran Taşdelen hocanın yaşadığı zulümler.. Okullarda müfettişlerin ve işgüzar müdürlerin yaptığı alçaklıklar insanın dehşete düşürüyor
*
Ben ise imam hatibe gidemeyerek yaşadım bu zulmü. Tabi sonradan farkettik.
*
Şunu da dipnot olarak düşelim. Tüm zamanların zulümlerine itiraz bilincimiz olmalı. Bizden dediklerimizin olsa da...
/
Bugün #28Şubat (2018)
1000 yıl sürmedi ama biz 1000 yıl geçse de unutmamalıyız. Ki o alçak zalimlerin beli doğrulamasın.
Bu topraklar 100 yıl önce ecnebilere karşı kurtuluş savaşı verdi ama o ecnebilerin yerli tohumlarına karşı hala veriyor ve halk #28şubat ile son yenilgisini yaşadı. Bundan sonraki savaşlarda halk kazandı elhamdulillah ve inşaallah kazanmaya devam edecek.. Bize düşen sürekli teyakkuz ve gelecek nesilleri yetiştirmektir.

Mustafa TOSUN

20 Şubat 2012 Pazartesi

Modernist Eklenti Kıskacındaki Müslümanlar

 Modernizmin eklentilerinden bir türlü kurtulamayan imanlı kalpler...                              
Yürek yakıcı.. İç acıtıcı... Yüreklerdeki imani çığlığın sesi duyulduğu halde bu modernist eklentiler öyle hakim olmuş ki... Şeytani cephe , imani cepheye diyor ki: 'Böyle.. Sen beni de kabul edeceksin bu yürekte.. Ben yıllarımı verdim'.. İmani cephe garib, mahzun ve dertli...
 
Devrimin en esaslı coğrafyası YÜREKTİR...





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...