21 Nisan 2013 Pazar

Gelecek Tasavvurumuz ve Ortadoğu İntifadası 4

- TC Anayasası'nı ideolojik renklerden ve Kemalist tabulardan uzaklaştırmaya çalışmamız, yeni yapılacak olan
anayasaya kimliksel eklemlenme içinde olmamız değil, zulme ve küfre "la" dememizle alakalı bir durumdur. Bu  konuda resmi ideolojiyi ne kadar geriletirsek, kitle psikolojisini yönlendirmede o kadar mesafe alıyoruz demektir.
Örneğin Nisan 2010'da TBMM'de gündeme gelen kısmi anayasa değişikliği teklifine İslam düşmanlığı yapmaması, resmi ideoloji ve Kemalizm dayatmaması şartı ile destek vereceklerini açıklayan 20 Nisan 2010 tarihli "İslami Kuruluşlar Bildirisi" oldukça önemliydi. Ama bu bildiriyi, tevhidi değerleri mücessime gibi selefi şekilcilikle ele alan ve yorumu nasslaştıran bazı İslami öbekler "İslami Kuruluşlardan Tağuti Anayasaya Destek Çağrısı" gibi kabul edilemez ve konuyu çarpıtan yüzeysellikle değerlendirdiler. (114)
- Bize kendi inşa sürecimizle ilgili düşen görev, bu tür anayasaların ne -kadar inanç ve düşünce özgürlüğüne yer verip vermediğini değerlendirmek ve muhataplarımızı daha adil ve fıtri olana zorlamaktır. (115)
- İslam ümmeti uluslar gibi seküler temelli değil, vahiy ve şahitlik temelli bir toplumsal yapıdır. (116)
- Islah ve ihya süreçleriyle henüz dirilmeyen bir ümmete anayasa oluşturmak, olmayan bir İslam -toplumuna iktidar ve halife stratejisi sunmak bir hayalciliktir. (116)
- Türkiye'deki ve Ortadoğu'daki anayasa tartışmaları, hayatı vahiyle biçimlendirmek ve ümmet olmak çabalarımıza uygun ortam arayışı edinmekle akalalı bir konudur. (118)
- Eğer ABD'de okuyan her Arap çocuğu veya Müslüman ABD ajanı olsaydı, ABD'de eğitim gören Seyyid Kutup da Amerikan ajanı olurdu. (246)
- Geçmiş çağlarda Allah'ın eşya üzerindeki kaderi/takdiri unutulup, tabiat olaylarının arkasında cin, peri gibi gizemli güçler aranır; bu tür gizemli anlayışlara ilahi güçler yakıştırılıp şirke düşülürdü. Günümüzde sosyal ve siyasal olayların arkasında Allah'ın mutlak takdirinin olacağını unutanlar, birtakım açık ve gizli güç odaklarının kusursuz planlarının ve tuzaklarının olduğuna -ihtimal ötesinde mutlaşmış gibi- inanmakta, Müslümanların iradesini küçümserken bu güç odaklarında adeta yarı-ilah güçler vehmetmektedirler. (246)
- Türkiye'deki bütün bu gelişmeler tabii kimseyi hayali bir kurguya götürmemeli. Türkiye'deki İslam adına bir inkılab falan olduğu yoktur. Ama Türkiye'de Kemalist elitlere karşı çevrenin yani halkın önü açılmaktadır. Müslümanlar için de toplumsal dönüşüme hazırlayacak özgür bir tebliğ ortamı oluşmaktadır. (248)
- Tağutlaşan şahların, diktatörlüklerin, kralların, cumhuriyetçilerin veya demokratların Müslüman halkların fıtri ve vahyi talepleri karşısında yaptıkları sadece münafıklık ve zorbalıktır. (250)

Gelecek Tasavvurumuz ve Ortadoğu İntifadası 3

Siyasal ve toplumsal alanda ağırlığını hissettirmeyen korunmacı politikaları değil, tebliğci açılımları düşünen ve
hedefleyen bir nitelik yeterliliğine ulaşmanın çabası içinde olunmalıdır. (105)
***
Biz Kur'an talebelerine düşen, küresel kapitalizme karşı tepkisel söylemlerle 19. yüzyılın sağcı veya solcu ulusalcı despotizmlerinin çürümüş zulüm söylemleriyle parallelleşmek değildir. Bize düşen, eski düzeni de görece özgürlükler sağlayan ama kişiyi kendi ekseni etrafında bireyselleştiren yeni düzeni de aşacak kalp intifadalarını ateşlemek, vahyin bugünkü alternatif "inşa ve ıslah dili"nin ne olduğunu sergileyip sosyalleştirebilmektir. Bu dili, hayatı dünya gerçeklerinden soyutlayan Kemalizm'in veya diğer diktatörlük rejimlerinin ördüğü hücrelerde ve mağara şartlarında değil, hayatı gerçeklerine açık alanları görerek üretebilmeliyiz. (107)
***
Hayatın ve mücadelenin içinde kendi gerçekliğini oluşturamayan veya bu konuda aktif bir yoğunlaşma içine girmeyenlerin, dış gerçekler hakkında değerlendirmeler yapması da ek inandırıcı değildir. (108)
***
Muhammedi sünnet örnekliğinde bakıldığında, kuşatıldığımız cahili bir sistemde ve tebası konumuna düşürüldüğümüz bir toplumda, yeniden var olma mücadelesi yürüten Müslümanların çevre şartlarına ilgisiz kalmaları da Kitabi değildir. Bu konuda "temkinli olmak" ayrı, "mesafeli olmak" ayrı, "ilgisiz olmak" ayrı tutulmalıdır. (111)
***
Saltanat sistemleri karşısında Tevhid ve Adalet ekolünün çıkışını kavramayanların; veya Ehl-i Sünnet akaid kitaplarındaki "Zalim sultana itaat"i akaidleştiren metodolojik yaklaşımı dışlamayanların; veyahut çoğu kez vahyi ölçülerle çatışan "Darul Harp Fıkhı"nı aşamayanların uzlaşmacı veya tam tersi dışlayıcı-radikal tekfirci metodik yaklaşımları ilmi ve usulü tabandan yoksundur. (111)
***
İlgisiz olmak: Müslümanlar kendileriyle ve kendilerini biçimlendirmeyle ilgili hiçbir vahiy dışı proje veya taarruza ilgisiz kalamazlar. Tepki biçimlerinin aktif veya içine kapanık olması içtihadi tercihleriyle ilgilidir. Bu bağlamda bilinçlenme sürecindeki Müslümanlar için anayasa yapımına ilgisizliğin nedenlerini de özetlemek gerekir. Bunun nedeni a-sosyalite olabilir. Apolitikliği aşamamak olabilir. Ütopik gelecek tasavvurlarıyla oyalanmayı alışkanlık haline getirmekle ilgili olabilir. Tertil fıkhı üretmek konusunda usulü yetersizlikten bahsedilebilir. İlgisizlik durumu, yorumların genel geçer nasslar düzeyinde görme yanlışlığı hatta bazı kere de müstağniliği ile de izah edilebilir. (113)
**

Gelecek Tasavvurumuz ve Ortadoğu İntifadası 2

Oysa kavmini Firavun'un kulluk sisteminden uzaklaştırmaya çalışan Musa (as)'ın veya Mekke'de Haşimoğullarının himayesini önemseyen, ticarette müşriklerin "ilaf" anlaşmasından yararlanan veya Habeşistan ve Yesrib gibi daya uygun ortam arayışlarına yönelen Rasulullah'ın mücadele örnekliği, cahili de olsa daha özgürlükçü ve hukuki ortamların baskı ortamlarına tercih edildiğinin işaretleridir. (40)
***
Olumlu bir değişim için hem niyet, azim ve eylem; hem bilgi, inanç ve kararlılık gereklidir. (43)
***
Ayrıca bu tartışmalarda "değer" (dünya görüşü, ideoloji ve yasama) olarak sistemin dışında veya üstünde olduğumuz; ama kuşatıldığımız vakıayı ifade etmek bağlamında da ulusal bir sistemin içinde bulunduğumuz ve kendi inancımıza hürrüyet alanı geliştirinceye kadar ekonomiden kültüre, eğitimden siyasete kadar uygun sistem içi araçları kullanmanın kaçınılmazlığı gerçeğini de görmüş olmak gerekir. (47)
***
İslami mücadele ve tebliğ süreçlerinde metodik tartışmalarımızı halledebilmenin yolu tabi ki usuli bir yeterlilik, tutarlı bir vakıa bilgisi ve istişareye ehil olma şartlarıdır. Bu çerçeveye yönelen çözüm yolu ancak diyalog ve müzakerelerle sağlanabilir. "Diyaloglar", uygun üslup ve adap ölçüleriyle gerçekleştirilecek tavsiyeleşmeye ve ıslaha; "müzakerele" ise metodolojik yeterlilik ve vahyin şahitliği istikametine sahip olanları katılımcı şura içtihadına yöneltmelidir. (47)  
***
Ortadoğu'daki diktatörlük rejimlerine karşı halk ayaklanmasını Batılı sosyal bilgiler diliyle, yani liberal veya sol öykünmeci bir dille okuma yanlışlığından öncelikle vazgeçmeliyiz. (87)
***
Müslümanların dilinde "devrim" veya "inkılab", "ıslah" misyonundan kopartıldığında, Batılı paradigmaya bağlı olarak ilerlemeci olan anarşist, faşist kalkışmaya veya liberal reformlara bir öykünme ifadesine dönüşmektedir. Bu bağlamıyla "şura" kavramını kurumlaştırıp, örneklendirip takdim edemeyen tarihi Müslüman ataletinin siyasal katılımı ifade etmek için ödünç olarak kullandığı "demokrasi" kavramı gibi, her ne kadar muhtevasını düzelterek kullansak da "devrim" ifadesinin de bir ödünç kavram olduğu görülmelidir. (88)
***
Karl Marks'ın ezilen Hindistan halkına ilgisizliği ve İngiliz emperyalizminin onları bir üst toplumsal aşamaya sıçratacağı beklentisi, Türkiye solcularının da Ortadoğu'nu ezilen halkları ve Müslümanlar hakkındaki karamsar önyargılarını biçimlendiriyor olmalı. Çünkü komünizm, bir vicdani yaklaşımın ötesinde Marks'ın inanılan "bilimsel tezleri"ne göre kapitalizmden sonra varılması gereken zorunlu bir toplum biçimi. (89)
***
Mustafa Kemal'i devrimci ilan eden TKP, yayın organlarında yaptığı vurgularla Ortadoğu halkının direnişini yok sayıyor ve "Tunus'ta veya Mısır'da emperyalizm de kapitalizm de hiçbir şey kaybetmedi, sadece sistem kendini revize etti." diyor. (89)
***
Tevhidi uyanış süreci dinin asılları ile buluşmayı ve bu asıllarla günümüzü yorumlamayı hedefleyen bir ıslah hareketiydi. (103)
***
Temeli olmayan bir inşaata çatı projesi çizmek örneğinde olduğu gibi, temelsiz ve vakıasız stratejik hedefler; büyük fedakarlıklar ve emeklere rağmen sonuçsuz kalmaya, çökmeye veya moral bozuklukları oluşturmaya mahkumdu. (104)
***
Ebu Cehil'in hakim olduğu cahiliyeden, Necaşi'nin hakim olduğu cahili yapıya sığınan ilk Kur'an neslinin, Habeşistan'daki tutum ve ilişki ağını irdelemek de vahyi ilkeler konusunda şartlara göre farklı içtihat biçimlerinin var olacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. (105)

20 Nisan 2013 Cumartesi

Hayat, iman ve cihad

Hayat, iman ve cihad..
Tüm zamanları aydınlatan kelimeler..
İnsanı tüm acılara karşı diri tutan,
Gözyaşlarının yönünü belirleyen,
Hayat denizinde boğulmaktan kurtaran,
Kalbe, yaplamalarına karşı denge veren,
Duruşunu koruyan,
Aşkını tazeleyen,
Kelimeler... İşte bunlar o kelimeler...
İman ve Cihad...
Hayatın yorgunluklarını atar üzerinden,
Unutturmaz sana dünyanın geçiciliğini,
Ayırmazsın böylece gözünü ahiretten,
Tüm ağırlıklarına rağmen dua edersin insanlar için,
İşte bu iki kelime verir sana bu gücü..

15 Nisan 2013 Pazartesi

İyilik bir damla olsa

Saf iyilik bir damla olsa ve düşse dünyaya..
Rengi değişse dünyanın
Tuzlu sular hep tatlı olsa..
Ve insanlar içse o sudan..
Kalbiyle içse..
Rengi değişse o kalbin..
Ve tatlı olsa insan..
***
Vahiyle tanışsa insan..
Dirilse ve ayağa kalksa
İyiliği içinde tutmayıp harekete geçse
Yaysa tüm dünyaya vahyi
Dünya Selam yurdu olsa..
"O gün yer başka bir yere,
gök başka bir göğe dönüştüğü zaman"
***
İyilik bir kuş olsa ve dolaşsa tüm dünyayı
kanatlarıyla yemyeşil bir rüzgar estirse
insanların kalbine.
Ah! İnsan, bilse iyiliğe olan ihtiyacını.
Ah! İnsan, olabilse insan.
Kuşlar gibi harekete geçse
ve dolaşsa tüm yeryüzünü.
Yaysa iyilik meltemini.
Dönse dünya bir başka dünyaya..
Dönse dünya onurla ve imanla..
İnsan iyiliği yaysa...
İnsan iyilik kesilse..
İnsan cennet kesilse..

13 Nisan 2013 Cumartesi

Temiz Yurdun Sahipleri - Şiir

Duygusal esintilere muhtaç yüreğim,
Yalnızlık sahiline demir atmış.
Karanlıklarda kalan yüreğim, uslanmaz.
Onun tek sermayesi öteye imanı.
O, temiz yurdun sakinlerini hayal eder de,
Atamaz kendini suya.
İşte o sakinler var ya,
Onlar temiz yurdun sakinleri.

Hayallerimin mutluluk haritasını çizen,
İşte o sakinler.
Erdemi ve insanlığı alıp gittiler.
Ben  de yalnızlık sahilinde derbeder yaşıyorum.
Biliyorum erdemi kuşanmasam,
Onlarla olamayacağım.
Dostlarım, beni bu sahilden
Sizler kurtaracaksınız.
Siz, temiz yurdun sahipleri/sakinleri.
Ne olur bu dünyada çıkın karşıma.
Beni de alın götürün.
Sonsuzluk diye çarpan şu yüreğim.
Dursun artık!
Ve sizlerle olayım ben!

13.10.2012

12 Nisan 2013 Cuma

Fırtına Gözlerimi Kapatıyor!

Her mevsim kış bana
Baharı görmedi kalbim
Soğuk havalarda kaşlarım hep çatık
Baharın güneşinde hiç gülmedim
Hep çamurlarda gezdim
Yeşillerde hiç uzanmadım
Kalbimin yükü hep hüzün oldu
Aklımın yükü de hep tedirginlik
Yanılgılardan korkan aklım,
Bahara da artık güvenmez oldu
Günlerimi sayarım tek tek
Ağır zincirler içerisinde
Geceler hiç bitmeyecekmiş gibi
Gündüzler hiç gelmeyecekmiş gibi
Kalbim yaşlanacak
Bedenim hepten dert kesilecek
Dostun eli uzaklarda
Yarama merhem süremeyecek
Sesimi duyamayacak
Rabbim duyur sesimi
Rabbim güç ver bana.
Rabbim hayallerimi yaşat bana.
Rabbim yolundan ayırma beni..

10 Nisan 2013 Çarşamba

Gelecek Tasavvurumuz ve Ortadoğu İntifadası

Muslihun, fıtratıyla ve vahiyle uyum içinde, tevhid ve adaletin tanıklığını yapma çabası, mücadelesi gösteren
insan demektir. (17)
*
Modernist ve işbirlikçi din algısının ıslah ve inşa çabaları için düşündüğü gelecek tasavvuru komplocu vesveselerdir. (22)
*
Ulus toplumlar ister ırk, ister dil veya toprak merkezli olsun, vahye göre biçimlenmemiş seküler yapılardır. (23)
*
Vahiy merkezli İslami eğitim, hayatın içinde şahitlik mücadelesiyle kazanılmalıdır. (26)
*
Bugünün görevini yapmayan, donanımlı hale gelmeyen bir çizginin, orta ve uzun vadeli gelecek plan ve hedefleri de gerçekçi olmaktan çıkar ve bir hayale veya masalımsı bir edebiyata dönüşür. (29)
*
İslami duyarlılıklar en azından diktatörlüğe, sömürüye, yolsuzluklara veya Batılı yaşam tarzına, liberallik, solculuk gibi sapmalara tavır alacak düzeye yükseltilebilmelidir. Ki, asıl projemizi, yani ıslah ve inşa projemizi gerçekleştirebilmemiz için önümüz açılsın, diyaloglarımız çoğalsın. (32)
*
Tevhidi değerleri sosyalleştirme mücadelesinde sahih bilgi düzeyine ulaşmak imkanlıdır; ama ulaşılan sahih bilgiyi takva üzere amelleştirip amelleştirememek ve istikamet üzere gelişip geliştirememek ise hikmetli olmakla ve adanmışlıkla alakalıdır. (35)
*
Tüm rasullerin mücadelesinde genelleşen metodik örneklik şudur: Açık tebliğ, ilkeli tavır ve şahitlik. (36)
*
Tevhidi mücadele, hayattaki her türlü bozulmaya, zulme, şirke karşı çıkışın adıdır. (36)
*
Tevhid; Rabbimizin Kitabı'na rağmen inanç sistemleri ve sosyal düzenler oluşturmaya çalışan isyankarların eylemlerini Allah'a ortak koşmak olarak niteler, reddeder ve bizi Hz. Muhammed'in ahlakında örneklenen Kur'an ahlakıyla donatır, vahiyden ve fıtrattan uzaklaşan her türlü sapmayla mücadeleye sevkeder. (37)
*
Müslümanın hayatla, yaratılış, yaratıcı ve hayatın sonuyla ilgili temel görüşlerinin (akidenin) vahye dayanması gibi; metod ve düzenle ilgili konuların da vahye dayanan bu akaidden yani Kurani ilkelerden çıkması gerekir. Ancak metod anlayışında bu tespite dayanmakla beraber kendi çıkarımlarını veya içtihadi düzenlemelerini kesin nass yerine koyan ve bu konudaki yorumlarını/algılarını da "Rabbani metod" olarak ifade edenler olmuştur. Kur'an'da her peygamber için bir yol/minhac gösterildiğinin bildirilmesi dolayısıyla Rasulullah'ın mücadele örnekliğinden anladığını "Nebevi metod" olarak sunup kendi algısını ve mücadele önceliğini akaidden çıkmış sabiteler olarak tartışılmaz kılanlar da olmuştur. (38)
*
Oysa kavmini Firavun'un kulluk sisteminden uzaklaştırmaya çalışan Musa (as)'ın veya Mekke'de Haşimoğullarının himayesini önemseyen, ticarette müşriklerin "ilaf" anlaşmasından yararlanan veya Habeşistan ve Yesrib gibi daya uygun ortam arayışlarına yönelen Rasulullah'ın mücadele örnekliği, cahili de olsa daha özgürlükçü ve hukuki ortamların baskı ortamlarına tercih edildiğinin işaretleridir. (40)
*
Olumlu bir değişim için hem niyet, azim ve eylem; hem bilgi, inanç ve kararlılık gereklidir. (43)
*
Ayrıca bu tartışmalarda "değer" (dünya görüşü, ideoloji ve yasama) olarak sistemin dışında veya üstünde olduğumuz; ama kuşatıldığımız vakıayı ifade etmek bağlamında da ulusal bir sistemin içinde bulunduğumuz ve kendi inancımıza hürrüyet alanı geliştirinceye kadar ekonomiden kültüre, eğitimden siyasete kadar uygun sistem içi araçları kullanmanın kaçınılmazlığı gerçeğini de görmüş olmak gerekir. (47)
*
İslami mücadele ve tebliğ süreçlerinde metodik tartışmalarımızı halledebilmenin yolu tabi ki usuli bir yeterlilik, tutarlı bir vakıa bilgisi ve istişareye ehil olma şartlarıdır. Bu çerçeveye yönelen çözüm yolu ancak diyalog ve müzakerelerle sağlanabilir. "Diyaloglar", uygun üslup ve adap ölçüleriyle gerçekleştirilecek tavsiyeleşmeye ve ıslaha; "müzakerele" ise metodolojik yeterlilik ve vahyin şahitliği istikametine sahip olanları katılımcı şura içtihadına yöneltmelidir. (47)  
*
Ortadoğu'daki diktatörlük rejimlerine karşı halk ayaklanmasını Batılı sosyal bilgiler diliyle, yani liberal veya sol öykünmeci bir dille okuma yanlışlığından öncelikle vazgeçmeliyiz. (87)
*
Müslümanların dilinde "devrim" veya "inkılab", "ıslah" misyonundan kopartıldığında, Batılı paradigmaya bağlı olarak ilerlemeci olan anarşist, faşist kalkışmaya veya liberal reformlara bir öykünme ifadesine dönüşmektedir. Bu bağlamıyla "şura" kavramını kurumlaştırıp, örneklendirip takdim edemeyen tarihi Müslüman ataletinin siyasal katılımı ifade etmek için ödünç olarak kullandığı "demokrasi" kavramı gibi, her ne kadar muhtevasını düzelterek kullansak da "devrim" ifadesinin de bir ödünç kavram olduğu görülmelidir. (88)
*
Karl Marks'ın ezilen Hindistan halkına ilgisizliği ve İngiliz emperyalizminin onları bir üst toplumsal aşamaya sıçratacağı beklentisi, Türkiye solcularının da Ortadoğu'nu ezilen halkları ve Müslümanlar hakkındaki karamsar önyargılarını biçimlendiriyor olmalı. Çünkü komünizm, bir vicdani yaklaşımın ötesinde Marks'ın inanılan "bilimsel tezleri"ne göre kapitalizmden sonra varılması gereken zorunlu bir toplum biçimi. (89)
*
Mustafa Kemal'i devrimci ilan eden TKP, yayın organlarında yaptığı vurgularla Ortadoğu halkının direnişini yok sayıyor ve "Tunus'ta veya Mısır'da emperyalizm de kapitalizm de hiçbir şey kaybetmedi, sadece sistem kendini revize etti." diyor. (89)
*
Tevhidi uyanış süreci dinin asılları ile buluşmayı ve bu asıllarla günümüzü yorumlamayı hedefleyen bir ıslah hareketiydi. (103)
*
Temeli olmayan bir inşaata çatı projesi çizmek örneğinde olduğu gibi, temelsiz ve vakıasız stratejik hedefler; büyük fedakarlıklar ve emeklere rağmen sonuçsuz kalmaya, çökmeye veya moral bozuklukları oluşturmaya mahkumdu. (104)
*
Ebu Cehil'in hakim olduğu cahiliyeden, Necaşi'nin hakim olduğu cahili yapıya sığınan ilk Kur'an neslinin, Habeşistan'daki tutum ve ilişki ağını irdelemek de vahyi ilkeler konusunda şartlara göre farklı içtihat biçimlerinin var olacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. (105)
*
Siyasal ve toplumsal alanda ağırlığını hissettirmeyen korunmacı politikaları değil, tebliğci açılımları düşünen ve
hedefleyen bir nitelik yeterliliğine ulaşmanın çabası içinde olunmalıdır. (105)
*

Biz Kur'an talebelerine düşen, küresel kapitalizme karşı tepkisel söylemlerle 19. yüzyılın sağcı veya solcu ulusalcı despotizmlerinin çürümüş zulüm söylemleriyle parallelleşmek değildir. Bize düşen, eski düzeni de görece özgürlükler sağlayan ama kişiyi kendi ekseni etrafında bireyselleştiren yeni düzeni de aşacak kalp intifadalarını ateşlemek, vahyin bugünkü alternatif "inşa ve ıslah dili"nin ne olduğunu sergileyip sosyalleştirebilmektir. Bu dili, hayatı dünya gerçeklerinden soyutlayan Kemalizm'in veya diğer diktatörlük rejimlerinin ördüğü hücrelerde ve mağara şartlarında değil, hayatı gerçeklerine açık alanları görerek üretebilmeliyiz. (107)

*
Hayatın ve mücadelenin içinde kendi gerçekliğini oluşturamayan veya bu konuda aktif bir yoğunlaşma içine girmeyenlerin, dış gerçekler hakkında değerlendirmeler yapması da ek inandırıcı değildir. (108)
*
Muhammedi sünnet örnekliğinde bakıldığında, kuşatıldığımız cahili bir sistemde ve tebası konumuna düşürüldüğümüz bir toplumda, yeniden var olma mücadelesi yürüten Müslümanların çevre şartlarına ilgisiz kalmaları da Kitabi değildir. Bu konuda "temkinli olmak" ayrı, "mesafeli olmak" ayrı, "ilgisiz olmak" ayrı tutulmalıdır. (111)
*
Saltanat sistemleri karşısında Tevhid ve Adalet ekolünün çıkışını kavramayanların; veya Ehl-i Sünnet akaid kitaplarındaki "Zalim sultana itaat"i akaidleştiren metodolojik yaklaşımı dışlamayanların; veyahut çoğu kez vahyi ölçülerle çatışan "Darul Harp Fıkhı"nı aşamayanların uzlaşmacı veya tam tersi dışlayıcı-radikal tekfirci metodik yaklaşımları ilmi ve usulü tabandan yoksundur. (111)
*
İlgisiz olmak: Müslümanlar kendileriyle ve kendilerini biçimlendirmeyle ilgili hiçbir vahiy dışı proje veya taarruza ilgisiz kalamazlar. Tepki biçimlerinin aktif veya içine kapanık olması içtihadi tercihleriyle ilgilidir. Bu bağlamda bilinçlenme sürecindeki Müslümanlar için anayasa yapımına ilgisizliğin nedenlerini de özetlemek gerekir. Bunun nedeni a-sosyalite olabilir. Apolitikliği aşamamak olabilir. Ütopik gelecek tasavvurlarıyla oyalanmayı alışkanlık haline getirmekle ilgili olabilir. Tertil fıkhı üretmek konusunda usulü yetersizlikten bahsedilebilir. İlgisizlik durumu, yorumların genel geçer nasslar düzeyinde görme yanlışlığı hatta bazı kere de müstağniliği ile de izah edilebilir. (113)
*






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...