“Gökten bir ölçüye
göre suyu O indirmiştir. Biz onunla kupkuru, ölü bir memlekete yeni bir hayat
veririz. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.” [Zuhruf:11]
Gökten inen suyu herkes bilir ve görür. Ama birçok kişi bu
hayat verici gerçek karşısında hiç harekete geçmez ve uyanmaz. Çünkü uzun
süredir ona alışmış ve tekrarlandığını görmüştür. Ama Allah’ın yüce peygamberi
Muhammed Mustafa (sav) ise o gökten inen suyun her damlasını bir başka sevgi,
bir başka saygı, bir başka duygu ve sevinçle karşılar. Ve onun Allah katından
indiğini kabul ederdi. Zira o mübarek insanın canlılık fışkıran kalbi, bu
damlalarla birlikte Allah’ın canlılık dolu sanatını idrak eder. Ve bu sanatkâr
eli görürdü. İşte kalbini Allah’a bağlamış olan insanın da varlık kanunlarını
böyle kabul etmesi gerekir. Zira kendisi de bu kâinata hükmeden ve Allah
tarafından belirtilen kanunların mahsulüdür. Gökten inen her damlada Allah’ın
kudret eli vardır. Gökten inen yağmurun aslında yoğunlaşarak yükselen suların
buharından meydana gelmiş olması bu gerçeğin tesirini azaltmayacağı gibi
önemini de yok etmez. Çünkü o zaman soracağımız soru şudur: Bu yeryüzünü kim
yaratmıştır? Kim oraya su vermiştir? Isıyı tayin eden kimdir? Isıyla birlikte
suyun buharlaşmasını temin eden güç nedir? Isınan buharın yükselmesini sağlayan
ve sonra atmosferin tabakasında yoğuşmasını temin eden faktör nedir? Öte yandan
yoğunlaşan buharın elektrik yüküyle yüklenmesi ve bunların sürtüşmesi sonucunda
şimşeklerin meydana gelerek bulut halindeki buhar kümelerinin su şeklinde
yeniden dünyamıza inmesini sağlayan özelliklerini kainatımıza kim vermiştir? Hem
elektrik nedir? Nasıl oluyor da sürtüşen bulut kümelerini yeryüzüne tekrar su
halinde indiriyor bu esrar dolu güç? Bu soruların cevabı olarak ilim tarafından
bize söylenenler duygularımızın üzerine çok ağır yükler yüklüyor. Ve bizi
kainat mucizesini kavramaktan uzaklaştırıyor. İlmin söyledikleri duygularımızı
bileyeceğine, kalbimizi yumuşatacağına daha bilinmez şeylerle onları eziyor.
“Gökten bir ölçüye
göre suyu, O indirmiştir.”
Bir ölçü vardır inen suda. Dengelidir. Ne dünyayı suya
boğacak kadar fazla, ne de toprağı susuzluktan çatlatacak kadar azdır. Biz akılları
durduran bir uygunluklar dünyasında yaşıyoruz. Ve bugün hayatın sağlanıp
varlığını devam ettirmesi için bu uygunluğun zaruretini biliyoruz.
“Biz onunla kupkuru, ölü bir memlekete yeni bir hayat
veririz.”
Hayat veririz ki onun aslı sudur. Çünkü her canlı sudan
yaratılmıştır.
“İşte siz de böyle
çıkarılacaksınız.”
Hayatı ilk olarak yaratan onu yeninde iade edecektir. Şu ölü
topraktan ilk defa canlıları çıkaran zat, kıyamet günü de topraktan canlıları
çıkaracaktır. Çünkü hayatın yenide temini başlangıcı gibidir. Ve bunun Allah’a
zor gelen bir yanı yoktur.
[fizilal-i kur’an, c.13, s.168-169]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder