1 Mayıs, kapitalist vahşi kapitalist düzene ve zihniyetlere
karşı bir isyandı.
1 Mayıs, alın terini ve emeği yücelten bir şuurun kollektif
hale geldiği gündür.
1 Mayıs, işçinin hakkının sembolleştiği gerçeği yanında asla anarşiye ve
kaosa malzeme yapılmamalıdır.
1 Mayıs, “alnındaki ter kurumadan işçiye ücretini verin”
hakikatinin dışa vurumudur.
1 Mayıs’ın tarihçe itibariyle batıda oluşması, Müslüman bir
şuur için yabancı bir olay gibi değerlendirilemez. İslam alem-şümul bir dindir
ve yeryüzünün tamamı ile ilgilenir. Üstelik işçi-işveren etkileşimi dünyanın
her yerinde gerçekleşmektedir.
Dolayısıyla 1 Mayıs’ın tarihsel süreci emek
sömürüsüne bir itiraz ise bu asla bir Müslümanın yabancı kalacağı bir durum
olamaz.
*
Sendikal güç, devletin gücünü dengeler ve bu gücün
karşısında ezilmeyi önlemeye matuf duruş geliştirir. Bu, sürekli devlet gücüyle
zıtlaşmak anlamına gelmemektedir elbette.
Devlet gücünün olduğu bir atmosferde sivil gücü oluşturan
sendikal hareket, İslami özgün yaşam idealimizi diri tutmanın bir imkânıdır.
İnsanın temel ihtiyaçları olan barış ve özgürlüğü, ilahi sınırların koruması
altında etkin kılma gayemizin önemli bir zeminidir. Toplum ve nesil için manevi
şuuru önemseyen hiç kimse bu zeminden bigane kalmamalıdır ve bu zemini kaygan
kişiliklerin kayganlaştırmasına izin vermemelidir.
İnanıyorum ki Memur Sen
kurucusu Urfalı Mehmet Akif İNAN da bu şuurla hareket etmişti.
Sendikal zemin, bireysel pasifizmin ve “banane”ciliğin gayyasında
kaybolmayı önleyen bir imkandır. Sorumluluk almadan bir şeyleri değiştirme
handikapına, tenakuzuna düşülmesini engelleyen bir hareket zeminidir.
*
Bu toprağın insanını yıllarca gardırop devrimleri ile
maskara hale getirerek ve başka dayatmalarla ruhlarını karartan bu köhne düzene karşı
en son sivil kıyafet eylemi ile sesini yükseltmeye devam eden ve memurun emeğinin peşine düşen Memur Sen’in
sendikal gücünü farketmeliyiz.
Bununla birlikte sendikal gücün eksiklerini, hatalarını
sadece dışarıdan dudak bükerek değil taşın altına el koyarak bir ıslah niyeti
ile arz-ı endam etmenin de gerekli olduğunu hatırlamak yerinde olur.
Sendikal zemin, anayasa destekli meşru bir zemindir. Sendika
ile bağı olan herkes şuna çok ama çok dikkat etmelidir: Resmi güce karşı sivil
insiyatifin tecessüm ettiği bu zemini asla kişisel menfaatlerine alet
etmemelidir. Bulunduğu yerin hakkını vermeye çalışmalı ve ilerlerken de alın
teri, zihin teri ve yürek teri dökerek ilerleme azmi içerisinde olmalıdır.
Sendika, haksızlıklarla mücadele sahası iken parazit ruhların basit menfaatlerinin
oyuncağı olmamalıdır. Bu meyanda, sendikal zeminin emek mücadelesini akamete
uğratan parazitlerin büyük vebal altına girecekleri kaçınılmazdır. Zira
anayasal meşruiyete sahip bu sivil insiyatif güven kaybederse haksızlığa
uğrayanların dayanaklarından biri zayıflamış olacaktır.
*
Sonuç olarak 1 Mayıs’ın bir hak arama mücadelesinin sembol
günü olduğunu kabul ederek farklı inançlara sahip olunsa da insanlığın ortak
kollektif bilinci olduğunu söyleyebiliriz. Zira emek, Allah’ın yarattığı her
insanın bir değeridir.
Şunu da yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki, 1 Mayıs
bilinci sürekli çözümsüzlük üreten, kaos üreten, mutedilliği negatif olarak
lanse eden, patronu ve amiri mutlak düşman gibi gören ideolojik jakobenliğin
derekesine düşürülmemelidir.
1 Mayıs’ın
ruhunda direniş de var, itidal de var, çözüm odaklı olma da vardır. Bununla
birlikte emek söz konusu ise patronun ve amirin bir adım daha hassas olması ve ona göre hareket etmesi gerekmektedir.
Patron ve amirler şunu asla unutmamalıdır ki, sendikal gücü
aşsalar da, devlet gücünü ayartsalar da Allah’ın gücüne asla karşı
koyamazlar. Ve Allah tüm emekçilerin hakkını sormaya muktedirdir ve soracaktır
da. Onun azab kırbacının sahasına giren patron veya amir, tüm dünyayı fidye
olarak verse de kendisini kurtaramaz.
Biz Müslümanlar olarak sendikal güçten de
önce Allah’ın gücüne ve kudretine iman etmişiz. “La havle ve la kuvvete illa
billah” ifadesi bu bilincimizin kodudur.
Yazımı 1 Mayıs 1886’da 8 saatlik iş gücü mücadelesine
önderlik yaptıkları için idam edilen 8 kişiden biri olan Albert PERSONS adlı işçinin,
“özür dilerse affedileceği” söylenmesi üzerine verdiği tarihi cevap ile
bitirmek istiyorum:
“Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani
olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.”
*
İnsanı üretken yaratan, insana bilek, zihin ve yürek gücü
veren Allah, sonsuz yüceliklerin sahibidir. Selam ve dua ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder