26 Aralık 2012 Çarşamba

Namaz - Hasan Turabi

Müslümanların namaz konusundaki ihmalkar tavırlarını değiştirmeleri, onun manasını ve hikmetlerini derinlemesine bilmelerine bağlıdır. (8)
*
Namaz, her kılanın farklı lezzetler tattığı şahsi bir tecrübedir. (9)
*
Müslümanların çoğunluğu, namazın şekli yönüne önem vererek, onun umulan pek çok faidesinden mahrum kalmışlardır. (10)
*
Namaz, dindarlığın özüdür. (11)
*
Namaz, akideden sonra Peygamber'in muhatab olduğu İslam'ın ilk emridir. (18)
*
Namaz, İslam'da, İslam milletine mensup olmanın şartı ve alametidir. (27)
*
Peygamber'in müslüman olan kişiye ilk öğrettiği şey namazdır. (29)
*
İslam mensuplarını, hidayetleri için diğer insanlarla da ilgilenmeye teşvik eder, kendi durumlarını ve İslam'ın hakikatlerini açıkça ilan etmeye yönlendirir. (36)
*
Namaz, müslümanın İslam'ını ilan eden, onun dinini öğrenmek isteyen kişilere sahibi hakkında ip ucu veren bir özelliktir. (36)
*
İbadetine önem veren müslüman, namazını vaktinde kılabilmek için vakitlerini ayarlar, vaktin akışını hissederek zamanını hesap eder. (41)
*
İnsanın mübtela olduğu en kötü şey, vakitlerin elden giden fırsatlar olduğunu, bir daha ele geçemeyeceğini bilmeden onu heba etmeye, bütün hayatı ziyan etmeye sebeb olan başıboş gaflettir. (41)
*
Malı boş yere sarfedip israf eden şeytanın kardeşidir. (43)
*
Zekat da fakire yardımdan ziyade vereni temizleyen bir ibadet şeklidir. (47)
*
Dinin insan hayatının bir kısmını aydınlatıp geri kalan kısmında onları dalaletin karanlıklarına terk etmesi mümkün değildir. Yine dinin bazı emirlerine uyup, diğerlerine uymama şeklinde kabulü de geçerli sayılmamıştır. İnsanlar tarafından ihdas edilip de zamanla dini inanış haline gelmiş olan doktrinler çevrenin problemleri ve ihtiyaçlarıyla sınırlanan beşeri fikrin tabiatıyla uyumlu görünse de bu inançlar, hayatın bazı konularıyla ilgilenmiş olmaktan öteye gidememişlerdir. Vahiyden doğan dinlere gelince, bunların da asılları -İslam hariç- kaybolmuş ve sonradan konulan prensiplerle karışmıştır. Bu konudaki tarihi gerçek; dinin, cehaletlerinden dolayı dini dondurup katılaştıran veya hedefleri için istismar eden din adamlarıyla temsil edilmesiydi. Bunun neticesi olarak insanlar, dini terk ederek dünya hayatının eğlencelerine meylettiler. Siyasi ve iktisadi hakimiyet sahipleri arzularını gerçekleştirme imkanı buldular. Dinler, ayin ve şekillere hapsedildi. Nihayet bu durum hayatın mühim hadiselerinin şahsi işlere dönüşmesiyle son buldu. İnsanlar, hayatın nimetleri konusunda ölçüsüz, delilsiz ve kötü davranırken din ehli, mabedlerin duvarları arasına çekildi. Din aydınlığından mahrum kalan hüküm sahipleri, ise, bir takım beşeri prensiplerle hareket ettiklerinden cemiyetin saadetini hiçbir zaman temin edemediler. (48)
*
Yeryüzü bütünüyle Allah için bir ibadet yeri, din için bir alan olarak belirtilmiştir. (50)
*
Oruç gücü yetene farzdır. Hacc, şartlarını taşıyan kişiye gerekir. Zekatı, nisaba malik olanlar verirler. Namaza gelince, insandaki özürler bile onu düşüremez. (53)
*
Namaz kılan kişi zihnen Allah'a yönelip, kendisini Allah'ın huzurunda duran ve O'na teslim olan birisi gibi hissetmedikçe bedeniyle kıbleye yönelmenin de manası olmaz. (57)
*
Namaz, alemlerin Rabbine ihlasla ve her şeyden soyutlanarak yönelmeye sevketmektedir. (69)
*
Bir seferinde Hz. Peygamber mescide girdi. İki direk arasına bağlanmış bir ip vardı. 'Bu ip nedir?' diye sordu. 'Falanca ibadetten çok yorulduğunda kendisini ona bağlar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: 'Hayır, onu yok edin. Sizden biriniz güç yetirdiği kadar namaz kılsın. Çok yorulduğu zaman yatsın, dinlensin.' (73)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...