29 Aralık 2015 Salı

"Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez."

"Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez."
(tegabun:11)
**
Bu ayet zihinlerimizi tıkanıklıktan kurtarıyor. Başımıza gelenlerin sebepsiz yere gelmediğini bilmek bile bir NİMETTİR. Vahyin farkı bu işte. 
**
Bu ayetin te'vilini her birey kendi hayatından okuyabilir. Öyle ya musibetlerin 'NİÇİN' geldiğini şayet balık hafızalı değilse insanlar içerisinde en iyi kişinin kendisi bilir..

11 Aralık 2015 Cuma

Sünnici/Şiici/Türkçü/Kürtçü/Arapçı Arkadaşlar

Sünnici/Şiici/türkçü/kürtçü/arapçı vs. vs. türündeki arkadaşlar, ümmeti adeta gemiden indirip kayığa bindirmeye çalışmış olduklarını bilmeliler..
Kur'ani evrenselliği ve Nebevi kuşatıcılığı iyi tespit etmemiz gerekiyor. Levelleri yüksek bir oyun tabiri caiz ise.. Yukarıdaki evsafta olan arkadaşlar maalesef ilk birkaç leveli aşamıyorlar..
**
Hayırlısı.. Hayat ince bir imtihan..

7 Aralık 2015 Pazartesi

Biz ve Geçmişimiz

Çocukluk anılarınız veya gecmişte bıraktıgınız tatlı zamanlar hayalinizde canlandıgı zaman adeta gençleşiyorsunuz, bir ferahlık oluşuyor içinizde.. Yaşadıgınızı hissediyorsunuz...
Geçmiş, aslında sadece 'geçmiş' degildir. İyi kullanırsanız aslında insana enerji verir.. Hayal dünyası bir nimettir.. Hayal kuramayan insan bugüne hapsolmuştur.. Geçmişe veya geleceğe ruhsal yolculuk yapabilmek bir bilinç işidir, tefekkür ve hayal gücü gerektirir..
**
Son olarak ise "anılar anılar gözümde canlandılar" diyelim smile ifade simgesi
selamlar...

7 Kasım 2015 Cumartesi

Para ve Cahiller

Para, cahiller üzerinde bir sihir etkisi yapıyor..
Para, cahiller için 'hikmetinden sual olunmaz' bir makama geliyor..
Para, cahiller için yalandan bir dünya oluşturup, onlara gerçek diye yutturuyor..
Para, cahillerde sahte bir şahsiyet oluşturup kendilerini adam sanmalarını sağlıyor..
Para, cahiller için mutlak kurtuluş yolu pozuna bürünüyor..
Para, cahillerin ufkunu daraltıyor, genişletiyor göstererek..
Para, alçak olanları adam olmuş gibi gösterip topluma çıkarıyor..
Kim ki parasından dolayı bir özgüven taşıyorsa, o aslında hiçliğin dünyasında dolaşan bir şeydir, nesnedir...

5 Kasım 2015 Perşembe

Batıl Yaşam Tarzı: Şeytani Giyim-Kuşam

Kamusal alanlarda veya sivil hayatta BATI(L) tarzı yaşama biçimleri artık kabak tadı veriyor. Giyimden-kuşamdan tutun da konuşulan şeylere ve oradan da hayata bakış açısına kadar...Özellikle şeytani giyim biçimlerine 'fikri namuslular' çeşitli şekillerde tavırlarını koymalıdırlar. Toplumun yerleşik ahlaki düzenini zerre kadar kaale almadan izlediği filmlerden, kendi medeniyetine olan körlüğünden, aşağılık kompleksinden aldığı güçle toplumda dejenerasyona yol açan kişilikler iflas etmişlerdir ve böylece başkalarını da iflasa sürüklemektedirler...Asıl dikkat çekmek istediğim nokta da tertemiz Anadolu çocuklarının bu kirliliğe karşı duruş/tavır sergileyememesi ve kökünden uzaklaşmasıdır.İlke şu olmalı: Aziz İslam'ın yasak kıldığı, toplumun yerleşik bakış açısının da hoş görmediği tarza sahip insanların kendilerine gelinceye kadar tamamen uzak durma değilse de belli bir mesafe koyularak içinde düştüğü bozuk durumun farkına varmasını sağlamaktır..Kim ki bu bilinçte olmazsa bilsin ki o kendi inancından, toplumunun geleneğinden kopuyor demektir..Bu sistemin diplomasıyla olgunlaştığını düşünenler, hayatın onları tokatlayarak gerçek olgunluğa ulaştırıcağını bilmeliler.. Tabi mecazi tokatın çooook çeşitli versiyonlarının olacağını bilmek gerek. Allah'ın fıtratına aykırı hareket, beraberinde rezillik getirir. İzzet tümüyle Allah'tadır. Kim izzetli olmak istiyorsa Allah'ın kurallarıyla hayatına yön vermelidir. Vesselam.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Gençlik ve Okuma

Gençlerin yeterince okuma yapmadan, hayattan alacağı dersleri almadan ve sadece büyüklerin ağzındakileri ezberleyerek konuşmaları onları ileride mahcup edebilir. Mahcup olmayan da ezberlediği fikirleri ömrü boyunca taşımak zorunda kalır...
**
Hayattan alınacak dersler çok önemli. 40 yaşının anahtar rolü burada ortaya çıkıyor.

KİBİRLİDEN VE HESAP GÜNÜNE İNANMAYANDAN ALLAH'A SIĞINMAK

"Musa dedi: Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım." (Mü'min:27)
**
Zira hesap gününe inandığı halde bir insanın büyüklük taslaması mümkün değildir. Kıyamet günündeki hazin, ürkek, boyun eğmiş, zilleti kabul etmiş, her çeşit güç ve kuvvetten soyutlanmış halini, samimi bir dostunun, sözü dinlenen bir şefaatçısının olmadığı durumunu düşünen biri büyüklük taslayamaz. (S.Kutub-Fizilal)
**
Kibir, kendini beğenmişlik ve böylece haksızlık yapmak bitmişliğin ifadesidir...

FİRAVUN'UN SARAYINDA BİR MÜ'MİN!


"Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: "Rabb'im Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabb'inizden belgeler gelmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Şüphesiz Allah aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez." (Mü'min:28)
**
Sosyal hayat sadece iki boyutlu değil. Yani "ya hep ya hiç, ya siyah ya beyaz"... Olayların iç içeliği öyle girişken oluyor ki, bazen siz öyle basit bir şekilde hüküm verip işin içinden çıkamıyorsunuz. Firavun'un sarayında imanını gizleyen kişi, Allah'a göre imanlı.. Ne diyeceksiniz şimdi? "Neden gizlemiş, ne işi var o sarayda?, saraydan çıkıp çölde yaşasaydı da orda durmasaydı...." böyle uzayıp gider cümleler... İnsanları yargılamak için bazen çok erken davranabiliyoruz.. Ama işin tuhaf tarafı o "yargıçlığı" yaparken kendimizi sürekli ıskalıyoruz.. Zaten kalbinde iman yer edinmiş olanı, o iman yerinde durdurmaz. Harekete geçirir. Bakın, saraydaki mü'min sonunda Musa için harekete geçiyor..

Allah... Öğrenciler... Bilim Çocuk Dergisi

Bilim Çocuk dergisini tavsiye ediyorum öğrencilerime.. İçerik olarak Tasarım dersiyle de uyumlu.. Genel olarak faydalı bir dergi..
**
Ancak geçenlerde öğrencilere şunu dedim: "Çocuklar görüyor musunuz bu dergiyi, tamam içeriği çok faydalı ve güzel ama anlattığı her şeyin sahibi Allah olduğu halde BİR KERECİK BİLE O'NUN ADINI ANMAMIŞLAR, dergide Allah ismi bir kere bile geçmiyor." Tabi çocuklar da hemen "Evet hocam, aynen öyle" dediler.. Derginin ilk sayfasına da şu ifadeleri yazdım: Neden bu dergide bir kere de olsa Allah ismi anılmaz!!!.. 
Bugün o dergiyi alan bir öğrencim de kendi yazısıyla aynı cümleleri evde yazmış derginin üzerine... 
Böylece inşaallah yavrularımızda Allah bilinci oluşur. Yaşadıkları hayat üzerinde belki her nefeste aklımızda olması gereken O ZAT'ı unutmazlar.. Aslında çocuklarımız da buna yatkın.. Bizler de sürekli Allah'ı hatırlayan ve hatırlatanlardan olmalıyız.. O'nun yarattıklarını anlatarak para kazanıyoruz nihayetinde.. Bilim Allah'ın yarattıkları değil mi ennihayetinde?!!! 
Selam ile..
04.11.2015

30 Ekim 2015 Cuma

Babası Meryem'e Kitap Okumanın Faydasından Bahsediyor

Kitap okumanın faydalarından biri nedir biliyor musun Meryem?
- Nedir baba?
Baba şöyle cevap verir:
- İç dünyandaki düşüncelerini daha nezih, daha kibar ve daha anlaşılır bir biçimde muhatabına sunmak için KELİME HAZİNENİ arttırmanı sağlamasıdır.
- Bu çok mu önemli baba?
- Tabi ki, insanı birbirine itici yapan şey bu işte! KELİMESİ AZ OLAN KİŞİ acayip hışırtılar çıkaran ve böylece kulak tırmalayan eski bir radyoya benzer. Ne dedigi anlaşılmaz, üstelik rahatsız da eder..
- Hımm anladım babacıgım. O halde kitap okuyup kelime hazinemi arttırmalıyım ki, gereksiz yere hem pot hem de kalp kırmayayım.
- Afferin kızıma! Kelimesiz kalan insan, insani hayatın tadına varamaz ve olan tadı da kaçırır...
- Babacıgım çok iyi anladım seni. Yarın vakit gecirmeden yeni aldıgım ikinci kitabımı okumaya başlayacagım..
- Bilmedigin kelimeleri not almayı unutma kızım!
- Tamam babacıgım....

28 Ekim 2015 Çarşamba

Endülüste Seferi Namaz Kıldınız mı?

Düşünce Nedir? Tefekkür Nedir? - Mustafa İSLAMOĞLU

Borsa Caiz midir? - Mustafa İSLAMOĞLU

Bireysel Emeklilik Caiz midir? - Mustafa İSLAMOĞLU

ALLAH İÇİN YAPILAN İYİLİK-Musa Örneği

AYETİN SONUNDAKİ ÇIKARIM BENİ ÇOK ETKİLEDİ. BU ÇIKARIMI ÖĞRENDİĞİM İÇİN ÇOK MUTLUYUM.
"Bunun üzerine Mûsâ onların (Şuayb'ın kızlarının) koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, 'Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım' dedi." (Kasas:24)
**
İyiliğin Çeşitleri: HAZ, ÇIKAR, HAYIR.
GERÇEK İYİLİK, MUSA GİBİ KARŞILIK BEKLEMEDEN YAPILAN İYİLİKTİR.
(Alıntı: Mevlüt Akbal )

HER İMAN, İMAN OLAMAYABİLİYOR DEMEK Kİ...

Onlara "Bu duruma düşmenizin sebebi şudur: Tek Allah'a çağrıldığınız zaman inkar ederdiniz. O'na ortak koşulunca İNANIRDINIZ. Artık hüküm yüce ve büyük Allah'ındır."
(Mü'min:12)
**
Rabbim şirkten Sana sığınıyoruz.. Tevhidi bilincimizi daim eyle.. Şahıslara/kurumlara/partilere/aşiretlere karşı bize cesaret ver.. Onlara ram eyleme.. Doğrularını destekleme bilinci de ver..

27 Ekim 2015 Salı

Musa ve Şuayb'ın Kızları - Allah İçin Yapılan İyilik - Kasas:24

AYETİN SONUNDAKİ ÇIKARIM BENİ ÇOK ETKİLEDİ. 
BU ÇIKARIMI ÖĞRENDİĞİM İÇİN ÇOK MUTLUYUM.

"Bunun üzerine Mûsâ onların (Şuayb'ın kızlarının) koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, 'Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım' dedi." (Kasas:24)

**
İyiliğin Çeşitleri: HAZ, ÇIKAR, HAYIR.,

GERÇEK İYİLİK, MUSA GİBİ KARŞILIK BEKLEMEDEN YAPILAN İYİLİKTİR.

(Alıntı: Mevlüt Akbal )

14 Ekim 2015 Çarşamba

Yusuf Suresi'nden Mesajlar

Yusuf Suresi'nde insanın hayatına yön veren önemli işaretler/formüller var.
**
- Aile içi kıskançlık problemi ve sonucunun ne kadar feci olabileceği.
- Bu kıskançlıgın dogurdugu zulüm ve bir de sonuca ulaşamaması.
-Mazlum ve magdur olanı Allah'ın koruma altına alıyor olması.
- Mazlum ve magdurun saglam yere yerleştirilip kendine zulm edenleri alt etme gücünün mazluma verilmesi.
- Mazlumun kendisine zulmedenler gibi gaddar ve intikam alıcı olmaması.
- Babanın bu süreçte son derece zor da olsa olgun davranması.
- Mazlum saglam bir yer yerleşme nimetine nail olsa da imtihan edilmeye devam edilmesi. Mazlumiyet muafiyet getirmiyor.
- Bir erkegin zina imtihanından alnının akıyla çıkabilecek oldugu.
- Buna ragmen kadınların baskısının hala devam etmesi ve böylece cinsel sapıklıkların tarih boyu şahısları ve toplumları ne kadar rezil ettiginin görülmesi.
- Rüya gibi metafizik olguların hayatın içinde bir gercekliginin olabilecegi.
- Dürüst bir insanın pasif kalmayıp toplumsal ve siyasal problemlerde rol alma talebi.
- Tevhidi duruş sahiplerinin toplumun problemleriyle ilgilenerek toplumun sempatisini kazanması.
- Rüyaların tabirinin bazen yıllar sonra gerçekleşebilecegi.
- Babanın ve mazlumun kıskanç kardeşlerine karşı affedici olması, Elbette ki af dilemeleri ve pişman olmaları sonucunda.
- İktidarın insanı saptırma durumuna karşı saglam bir şahsiyetin buna direnç gösterebilmesinin mümkün oldugu.
- Saglam bir şahsiyetin kötülüge karşı direnebilmesi ve zindana atılmak pahasına da olsa bu direnişte sebat etmesi. Kendinden emin olması.
- İnsanların soru ve sorunlarını çözme sürecinde tevhidi(hakikati) tebliğ etme fırsatının degerlendirilmesi, oluşturulması.
- Allah'ın yaşanan hayatları ciddi bir gözlem altında tuttugunun ve Allah'ın mazlum ve magduru korudugunun hissedilmesi.
(ve daha çıkarılabilecek nice işaretler)
Mustafa Tosun

**
13 Ekim 2015

1 Muharrem - Hicret

Hicri 1 Muharrem
İslam Medeniyetinin zamana başlangıç yaptıgı olay: HİCRET
**
- Yani imkanların tükendigi yerden, imkanların üretilecegi yere göç etmek.
- Yani yere çakılı kalmamak, hareket halinde olmak.
- Yani yerellige ve bölgesellige mahkum olmamak.
- Yani plan ve projelere uygun zemin aramak.
- Yani zulme boyun egmektense dogdugu yerden ayrılma pahasına Hakk'a boyun eğmek.
- Yani tüm yeryüzünü eylem sahası bilmek.
- Yani fasit dairede dönüp duran ruhu yer degiştirerek içine düştügü girdaptan ve tıkanıklıktan kurtarmak.
- Yani insanlara takılı kalmamak. "İllaki bu olmalı" dememek. Eger olmuyorsa mesaji başka insanlara ulaştırmak için mesafe katetmek.
- Yani yni dostlar edinmek. Hayatı tıkayan dostları oldugu yerde bırakmak. Onlara mahkum olmamak.
- Yani memleket duygusallıgı yerine dava bilinci akıllılıgını işler hale getirmek.
**
Hicret İslam'ın dinamizmini temsil eder. Yerellikten evrensellige açılan kapı. Fasit daireden özgürlüge çıkış.
**
14/10/2015

8 Ekim 2015 Perşembe

Dostluk Biçimleri

Dostluk Biçimleri
1) Elden Ele 2) Dilden Dile 3) Yürekten Yüreğe
**
İlk ikisi somuttur ve ömrü kısadır. Reeldir. Tatsızdır. Saman alevi gibidir.
Sonuncusu insancasıdır, soyuttur ve tat verendir. Ömrü, cennette bile devam edecek cinstendir. Ruhu güçlendirir. Moral verir. Özletir.
Peki oranlama yapalım mı?
Hayır, yapmayalım!
Ancak bir tane bile olsa aslan misali kıymetini korur. Kıymetini bilin.

3 Ekim 2015 Cumartesi

Madde Madde Tekfirci Zihin

* Tekfirci zihniyet donuktur.
* Farklı fikirleri analiz edemez.
* Kendine yüklenileni %100 doğru kabul eder,
* Kendinden olmayanı da %100 yanlış kabul eder.
* Tartışamaz. Ezbercidir. Farklı yorumları kanıksayamaz ve zihninde tartamaz. 
* Kendisinden farklı olan allame-i cihanda olsa bir fiske ile onu yere devirebilir. Onu basite indirger. 
* Farklı kitapları 'yanlışlamak' için okur.
* Vahiy alıyormuşçasına hareket eder. Oysa vahiy almıyor. Yaptığı şey kendi içtihadını 'DİN' haline getirmek.

2 Ekim 2015 Cuma

Ah!

Kilit paslı
Anahtar kayıp
Zaman durmuyor
**

Söyleyin Bana...

Karanlıgın kızgınlıgı mısınız yoksa
Yalnızların dostu mu?
Söyleyin ey şimşekler!
**
Korku ile ümit arasında duruyorsunuz?
Dost musunuz yoksa öfke mi?

1 Ekim 2015 Perşembe

Sudan İzlenimlerim

Yoğun bir tempoyla şehrin önemli noktalarına kurban bağışı brandalarını asıyorduk.
Gece yarılarını
bulduğu zamanlar da oldu. Herhangi bir menfaatin olmadığı ve sadece Allah rızasının gözetildiği çalışmalar gerçekten heyecan vericiydi ve ruhu besliyordu. Günler bayrama doğru ilerlerken bizler kurban bağışı el ilanlarını ve afişlerini her yere ulaştırma çabasındaydık. Bunun meyvelerini de alıyorduk elhamdulillah. Belki o ilanları birebir görüp bizi arayanlar olmuyordu veya az oluyordu. Ancak bir bakıyorduk ki gelen telefonlar çaba harcamadığımız alanlardan geliyordu. Bizler de Hacer’in sa’yindeki çabayı yaşamıştık adeta. Su aramak için o kadar çaba sarfetti ve aradığı yerlerde bulamasa da Allah ona suyu başka yerden buldurdu. Bizler de aynen bu tecrübeyi yaşadık.
Pasaport işlemlerini hallettikten sonra Afrika yolculuğum somutlaştı ve farklı bir heyecan içimi bürüdü.

29 Eylül 2015 Salı

Dinî Bir Şiar Olarak Kurban

Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

(I)
Arap dilinde kurb, karâbet, kurbiyyet, tekârub, tekarrub gibi çeşitli türevleriyle gerek
maddî gerek manevî anlamda yakınlık ve yakın olmayı ifade eden kurban kelimesi,
dinî ıstılahta genel olarak Allah’a yakınlaşma vesilesi olan şeyi, özelde ise
ibadet maksadıyla belli vakitte belirli cinsten hayvanları kesmeyi ve bu maksatla
kesilen hayvanları ifade etmek için kullanılır. Bununla birlikte, fıkıh ıstılahında kurban
farklı türlerine göre farklı kelimeler ve terimlerle anılır. Mesela “udhiyye” kelimesi
hac ve umre yapmayanların kurban bayramı dolayısıyla kestikleri kurban için
kullanılır. Hac ve umre yapanların kestikleri kurbanlar ise genel olarak,
“sevk edilip gönderilen, hediye edilen şey” manasında “hedy” yahut hayvanın büyükbaş
ya da küçükbaş oluşuna göre “bedene” ve “dem” diye adlandırılır. Öte yandan
genel çerçevede “ibadet” anlamına gelen “nesîke”, “nüsük” ve “mensek” kelimeleri de
özelde kurban manası taşır.

Batı dillerinde, ”bir nesnenin tanrıya sunulmak suretiyle kutsal kılınması” anlamındaki
 “sacrifice” kelimesiyle ifade edilen kurbanla ilgili farklı uygulamaların tarihi erken
paleolitik çağa kadar uzanır. Dahası, antik Yunan’dan kadim Mısır medeniyetine,
eski Mezopotamya’daki dinî kültürlerden Zerdüştîliğe, Japon dini Şintoizmden
Hinduizme kadar hemen her din ve kültürde kurbanla ilgili farklı ritüeller ve kültler
mevcuttur. Diğer taraftan Musevî gelenekte bazı hayvanların veya yiyeceklerin
Tanrı’ya bağlılığın bir işareti olarak ve aynı zamanda O’nun lütfuna erip affına
mazhar olmak niyetiyle bir mezbah üzerinde tamamen veya kısmen yok edilmesi
şeklinde bir içeriğe sahip olan kurbanın tarihi Hz. İbrahim’e kadar götürülür. Eski
Ahit’te “manah” (vermek) ve “minha” (bağış, vergi) gibi kelimelerin yanında “yaklaştıran
şey” manasında “gorban”, “boğazlanan şey” manasında “zebah” ve “günahı ortadan
kaldıran dinî tören” manasında “hattah” gibi çeşitli kelimelerle karşılanan kurban
Musevîlikte farklı türlere ve detaylı hükümlere sahiptir. Hıristiyan ilahiyatında ise
Hz. İsa’nın haçta kurban edildiği yönündeki inanç Eski Ahit’teki kurban sistemini asıl
mecrasından çıkarmış ve hatta iptal etmiştir. Diğer bir deyişle, “Tanrı kuzusu” İsa
geleneksel Hıristiyan teolojisine göre ilk ve son kurban olması hasebiyle başka hiçbir
kurbana ihtiyaç yoktur. Bu sebeple İsa artık terk edilmesi gereken Eski Ahit’teki kurban
sistemini kaldırmıştır.

İslam hukukunda vacip veya müekked sünnet hükmünde bir ibadet olarak kabul edilen
kurban, “belli vakitte belirli hayvanların şer’an belirlenmiş usul dâhilinde Allah için
kesilmesi” şeklinde tarif edilir ve bu tarif kurban bayramında kesilen udhiyye kurbanına
karşılık gelir. Bunun dışında yine ibadet niyetiyle kesilen ve İslâmî literatürde özel
isimlerle anılan başka kurban çeşitleri de vardır. Bunlardan biri, kişinin dînen
mükellef olmadığı hâlde Allah’a bir vaatte bulunarak kendi üzerine vacip kıldığı adak
(nezr) kurbanıdır. Çocuğun doğumunun ilk günlerinde Allah’a bir şükür nişanesi
olarak kesilen kurban ise “akîka” diye adlandırılır. Kıran ve temettu’ haccı yapanların
kestikleri kurban “şükür kurbanı”, hac ve umrede vacibin terkine veya ihram yasağının
ihlaline mukabil ceza niteliğinde kesilen kurban ise “kefaret kurbanı” adını taşır.

(II)
Kurban, cahiliye devri Arap toplumunun dinî hayatında çok önemli bir yere sahipti. Bu
dönemde çocukların, köleler ve esirlerin Uzzâ, İsâf ve Nâile gibi bazı putlara kurban
edilmesi şeklinde bir uygulamanın izlerine rastlanmakla birlikte yaygın gelenek
 hayvanların putlara kurban edilmesi şeklindeydi. Cahiliye Arapları belli zamanlarda
veya önemli kabul ettikleri hadiseler vesilesiyle gerek Kabe ve Mekke’deki gerekse
Mekke’nin dışındaki putlarının yanında deve, sığır, koyun, ceylan gibi hayvanları
keserler, böylece hem mabede yönelik saygılarını hem de putlara bağlılıklarını
gösterirler ve aynı zamanda onlara yakınlaşma gayesi güderlerdi. Yine onlar kestikleri
kurbanı parçalayıp dikili taş şeklindeki putların üzerine bırakır, yırtıcı hayvanların ve
kuşların yemesini beklerlerdi. Öte yandan, yarar sağlayacağı zannıyla ölen kimsenin kabri
başında da kurban keserler, kimi zaman da kurban kesme işini cinlerden korunmak
maksadıyla gerçekleştirirlerdi.

Cahiliye devrindeki en meşhur kurban ritüellerinden biri receb ayıyla ilgili olup recebiyye
adıyla maruftu. Hem dört haram aydan biri hem de İslâmî gelenekteki üç ayların ilki
olan receb ayı İslam öncesi dönemde de kutsal/haram kabul edilir, dolayısıyla bu ayda savaştan, baskınlardan uzak durulur, özellikle ilk on gününde oruç tutulur, umre ziyaretleri yapılır ve putlara recebiyye denilen kurbanlar sunulurdu. Araplar özellikle sürülerinin çoğalmasıyla ilgili dileklerinin yerine gelmesi hâlinde receb ayında kurban
olarak bir koyun kesmeyi adarlardı. Fakat dilekleri yerine gelince bazen cimrilikleri
tutar, koyun yerine bir ceylan avlayıp onu keserlerdi.

Receb ayında kurban kesme geleneği İslam’ın ilk yıllarında da korunmuştur. Çoğunluk
ulemanın kanaatine göre bu gelenek Hz. Peygamber’in, “[İslam’da] atîre de fera’ da
yoktur” hadisiyle kaldırılmıştır. Bazı âlimler ise atîrenin meşru olduğuna işaret eden
birtakım hadis rivayetlerine dayanarak recebiyye kurbanının müstehap/mubah
olduğunu söylemiş ve Hz. Peygamber’in bu geleneği tamamen ilga/iptal etmeyip
sadece zorunlu bir ibadet sayılması niteliğini kaldırdığını, ayrıca kurbanın putlar için
değil Allah için kesilmesini vurguladığını belirtmişlerdir.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Sudanlı Heysem'e - Şiir

Ey kara çocuk! Ey Heysem!
Zor konuştun, çekindin benden.
Yüregim yüregini tuttu ve sardı iyice.
Anladın bunu.
Lakin agzından sözler degil,
O kapkara gözlerinden damlalar aktı.
Belli etmek istemedin.
Yüregin anneni arzulamıştı,
Dostlugumuz bu açığı kapatamazdı.
Bunu biliyordum,
Beni de sükut bürüdü.
Yine de ayrılamadık birbirimizden
Geceyi, yüreklerimizi vurarak birbirine
aydınlattık Heysem!
Tekrar baktım yüzüne.
Çocuklugun verdigi unutkanlık nimeti devreye girmişti.
Gözlerinden yaş akmıyordu.
Ve konuştun benimle.
Ses tonun içimi hüzünle doldurdu.
Sana farkettirmek istemedim,
Yüreginin kasaveti gitmişti ama.
Bu da içime rahmet oldu.
Ertesi gün sordum Heysem'i.
Evine gitmişti.
Bilemezsiniz o anki mutlulugumu,
Ve anlatamam bende..
Ey Heysem! Unutmayacagım seni
Kara yüzlü ve kara gözlü çocuk
Ümmetin gelecegi..
**

Kürt Meselesi Üzerine

Eşit şartlarda yaşam savunusu İslami bir savunudur. Lakin bu savunu bir süreçtir. Kazanımlar aşama aşamadır. Keskin düşüncelerle sosyal olaylara yaklaşmak hayatın gerçekliğine aykırıdır. Burada niyet ve seviye kendini hissettirir. 
**
İslam, Türkiye'de yok edilemedi lakin kirletildi. Daha doğrusu Müslümanların zihni kirletildi. Kurani evrensel ufuk, bu zihinde daraltıldı. Tüm bunlar devlet gücüyle oldu. Zulümler doğurdu bu kirlilik ama buna karşı tavır almak demek Kürt milliyetçiliğini bayraklaştırmak değildir..
**
Coğrafyaların işgalini etnik dille ifade etmek şaşılıktır. Pkk kürt diye yaptığı işgal değil mi yani? Seviyeniz etnisitede kalmamalı.. İslam davası etnik dille daraltılıyor ve bereketi yok ediliyor, tadı kaçırılıyor.. Bunu yıllarca türkler yaptı şimdi de sizler.. Anadil savunusu sürekli gereklidir ancak siyasal hegemonya malzemesi yapılmamalıdır. İmkanları oluşturacak siyasal dil kullanılmalıdır.. Gerçekçi adımların -küçük de olsa- kıymeti bilinmelidir.."

4 Eylül 2015 Cuma

Tefeci Hacı Emmi - Yaşanmış Hikaye

04.09.2015

Bir meclisteyiz. Tema, "haram parayla hacca gidilir mi?" sözü etrafında gelişiyor. Tam o sıra, mecliste yaşı ilerlemiş bir abimiz geçmiş yıllardaki ev sahibinden bahsetti. Onu örnek verecekti.
**
Ev sahibine "Hacı Emmi" diyor. Bu adam Urfa'da bildik tefecilik ile uğraşıyor. Hacca gitmiş. Sorulunca kendisine haram-hacc zıtlığı, verdiği cevap şu oluyor: "Hacca tarladaki üründen kazandıklarımla gittim".. (Mecliste hayıflanma sesler).. Sözümona haramın da farkında hacı emmi. Ardından daha berbat bir sahne geliyor. Borç verdiği bir kişi, faizli borcu ödeyemeyince, daha berbat teklifler sunuyor alacaklıya. Adamın kızına göz dikiyor. Tabi nikahlayacak sözde ama borçtan kaynaklı bir zorakilik de sözkonusu.. Ancak gerçekleşmiyor alçakça olan evlilik.. Anlatımlar devame diyor tabi..
**
Yaşadığım şehirde Allah'ın kesin haram kıldığı tefecilik küstahça aktifliğini koruyor. Arkadaş anlattı ama hala anlayamadım hacı emminin tefecilik sistemini... Kendisinden borç isteyeni faizli bir haliyle kuyumcuya borçlu hale getiriyor falan filan... Tam bir rezalet..
Arkadaşıma dedim ki, ona ciddi tepki göstermeliydin, cehennemle korkutmalıydın, nehyi anil münker yapmalıydın.. Maide:79'u hatırlattım.. Asıl problemimiz bu bizim... Rezalet ki rezalet... Ne olursunuz çevremizdeki haramlara "DUR" demeye kendimizi alıştıralım.. "Bana ne!" demeyelim... İsrailoğulları bundan dolayı helak oldu..

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Batı İnsanı ve Doğu İnsanı

İki dünya savaşıyla merhametsizleşen batı insanı kendine göre ideolojiler üretti. 'Kapitalizm' ve 'Komünizm' bunların başlıcaları idi.
Her iki ideoloji de doğu insanının kanına enjekte edildi.
**
Allah'a, İnsana ve Ekmeğe değer veren Doğu/İslam insanı bu ideolojilerle yoldan çıktı. Batı insanından daha da merhametsizleşti. Fıtratını koruyanların sayısı ise azaldı. Ama yok olmadılar. Merhameti gözünden okunan insanlarımızın sayısı artmalı. 
**
Kızar, öfkelenir ama elini kana bulamaz. Merhameti başattır yüreğinde. Var gücüyle mücadele eder batının ideolojilerine karşı. Allah'ın mesajını haykırır daima. Tevazu onun temel paradigmasıdır. İktidara gelse de tevazuyu da merhameti de elden bırakmaz.
Kur'an yerde ise o da eğilir,
İnsan yerde ise o da eğilir,
Ekmek yerde ise o da eğilir.

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Halden Anlayan Genç ve Bir Kobanili

Hayattan Bir Kesit..
**
Bir elimde 15 kg, diger elimde 15 kg malzeme var. Gidecegim mesafe çok uzak degil ama hava sıcak ve yorucu...
Birkaç kişiden yardım istedim. Çeşitli gerekçelerle reddettiler. Sonunda iki kişi yardım etti. Kimler olduklarını söyleyeyim siz de hissenizi siz çıkarın.
**
Biri 15 yaş civarı bir genç. Bu genç gece şehir içi otobüsünü kaçırınca, merkeze yakın köyüne yürüyerek gitmek zorunda kalmış ve 17 km yol yürümüş kimse yolda durupta almamış. Sadece bir arabaya el kaldırmış, o da almayınca diğer arabalara el kaldırmak istememiş..
Digeri ise 35 yaş civarı Kobanili laborant. Takma diş üreten bir laboratuvarda çalışıyormuş burda da aynı işi yapıyor.
**
Duam şuki, Rabbim bizleri duyarsız,
bencil, ilgisiz ve merhametsiz olmaktan korusun... Oysa hayat yardımlaşmaktan ibarettir.

Her Kestirme Yol, Kestirme Değildir - Hayattan Bir Kesit

        Dün akşam misafirlikten dönerken bizi getiren araba, eve doğru yola çıktı. Arabanın arkasında oturuyordum. Bizi getiren şoför mazot fazla yakmamak için kestirme yola kırdı direksiyonu. Vakit gece ve ilerliyoruz. Yolu karıştıran şoför gide gide çıkmaz sokakta olan bir evin bahçesine kadar ilerlediğini farketti... 

        Tüh, vah ettik, geri döndük. 10-15 dk yollardan ilerledik, ana yola çıkmayı beklerken bir baktık araba yine aynı çıkmaz sokaktaki eve geri döndüğünü farkedince bu defa gülmekten adeta nefesimiz kesildi. 
Bunca yolu kat et, kat et sonra  tekrar eski yerine gel....

        Şoföre şunu ilettim: 
        Demek ki her kestirme yol kestirme değilmiş. Ayrıca bazen kısayım derken öyle yaşantılar başına geliyor ki kıstığının kaç katı kadar zarar ediyorsun.

        Ders alabilenler için bu yaşanmış hikayede harika dersler var.

        (04.08.2015)

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Sünnetin Mahiyeti - Yahudileşme Temayülü Kitabından

İşte Sünnete Bakış Açısı..
Gayet güzelce rivayetler inkar edilmeden ve Kur'anla zıtlaşmadan izah edilmiş..
Mustafa Hocadan Allah Razı Olsun...
Allah onun muarızlarına da sukunet ihsan eylesin.. Anlayışlarını kolaylaştırsın ...
*****

16 Haziran 2015 Salı

Para ve İnsan

Cepler kabirlere dönüşecek

Ve insan paraya gömülecek
*
Ve Beled Suresi ile uyanacak kabirdekiler
Üzerlerinde para dökülecek
*
Miskini doyurmayanlar
Zor yokuşu aşamayacaklar
*
Ve insan topraga degil paraya sarılacak
Kefeni de tabutu da hep para olacak
*
Yüzü saga ve kıbleye degil
Eli cebinde olarak sarılacak kefene
*
Melekler bakacak
Ne kadar parayla geldin kabre diyecek
*
Hayır öyle büyük degil
Kuruşun bile anlamlıydı
*
Ve o kuruşun
Fakirin bogazından geçmemeliydi
*
Üç katlı bogazının
İnşasında gerekli idi para
*
Fakir bogazsız kalsın
Sana çok katlı bogazlar lazım
*
Çıkmasın elin cebinden
Seni zaten öyle gömecekler
*
Paranın yanında küçül
İnsanın yanında burnunu havaya dik
*
Takvasıdır bu, paralıların
Paraya karşı zelil olmak, insana karşı ise
müstekbir

10 Mayıs 2015 Pazar

Bid’atlar sünnetleri yok eder


Bid'at, sahih dinde bulunmadığı halde sonradan uydurulan ve dine sokulan inançlar, ibadetler ve dînî denilen kurallardır.
“Hurafeler ve bid'atlar, avâmın (din bilgisi ve ilgisi zayıf olan kimselerin) din ile ilişkilerini ve bağlarını korur, onları kaldırırsanız avam, saf dini de yaşayamaz hale gelir, bu sebeple hurafeler ve bid'atlarla mücadele etmemek gerekir” diyenler de vardır. Ama bu görüşe katılmamız mümkün değildir.
Evet avama yönelik din eğitiminde ve avamın din hayatını ıslah etmede hikmete (en uygun söylem ve yönteme) riayet etmek gerekir, bu sebeple bazı bid'atlarla mücadele ertelenebilir, önem sırasına göre ıslah yoluna gidilebilir, ama “bırakalım insanlar hurafe ve bid'atlarıyla yaşasınlar” demek doğru değildir; çünkü bunun sonu; sünnetlerin, sahih dinin yerini, hurafelerin ve bid'atların alması olur.

Bid'atların sünnetleri yok edip onların yerini aldığına dair üç örnek üzerinde duracağım:

1. Peygamberimiz (s.a.) ölüyü gömdükten sonra cemaatin bir süre kabir başından ayrılmayıp istiğfarda bulunmalarını (kendilerinin ve ölünün bağışlanması için Allah'a yalvarmalarını) istemiş ve bunu uygulamıştır. Bugün çok yaygın olarak uygulanan “telkin” ise uydurmadır ve bid'attır. Sünnete uygun telkin, son nefeslerini vermekte olduğu anlaşılan hastanın başında bulunanların ara sıra, hastanın işitebileceği bir sesle “Lâ İlâhe İllallah Muhammed Resulullah” veya “Eşhedü En Lâ İlahe İllallah ve Eşhedü Enne Muhammeden Abduhû ve Resûlüh” demeleridir.
Ne yazık ki, bu iki sünnet terk edilmiş ve bunların yerini, ölüyü gömdükten sonra imamın, kabir başında yaptığı uydurma telkin almıştır.
Kur'an-ı Kerîm'in bir mezarlık ve ölü kitabı haline getirilmiş olması da bu noktada hatırlanması gereken öldürücü bir bid'attır.

2. Kandil adı verilen bereketli gecelere ait belli sayıda ve vakitte kılınacak bir namaz ibadeti yoktur. Peygamberimiz'in devamlı okuduğu ve tavsiye ettiği belli dualar da yok denecek kadar azdır. Ama hem kandil gecelerinde hem de yılın diğer gün ve gecelerinde devamlı yapılacak namaz, oruç, yoksullara yardım, tevbe ve istiğfar gibi sünnet ibadetler vardır. Bundan sonraki birkaç yazıda bu “nafile namaz ve oruçlar” hakkında özet bilgiler vereceğim. Ne yazık ki, sünnet olan bu nafile namaz ve oruçlar ihmal edilmekte, bunların yerine yılın birkaç gecesinde uydurma namazlara yer verilmektedir.

3. Hac ve umre ibadetlerinde tavafta her bir şavta (yedi turun her birine) ve sa'yde dört gidiş üç dönüşün her birine ait sünnet olan zikir ve dua yoktur. Bazı zevat bu hareketleri yaparken bazı duaları okumuş, bazı zikirleri yapmış olabilirler, ama bunlar sünnet olmaz. Tavafın ve sa'yin başlangıcında bir okuma, iki köşe arasında da bir dua vardır o kadar. Yaygın uygulamada ise grupların başında bulunan bir kişi ya ezberinden veya elindeki kitaptan sünnette yeri olmayan duaları yüksek sesle okumakta, ona uyanlar da bunları okumazlarsa ibadetleri eksik kalacak inanç ve duygusu içinde duyduklarını, manasını anlamadan ve telaffuzunu da yapamadan tekrarlamak için bütün dikkat ve gayretini sarf etmektedirler. Bu bid'atın zararı da tavafın ve sa'yin her bir mümine ait düşünce, duygu, haz ve maneviyatı yok etmesidir. İnsanlar kendi hallerine bırakılsa, ne yaptıklarının farkında olmaya çalışsalar, bu arada bildikleri kadar Kur'an okusalar, zikir yapsalar, dua etseler ve bunları yaparken de bütün dikkatlerini yaptıkları ibadete ve onun yöneldiği Yüce Zat'a verseler asıl o zaman sünnet yerini bulacaktır.

Üç aylara girdik, bu aylarda kandil gecelerini de yaşayacağız. Yılın bütününe ait nafile ibadetleri bırakıp birkaç gecede “işi halletme” kabilinden sünnette yeri olmayan şeyleri yapmayalım, ömrümüzün her gün ve gecesini sünnete uygun olarak yaşadığımız takdirde bu gecelerde de tarif edilemez ilâhî lütuflara nail olacağımıza inanalım, Güzel Örnek (s.a.) ne yapmış ve neyi yapın demiş ise onu yapalım.

Peki bütün yılda ne yapmış, neyi yapın demiş?
İşte gelecek yazılarda namaz ve oruç olarak bu sorulara verilmiş cevapları özetleyeceğim.
Hayrettin Karaman
Yeni Şafak
10.05.2015

24 Nisan 2015 Cuma

Sözün Gücü

Günümüzün kimi özgüven kaynakları diplomalar ve maaşlardır...
Bu da iki üç hamle ile rahatlıkla sırıtabiliyor..
***
Yaşam kolaylaştıkça, hayat zorlaştı!
***
Öyle mizaçlar var ki, Aziz İslam'ın dokunamadıgı...
Öyle kişilikler var ki, Aziz İslam'ın, ancak kıyısında dolaşabildigi...
***

11 Nisan 2015 Cumartesi

Uyku

Uyku... Küçük ölüm
Öte alemin eşiğine kadar gitmek
Buralı olmadığını anlamak
Uyku... Küçük ölüm
Kopmak dünyadan ve sığınmak sessizliğe
Farklı bir alemde yaşamak
Uyku... Küçük ölüm
Bir nebze de olsa uzak kalmak, insanlardan
Kapatmak gözleri bu den'i dünyaya
Gitmek uzaklara
Ancak ecel gelmemişse şayet
Zorunludur geri dönmek
Gözüm arkada kalacak
Öte alemin eşiğinde
Gün gelecek bizi de içeri alacaklar
Büyük uyku... Ölüm...
Hakiki yurda gidişin ilk adımları
İnşaallah Darusselam olur yurdumuz
İşte o zaman hakiki özgürlük ve hayat başlamış demektir.

8 Nisan 2015 Çarşamba

İran'la Reel Politik ve Hak olan - Hamza Türkmen

Güçlü bir kitlesellikle oluşan İran Devrimi, ‘Siret-i Resulden bu yana ilk’ olduğu tarzında hamasetli yaklaşımları da beraberinde getirmişti. Bu da kopuk ve romantik tarih algısını güçlendirdi.
Algı ideolojiyi, ideoloji taklitçi aidiyetleri üretti.
Bu durum, tarihimizi ‘siyasal merkezli’ bir okumanın sonucuydu. Oysa Kur’an’ın gösterdiği ise‘ümmet merkezli’ okumaydı.
R. Tayyip Erdoğan Türkiye Devleti’ni temsilen 7 Nisan’da gittiği İran’da vahyi ölçüleri unutup Şiiciliği politikleştirmiş zor ve pragmatik bir yönetimle temas kurdu. Bu temasların özel oturumlarında daha çok Şii ve Sünni çatışmasını körükleyen problemler ve ümmetin ortak sorunları mı; yoksa Türkiye ve İran’ın karşılıklı ekonomik çıkarları mı konuşuldu? Ya da diyalogun ne kadarı fikri ve siyasi, ne kadarı politikti?
Bu soruların ayrıntılı cevaplarını önümüzdeki günlerde öğrenmeye çalışacağız.
İran’daki Devrim, Afgani’nin İttihad-ı İslam çağrısını diriltmek için bir fırsattı. Ama olmadı.
Devrim, yani revolution/ihtilal ötekini yıkmayı; ıslah ise kısmen inkılâbı veyaevolution’ı/değişimi, daha çok da fikri ve siyasi ‘köklü dönüşüm’ü ifade etmektedir. İran’da Şah devrildi, ama ıslah temelli değişim açısından sığlıklardan, sonra da sapmalardan kurtulunamadı.
Olivier Roy’un ‘siyasal islamın iflası’ söylemine hep karşı çıktık. Ama fikri ve toplumsal değişimde sünnetullaha dikkat edilmemesi, sonuçta Batı’nın görmek istediklerini önümüze çıkardı.
Bir kere tağut’a karşı çıkmak, içinde FiravunKarunHaman ve Samiri motiflerinin olduğu tüm siyasi, ekonomik ve itikadi azgınlıklara karşı olmayı gerektirirdi.
Ümmetin korunması veya ıslah ve inşası için yapacağımız okuma dili, toplumsal yaşamla ilgilidir. Bizim için müslimlerin iktidarı ümmetin örgütlenmiş halidir. Yani bir sonuçtur. Yani dönüşüm, Kur’an’da resullerin siretinden okuduğumuzdur; alttan yukarıya bir süreçtir.
Sahih bir iktidara, romantik ihtilallerle veya molla oligarşisiyle değil; ancak  zeminden yukarıya merhale merhale oluşacak ümmet gücüyle ulaşılabilinir.
Ümmetin düşkünlük dönemlerinde İslam’ın yaşayan gücü; sıddıkları, salihleri, şehidleri üreten kuvve; ıslah çabaları ve hareketleriydi. 19. Yüzyıl Urvetu’l-Vuska hareketinin açtığı ıslah çığırı 20. yüzyılda karşımıza müşteşrik Esposito’nun ifadesiyle ‘İslam’ın Yükselen Yankıları’ olarak çıktı. İhvan, Ulema Hareketi, Cemat-i İslami, Hizbu’t-Tahrir ve Şia içindeki usûli hareketler bu çizginin farklı yorumsal açılımlarıydı.
İran’daki usûli kanat imkân buldu, beklemediği bir süreçte Şah Diktatörlüğü’nü alaşağı ederek iktidar imkânına ulaştı. Ama asıl imtihanı da o zaman başladı.
İran’daki ıslah ve usûli çizgi dayandığı kitle olarak iktidara ne kadar hazırdı?
İşte Safevi Şiası’ndan izler taşıyan kaos tutkunu Huccetiye’nin ve İran ulusçuluğu’nun önünün açılması, toplumsal dönüşüm imkânlarındaki boşluk ve zaafın giderilememesiyle ortaya çıktı.
Ve maalesef ki Huccetiye, bugün İran ulusçuluğunun asabiyesi içinde İran’a hakim hale geldi ve gücünü Akdeniz kıyılarına, Körfez ülkelerine ve Yemen’e kadar yaymaya çalışmakta ve ümmet birlikteliğini de mezhep ateşinin içine sürüklemekte… Coğrafyamızda mezhepçilik ateşi de emperyalizmi sevindirmekte…
Erdoğan’ın İran’da bu konuları gündeme getirdiğini, tartıştığını, sorguladığını tahmin etmek zor değil.
İran’la yürütülen tüm reel-politik ilişkilere rağmen, bugünkü İran’da hak olandan vazgeçmemek gerekli. İran’daki muhalif kitleyi dini ve nizami oligarşik diktatörlükten kurtarma ve Şia içindeki usûlî çizgiyi yeniden ihya etme çabalarına omuz vermek gerekli.
İran’da hakka yöneliş, haklı muhalefet ve özgürlük arayışı bizlerin gündeminde olmazsa, maâzallah İran’daki özgürlük arayışı tam da Batı’nın istediği gibi emansipasyona dönüşebilir.
 http://www.haksozhaber.net/iranla-reel-politik-ve-hak-olan-28972yy.htm

20 Mart 2015 Cuma

Ölüm - Şiir

Tüm insanların ortak acziyeti: ÖLÜM!
Suskunluğun en dip hali..
Bakışların en keskin hali..
Çaresizliğin diğer adı..
Sessizlik rüzgarı..
Maddenin en anlamsız anı..
ÖLÜM: Tüm insanların ortak acziyeti..

Ölüm

Tüm insanların ortak acziyeti: ÖLÜM!
Suskunluğun en dip hali..
Bakışların en keskin hali..
Çaresizliğin diğer adı..
Sessizlik rüzgarı..
Maddenin en anlamsız anı..
ÖLÜM: Tüm insanların ortak acziyeti..

Rahman Suresine Misafir Olun

Rahman Suresi
Alıp götürüyor insanı
Kalbi rahmetle dolduruyor
insanı huzura kavuşturuyor
Cennet tasviri muhteşem
Mizan ögüdü harika
Rahmandır Kuranı ögreten
Agaclar ve kaynak sular
Tertemiz eşler
İyilik karşılıgı iyiliktir müjdesi
Bitki ve agaçların secdesi
Denizlerin birlestigi yerdeki berzah
Daglar gibi gemiler
Her sey fanidir, baki Allahtır...
En güzeli de bu degil mi?
Kurtarıyor insanı şahisperestlikten, şirkten..
Baki Allahtır diyor ayet
Yok başka dost ve yardımcı yani...
Dostlar siz de misafir Rahman suresine,
Cennete...

28 Şubat 2015 Cumartesi

Güneş ve Umut - Şiir

Her sabah güneşi görmek
İnsanın içine tatlı bir umut damlatıyor
Her ne kadar biraz sonra insan onu kurutacaksa da
Güneş her gün damlatır umudu
O ayettir, ikan verir, iz'an verir, umut verir
Ama biraz sonra insan, bozar işte bozar
her şeyi bozar
Ey İnsan! Sen olmasaydın güneşten aldığım umutlar okyanus olacaktı
Sen kuruttun, çölleştirdin yüreği
Sen o mağrur sözlerin, o vitrinlik duruşunla bozdun tüm havamı
Kara bulutlar eksilmedi sayende kalbimden
Ama güneş yine de doğdu hep
Güneş umud ekti, yüreğimin ulaşamadığın yerlerine
Sabah gördüğüm bu aydınlık
Ufka uzatır gözlerimi, Umudu akıtır yüreğime
Ama ardından yine insan çıkacak karşıma...
Benim aklımda ise hep güneş vardır, hep aydınlık..
(urfa'da bir sabah)

26 Şubat 2015 Perşembe

Secdede Burnunu Yere Koymayan Genç-Yaşanmış Hikaye

Bir genç, camide namaza durdu, yanına yaklaşan orta yaşlı bir abi genç daha namazda iken kulağına yanaşıp:

- Burnunu tam yere değdir, öyle kafanı indirmeyle olmaz, dedi.

Ardından genci takibe devam eder, anlık gelişen olayı seyrediyoruz bizde.

Genç secdeye gittiğinde burnunu da yere değdirince, orta yaşlı adam:
- Hah şimdi oldu, dedi.
Yanındaki bir abi de: "Fazla karışma, serbest bırak, çok sıkma" dedi...
[İşte halimiz... Bence değişme ve gelişme var]

25 Ocak 2015 Pazar

Belki Birçok Sorunun Çözümü Burada Gizli

Belki de birçok sosyal sorunun çözümü burada gizli:
"Oğlum! Bu rüyanı kardeşlerini sakın anlatma.
Aksi takdirde onlar, sana zarar vermek isteyeceklerdir..."
(Yusuf:5)


dün akşam okudum bu ayeti.. zaten ilerleyemedim diğer ayetlere.. ayetten de rahatlıkla anlaşılıyor ki, yusufun kişiliği oturmamış kardeşleri yusufa karşı hased besliyorlar.. Yakup peygamber tüm oğullarını tanıyan bir baba olduğu için, yusuf'un pozitif bir özelliğinin pek ortaya çıkmasını istemiyor.. Çünkü bu zaten var olan hasedi daha da körükleyecek.. Buna rağmen Yusuf'un başına neler geldi.. /Bu işin Yusuf'a bakan tarafı..
Bize gelince...
Ailevi ilişkilerde tutun da sosyal arkadaşlıklara, iş arkadaşlıkları, okul arkadaşlıklarına kadar çok boyutlu bir yaşam alanımız var. Bu insanlarla ağzımızdan çıkan kelimelerle muhatab oluyoruz.. Konuşma özelliğimiz iç alemimizin çıkış kapılarından biridir... Kendimizle alakalı pozitif bir durumu bazen farkında olmadan dile getirdiğimiz zaman bir bakıyorsunuz ki muhatabınız da sizdeki mutluluğu üretmiyor.. Ama muhatab bunu pek de belli etmiyor.. Saflıklarımız bazen muhatabın zihninde tilkilerin oluşmasına sebep oluyor.. Sosyal ilişkilerde özellikle farkında olmadan iç dünyamızdaki pozitif ve negatif duyguları öyle bir ortaya koyuyoruz ki, aslında bunların muhatablarda nasıl bir yankı oluşturacağını o an kestiremiyoruz.. Samimi ortamın verdiği rehavet bizi gaflete düşürüyor.. Peygamberlerden öğreneceğimiz en değerli şeylerden biri hikmetli konuşmak ve hikmetli hareket etmektir.. Hatta şunu da yaşıyoruz.. 20 yıl önceki sözlerimiz bir bakıyoruz ki, dostlar tarafından ellerimize kelepçe yapılmış.. O an o sözler kimseyi incitmiyor belki... Ama nasıl oluyorsa kirli iç dünya sahipleri, sözleri ok'a çevirebiliyor veya sizi rahatsız edebilecek herhangi bir şeye... Bu konuyu teorik olarak düşünmüş değilim sadece.. Pratik olarak ortaya konulabilecek bir çok örnek olay var.. Sözlerimiz, paramız gibi olmalı.. Sağa sola çarçur etmemeliyiz.. Kime neyi söyleyeceğimizi iyi kestirmeliyiz.. Özellikle pozitif yönlerinizi ortaya çıkaracak eylemler, sadece eylem olarak kalmalı.. Sözlü olarak ifade edilmemeli.. Çünkü söz eylemin parlıklığını alıp götürebiliyor.. Dediğim gibi işin bir kaç boyutu var.. Mesela öyle arkadaşlıklar kurdum ben, ve sözlü olarak çok samimi davrandım.. Yani birçok konuşmalarımız oldu, özel veya genel.. Samimiyetin* aldanmışlığına bırakmıştım kendimi.. Günün birinde samimiyetin ikinci muhatabı öyle cümleler sarfetti ki sizin zor zamanınızda ve siz de derin hayal kırıklıkları.. Bu örnek dediğim gibi işin bir boyutu... 
Hasıl-ı susmak bazen devadır.. Yakup, Yusuf'a susmayı tavsiye etmişti.. Yakup, Yusuf'un bilmediğini biliyordu, bir baba olarak...
*(samimiyet hepimizin ihtiyacı olduğu bir duygu.. lakin siz de kabul edersiniz ki iç dünyası kirli olanlarla samimiyet olur mu?)

***
Yakub aleyhisselam'ın bir baba ve peygamber olarak oğlu Yusuf aleyhisselam'a yaptığı tavsiye çok önemli:
قَالَ يَا بُنَيَّ لَا تَقْصُصْ رُءْيَاكَ عَلٰٓى اِخْوَتِكَ فَيَك۪يدُوا لَكَ كَيْداًۜ
“Ey oğulcuğum!” dedi, (bu) rüyanı kardeşlerine anlatayım deme, yoksa [hasetlerinden] sana karşı bir tuzak hazırlarlar...(Yusuf:5)
**
Hayat okulunun bu dersini, bir peygamber olan Yakub (as), oğluna yapıyor. Hayatın ince falsolarını farketmek çok önemli. Aksi halde ruh dünyanıza beklemediğiniz yerde darbeler yiyebilirsiniz. Yusuf anlatmadığı halde, kardeşlerindeki kıskançlık onları ne kadar da acımasız hale getirdi. Oysa sevilmenin yolu bu değildi. Kabil de aynı hatayı yapmıştı. Modern çağın insanlarının bu hastalıktan bigane olduğunu söyleyebilir misiniz? Kirlenmiş iç dünyalara bir bakıyorsunuz ki, hasedleri ağızlardan kirli kelimelerle salya gibi dökülebiliyor. İnsan olmak zor evet, ama ben şunu da eklemek istiyorum: İnsanla yaşamak da zor... Darusselam'a olan özlemimiz bizi canlı ve diri tutuyor. Gerçek buluşma, gerçek dostluk, gerçek tanışma, gerçek huzur, gerçek tat....... tüm bunlar Darusselam'da olacaktır. Bu dünya fani. Toprak erozyona uğrar da insan uğramaz mı? Ancak yüreğine, kökü Darusselam'a ulaşacak ağaçlar ekenler inşaallah erozyona maruz kalmayacaklar. Bu ağacın adına direk "Salihat" ağacı diyebiliriz. Toprağı da yürekteki iman. 
**
Birbirini sevenler, salihat biriktirmek zorundalar. Allah'a ulaşmanın yolu salihattan geçer (Kehf:110).
Allah'ın selamı üzerinize olsun. 
"Ve min şerri hasidin iza hesed"





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...