31 Aralık 2013 Salı

Ayet Ayet... Sure Sure...

Ayet ayet
Sure sure
İşleyelim gel şu zamanı..
Belirlenmiş bir saatin varken..
Kılavuzsuz dolaşmak niye..
Çağın kirli materyalleri ile oyalanma..
Çevre putuna takılı kalma..
Alıkoyuyorsa seni Rahman'dan..
Bırak onları, dost olsalarda..
Ayet ayet... Sure sure.....
Yaşayalım bu zamanda..
Elindeki kitaplar da ne?
Rabbin kitabı varken...
Zamane yazarların hayal dùnyalarında dolaşacağına..
Seni yaratanın gerçek dünyasında rol al!!

Hadi gel...
Ayet ayet sure sure dolaşalım yeryüzünü..
Dikelim gözlerimizi cennet yurduna..
Rabbin cemalini görmenin hayalini kursana..
Ne muhteşem! Ne yüce!
Allahu Ekber! Allahu Ekber!

28 Aralık 2013 Cumartesi

Rönesans İnsanı/Toplumu

Rönesans dönemi insanı Allah'la yarışmaya kalktı. O'nu rakib gördü. O'na muhtaç olmadığını sandı. Teknolojinin, tüm ihtiyaçlarını gidereceğini sandı. Kibirlendi. Gururlandı. Oysaki bu yarışta kaybedecek olan hep insan olacaktı. Kendisini yaratana karşı katı önyargılar taşıyan rönesans insanı gün geçtikçe teknolojinin erdiği sahte özgüvenle gafletinin derinliğini arttırmaktadır..
Nefsin ilahlığının aracı haline gelen teknoloji rönesans insanını şehvetinin esiri haline getirdi ve fıtratının ihtiyacına karşı körleştirdi. Şehvetinin gönüllü esiri ve fıtrat körü olan rönesans insanı olan modern insan, dengesizliğin ve dipsizliğin en tipik örneğidir. Bütün bunlara karşın kendisini de dünyaya nizam verme makamında görüyor.
Üçüncü dünya ülkelerinin insanları ise modernizmin bu rüzgarından korunacağı yerde kendisine ait olan her ne varsa terk etme pahasına bu rüzgara kucak açıp kendini bırakır hale geldi. Bu haliyle üçüncü dünya ülke insanlarının gelişmesi imkansız hale gelmiştir. Uzun yıllar süre gelen ve adeta kalıtım yoluyla taşınmakta olan derin kültüründen ve inancından kopan ve bundan rahatsızlık duymayacak kadar narkozlanmış bu insan insanlar, batılıların kölesi/askeri/pazarı olmaktan başka bir sonuçla karşılaşmayacaklardır. Hayatının öznesi olmayan bu tip toplumlar sürekli yönlendirmelere maruz kalacaklardır. Bu büyük bir ızdıraptır, azaptır. Kökünden kopmuş bir ağacın çürümesi misali çürümeye yüz tutmuş toplumlar olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
Rönesans insanının zamanı bu denli kirlettiğini, hayatı bu denli denegsiz hale getirdiğini rahatlıkla/acıyla görüyoruz. Başarılarının meydana getirdiği şımarıklığının acısını üçüncü dünya ülkeleri ödüyor. Batı bunun keyfini yaşıyor. Bu dünyadaki insanların adeta manevi genleriyle oynuyor ve etkisiz/pasif/silik toplumlar haline getiriyor. gelişimlerini takib ediyor ve istemediği düzeye geldiğinde çomak sokuyor. Tarihsel kavgaları depreştiriyor ve düşmanlıklardan kendine menfaat üretiyor. Allah'ı kendine rakib gören ve O'nu hayattan dışlayan modern insanın dünyaya sunduğu tablo işte budur. 
Nefislerinin, şehvetlerinin çizgisinde yaşamaktan rahatsız olmayan bireyler bu berbat tablodaki başarı grafiğinin basamaklarıdır. Tevhid inancına göre yaşayan bireyler ise bu tablonun başarı grafiğini azaltan, aşağıya çeken bireylerdir. O halde bize düşen tevhid akidesinin ilkelerini benimsemiş bireyler olmaktır ve bu bireylerin sayısını çoğaltmaktır.  

15 Aralık 2013 Pazar

Sahte Dostluk

Sahte dostluk saticilarindan dostluk satin almak..ve benim de bir dostum var demek.. Sahte mal almaktan daha cok zoruna gider insanin... Bundan sonra daha dikkatli olmak gerekir..

Yazmak ve Sevmek

Yazmak bir ihtiyaç.
Askerde bile bulduğu her yere safağını yazan er, aslında yazarak kendini deşarz ediyor.

Yazmak, kalıcılık duygusunun insanda bir tezahürüdür.

Hiçbir insan, duygu ve düşüncelerinin iç dünyasında mahpus kalmasına dayanamaz. İşte bunun için yazar. Hele söz konusu aşk ise duvarlar bile yetmez. Üstelik en cesur cümle ile: "seni sonsuza kadar sevecegim". 

Aslında insan bekaya meftun. İnsan ebediyete namzet. Yazmak ve sonsuza kadar sevebilmek iste bunun ispati!!!

Mutasyona Uğramış Kişilikler

Yüregi duygu ve düsünce üretemeyen insanlarin sizi anlamasini beklemeyin.. Bu tür insanlar risksiz yaşarlar... Garanticidirler... Sirtinizin yere gelmesi onlara moral verir... Kendi kayiplari sözkonusu oldugi zaman köpürürler... Dost olmayi beceremezler... Hayatlari güdüktür... Kapitalizmi yormayan yaratiklardir.. Pragmatisttirler... Duygusal sarsilmalarinizda asla yaninizda olmayi düşünemezler...... Bir iki akil verip sizi aşağılarla bile...
İşte böyle gider... Hayır siz bunların üzerine bekçi değilsiniz... Koyuverin gitsinler, çıksınlar hayatınızdan... Duygusuzluğun gayyasında yaşasınlar... Ufku ahirete uzanmadığı için böyleler... Oportünist, eyyamcı tiplerdir bunlar... Nasıl dostluk, yoldaşlık, dava kardeşliği beklersiniz bu tiplerden... Üstelik gelisiminizi de engellerler... Sizi sürekli kınarlar... Onların çıtasını aştığınızdan olabilir... Psikolojileri böyledir... Beğenmezler kimseyi... Suratlarında insani bir tebessüm göremezsiniz... Kitap okumazlar dememem gerek yok herhalde... Zaman kaybı olarak görürler... Düşünmek işlerine gelmediği için kendileri yerine düşünen birini kullanırlar.. Ancak hayatlarının tamamına yaymazlar öğrendiklerini.. Maksat tatminlik... Maksat eli boş görünmemek... Bu tipler sizce nasıl ortaya çıktı? Bana göre tamamen basıboş bırakılmışlığın meydana getirdiği yabani bir hal... Acı, ekşi, ve ham... Ancak fıtrat gereği olgunlaşan duygular bundan dolayı berbat olur... Onur yerini kibre bırakır... Özsavunma yerini katı merhametsizliğe bırakır... Nefsani istekler yerini doymak bilmeyen arzu ve ihtiraslara bırakır... İşte böyle mutasyona uğramıs tipler... Sakının bu tiplerden... Ciddiye almayın... Hayatınızda önemli bir yer tutmasınlar... Aksi halde hayatınızı zehir ederler İlimden, hikmetten, merhametten, sevgiden uzak bu tipler... Hafizanallah...





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...