29 Mart 2019 Cuma

Nevruz/Newroz'u Nasıl Anlamalıyız?


Nevruz, ‘yeniden diriliş’in kültürel bir adıdır.
Nevruz, Allah Azze ve Celle’nin, bizi bahara yeniden kavuşturarak gönlümüze ferahlık vermesidir.
Nevruz, Allah Azze ve Celle’nin bu baharla içimize umut vermesidir.

Nevruz, Allah Azze ve Celle’nin, gözlerimize fer, dizlerimize derman vermesidir.
O halde Nevruz dendiği zaman akla ilk gelen Allah Azze ve Celle olmalıdır ve bu nedenle O’na sonsuz hamd ve senalar getirilmelidir. Çünkü baharın da sahibi O’dur.
Hasıl-ı kelam Nevruz’u kutlayan hangi etnisite olursa olsun Allah’ı anmadan bunu yapıyorsa derin bir gaflet içindedir demek yanlış olmayacaktır.
Yüce Rabbimiz Kerim Kitabı’ında şöyle der: “Böylece bulutla, o yere su indiririz de o su ile her çeşit meyveleri çıkarırız. İşte bu ölü araziden bitkileri çıkardığımız gibi ölüleri de böyle çıkaracağız. Gerektir ki, düşünür ve ibret alırsınız.” (A’raf:57)
Buna benzer birçok ayet-i kerime ile yüce Rabbimiz insanların tespit ettiği Nevruz gününün sahibi olduğunu ifade etmiş olmuyor mu? Buna itiraz edebilecek olan var mı? O halde neden atalar kültürüne bağlı olduğumuz kadar Allah’ın ayetlerine bağlı olmaya çalışmıyoruz? Neden Allah’ın bizim için hazırlamış olduğu yeryüzü üzerinde, atalarımız yaşamışken ve bizler de yaşamaya devam ediyorken Allah’ı hesaba almadan yaşayalım? Kendisine ait olmayan şeyle mutlu olunur mu? Yoksa kendisine ait olmasa bile sahibine minnettar kalıp teşekkür ederek mi mutlu olunur? Bunu bir düşünelim. İlahi bir vizyon ile hayatımızı yaşamaya çalışalım. Bu vizyon ile Nevruz’u yeniden ele alalım.
**
Nevruz deyip de bir kere Allah demeyenler nasıl bir akideye sahipler acaba?
Nevruz demek, Allah’ın kainat ayetlerinin cuş-u huruşa gelmesidir.
Nevruz demek Allah’ın rahmetine nail olmak demektir.
Nevruz asla kültürel bir kod olarak sınırlanmamalı, ilahi rahmetin tecellisi olarak ifade edilmelidir. En azından biz inananlar için böyledir.
Son söz olarak şu soruyu sormak istiyorum: Siz Allah’ın arzında, mülkünde yaşayıp O’nu kaale alanlardan mısınız, yoksa almayanlardan mısınız?
**
Nevruz kutlanacaksa şayet –ki kutlanmalı, ancak kutlamanın ilk ve son cümlesi şu olmalıdır:
BAHARI YARATAN ALLAH’A HAMD OLSUN, ÇİÇEKLERİ AÇAN ALLAH’A HAMD OLSUN…
Mustafa TOSUN

17 Mart 2019 Pazar

ÇANAKKALE: ÜMMET BİLİNCİNİN TECESSÜM ETTİĞİ YER



Tarih: 18 Mart 1915

Ümmet bilincinin olduğu son zaman.
Ve bugün zihni ve kalbi etnisite/ırk merkezli çalışan/çarpan insanların seslerini kestikleri ve yutkundukları gün.
**
Çanakkale Savaşları ümmetin birlik olduğu ve düşmana karşı iman gücüyle direndiği savaşlardır...
İman gücünü dışarıdan çökertemediler ama içeriden bizden görünenler çökertti.. Şu an nesil islam'dan, iman'dan uzak/kopuk/yabancı. 
O halde savaş ve mücadele devam ediyor demektir...
**
Çanakkale, etnik ayrılığı/algıyı paramparça eden bir gerçeğimizdir. Ümmet gerçeğimizin elimizdeki en son halkasıdır.
Asla ve kat'a bir subayın başarısı olarak lanse edilemez. 
Koparıldığımız kökümüzü bulacağımız yerdir Çanakkale. 
Genç nesillerimize demeliyiz ki Anasır-ı İslam savaştı Çanakkale'de.. Sadece Türk ırkı değil.
Anasır-ı İslam anahtar kavramdır bizim için..
**
Çanakkale ortak bir payda. 
Yine bu ruh, getiren bizi bir araya.
Bu konuda ise bize müthiş bilgi veren ise M. Akif.
Onun şiirleri üzerinde kafa ve yürek yormalıyız.
Şiirdeki o ruhu elde edip, öyle girmeliyiz 21. yüzyıla.
Ama bir şeyleri tarihselleştirmeden yapmak en güzeli.
Ama bir şeyleri tarihselleştirerek yapmak en sahtesi.
Yani bu ruh, 18 Mart'ta bir geliyorsa aklımıza, olmaz.
Bugün, İngiliz'e düşman deyip, yarın ise onu sarılmak.
Nasıl bir ruh, nasıl bir çelişki, nasıl bir dayanak..






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...