11 Ocak 2022 Salı

Enes Kara’nın Ardından Hayatın Anlamı ve Özeleştiri

Enes Kara ile ilgili herkes görüşünü yazıyor. Evvela genç bir insanın hangi sebeple olursa olsun intihar etmesi çok üzücü bir durum...

Olayı sadece cemaat uygulamalarına dayamak ne kadar hatalı ise cemaatleri hiç eleştirmemek de bir o kadar hatalı. Zira o cemaat evlerinde sayısızca insan geçti gitti. Ama şu var ki, yaşamın amacından kopuk ve gelecek endişesi had safhada olan bu gence cemaat ortamı rahmet olmalı idi. Olan biteni ve yaşanan süreçleri bilmiyoruz ama yine de özeleştiri yapmaları gerekir cemaatlerin... Asla bizde sorun yok gibi davranmamalıdırlar.

Genç kardeşimizin cemaat öncesinde de sorunları varmış. Aile dindar bir aile ama çağın seküler havasına karşı çocuklarına ikna yöntemi ile değil de katı bir yöntemle yaklaşmaları galiba sorunu daha da derinleştirmiş. Cemaat evinin pratik şartları ve tıp bölümünün ağırlığı gencin ruhunu daha da kasvete sokmuş.

Bu gencimizin ahvalinden alınacak dersler var. Anne babaların katı tutumundan tutun da çağın tek dünyalı ve hayatın anlamından kopuk yaşam biçimine kadar türlü türlü dersler ve ibretler, eleştiriler, özeleştiriler çıkarabiliriz. Çıkarmalıyız.

Bu süreci fırsat olarak değerlendirip cemaatleri topa tutanlar çağın nihilist havasını da eleştirebilecekler mi? Daha doktor olmadan alacağı parayı azımsayan bu gence acaba çok para kazanmayla mutlu olacağını ona kim öğretmişti? Para elbette gerekli ama hayat sadece paradan mı ibaret? Yapılan mesleğin elbette maddi karşılığı da olmalı lakin manevi hazzı da yok mu? Genç bir doktor olarak hayata atılıp insanların şifa bulmasına vesile olmak az bir kazanım mı? O gencimiz ile bunları konuşmak isterdim.

Elbette namaz gibi tamamen gönülden gelmesi gereken bir ibadetin zorunlu bir şekilde üstelik cemaatle kıldırılması asla doğru değildir. Namazdan önce tevhid vardır, bu gencimiz tevhidle buluşmadan nasıl namaza davet edilir, tevhidi, meadı ve nübüvveti içselleşirmeden... Bu konuda cemaatlerin katı tutumlarını kesinlikle eleştirmeliyiz. Ev hizmeti verebilirsin ama bu demek değil ki onu tümüyle zaptu rapt altına alasın. Üstelik Allah için olması gereken namazı cemaat evinde bulunma şartı olarak koymak çok sıkıntı. Tevhide de aykırı. Bu nedenle cemaat evlerinde bulunma şartları bir daha gözden geçirilmeli. İlmi bir ders vakti ve ahlaki sınırlar yeterli mesela… Sonrası yürek fethi süreci…

Seküler kesimlerin pişkinleri yine ortada. Fırsattan istifade saldırmaları kendi kirliliklerini örtme çabası. Son 200 yıldır dünyaya seküler zihin egemen. Tüm medya, sinema, siyaset, askeri kollarıyla insanı, toplumları, devletleri dizayn eden seküler zihindir. Ve bu zihnin meydana getirdiği vahşet saymakla bitmez. Hem insan boyutunda hem devletler boyutunda... Enes kardeşimiz gibilerin durumu işin kılcallara uzanması denebilir. 

Benim derdim ona buna çatmak değil lakin bu üzücü olayda Aziz İslam’a çatacak derecede ileri gidenler can sıkıcı. Ben bir Müslüman olarak cemaatlerin ev hizmetini takdir etmekle birlikte ev içi programların ve şartların bir daha gözden geçirilmesi ve muhakkak değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Fıtri özgürlüğe ket vuracak düzeyde bir yasak ortamı olmamalı. İbadetlerden önce şuur dersleri verilmeli ama kararında, dozunda. Kişinin yüreğinde maya tutacak kıvamda. Hem yüreğe hükmeden Allah değil mi, biz neden o kadar ısrarcı oluyoruz ki?! Yürek fethinin ilk aşamaları iyilik, hizmet, şuur dersi son aşaması ise duadır. Yüreğe de seçme ve reddetme hakkı tanınmalı değil mi? İman o zaman iman olur. 

Muhafazakar Müslüman ailelerin çocuklarının dini geleceğini düşünmeleri son derecek normal elbette. Ama nasıl? Nasıl hareket edecekleri konusunda bir o kadar hata içerisindeler. İslam’ın özünü, ruhunu sembollere indirgemek ya da sadece namaz ve oruca indirgemek ve çocuğu buna adeta zorlamak asla kabul edilemez. Yahudi ailelerin yanında büyüyen müşriklerin çocukları, babaları Müslüman olunca bu çocuklar Yahudi ailelerin yanında durmayı tercih etti. Vahiy ise “dinde zorlama yoktur” dedi. İslam azizdir dostlar, şereflidir, asla kimsenin kendisini zorla kabul etmesini istemez. Buna dikkat etmeliyiz. Ancak birinin de yüreğinde maya tutarsa İslam, kimse onu geri çeviremez.

Rabbimiz Enes kardeşimize nasıl muamele edeceğini en iyi bilendir.

Biz geride kalanlar ders/ibret ve özeleştirimizi yaparsak ne ala!

5 yorum:

  1. Konuya ilişkin analizlerinizi çok beğendim.
    Şunun altını çizmek isterim ki;
    Bir mayanın tutabilmesi için mayanın tamamen DOĞAL olmadı gerekir.
    DOĞAL olmayan hiç bir maya tutmaz.
    İçinde bulunduğumuz toplumun hali mayanın doğasını ele veriyor.

    YanıtlaSil
  2. Çok önemli konulara deginmişsiniz.gercekten gençlik ülkemizin ve ümmetin kanayan yarası.bilhassa Z kuşağı ciddi anlamda mutsuz ve kaygılı.artan intiharlar bunun kanıti.bu konuyla ilgili tüm STK lar projeler üretmeli.ilgili devlet kurumlar çalıştaylar yapmalı.Ebeynler olarak çok tedirginiz

    YanıtlaSil
  3. Enes'i kurtarmak için yapılabilecek bir şeyler var mıydı? Bunu mutlaka oturup sorgulamalıyız. Ama bu sorgulamayı ne zaman ve kimlerle yapmalıyız?

    İnançsızlığın getirdiği buhran ve bunalım ile intihar eden bir çocuğun vebalini cemaatlere, Nurlara ve hatta aslında İslamiyet'e yıkmaya çalıştıkları bir ortamda, onlarla birlikte bir de bunu mu oturup konuşalım? Yahu çocuk medresedeki baskıdan falan intihar etmemiş. Zaten topu topu üç buçuk aydır kalıyormuş medresede. Kendisi söylüyor videoda: "Uzun zamandır düşündüğüm bir şeydi intihar." diyor.

    Adamlar, kasden cemaat baskısı yüzünden intihar etmiş algısı oluştururken bu sorgulamayı yapmak değil midir asıl hikmetsiz olan.

    Evet, burada yapılan hatalar var. Ama bu hata, sizin bahsettiğiniz gibi dershanede zorla namaz kıldırmak falan değil. Meselâ, hata bu çocuğun dershaneye alınmasıdır. Bu tarz talebelerle Alakadarlığın yolu dışarıdan ilgilenmektir. O zaman o çocuğa ne temizlik yaptırmak zorunda kalırsınız, ne yemek beklersiniz ne namaz ne de okuma...

    Yoksa her gelenin keyfine göre medresedeki bir şeyi kaldıracak olursan ne olur o medresenin hali? Çocuğun tek derdi namaz ve okuma değil ki... Okula gitmek de istemiyor, ders çalışmak da istemiyor, yemek yapmak, temizlik yapmak... Her şey ağır geliyor çocuğa. Yâ neyini, nereye kadar idare etsinler bu çocuğun?

    Dışarıdan ahkâm kesmek kolay. İçine girince anlaşılıyor işin zorluğu.

    "Bu gence cemaat ortamı rahmet olmalıydı" diyorsunuz. Eğer istifade etmeye niyeti varsa ortam ona rahmet olur. Niyeti yoksa ortam ona ne yapsın. Rasulüllah'ın dizinin dibindeki münafıklara faydası olmamış ortamın. Hem de o Rahmet-en lil âlemîn'in ortamının. Çünkü adam alıcıları kapatmış. Sen ne yaparsan yap.

    Velhasıl, metod da konuşalım, hatalarımızı, kusurlarımızı da konuşalım, yapılabilecekleri de konuşalım... Ama afaki, felsefi, teorik bir şekilde değil, işin içindeki bizzat tecrübe edenlerle, yerinde, zamanında ve hikmetle konuşalım.

    YanıtlaSil
  4. Konu ile ilgili diğer beğendiğim bir yazı linkini de paylaşmak istiyorum. https://www.hertaraf.com/koseyazisi-feyzullah-akdag-enes-kara-intiharinin-bir-analizi-2790#.Yd_E0uK3-yU.facebook

    YanıtlaSil






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...