mustafa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mustafa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2023 Pazar

Mustafa Öztürk Hocanın Rahman Suresi 6. Ayet Yorumu

 Mustafa Öztürk hocanın önemsediğim/katıldığım bir ayet yorumu:


Rahman suresinde geçen "hel cezau'l ihsan ille'l ihsan" ifadesi meallerde 

"İyiliğin karşılığı yalnız iyilik değil midir?", "İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir."

şeklinde çevrilmektedir. Ancak bu çevirilerdeki iyilik kavramının neye atıfta bulunduğu belli değildir. 

Kur'an terminolojisinde tevhide imandan bağımsız bir iyiliğin karşılığı iyilik/sevap değil, habt-ı amel ve ihbat yani amellerin boşa çıkması/çıkarılmasıdır. Bizim farklı çevirimiz hem bu gerekçeye hem de bu gerekçeyle birebir örtüşen İbni Abbas'ın yorumuna dayanmaktadır. 

Mustafa Öztürk hocanın meali:

Rahman 6: "Tevhide iman ve bu imana yaraşır güzellikte işler yapmanın karşılığı cennet değil de nedir?"

Bu notu paylaşmanın bir sebebi de şu;

Toptan süpürücü mantığın sakat olduğunu göstermek. Normalde ben Öztürk hocanın başka bazı yorumlarına asla katılmıyorum. Eğer toptan süpürücü olsaydım şu paylaştığım yorumundan mahrum kalacaktım. Mümeyyiz olmak derdi bir hoca... İşte öyle olmaya çalışalım.

6 Eylül 2022 Salı

Bilinç Notları 45

Cemaat ve tarikatleri eleştiren biri olarak özeleştiri yapayım. Bizler, o kardeşler gibi halkın kılcallarına inemiyoruz. Dağınığız. Bizler de bölük pörçüğüz. Görev bilinci yok. Biraraya gelerek ümmet için kurumsal hazırlık yapmak hak getire... Ümmetin liderlerine yön verecek çapta birliktelik oluşturma gibi bir dertleri yok.. Fildişi kulesi rahat..

İlmi tartışmalarla elde edilen üstünlük duygusu ve sonra otur yerine... Bu tarafın hocalarında ümmet çapında bir eylemlilik yok. Uzun soluklu çalışma yani kurumsallık ve eylemsellik üretme yok. Varsa yoksa kitap yaz, konuş, saldır, "karşı tarafa siz şöylesiniz, böylesiniz" de.. Nübüvvetin varlık gerekçesi kitlelere hidayeti ulaştırmak, seviyelerine indirmek iken sen kitleleri aşağılıyorsun.. Bu mu yani..
Böyle olmayacağını düşünüyorum. Halkın içine girip, doğrularını görmek gerek evvela...Sorunlarıyla essahtan ilgilenmek gerek.. Sonra varsa ıslah edilecek yer ona yönelirsin... Uzaktan kızlara miras verin diyerek değil Adamın halısına basarak, çayını içerek ileteceksin tebliği. Tek başına değil. Kollektif bir yapı ile..

29 Mayıs 2022 Pazar

Bilinç Notları 35

 Acı Bir Haber Hilvan'dan...

Hilvan'da 2 kişi öldürüldü. 5 kişi hapse gitti. Birkaçı da hastanede...
Konu yine husumetler, arazi ve kıvılcım olaylar...
Devletin resmi olarak bu arazi sınırlarına el atıp resmi belirleme yapması gerekiyor mu tam vakıf değilim konuya....
Sivil toplum daha gür sesle halka, sağduyu, öfke kontrolü, hak hukuk bilinci aşılaması gerekir.

13 Mart 2022 Pazar

Mehmet Akif ve Mustafa Kemal - Kenan Alpay

 1-Kur'an Şairi merhum Mehmet Akif "Hakka tapan millet"in bir parçası olarak hayatını İslami mücadeleye vakfetti.

Mustafa Kemal ise "kendine tapan seküler ulus" toplum yaratmak üzere İslam'ı kamusal alandan tamamen tecrit etti.

4 Mart 2022 Cuma

Bilinç Notları 13

Mesela kürtlerin bir kısmı öyle tutulmuş ki ırkçılık hastalığına (istedikleri kadar değil desinler), arakandan, filistinden, doğu türkistandan, çeçenistandan bahseden kürtleri ağır dille aşağılıyorlar... Bu manzara zehrin etkisidir işte... Halbuki ümmet şuurunda olanlar tüm coğrafyaları dikkate aldığı gibi kürdistan coğrafyasını da dikkate aldılar. Bu bilinen bir gerçek. Ama şimdi batıcı ulusalcılığa tutulmuş olan kürtler tıpkı türkler ve araplar gibi batıcı, ulusalcı bir devlet ve peşindeler.. /mt

23 Ocak 2022 Pazar

Şahin Doğan’ın “Mustafa İslamoğlu Eleştirisi” Kitabı Üzerine

        Şahin Doğan hocanın kitabını kısa sürede okudum. Mustafa
İslamoğlu hocayı takip edenlerin de hassaten okumalarını tavsiye ederim. Zira kitap baştan sona eleştiri barındırıyor. (Çok az yerde muvafakatın dışında). Neden tavsiye ediyorum? Çünkü hayranlıkla okuduğumuz, takip ettiğimiz biri eleştiriliyorsa ve biz de o kişiyi tanıyorsak, biliyorsak bu eleştirilere kulak vermeliyiz, belki bizim bilmediğimiz durumlar vardır, belki de eleştirenin yanıldığı yerler vardır. 

Bildiğimiz kadarıyla Akabe Ekolü’nün eleştirel düşünme, kritik etme, körü körüne bağlanmama, şahısları putlaştırmama, mukayeseli okumalar yapma vs. gibi özellikleri var. Bu ekol çizgisinde gelişenler, hocalarının eleştirildiği kitaptan ne gocunurlar, ne rahatsız olurlar. Dikkatle okurlar, içinde hatalar varsa oturup yazarak cevaplarını verirler. Benim bu yazım genel bir değerlendirme, ayrıntılı değerlendirmeyi hocanın eserlerine iyice vakıf olanlardan bekliyorum. 

10 Kasım 2021 Çarşamba

10 Kasım -La- Notları

 "La ilahe" diye başlıyor Tevhidin ilk sözü ey Müslüman. “Yok” diyeceksin, “hayır”
diyeceksin.

Protesto şuurunu kaybedersen kalbin onlarınki ile benzeşir. Benzeşiyor da…

Beşere taparcasına gösterilen saygı ve dayatma içini sızlatmıyorsa daha ne diyeyim. Çiçekten böcekten bahsetme olur mu?

*

13 Haziran 2021 Pazar

Gençler Popüler Kültür Karşısında Eriyor Ey Müslümanlar!

Müslüman kardeşleri ile birarada olmayan, sohbet/ders gibi etkimliklere iştirak etmeyen, bireysel takılan kişiler/gençler popüler kültürün heva ve hevese dayalı zemininde eriyorlar. Maalesef müşahade ediyoruz.

Müslümanlar -dogmatik olmamak kaydı ile- cemaat ve sohbet havuzlarını diriltmeliler. Aksi halde özellikle gençler direnemiyor. Dönüşüyor. Bilinçsizce popüler kültür dönüştürüyor yoksa bilinçli bir dönüşüm değil...

 

29 Mayıs 2021 Cumartesi

İstanbul’un Fethi'ne Dair - Mustafa Akman

        DİA’da Halil İnalcık’ın Yazdığı “Mehmed II” maddesine (28/395-407) baktığınızda İstanbul’un fethi, saray içi “güç odakları”nın çekişmesiyle oluşan konseptte paşalardan bir grubun adeta “entrika” ile iktidarı sağlamak adına verdikleri mücadele sonucu yapıldığı gözüküyor. Geleneksel kültüre/ halk dindarlığına baktığımızda ise bunun, hadis formatında aktarılan bir müjdeye müstahak olmak niyetiyle yapıldığı anlaşılmaktadır.

        Hadis formatında aktarılan söze baktığımızda rivayet metninde ilk halkada sahabe olarak bulunan râvînin meçhul olduğu anlaşılmaktadır. Cerh ve tadil kurallarına göre ise râvînin tanınmaması, rivayetin sıhhatine halel getirmekte ve hatta reddini gerektirmektedir.
Ortada fetih açısından 1). saray gerçeği, 2.) bu gerçeğe rağmen halk dindarlığında Hz. Peygamber otoritesi ile fetih ve komutanının takdisi ve 3). bu takdisin dayanağı diye sunulan rivayetin zaafiyeti.
Zaafiyetle oluşturulan kutsiyetin gerçeği örtmesine akademik açıdan meydan vermemek gerektir.

(facebook profilinden alıntı) 29.05.2021

1 Mayıs 2021 Cumartesi

Kut'ul Amare Zaferi-Mustafa Armağan Konferansı Notları

İngilizlerin en büyük zaferi tarih kitaplarimizdir.

**

Tarih kitabında kutul Amare zaferi 6 kelime ile anlatiliyor.

**

M.Kemal Erzurum kongresine almadılar ancak Kazım Karabekir kefil olduğu için kabul edildi.

**

K. Karabekir İzmir İstiklal mahkemelerinde idamla yargilandi.

**

21 Şubat 2021 Pazar

Neden Üretken Bir Toplum Olamıyoruz?!

    Birbirimizi yok yere çok kasmışız, dolayısıyla çok gerginiz, bir türlü relaks olamıyoruz. Sürekli tedirginiz. Bu nedenle düşünce ve icad konusunda üretken olamıyoruz.

* Devlet milleti kasmış, germiş.
* Farklı ırklar birbirini kasmış, germiş.
* Farklı cemaatler birbirini kasmış, germiş.
* Akrabalar birbirlerini kasmış, germiş.
* Kocalar eşlerine eziyet etmiş.
* Ve dahası...

30 Ocak 2021 Cumartesi

Türkçe Ezan Zulmünden Sonra Urfa'da Arapça Ezan

(okumadan geçmeyin. Tarih 16 Haziran 1950)

    "Babamın anlattığını göre, o saatlerde Urfa'da esnaf kendine göre kutlama hazırlıkları bile yapmıştır. Bayrak, süs gibi şeyler asılmıştır çarşıya. Belki de ilk kez vakit girse de bir an önce ezana kavuşsak diye sancılanmaktadır insanlar. Ezana hasret duymaktadırlar ki, bu çok asıl bir duygudur. Adeta Bilal-i Habeşi'nin yıllar yıllar sonra yeniden ezan okumasının beklendiği anlardayızdır.

25 Ocak 2021 Pazartesi

Kazım Karabekir'in Kitaplarında Bazı İddialar

● Karabekir Paşa Nutuk'un tek bir kişinin haklılığını kanıtlamak üzere yazılan ve tarihi yanlış yönlendiren bir kitap olduğunu iddia eder.

● İstiklal Savaşını kendisinin başlattığı, Şark Cephesi'ndeki başarılar olmasa savaşın kazanılamayacağı, hatta İsmet Paşa ve Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya kendisinin ikna ettiği iddiasındadır.

8 Aralık 2020 Salı

İslam’ın Estetik Okunuşu - Mustafa ÇAĞIRICI

 Siyasal hırsların, hâkim olma ve sömürme tutkularının ürettiği türlü şiddet
biçimleriyle yönetilen eski dünyada insan hayatının her tarafında kölelik, kan, gözyaşı, açlık ve sefalet kol geziyordu. Başta din olmak üzere ele geçirilen her şey de bu ilkel amaçlar için kullanılıyordu. Son yıllardaki gelişmelere bakılırsa şimdi gök kubbenin altında değişen tek şey, şiddetin biçimi ve araçlarıdır. Çağımızda, insanoğlunun bu vahşi tarafını yok edeceği düşüncesiyle –kutsalı külliyen reddetme çılgınlığı dâhil- birçok şey yapıldı ama o yapılanlar da sadece yeni acılar üretti ve üretiyor.  

Öyle görülüyor ki, yapılması gereken, kutsalın reddedilmesi değil, insanın ve varlığın imarına imkân veren öz felsefesiyle kutsalı yeni baştan okumak ve hayatı o felsefenin ışığında yeniden inşa etmektir. Başlıktaki “İslam’ın estetik okunuşu”ndan kastım bu okunuş ve inşadır.  

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Kutsal Sekülarizm Kitabından Kesitler

İktidar alanlarının sınırlarını koruyan düşünceler metafizikleştirilmekte ve nihayet sorgulama yapmak
istediğinizde, "vatan hain"liğinden "Allah'a (cc) isyan"a kadar negatifleme gündeme gelebilir. (39)
*
Durmadan Batı'dan niçin geri kaldığını sormanın ve bunu bir kapris haline getirmenin bir anlamı yoktur. Ortada bir yol ayrımı vardır ve bunlar arasındaki tercihimiz yolumuzu da belirleyecektir. Ya özne olur "tarihe gireriz" ya da nesleşir "tarih oluruz". (39)
*

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Sünnetin Mahiyeti - Yahudileşme Temayülü Kitabından

İşte Sünnete Bakış Açısı..
Gayet güzelce rivayetler inkar edilmeden ve Kur'anla zıtlaşmadan izah edilmiş..
Mustafa Hocadan Allah Razı Olsun...
Allah onun muarızlarına da sukunet ihsan eylesin.. Anlayışlarını kolaylaştırsın ...
*****

25 Şubat 2012 Cumartesi

İMAN / Mustafa İSLAMOĞLU (18.baskı)

Batı; ilmi, Adem'i cennetten kovdurtan yasak meyve olarak algıladı (s.12)

*
Batı, ortaçağda akılsız imanın günümüzde ise imansız aklın dengesizliğinde bocalayıp durmaktadır. (s.12)
*
Bugün ümmet ilahi adaleti yeryüzünde gerçekleştirecekse eğer bunu teknolojik ve maddi alandaki üstünlüğüyle değil, daha çok çağdaş uygarlığın, iktidarından alaşağı ettiği iman ve ahlakı yeniden iktidar mevkiine geçirerek gerçekleştirecektir. (s.18)
*
Kur'an, imanın oluşturduğu örgüte Hizbullah, şeytanın oluşturduğu örgüte Hizbuşşeytan adını vermektedir. (s.28)
*
 Muharrifler, mücedditlerin en şiddetli düşmanı olagelmişlerdir. (s.28)
*
İslam akidede, rububiyette, uluhiyette, düşüncede, eylemde, ibadetteve siyasette özetle tüm alanlarda tevhidi öngören bütüncül bir hayat nizamıdır. (s.30)
*
Haricilerin Necedat kolu, ısrarla yalan söyleyenin kafir olacağını iddia etmekle birlikte içki içene uygulanması gereken had cezasını da kabul etmiyorlardı. Yine bazıları Kur'an'da olmadığı için recm cezasını da reddediyorlardı. (s.38)
***
Cehmiyye'den bazıları Allah'ı görmek istedikleri için Hz. Musa'yı, Maide 116'da nakledilen sözünden Hz. İsa'yı tekfir edecek kadar aşırı gittiler. (s.38)
***
Tarihi mürcienin en büyük cinayeti, müslümanı küfür ve nifaka, şirk ve zulme karşı duyarsızlaştırması, bağışık hale getirmesi, laubalileştirmesi olmuştur. (s.46)
***
Kufe'de bir boşboğazın laf olsun diye sorduğu soru Basra ilim mahfillerinde ciddi ciddi tartışılan, hayati ve akidevi bir konu haline gelecek ve tabi verilen cevap da akidevi olacaktı.
İşte size Kelamın akideleşmesi... (s.55)
*
Maturidi kelamcısı Nesefi, iman esaslarını altı madde değil, beş madde olarak sayıyor. Bunlar içerisinde 'kadere iman' maddesine yer vermez. (60)
*
Tevhid, İslam itikadının anahtarı, insanı en geniş manada mazi, hal ve müstakbel olarak kuşatan bitimsiz hayatın muazzam felsefesi. (91)
*
Allah'ın kendisine verdiği görevi aksatmadan yerine getiren güneş, mükemmel müslümandır. (93)
*
Allah'ı dünyaya ve dünya işlerine karıştırmak istemeyenlaik mantığa ilahi bir red olan şu ayeti alıntılamakta fayda var: "O GÖKTE DE İLAHTIR, YERDE DE İLAHTIR."(43/84) (96)
*
Tevhid ancak muvahhid toplumların eliyle ikame edilir. (97)
*
"Ummetukum ummetun vahide.." (21/92)
*
'Lailahe' bir enkaz temizlemedir. Daha önceden kabe yerleşmiş sahte ilahları ve onların tüm kalıntılarını temizleme operasyonudur. (103)
*
Gayb bilinci, her an Allah'la olmaktır. O'nu kendinize şah damarından daha yakın hissetmek,O'nun tarafından korunduğunuzu, gözetildiğinizi duyumsamaktır. (110)
*
Gayb bilinci, göksel bir sigortadır. (110)
*
Sorumsuzca bir hayat sürmek isteyenler Allah'sız bir dünyanın özlemiyle yanıp kavruluyorlar. (113)
*
Çağın lezzete ve şehvete dayalı akidesi ve bu imansız akidenin ibadethanelerine dönüşen bankalar, stadlar, diskolar, borsalar, anıtlar, anıt-mezarların işlev açısından Samiri2nin buzağısından ne farkı var? (123)
*
İblis'i kafir eden, mel'un eden ve matrud eden neydi? Elbette Allah'a inandığı halde O'nun hükmüne razı olmamasıydı. O'nun hükmüne razı olmayan, O'na O'nun yaratıcılığına, yüceliğine inansa ve O'ndan korktuğunu söylese yine de O'nu inkar etmiş sayılır. (127)
***
Materyalizm, Pozitivizm, Naturalizm, Laisizm birer akide hizbidirler. Bu ve buna benzer hiziplerden birinin dünya görüşüne inanan, İslam'ın dünya görüşünü reddediyor demektir. 
Eğer demokrasi fikir ve inanç hürriyeti değil de kanun koymada beşer iradesini mutlak irade kabul eden bir sistem olarak tanımlarsa bu durumda demokrasi de akide hizbi haline gelir. (135)
***
Şirkin en yeni ve çağdaş biçimi Laisizm/Liberalizm adı altında pazarlanmaya çalışılmaktadır günümüzde. (136)
***
Tağutu inkar, Allah'a imanın olmazsa olmaz şartıdır. (143)
***
Tağut, insanoğlunun ilahlaştırdığı her şeydir. Daha doğrusu tağut insanla Allah arasına gerilen şeylerin tümüne verilen ortak isimdir. (147)
***
Besmele; insanın Allah'la iş yapması, Allah'ı işine karıştırmasıdır. Dolayısıyla besmele Allahsızlığı reddir. (156)
***
İnsanların önderlerini, din ulularını, büyüklerini hatta paygamberlerini rabbler edinmeleri sevginin ve bağlılığın cinayet derecesine vardığı bir aşırılık örneği. Allah bundan müslümanları şiddetle reddediyor. (158)
***
Yusuf peygamber dahi kendisine madden emeği geçen Mısır'lı bakanı rabbi (rabbim, efendim, büyütenim, besleyenim) diye anacak ve onun karısının meşru olmayan isteğini reddecektir. (158)

*
Külli kader: Külli iradenin insana irade hakkı vermediği kaderdir.
Cüz'i Kader: Sonuçlarının insanın cüz'i iradesiyle belirlendiği kaderdir. (163)
***
Allah zoraki imanı değil, seçim ve iradeyi insanın kaderi olarak yazdı. Artık insan kaderiyle başbaşaydı. Yani özgür seçimiyle: "De ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkar etsin." (18/29) (166)
***
İnsan eyleminin yaratıcısı değil sahibi ve tek sorumlusudur. Çünkü onun kaderi seçmektir. (169)
***
İman-amel konusundaki klasik sunni tavır toplumdaki ahlaki hassasiyetin zayıflamasına neden olmuştu. Öyle ya, eğer her türlü ahlaksızlığı yaptıktan sonra insanın imanına hala hiçbir zarar gelmiyorsa ahlaklı olmak bir parça enayilik olarak algılanacaktır. (171)
***
Düşmek kaderse, kalkmak da kaderdir. 
***
İnsanın kaderi seçmektir. Siz seçersiniz o da sizin kaderiniz olur. (175)
***
Nebiler yangın kulesinin uykusuz nöbetçileridir. Bir ömür gözlerini kırpmadan yangınları topluma haber vermişlerdir, insanlar yanmasın diye gerekirse ateşe gönüllü atlamışlardır. (212)
***
Zahirci anlayışın yaptıkları:
"İhramdan çıktığınızda avlanınız." ayeti zahirine göre alınarak ihramdan çıkınca avlanmanın farz olduğu sonucuna varılmıştır.
Yine peygamberin bir hadisine dayanarak uykudan uyananın ellerini yıkaması farz olarak kabul edilmiştir. (230)

5 Şubat 2012 Pazar

Allah Bizi Yaratırken Fikrimizi Neden Sormadı? - Mustafa İslamoğlu

Esselamü Aleyküm Hocam,

Yaklaşık 10 yıldır tefsir derslerinize bir talebe titizliği ile katılmaktayım. Belki derslerinizde açıklamasını yapmış olduğunuz ama benim toparlamayı beceremediğim bir konuda tıkandım ve yardımınıza ihtiyacım var.

Fıtraten temiz vicdanlı ve ahlaklı, bu güne kadar kendisine Rabb’imin âyetleri ulaştırılmadığı için Rabb’imle tanışma ve kaynaşma fırsatını bulamamış bir dostum ile sık sık O’nu tanımak adına sohbetler yapıyorduk. En son sohbetimizde sizin Maun Sûresi’nin tefsirinde anlatmış olduğunuz ‘din’ kelimesinin izahını kendisine dinlettim. Kendisi dinledikten sonra biraz da çekinerek; yani Allah (cc)’a karşı bir saygısızlık yapmaktan da korkarak, iyi niyetle, kafasına takılan bir soru sordu bana! Üzgünüm hocam, talebeniz olarak tıkanıp kaldım, aslında utanıyorum.

Din kelimesinin anlamının borçluluk olduğunu çünkü sahip olduğumuz herşeyi Allah’ın bize verdiğini konuşurken, kendisi şöyle dedi:

Ama birisinden borç alırken biz borç almak isteriz, talep ederiz. O da verir.

Bu dünyaya gelirken Allah bize sorsaydı ‘Ey kulum sana herşeyi vereceğim ve dünyada imtihan edeceğim’ diye belki de ben imtihanı başaramamaktan korktuğum için ondan borç almak istemeyecektim. Şu anda bizim fikrimiz alınmadan, biz istemeden borçlu duruma düşürüldük’ dedi.

Bu düşüncenin yamuk tarafı neresi? Ben ona ne yanıt verebilirdim?

Bu mesele kafamı çok meşkul etti. Bir yanıt verememek, donup kalmak beni çok rahatsız etti. Bu yüzden açıkçası bu konuda çok fazla emek sarfetmeden, alın ve zihin teri dökmeden size başvurdum. Belki de kendimi bu konuyu vahyin ışığında çözmek için yeterli görmüyorum. Bir an önce doğru bakış açısını öğrenip ona ulaştırmak istedim.

Takıldığım bu nokta belki de çok basit bir nokta da ben uzaktan bakıp göremiyorum. Belki de sizi çok gereksiz bir şey için meşgul etmiş oluyorum. Eğer öyleyse hakkınızı helal edin.

Yine de Rabb’ime kendisini tanıyıp sevebileceğim bir bilinç (az ya da çok) verdiği için şükürler olsun.

Allah sizden razı olsun. Hep yolunuzu dosdoğru yol üzere kılsın.

Aziz hanımefendi, kerim bacım,
Selam verir, hürmet eder, dua ederim dünümüz, günümüz ve meçhul sonumuz için... Ve dua dilenirim tüm bu şeyler için. Emma ba'd...

1. Bu sual yanlış: Ontolojik açıdan yanlış. Zira sual sahibi Allah-kul ilişkisini "insan-insan" ilişkisi üzerinden yargılıyor. Önyargılı bir yargı… Oysaki Allah ile insan ontolojik/varoluşsal açıdan farklı düzlemdedirler. Allah yaratan insan yaratılandır. Borçluluk ilişkisi de insan-insan düşleminden bakarak anlaşılamaz.

2. Bu sual kendi içinde çelişki taşıyor. Diyor ki: "biz birinden borç talep ederiz o da verir, ama biz Allah'tan talep etmediğimiz halde verdi..."
Peki, biz birinden borcu ne ile talep ederniz? Söz, dil, ses, konuşma yetisi ve bütün bunların ardında yatan "irade" ile değil mi?
Burada üç soruya cevap vermeli soru sahibi:
1. İrade'yi dahi borçlusun ey insan? O irade sana verilmeden önce hangi iradeyle talepte bulunmayı düşünüyordun? Baksana bu itirazı yapmak için kullanıdğın tüm araçlar ona ait. Ona itirazda tutarlı olmak için, onun emanet ettiği araçlar dışında kullanacağım araçlar bul, onları kullan ki tutarlı olasın. Yoksa bu tutarlı olur mu?
2. İrade verildikten sonra talepte bulunduk diyelim: Bu da azim bir yüzsüzlük ve çelişki olmaz mıydı: Madem "benim sana neyi vereceğim hakkında irade yürütüyorsun, o zaman samimi olsaydın da, bu yürütmeye sana verdiğim "irade"yi de dahil etseydin ya? Onu niçin "kazanılmış hak" veya "baba mirası gibi görüyorsun? Bu, aslında sana zihninin kurduğu bir tuzak değil midir?
3. Ey sualinde "Belki ben imtihanı başaramamaktan korktuğum için ondan borç almak istemeyecektim. Şu anda fikrimiz alınmadan biz istemeden borçlu durumuna düşürüldük" cümlesini Kur’an kul! Sadece bu iki cümle içerisinde 19 kelime var. Bunlardan tam yedi tane kelime soruyu temelden tutarsız hale getiriyor. O kelimeler şunlar: "ben", "almak", "isteyecektim", "bizim", "fikrimiz", "biz, "istemeden"… Mesela "ben" diyorsun? Ben ile kastettiğin kendi varlığını hangi delile dayanarak ve ne cür'etle "borç" dışında tutuyorsun? Mesela "almak" ve "istemekten" söz ediyorsun. İyi ama isteme yetisinin kendisi borç değil mi? "fikrimiz" diyordun. O var etmeden önce sen yoktun ki, bir fikrin olsun. Dolayısıyla "fikrimiz" derken, gördüğün gibi ey kul, daha varlığınız öncesine bile fikren ulaşmakta acizlikler içindesin ve bu gayet doğaldır. Çünkü kendi yokluğun haline kendini inandıramıyor, öyle bir dili kurmakta acze düşüyorsun. Bu dilinin ve düşüncenin varlığının öncesinde yokluğuna gitmekten dahi aciz olduğunu görmeyip, böyle bir soruyu sormaya seni cür'et ettiren gerçek sebep nedir, meselenin can alıcı nokttasını teşkil eden bu soruya açık yüreklilikle vicdanında cevap bulmaya ve o cevabı diline dökmeye hazır mısın?
a) Mantık hatası olan sorulara doğru cevap verilemeyeceği
b) Yukarıda dile getirdiğimiz ve zamanım olmadığı için dahasını yazamadığım iç çelişkilerle lebaleb malul olduğu için bu soru "cevaplanamazdır". Cevaplanması için yukarıda dile getirdiğim illet ve arızalardan halas olması elzemdir. O illet ve arızalardan halas olduğunda sonuç ne mi olur?
el-cevap: Ortada soru kalmaz, sadece "sorun" kalır, soru sahibinin "kendisiyle, hakikatle ve sahib-i hakikisi olan Allah'la olan sorunu".

Rabb’im bizi vehmimizin tumturaklı tuzaklarından korusun.

Mustafa İslamoğlu





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...