26 Şubat 2016 Cuma

İslami Kimlik

İslami kimlik, bir mücadele ve mücahede kimliğidir. Bu kimliğin taşımanın gerekleri vardır. 
Sosyal hayatı nakış nakış işleme azmi ve sabrı taşımak ve bu hedefi her gün bilincinde aktif tutmak.. 
İnsanlarası ilişkilerde İslami ilkeleri pratize etmek.. 
Şefkat, merhamet, disiplin, yardım, red vs. gibi eylemlerle İslami ruhu canlı tutmak.. 
İbadetlerle İlahi bağlantıyı sürekli güncellemek..
Dua ile aidiyetin farkına varmak.. 
İnfak/yardım ile sosyal hayatı düzenlemek..
Ve daha nice insani ve islami eylemlerle salih amel yelpazesini sürekli geniş tutmak..
Böylece İSLAMİ KİMLİĞİN gereklerini yerine getirerek bu kimliğe liyakat kesbetmek.. Böylece izzeti elde etmek.. İlahi divanda müjdelere nail olmak beraberinde gelecektir inşaallah..

23 Şubat 2016 Salı

Namazın Bir Özelliği

Bugün namazın çok önemli bir yönünü farkettim.
Saf belirleme konusunda önemli bir kriter olduğunu anladım.
Namaz kılmamak, safını netleştirmemenin ta kendisidir.
Namaz kılan ise safını netleştirmiş demektir. Namaz, İslam ideolojisinin/düşüncesinin beş vakit kendisini gösteren eylemidir. Bunu başaramayan henüz safını netleştirmemiş demektir.
**
Elbetteki şuurlu/kasıtlı/niyetli namazı kastediyorum. Bunu başaramamış olanlar kategori dışında.. O gibi kardeşlerde ise tabiri caiz ise "kısa devre" var demektir. Akım var ama aydınlık yok..

13 Şubat 2016 Cumartesi

Şehit Metin YÜKSEL: Yiğit İnsan

        Kovulmuş Şeytanın Şerrinden Allah’a sığınıyorum
        Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Başlıyorum

        Bizi yaratan ve yaşatan Yüce Rabbimize hamd olsun. Bizim için örnek olan Hz. Rasul’e salat ve selam olsun. Rasulün izinden giden mü’minlere de selam olsun.

        Şehadet bilinci üzerinde durmamız gerekiyor. İslam toplumunun üzerinde ölü toprağı süpürecek olan olan şehadet bilincidir. Yani Allah’a olan imanına şahit tutacağı bir ömür inşa etmek. Bu ufuk olmadığı zaman, Müslümanı salih amel işlemeye sevk edecek güç ne olabilir ki? Bu bilinç olmadan kimseyi bir milim hareket ettiremezsiniz. Bu açıdan şehadet bilinci önemlidir. 

        Şubat ayı şehitlerimizin fazlaca olduğu bir aydır. İslam uğrunda feda ettikleri hayatlarının zalimler tarafından katledilerek sonlandırılmaları çoğunlukla bu ayda vuku bulmuştur. Elbette ki bu ayın diğer aylardan bir farkı yok. Şehitlerimizin varlığı bu ayı bizim için anlamlı hale getiriyor.

        Şehit Metin Yüksel’in tanımak istersek;
        
        17 Temmuz 1958'de Bitlis'e bağlı Kolongo Yaylası'nda dünyaya geldi. Babası, bölgenin tanınmış alimlerinden olan Molla Sadrettin Yüksel’dir. Annesi de yine bölgenin tanınmış kişilerinden olan Şeyh Masum Efendi’nin kızıdır. 

Şehit Metin, doğal olarak İslami bir atmosferde büyümüş ve İslami bilincin tohumları bu şekilde ekilmiştir kalbine. Metin 9 yaşında iken, ailesi İstanbul’a göç ederek Fatih semtine yerleşir. Orta  2'ye kadar okuduktan sonra okulu terk ederek İslami faaliyetlere yoğunlaşmıştır. Yanlarına gittiği büyükleriyle daha çok zaman geçirme ve olgunlaşma fırsatı bulmuş oldu böylece. Ancak MTTB içinde olan Metin bu topluluktan pek tatmin olmaz. 

        O dönemde var olan ve ümmetçi bir bilince sahip olan Akıncılar Teşkilatı’nın Fatih şubesini açmaya karar verir ve 17 yaşında Akıncılar Fatih şubesini açar. İslami bilincinin getirdiği hareket alanı böylece oluşmuş olur. Daha bağımsız bir şekilde iç dünyasındaki imanının inşa ettiği salih ameller tek tek ortaya çıkar. Teşkilatın bir odasında Salı ve Perşembe günleri ücretsiz sağlık hizmetleri veren küçük bir klinik açar. Tanıdığı doktorları ısrarla buna ikna eder ve başarır. Özellikle fakir olan insanların burada tedavi olmasını sağlar. Ayrıca ücretsiz ilaç imkanı da sağlar. Bununla birlikte kaos ve kargaşanın hakim olduğu o dönemde (70’li yıllar) Şehit Metin, İslami hassasiyeti olan öğrencileri ülkücülerin ve solcuların saldırılarından koruyan bir kalkan olur. Onları tehdit edenleri püskürtür ve onlar için güvenlikli bir ortam oluşturur. Dönemin önemli faaliyetlerinden biri olan miting ve protesto gösterileri de Şehit Metin’in en önemli işleri arasındaydı. Mitinglerde en önde yürür ve katılım gösterenleri organize ederdi. Erbakan hocanın olduğu mitinglerde de Metin öndeydi. 

Bununla birlikte Müslümanların gündemini oluşturan bir çok meselede yapılan mitinglerde Metin aktifliğini ortaya koyuyordu, üzerine ölü toprağı serpilmiş olanları uyandırıyordu. Metin bu hareketliliği ile Anadolu’daki Akıncılar Teşkilatlarına da örnek oluyordu. Onları da canlandırıyordu. 

Şehit Metin, dünya müslümalarıyla da ilgileniyordu. İran’da meydana gelecek olan devrim fokurdama aşamasındayken İran’ı da takip ediyordu. Filipinler’deki mücadele ile ilgileniyordu ve bizzat kendi elleriyle çizdiği afişlerle Filipinli Müslümanlar için dayanışma geceleri tertip ediyordu. Afgan cihadı da Metin’in gündemindeydi.  

Bu kadar aktiflik içerisinde olan Müslüman bir genç elbetteki şer güçleri rahatsız etmiş olacaktı. Nitekim ilk başta solcular tarafından canına kast edildi. 1977 yılında henüz 19 yaşındayken solcular tarafından kurşunlandı. Ancak ameliyatlar sonucunda bir hafta içerisinde ayağa kalktı. 

        Bu olaydan sonra Metin artık Müslümanların kahramanıydı ve İslami çalışmalarını böylelikle daha da fazla arttırdı. “O inananlar ki başka insanlar tarafından, “Bakın, size karşı bir ordu toplanmış, onlardan kendinizi koruyun!” şeklinde uyarılmışlardı, ama bu, onların sadece imanını arttırdı ve “Allah bize kafidir; O, ne mükemmel bir koruyucudur!” diye cevap verdiler” (Ali İmran:173) ayetin işaret ettiği gibi kafirlerin güç toplaması ve saldırıya geçmesi müminlerin ancak ve ancak imanını arttırabilirdi. Metin için de aynen öyle oldu. Şehit Metin il il dolaşıp Müslümanlara tecrübelerini aktarıyor ve onlara cesaret veriyordu. Şehit edilmeden önce İzmir mitingi için İzmir’e gitmişti. Konya’daki bir tanıdığından maddi bir destek alıp Filipinlerdeki Müslüman kardeşlerinin yanına gitmeyi planlıyordu. Ancak son olarak İstanbul’u görmek için ve cumasını da orada kılmak için İzmir’den İstanbul’a doğru hareket etti. Fatih semtinde Müslümanların etkinliği ülkücüleri de rahatsız etmişti. Bu arada Metin’in şehadetinde bir gün önce Müslümanların sıklıkla uğradıkları bir çayocağını basıp ordaki Müslüman gençleri darp etmişti ülkcüler, darp ettikleri arasında Metin’in kardeşi Müfit de vardı. Böylece ülkücüler de Metin’i hedeflerine koymuşlardı. Akıncılar teşkilatı ümmetçi bir çizgideydi, Metin de kürttü. Muhtemelen ırkçı ülkücüleri Metin’in bu özelliği de rahatsız  etmişti. Metin duvarlara yazdığı yazıları sadece Türkçe yazmıyordu, aynı zamanda Kürtçe, farsça ve Arapça yazıyordu. Türkiye’de hala ittihat ve terakki’den beri devam ede gelen pantürkist bir çizgi vardı ve bu çizgide olanlar da Metin’in faaliyetlerinden rahatsız oluyorlardı. Oysa Metin, bazı ülkücüleri solcuların elinden kurtarmıştı hatta kendisine ateş edip katleden katili bile. Onlar Metin’i tanıyamamışlardı. Metin Yüksel toplumun ıslahı uğrunda çaba sarfediyordu. Yoksa onun düşüncesinde katletme gibi  bir şey yoktu. Solculara nasihat eden o’ydu. Ülkücülere “gelin konuşalım” diyen de o’ydu. Ancak vahiyden nasiplenmemiş canavarlar Metin’e kıymakta gözlerini bile kırpmadılar. Onu acımasızca şehit ettiler. Cuma namazı çıkışında her tarafın karla beyazlandığı bir ortamda katiller sürüsü caminin avlusunda dolaşıyorlardı. Namaz çıkışı karların üzerinde yürüyen Metin’e doğru yönelen caniler, Metin’e durmaları için seslendiler, Metin de üçüncü seslenişlerinde durup sağ elini paltosunun cebinden çıkarıp kaldırarak “Gelin konuşalım” diyerek döndü onlara doğru, döner dönmez ateş etmeye başladılar Metin’e ve oracıkta yere düştü Metin. Bembeyaz kar, kızıla döndü. Allah yolunda çaba gösteren bir yiğidi vurdular. Kabullenemediler onun cesaretini, hareketini ve aktifliğini. Metin’in arkadaşlarının hastaneye götürme çabaları da bir sonuç vermedi. Başından kurşun yiyen Metin şehit olmuştu.

        Böylece zalimlerin karşılarında duramadığı yiğitler kahpece vuruluyordu. Hasan El Bennalar, Malcolm X’ler de bu şekilde vurulmamış mıydı? Allah’tan korkmayanlar için canileşmekten başka bir yöntem olabilir mi? Azgın kafir, aktif olan müslümandan rahatsız olur. Ondan korkar. Onu yok etmek ister. Ancak Allah da tam aksine bu şekilde olan müslümanı sever. Kurşun gibi saf bağlayıp kendi yolunda savaşanları sever. İslam davası için Ensarullah olanı sever. Malını ve canını bu uğurda feda edeni sever. Ömrünün sonunda hesabın olduğuna inanan bir dakikasını bile anlamsız geçirmek istemez. Metin gibileri toplumların vahye göre inşa olması için gecelerini gündüzlerine kattılar ve kimileri yatağında şehit oldu kimileri de Zekeriyya gibi, Yahya gibi (as) katledilerek şehit oldu. Ancak bu uğurda kanı dökülenlerin sürekli özel yeri olmuştur ümmetin kalbinde. Çünkü can tatlıdır ve onların canı bu yolda alınmıştır. Bizlere de düşen onların bu durumuna saygı duyup onları hak ettiği şekilde anmak ve anlamaktır.

        Genç nesillerimize şehitlerimizi tanıtmalıyız. Gençler hareketi sever, o halde mutedil olan şehitlerimizi de tanımalılar. Adanmışlığın ruhunu kavrasınlar. Şehitlerimizin hiçbiri insanları öldürme, yok etme peşinde değildi. Tam aksine onları vahiyle diriltmeydi onların dertleri. Ama insanlar bunu  anlamadı ve bu kahramanlarımızı acımasızca katlettiler. Allah'ın o zalimlerden bunun hesabını soracağına tüm yüreğimizle iman ediyoruz. Bizlere düşen ise şehitlerimizin fedakarlıklarını, adanmışlıklarını örnek alıp çağımıza taşımaktır.

        “Şehadet Bir Çağrıdır; Tüm Nesillere ve Çağlara”

        Mustafa TOSUN

11 Şubat 2016 Perşembe

Sığınıyoruz Yüce Rabbe - Mü'minun 97-98

SIĞINIYORUZ YÜCE RABBE: 
ŞEYTANLARIN AYARTMALARINDAN VE YANLARIMIZDA OLMALARINDAN..

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ

Mu'minun Suresi'nin 97 ve 98. ayetlerinden şunu öğreniyoruz:

Şeytanların "hemeze"leri var. Yani ayartmaları/vesveseleri/dürtmeleri.
Ayrıca şeytanın kişinin yanında "hazır bulunması" (yehdurun) var. 
Yani kişiye yanaşması, zehrini zerk etmesi...

İşte bu iki durumdan dolayı Allah bize şunu öğretiyor:

Çok basit, "Deki: Rabbim sığınırım sana"

**

Evet Yüce Rabbimize sığınmalıyız. 
Bu sığınma içten gelen bir istekle olmalı. 
İçimizden geçen dürtüleri hissettiğimiz an, Yüce Allah'a sığınmalıyız.
Bu sığınma süreklilik arzetmeli. 
İşte ZİKİR budur. Gündemde tutma, hatırlama budur.

Defet Kötülüğü En Güzel Yolla

KURANİ UFKA BAKAR MISINIZ?
ALLAHU EKBER!!
ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; biz, onların nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz.
(Mu'minun Suresi:96. Ayet)
**
Hayat felsefesi olacak çapta bir öğüt. İnsana derinlik katan bir nasihat. Hayatın günübirlik çapraşıklıklarının karşısında şahsiyetin kirletilmesini engelleyen bir yöntem.. Bu yönteme sahip olabilene ne mutlu!
Ya Rab! Bizi başarılı kıl, öğütlerini tutmamız konusunda.

8 Şubat 2016 Pazartesi

Allah'ın İstediği Toplum ve Çaba

Allah'ın istediği toplumu oluşturma çabasını hakkıyla göstermeden, yani toplumsal değişim ve dönüşüm için gecesini gündüzüne katmadan duranların, Allah'ın kanunlarını istemeleri sizce ne kadar gerçekçi?!!!
**
Islam toplumu oluş(tur)madan, kanuni bir yönetim arayışı bulutlar üzerinde saray inşa etmeye benzemez mi?!!
**
Davetçi rolünden çok, yargıç rolüne soyunulduğu sürece İslam toplumu nasıl oluşacak?!!

Yaradılanı severim....

"Yaradılanı severim,
Yaradanda ötürü..."
bu sözü anlamak, ilk başta müslümanım diyenin işi olmalı..
Bu sözdeki inceligi ve derinligi kavramayan müslümanın tadı acı oluyor...

3 Şubat 2016 Çarşamba

Sanal Alem Üzerine

Sanal alem deyip küçümsemeyin, gerçek alemde insanlar birbirine gerçek anlamda hoşgörü gösteremediğinden ya da birbirleriyle belki rahat konuşamadığından, sanal zemin üzerinden diyaloglar daha rahat gerçekleşebiliyor....
Bu bir imkan.. İyi değerlendirmek gerek.. Ancak buradaki sosyallik gerçek aleme taşınmazsa amaca ulaşılmış olunmaz.. Buradaki etkleşimler önemli ancak bazen gerçek hayattaki etkileşimlerin yerini tutmaz.. Ancak burası bir başlangıç olabilir.. Hasılı amacına uygun kullanılırsa (gevezelik yaparak değil veya boş şeyler paylaşıp durarak değil) sanal alem, gerçek aleme kapı aralayabilir..
**
Sana alem yeterli değil, ancak belki prova sahası olabilir. Gerçek alemde etkin olunmadıkça buradaki etkileşimlerin etkisi zayıf kalır..

Düşünmek Üzerine

 ...Direk sonuca geçiyorum: İNSANA EVVELA DÜŞÜNMEYİ ÖĞRETMEK GEREKİR. DÜŞÜNEMEYEN İNSAN, YAĞSIZ KALAN MEKANİZMA GİBİDİR. SES ÇIKARIR VE FAZLA İLERLEMEZ...
düşünememek belki de böyle bir şey..
**
Düşünmeyi öğrenmek; ilk olarak beynin veri yollarının açık olmasıyla mümkündür. Yani bilgili olmak.. Bilmek, basit bir fiil değildir.. Aynı zamanda içinde farkındalığı da barındırır.. Farkındalık mukayese eden bir zihnin eylemidir.. Mukayese demek ise sürekli çalış...an bir beyindir.. Bunun için gerekli besin bilgidir, bilgiye ulaşmak ise araştırmak ve okumakla mümkündür.. Düşünmeyi öğrenen için sürekli ileri doğru gitmesi için (bana göre) gerekli olan bir şey daha var: İlahi Hikmet/Bilgi.. Burası işin ayrı bir kısmı... Benim ilk elden kastettiğim ve asgari olmasını gerekli gördüğüm şey: Düşünebilmek... Bunu başaramayanın eline İlahi Bilgiyi verdiğiniz zamanda istenilen sonuca ulaşamazsınız.. Hatta tehlikeli sulara götürebilir..
Bu konuda üzerinde inşaallah tefekkürümü sürdüreceğim.. Çünkü hayat bunu bana dayatıyor.. Düşünebilmek ve düşünememek, belki insan olmakla beşer kalmak arasındaki ince çizgi...





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...