Geçenlerde Cübbeli hocanın ballandıra ballandıra anlattığı bir hadis
videosunu paylaşmıştım. Sosyal medyadan bir arkadaş neden eleştirdiğimi sordu.
Bunun üzerine biraz daha araştırma yaptım. Şimdi hem hadisle ilgili fikrimi ve
genel anlamda görüşümü hem de tirmizinin hadisi tasnif ettiği kategoriyi
belirteceğim.
Bahse konu olan hadis:
3431- Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim özürlü ve sakat birini görünce: Sana verdiği bu musibetten beni afiyette
kılan ve beni birçok yarattıklarına karşı üstün kılan ve nimetlerle donatan
Allah’a hamdolsun” derse yaşadığı sürece o dertten kurtulmuş olur. (Tirmizî
rivâyet etmiştir.)
[Tirmizî: Bu hadis GARİBTİR.] (Aşağıda GARİB HADİS nedir, tanımını
paylaşacağım)
Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Zübeyr ailesinin itimatlı kimsesi olan Amr b. Dinar, Basralı bir
ihtiyardır. Hadis konusunda pek sağlam biri değildir. Bazı hadisleri Sâlim b.
Ömer’den tek başına rivâyet etmiştir. Ebû Cafer, Muhammed b. Ali’den şöyle
dediği rivâyet edilmiştir: “Özürlü kimseyi gördüğü zaman Allah’a sığınır bunu
içinden yaparlar özürlü kimseye duyurmaz.”
(http://www.enfal.de/tirmizi/54.htm sitesinden alınmıştır)
*
GARİB HADİS NEDİR?
Terim olarak sened veya metin yönünden tek kalmış, yahut benzeri başka
râviler tarafından rivayet edilmemiş hadis demektir ve garib hadis çok tutulan
bir hadis değildir. Ayrıntılı bilgi için lütfen linkteki açıklamayı mutlaka
okuyunuz (https://islamansiklopedisi.org.tr/garib--hadis)
*
Özellikle konu ile ilgilenenlerin Garib hadis tanımını ayrıntılı
öğrenmelerini tavsiye ederim. Çünkü hadislerle ilgili bazı terimleri
bilmediğimiz zaman her rivayet edilen hadisi mutlak anlamda peygamberimizin
ağzından çıkmış gibi hatta vahiy gibi iman etme hatasına düşüyoruz.
Bu hataya düşmemek için bodoslama bir şekilde hadisleri toptan inkar etmek
yerine hadis usulü terimlerine biraz vakıf olarak birçok hadisin sanki ayetmiş
gibi insanlara sunulmasını ve böylece itikat haline getirilmesini
engelleyebiliriz. Bu arada özellikle Kur'an merkezli inanan kardeşlerimize az
buçuk hadis terimleri öğrenmesini tavsiye ediyorum. Onlar da hadis usulündeki
çabayı görerek önce emeğe saygıyı gösterip sonra da rivayetleri daha sağlıklı
değerlendirerek hadisler hakkında fikirlerini ortaya koyabilirler böylece
“hadis inkarcısı” etiketine maruz kalmazlar. Hoş bu etiketi vuranlar çok da iyi
yapmıyorlar. Dile getirdikleri hadislerin net kaynağı hakkında bilgi vermeden
dile getirmeleri büyük bir vebaldir. Onlar da kesin hadis olmayana kesinmiş
muamelesi yaparak bir çeşit uydurma etiketi ile de karşılaşabilirler. Bu
nedenle dillerden dökülenlere çok dikkat etmek lazım.
*
İkinci olarak da cübbeli hoca gibilerini dinleyen iyi niyetli arkadaşlara
da tavsiye ediyorum, hadis usulü terimlerini öğrenmeleri gerektiğini. Çünkü
özellikle rivayet ve tarikat merkezli inanan kardeşlerimiz hadis diye geçen her
şeyi adeta vahiymiş gibi, “kesin peygamberin ağzından böyle çıkmıştır” şeklinde
anlayıp amel etmeye çalışıyor. Bu ciddi bir hatadır. Peygamberin kesin ağzından
çıktığı bir şey arıyorsa o halde Kur’an’a daha çok odaklanmalıdır. Zira ümmet
Kur’an’ın kesinliğinde ittifak halindedir. O kardeşlerimiz kendilerine hadis
rivayet eden hocalarına desinler ki, "hocam tirmizi, buhari ya da muslim
bu hadisi hangi kategoriye koymuş, bunu da söyler misiniz?". Bunu
sorsunlar ki, hadise ayetmiş gibi inanma hatasına düşmeyelim.
Mesela bazı hadisler sahih dense de sadece sened açısından sahih deniliyor,
metin açısından denilmiyor. Bunların hepsi hadis usulünde var. Dolayısıyla
Kur'an merkezli kardeşimiz de hadisi bodoslama inkar etmeden usul çerçevesinde
metin tenkidi yaparak kendi görüşünü söyleyebilir, hadis usulünde bu alan var.
Günümüzde hadisleri topyekun reddedenlerin sünnetten bağımsız olarak ayetleri
yeniden anlamlandırma tehlikesine binaen hadis usulü okumalarını tavsiye
ediyorum. Yine Kur’an merkezli bakış açımız olsun ama ilmi bir şekilde hadis
usulüne de vakıf olmamı. Hadis usulü ve
terimleri konusunda araştırma yapan ilk olarak şunu görecek, ortada bir emek
var, bir çaba var, bir hassasiyet var. Bu emeği gören o insanlar hakkında atıp
tutmayacak veya avamca ithamlar yapmayacak. Hadisleri topyekün reddederek
Kur'an'ın daha iyi anlaşılmasını iddia edenler, aslında insanları kendi sadece
çağlarının bilgisi ile (peygamberin yaşamından bağımsız olarak) Kur'an'a
yönlendirip Kur'an'ı isteyerek ya da istemeyerek manipüle edilmesine,
kırpılmasına yontulmasına sebeb oluyorlar diyebiliriz. Bu nedenle itidali elden
bırakmadan ilmi meselelere yaklaşmak en doğrusu gibi.
Sonuç olarak yukarıdaki hadis garibtir. Tek rivayet zinciri vardır. Metin
tenkidi yapılırsa da çok sağlıklı değildir. Kesinlik bildiren ifadelerden
dolayı. Hatta dua da eleştirilebilir: “Evet Allah o hastalığı sana vermemiş ve
sen bunun için hamd ediyorsun, peki hasta olan da isyan mı etmeli bu hastalığı
verdiği için. O kardeşine hastalığı için sabır göstermesi duası yapılabilir
mesela”.
Ama asıl sorun “kesinlikle bu hastalık bulaşmayacak sana” ifadesidir.
Dolayısıyla mutlak olarak peygamberin ağzından çıkmış gibi inanılmamalıdır.
Cübbeli hoca gibi bol hadis rivayet eden hocalar, muhaddisin hadisi hangi
kategoriye koyduğunu söylemek zorundadır. Halka doğru bilgi verilmelidir. Algı
operasyonu yapılmamalıdır. Halkı peygamberin ağzından çıktığı keesin olan
Kur’an ayetlerine daha çok yönlendirmelidir. Eğer en güzel, en sağlam hadis
aranıyorsa, o da Kur’andır. İsterseniz şu ayete bakınız: “Rabbimiz en güzel
hadisi indirdirdi” buyuruyor:
“Allah, sözün en güzelini, (Kur'an'ın ayetlerini güzellikte) birbirine
benzer, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan
derileri ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar. İşte bu
(Kitap) Allah'ın rehberidir. Dilediğini bununla doğru yola iletir. Ama Allah
kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz.” (Zümer:23)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder