Birçok iyi insanı umutsuzluğa sevkeden cümle bu. Tamam, ideal hedef bu olsa bile reelde neredeyse mümkün değil herkesin tümüyle ıslah olması...
O halde ıslahçılar şöyle düşünmeli:
Ben elimden geldiği kadar güzel örnekliği, iyiliği emr, kötülüğü nehy, görevimi tüm gücümle ortaya koyayım.
Evvela içinde iyilik tohumu yeşermeye hazır olanlar istifade edecek ıslah çabamızdan. Onlar da başka tohumları yeşertmeye koşacak.
Böyle böyle hedefe doğru gidilecek. Zaten Allah rızası için yapanlar, ellerinden geleni yapma çabasında olur. Niyetinin halis olması temeldir. Sonra da gücü yettiği kadar yapması gerekeni yapar.
Gücünün yettiği kadar kısmıyla ilgili şu ayet-i kerimeyi sizlerle paylaşmak isterim:
“(Şuayb ise onlara) şöyle demişti: “Ey kavmim! Bir düşünsenize! Ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından güzel bir rızık vermişse (hâliniz nasıl olacak?) Sizi yasakladığım şeylerin tersini yaparak size (olan sözüme) aykırı davranmak istemiyorum. Ben gücümün yettiği kadar ıslah etmekten başka bir şey istemiyorum. Başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na güvendim ve yalnız O’na yöneleceğim. (Hud:88)
Kur’an’da İsrailoğullarının Davud ve İsa’nın diliyle lanetlenmesinin bir sebebi: “iyiliği emredip, kötülükten nehyetmemek”:
“Onlar, işledikleri (kötülükler)den, birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları ne kötüdür!” (Maide:79)
Buradan anlıyoruz ki, aktif Müslümanlık
toplumsal ıslah sorumluluğunun farkında olmakla olur. Bananeci olan bu şuur
seviyesine henüz ulaşamamış demektir.
Bir başka şekilde düşünme biçimi de şu
olmalı:
Evet, herkesi ıslah etmeye gücümüz
yetmiyor. Ama ben kendi içimdeki iyilik ağacını korumalıyım, onu sürekli iyilik
yaparak canlı tutmalıyım. Bunun için güzel örneklikler sergilemeliyim toplumda.
Başkalarının kuru ağacına bakarak
içimdeki iyilik ağacının kurumasına göz yummamalıyım. Kimse başkasının yükünü
taşımayacak ve başkasının günahı öteki için mazeret olmayacak. Bu nedenle
bağımsız/özgün bir iç dünyamız olmalı.
Ayrıca Kerim Kur’an’da peygamberimizin
ıslah çabasına yönelik aşırı kaygısına binaen, “yoksa kendini helak mi edeceksin?” (Şuara:3, Kehf:6) gibi ifadeler
var. Bu nedenle sakin olmalıyız. Hayat burası ile bitmiyor. Burası mükemmel bir
yurt değil. Allah kendi hükümdarlığını ahirette mutlak olarak ortaya koyacak. “Allah kıyamet gününde, anlaşmazlığa
düştüğünüz konular hakkında aranızda hüküm verecektir.” (Hac:69) ayetinde
de belirtildiği gibi bir durum da var.
Bu doğrultuda enerjimizi tüketmeden ama
kararlılığımızdan da ödün vermeden sırat-ı müstakim doğrultusunda ıslah
çabamızı sürdürmeliyiz. Tabi ki en başta kimden başlamalı? Bunun cevabını siz
verin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder