23 Ocak 2013 Çarşamba

İnsan Eşya İle Mutlu Olan Değildir.


    Mutluluğun insanlar tarafından yaşanan bir olgu olduğunu kavrayanlar eşyanın kölesi olmayacaklardır. Eşyaları olmazsa olmaz saymayacaklardır. Bunu yapanların yaşadığı mutluluk değil. Eşya ile insan. Hiç uyum göremiyorum hiç. İnsan ile insan demeye cesaret edemeyenler, kendilerini eşyanın seviyesine indirecek, esfele safilinden olacaklardır. Eşyaya gösterdiğin ilgi ve alakayı neden insana göstermiyorsun? Neden yüreğin insan kalitesinde bir sevgi üretemiyor da, eşya kalitesinde sevgi üretiyor. İnsandan bir dostun olsun mu istersin yoksa eşyadan bir dostun mu?! Bir problemin olduğu zaman bunu insanla mı çözüyorsun yoksa eşya ile mi? Eğer düşüncen de mekanikleşmişse herhalde "eşya" diyeceksin.

    Ruhunu hapsettiğinin farkında mısın? Adem ile Havva insanca mutluluğu paylaşmışlardı. Belki onların hiç eşyaları da yoktu. Eşya hayatını yaşantı yapar, ama insanla yaşadığın hayatın adı yaşamdır. Eşya ile yaşadığın hayat saman alevidir. İnsan ile yaşadığın hayat ise sönmeyenbir köz. Alevlerin albeniliğine kandığın zaman unutma ki bir zaman sonra üşüyeceksin. Köz lazım insana köz. Sürekli yanan bir köz. İşte bu insandır. İnsana yönel, insanı sev, temizleyeceksen eşyayı değil insanı temizle, arkasından konuşma, hatasını ortaya çıkarma, onu koru, onu düzelt. İnsan ile ilişkinde yorulacaksın belki ama işte mutluluk dediğin şeyi onun ardında bulacaksın. Eşyanın ardında mutluluk yok sadece işlevsellik var. İşini yapar eşya sadece sana dost olamaz. O halde bir eşya için insanın kalbini kırma. Eşyanın düzgün duruşundan çok insanın düzgün duruşu sana huzur vermeli. Çevrende onlarca bozuk insan varsa senin eşyaların düzgün olsa ki ne?!. Şu üç günlük dünyada eşyasız olur belki veya az eşya ile olur ama insansız hiç olmuyor anla bunu!. Mutluluk ruhun haz aldığı bir eylemdir, bedenin de nasibi var elbet, eşya bedeni rahata kavuşturur ama ruhun sorunlarını çözemez. Kalbini ve zihnini olgunlaştırmamışsan beni anlamakta zorlanacaksın. Ama zorlan ne olursun. Kır artık kabuğunu, çık ortaya. İnsanca yaşamak değilse gayemiz, peki nedir gaye şu sınırlı ömürde. Kitaplar, sohbetler, dertler işte bunlar senin dostun olursa manevi mutluluğu tadabilirsin. En önemlisi de Allah'ın vahyi ile bağ kurarsan. Allah kitabında "eşya/meta sahiplerinin mutlulukları seni aldatmasın" diyor. Onların ki geçici bir haz, mutluluk değil zira. Senin amacın kalıcı olmak değil mi? Eşya işlevselliği ile anlam bulur, yoksa haddi değil onun insana mutluluk sağlamak...

Ben eşya mutlu olanlardan değilim...
Ben vahiy ile mutlu olanlardanım...
Ben insan ile mutlu olanlardanım...
Ben ruhsuz ve donuk değilim...
Mutluluğu eşyaya hasretmem, eşya mutluluğun kölesi bile olamaz.
Eşya işlevi varsa anlamlıdır. 

17 Ocak 2013 Perşembe

Tevhidi Gerçekliğin Işığında 10

Tevhidin ruhunu kavramak demek, kainatta her şeyin varlığının ancak Allah'ın iradesi eliyle mümkün olacağını kavramak demektir. (101)
***greçe
Tevhidi gerçekliği ruhunda bütünüyle yaşatamayan insanın bütün ibadetleri boşa çıkabilir. (101)
***
Tevhidi düşünceyi sadece soyut bir gerçeklik halinde tutan toplumlarla, onu bir harekete dönüştürmüş toplumlar arasında büyük farklar vardır. (103)
***
Modern kültür değerleriyle yoğrulmuş bir çevrede de İslami değerler ve davranış biçimleri bütünüyle yadırganmakta ve hayret nazarlarıyla karşılanmaktadır. (104)
***
Vayhe dayalı bir sistemle, insan zihninin ürünü bir sistem arasında bir yakınlık kurulamaz. Bu iki sistemden de birbirleriyle uyuşmaları beklenemez. (104)
***
Bir düşünce ancak fonksiyonlarının tezahürleriyle hayatını sürdürebilir. Fonksiyonlarını yerine getirme imkanı bulamayan bir düşünce zamanla taşlaşma durumunda kalacaktır. (105)
***
Allah bir topluma neye layık bulunuyorsa onu veriyor ama sürekli olarak da her toplumu uyararak asıl layık olduğu şeyi hatırlatıyor. (106)
***
Taklit olgusu neredeyse bütün Müslüman halkların ayırd edici özelliği haline gelmiş bulunmaktadır. (106)
***
Din'i yalnızca toplumsla kültürün bir parçası olarak alan toplumlarda da müzmin bir durgunluk ve umursamazlık gözlemlenmektedir. (107)
***
Yığınların ruhi ve zihni melekeleri, uluslararası siyasetin en etkin aracı, haberleşme aygıtlarıyla iptal edilmektedir. (107)
***
Fikri temellerden yoksun her davranış yok olmaya mahkumdur. Fikri dayanaktan yoksun heyecanlar anlık hassasiyetlerin yansıması olacak kalacaktır. (109)
***
Pek çok ilke gibi İslam kardeşliği ilkesi de sözde yaşatılan ilkeler arasında girmiştir. Öteden beri Müslüman halklar üzerinde uygulanan ulusalcı politikalar nedeniyle İslam kardeşliği ilkesi bütünüyle tahrip edilmiş bulunmaktadır. (109)

11 Ocak 2013 Cuma

Anne Demek, Ne Demek?

Anne demek, sizin için yüreği atan biri, sürekli var demektir.
Anne demek, Rahman'ın sizin için yarattığı fıtri rahmet demektir.
Anne demek, canınız yandığında sesiyle, bakışıyla merhem olmak demektir.
Anne demek, soğuk havalarda sizin için sıcacık bir oda demektir.
Anne demek, emanet demek, emaneti almak demektir.
Anne demek, bilgeliğin okulu demektir.
Anne demek, merhametle kızgınlığın kardeş olup merhem olması demektir.
Anne demek, sevgi fabrikası demektir.
Anne demek, her hal ve şartta dostluk demektir.
Anne demek, şu yangınlı dünyada su demektir.
Anne demek, vahyin koruması altına alınmış bir müessese demek.


Mustafa Tosun/Annem'e/Tüm Annelere...

İBRAHİM! - Şiir

İbrahim!
Büyük yolun büyük yolcusu
Büyük bedeller ödemiş çilekeş önder
Eylemlerin büyüğü; putları kırmak
Sonra da illallah demektir.
 
İbrahim!
Allah’ın dostu olmuş büyük zat.
Dostluğun nasıllığını sana soralım
Değil mi?
Yürekte O’nu yaşatmak ve dahası.
Sensiz olmuyor İbrahim. Gel!
Gel ve putları kırmayı öğret bize
Putları kırıp sonra da illallah demeyi
 
İbrahim!
Açık sözlüsün ve harbisin
“En son ilah güneş” dedin.
O da battı ve gitti
“Batanları sevmem” dedin
Allah nasıl bulunur bize öğrettin.
Kalbin mutmain olsun diye
Dilekçe sundun Sevgiliye
Ölüyü nasıl dirilttin diye
“İnanmıyor musun!” denildi,  “görmeden”
“Hayır” dedin, “inanıyorum.”
Mutmain olsun diye kalbim
Bunu Senden istedim Ey Rabbim
 
İbrahim!
Sen inanmak istedin ve sevdin.
Kapılar açıldı ve perdeler çekildi.
Demek inanmakmış mesele
İstemeyi bilmek ve cesaret etmekmiş
İbrahim istedi ve elde etti
Halilullah oldu ve bunu hak etti.
 
İbrahim!
Kurban olmayı öğrettin, kurban vermeyi
Ateşe atıldın ve kesecektin İsmail’i
İş olmuş ve bitmişti yürekte
Yanmıştı İbrahim ateşte,
Edilmişti İsmail kurban, Yüce Rabbe
Demek yürekte bitirmekmiş mesele
 
İbrahim!
Bir yüreksizler çağında yaşıyoruz
Saman alevine dönmüş eylemler
Daha eylem olamamış nice söylemler
Dil yüreğe kafa tutuyor.
Dostluk yok İbrahim, dostluk yok
Vefasızlık bu pazarda yok satıyor.
 
İbrahim!
Gel Hacer’i anlat bize
Hacer’in azmini ve sabrını
Kadınlarımız bedenleriyle var oluyorlar
Hacer’i tanımazlar, azmi bilmezler
Yüreksiz eylem bulamaz hedefini
Hacer su aradı yüreğiyle
Suyu buldu Hacer, içti kana kana İsmail’iyle
 
İbrahim!
O’ndan başkasını vekil tutmadın
Böylece özgürlüğün özünü tattın
Nemrud’a köle olmuş zavallıların arasında
Sen Allah’ı bulmuş ve O’na kul olmuş bir zattın
Nemrudlar bile köleydi kendi nefislerine
Köleler arasında kulluğu bulmak ve buna layık olmak
Liyakatin hala dillere destan Ey İbrahim
 
İbrahim!
Boyunduruk satılıyor pazarlarda
Köleleşmek ve köleleştirmek bitmedi hala
Nemrudlar hala azgın
Putlar dikiliyor yüreklere ve meydanlara
Uzat baltayı İbrahim
Bu defa putları biz kıralım
 
İbrahim!
Muhammed’in atası mübarek insan
Muvahhidlerin rehberi Ey salih insan…
 
Mustafa Tosun/2007

8 Ocak 2013 Salı

Terennüm - Şiir

Akıl, boğulmak üzere duygu denizinde.
İnsan zaten yüzmeyi bilmiyor bu denizde.
Saltanatlar kurulmuş, zulüm dehlizinde,
Mazlumlar ise yürüyor hala, suskunluklarının izinde.

Rahmet deryasına namzet olmalı.
Allah'ı bulup O'na kul olmalı.
Karanlıkları vahyin ışığıyla aydınlatmalı.
Zulmün kara perdesi tez elden yırtmalı.

Zaman seni beklemiyor, ey gafil!
Akıntıda boğulmuşsun, biçare ve sefil.
Bırakmışsın kendini, küfre etmişsin meyil.
İslam ucuz mu dersen, derim ki, hayır değil!

Allah'ım, Seni terk edenlere acıyorum sadece.
O kadar yalnızlar ki, adeta gündüzsüz gece.
Sonlarını bilmiyorlar mı ki yalnız iki hece.
Onlara göre hayat, cevabı olmayan bir bilmece.

Ağlamak, yüreğimin ilacı.
Susmak ise dilimdeki sancı.
Senin için taşıdığım dertler, kederler
Hayatım boyunca başımın tacı.

Gönlümüz Senin sevginle dolsun.
Aşkın bedenimizi sarsın, kavursun.
Karanlık kuytularda bizi,
Kitabın aydınlatsın. (Amin)

ALLAH'IM!

Yalnızlığımı arttırmak istiyorum, Seninle olmak için.
Besliyor beni, Sana olan sevgim.
Sıkıntılar kapımı çaldığında,
Sana olan sevgim kovuyor onları kapıdan.
Çünkü Sen varsın ve maşukumsun.

Sen ancak Kadirsin, hakikatleri dilimden dökmeye.
Ve mazlumların Sahibisin, arasında perde olmayan.
Ben vuslatımı istiyorum, ne olur ver bana.
Ben şehadeti istiyorum en şedid arzumla.

İnsanlara haykırmak istiyorum son avazımla.
Anlatmak Seni, onlara en güzel sözlerle.
Göstermek ayetlerini, büyük bir heybetle.
Heyecanla aşkımı nakışlamak dağlara.

Ey güzelliklerin Sahibi, Malik el-Mülk.
Günahlarımızı bağışla, Ey Settar.
Sırat-ı mustakimden ayırma ve sebat ver.
İşte cihad meydanı, işte ben, işte şehadet..

MELEKLER AĞLIYOR

Melekler ağlıyor günahlarıma.
Günahlar ki kirletiyor ruhu daima.
Zayıflatır kemal ehlini, en küçüğü bile.
Melekler ağlıyor günahlarıma.

Ey yüreğim, duy meleklerin sesini
Ve parçala, karanlığın katran elbisesini.
Ruh imanla vardır, tıynet imanla.
Temizle ey yüreğim, imanla günah kirini.

Çıksın bedenimiz günah bataklığından.
Kavuşsun özgürlüğe, şafağın ardından.
Günahsız bir gün hep berraktır ve temiz.
Çıksın bedenimiz şeytanın zindanından.

Günahlarla düşüncemiz kirleniyor.
İnan ki, bakış açımız günahkârlaşıyor.
Takvasız bir hayatın renkleridir günahlar.
Günahlarla düşüncemiz, ruhumuz kirleniyor.

Günahların bittiği gün, özgürlüğe hasret bitecek.
Günahkâr özgür değildir, bunu o da bilecek.
Özgürlük ancak Rahman'ın rahmetiyle olur.
Günahların bittiği gün melekler ağlamayacak.

Sakın emin olma, olma ümitsiz de.
Gitsin günahlar gecemizden, gündüzümüzden.
İman nedir, ahiret nedir, kıyamet ne?
Sakın emin olma azaptan, varacağız insanlık o saate.

Bunları söylerken, unuttum sanma tevbeyi.
Kurtuluşun adıdır, odur Rahman'ın rahmeti.
Affetsin bizi... O Rahman ki, kâinatın sahibi.
Bunları söylerken ruhum ve bedenim hala diri.
(günlerden bir gün yazılmıştır affedilmek arzusuyla)

20/02/2005

Beden ve Ruh

Beden ruhu hapsetmiş.
Ruh suskun, bedense şımarık.
Duygular ruhta saklı, haysiyet ruhta saklı.
Bedende zaman kavramı yok, sadece heva ve hevesler.
Kalp mi? Yok gibi; yani donuk ve kırık.

Aydınlığı temsilen bir ışık süzmesi,
Beden karşılayamaz onu; o, ruhun misafiri.
Beden ruha muhtaç, ruh aydınlığa.
Madde manaya, mana ise Kur'an'a

Allah'ı hayattan dışlamak; var, ama yok.
Şeytanın en büyük amacıdır bu, ruhun intiharıdır.
Peki naslı yapacak, şeytan bunu?
İşte beden, diğer adıyla nefs.

"Alışkanlıkların çocuğu" ey insan!
İradeni diriltecek gücü ara.
Alışkanlıkların esiri olma ve uyan.
Allah'ı bul ve gönülden et O'na iman.

Can boğaza geldiğinde... Omuzların indiğinde.
Ağzının tadı değişip, yüzün ekşidiğinde.
Bir anlam veremeyeceksin olanlara.
Çünkü ruh hapis, beden şımarık ve konformist.
Süren doldu ey ahmak! Haydi hesab etmediklerinin hesabına.

Kırık kalbin kıpırdamaları var.
Onlar imanın hamleleri ve tevbenin ayak sesleri.
Düşmanının engelini hisset! Çünkü sen insansın.
İraden ancak düşmanlar güçlenecek.

Beden ruha itaat ettikçe özgür olur.
Madde manaya kardeşlik ettiği sürece anlam bulur.
Beşer, iman ettikçe insan olur.
İman, İslam oldukça rızaya razı olur.

04/12/2006

BİZİM YOLUMUZ - Şiir

Doğru yol, adı sırat-ı mustakim.
Giren bu yola, olur kendinden emin.
Anlaşılır her şey, zerresinden kürresine.
Mutluluğun haritasi çizilir insanın yüreğine.

Hüzne ve sevince yer vardır, bu yolda.
Hüzün yaşanır ve yer hazırlar sevince.
Hüzünle kişilik oluşturulur, merhamet beslenir.
Ölüm anlatılır ölüm, unutulmaması gereken haliyle.

Düşünerek atılır her adım bu yolda.
Bir saat düşünmek daha faziletli olur,
Altmış yıllık nafileden.
Ruh böyle beslenmeli, düşün ki bulasın.
"Ne kadar az düşünüyorsunuz" ihtarını unutmayasın.

Yükselmek, alçakgönüllülükle olur bu yolda.
Ve yücelir insan, en halis kulluğuyla.
Dua eder, avuç açar Ekber olana.
Bulur kendini insan, arayıp O'nu bulmakla.

Canan daha değerlidir candan, bu yolda.
Can verilir bu yola, ulaştırmak için mesajı insanlara.
Kelimelere ruh verilir, Ömerler bile dayanamaz.
O kelime ki kâinatın dengesi, cennetin anahtarı.
O kelime ki yaşaması zor, söylemesi kolay.

İnsanlar sabır çiçeği yetiştirir bu yolda.
Ve yayılır çiçeğin kokusu her yana.
Bilinir, sabır olmadan hayat sürmez.
Bilinir, sabır olmadan şeytan sevrilmez.
Sabır oturmak değil, yanmaktır.
Sanılmasın ki sabreden gafildir,
Allah için sabreden muhakkak ki asildir.

Zorluklarla beraber yaşar insan bu yolda.
Bilir kolaylığın zorlukla beraberliğini.
İşte gör, vahiy insanının halini.
Allah'a isyan etmez, hapseder nefsini.
Kurtulmuştur o, bulmuştur hürriyetini.
Rehber etmiştir kendisine, İslam Peygamberini

2004

İrade ve Şeytan

İrademiz şeytanın zehirli oklarına hedef olmuş.
İradesiz kalanlar için esaret hayatı başlamış,
Şeytanın zindanlarında.
İradesini kaybetmeyenler, iman kılıcını kuşanmış.
Şeytana ve onun dostlarına.
***
Güneş doğar, sonra da batar.
Gider insanlar ahirete, katar katar.
Nedendir bilinmez, gafil görmez bunu.
Esefledir ki kendini hep ucuza satar.

10/05/2005

6 Ocak 2013 Pazar

Tek Başına Ama Bir Ümmet! İmanın Bir Zaferi

    "Şüphesiz ki İbrahim, tek başına bir ümmetti." (Nahl:120)

    Hayat sürecimizde çoğu zaman hissederiz yalnızlığımızı. Özellikle fikirsel anlamda bir yük taşıyor isek bu duygu bırakmaz bizi. İnsanın, fikirleriyle var olmaya çalıştığı toplumda tepkilerle karşılaşması kaçınılmazdır. Ancak kimi tepkiler insanı geliştirirken kimi tepkiler ise insanı yıpratır. Yıpranan insan, çoğu zaman fikirlerini taşıyamaz hale gelir ve yıpratıcı o toplumda yaşadığı sürece, zaman içerisinde 'fikri yüklerini' omuzlarından atmayı tercih eder. Bu sonuç o fikrin yenilgisi değildir, bilakis fikrin o insanın iç dünyasında ma'kes bulamamış olmasıdır. Toplumun cahili tepkilerine karşı bazen kulağı tıkamak bile yeterli olabiliyorken sonucun bu hale gelmesi kişi açısından üzücüdür. Bu fikirle yüreğini inşa edeceği yerde, fikirleri üzerinden atıp cahili hayatın başıboş akışına kendini bırakması, aslında insanın kendi yenilgisidir.

İnancı yüreğinde makes bulan inanç sahibi insanlar da vardır. Cahili her türlü tezvirata karşın onlar asla inançlarından vazgeçmezler. Bilakis bu süreçte inanç ile yürek adeta bir anne ile yavrunun birbirine sıkıca sarılması gibi bir hale bürünürler. Aslında  cahiliye toplumu bu defa istediği sonucun tam tersiyle karşılaşıyor. Bu durum insanın inanç yönünden zaferi demektir. Zaten hayatında bir inanç uğruna yaşamamış olmak potansiyel bir yenilgidir. Bu hal, insana yakışmayan bir durumdur.
Zorlu zamanlar, inançları besleyen zamanlardır. Bolluk ve kolaylık zamanları ise inancın varlığını ortaya koyup koyamamanın belirlendiği zamanlardır. İnsan her halükarda bir direniş içerisindedir. Hayatı anlamlı kılan da bu değil mi? İnancınız uğrunda direnmek... Mücadele etmek... İnancınızı beslemek...

    Yukarıdaki ayette Rabbimizin İbrahim aleyhisselam'ı şöyle niteliyor: "O tek başına bir ümmetti." Bu ayetten de anlıyoruz ki İbrahim aleyhisselam da davası adına yalnızlığı yaşamış bir önder idi. Ama Rabbimiz onu bu şekilde nitelediğine göre rahatlıkla görebiliriz ki İbrahim aleyhisselam yalnızlığın karanlığına gömülüp omuzundaki 'Tevhid Davasını' indirmemiştir. İnanç bir yürekte karar kıldığı zaman sizin orada yapacağınız şey o yüreği söküp almaktır. İbrahim aleyhisselam inancını yüreğine nakşetmişti. Bu anlamda cahiliye toplumundan gelen püskürtmelere karşı direnmişti. En yakını olan babasına karşı bile bu tavrı sergilemiş ve tek başına ümmet olmanın şerefini taşımıştı. Biz 21. yy müslümanlarına güzel bir örnek olmuştu. Rabbimiz ise onu tüm çağlara örnek göstermişti. İnancı besleyen dik duruştur. İnancı besleyen, sabit kadem olmaktır. Bunu İbrahim aleyhisselam da rahatlıkla görebiliyoruz. Zaten tüm peygamber kıssaları bize bunu öğretmiyor mu? Yusuf peygamberin Allah'a ve ahiret gününe inanmayan bir toplumun hayat tarzını terketmesi, Şuayb ve Salih peygamberin toplumlarının zorlamalarına karşı direnmeleri ve dik duruşları, Muhammed peygamberin kendi kavminin tüm yıpratıcılıklarına karşı arkadaşlarıyla birlikte harika bir şekilde direnmeleri... Rehberlerimizin yaşadıkları tüm bu olaylar bizler için birer numune-i imtisal ve gücümüze güç katacak örnekliklerdir. Bizler de kendi bulunduğumuz ortamlarda, cahiliyenin yıpratıcı tezviratlarına karşı işte bu şekilde nebevi bir duruş sergileyebilmeliyiz. Bu durumda uğruna direndiğimiz davamız yüreğimizde daha da güçlenecek ve o toplumun tezviratları boşa çıkaracaktır. Ama tüm bunları uygularken uyanık bir şuurla yapmalı ve egomuzun bize kuracağı kahramanlık  tuzağına da dikkat etmemiz gerekir.

    Kur'an'ı Kerim'in bir ayetinde, iman edenleri korkutmak için bir topluluğun savaş için hazırlık yaptığı söylendiğinde, bu haberin tam tersine iman edenlerin imanlarını arttırdığını öğreniyoruz. Evet, imanınıza yapılan saldırıda imanınızın korkup geri çekileceği yerde daha da güçlenmesi imanın bir zaferidir. Her imanın bu anlamda bir korku ile karşılaşacağı mukadderdir. Şu halde imanımızla ilgilenmek zorundayız.
 
    Modern çağın içerisinde bulunduğumuz, imanımızın karşı karşıya kalacağı farklı durumlar olacaktır. İş yerlerinde, okullarda, üniversitelerde, esnaf çevremizde ve buna benzer tüm çevrelerden imanımıza yönelik saldırılar/alaylar/çürütmeler oluyor. İşte bu gibi durumlarda göstereceğimiz dik duruş, bizi de kendi başımıza bir ümmet yapacaktır. Bu bizim için olmak ya da olmamak meselesidir aslında. Rabbimizin Yüce kelamından da alacağımız güçle bu duruşu sergilememiz bizim zafer harcımızdır. Aynı zamanda peygamber yolunun takibçileri olan Rabbanilerin hayatlarından da örneklikler görebiliriz. Onlar da imanlarına ümmetçe bir duruş kazandırdılar. Sıra elbette ki bu çağın iman sahiplerine geliyor. Bu konuda yalnız olmadığınızı bilmelisiniz. Çünkü sizler çağlar üstü bir iman perspektifine sahipsiniz. İşte bu imanla, taa Adem aleyhisselamdan beri ümmetçe bir duruş sergilemiş imanları, yanınızda hissedeceksiniz. Sizler de bu kervana katılmış olacaksınız.
Allah bizleri, tek başına da kalsa İbrahim gibi ümmetçe bir duruş sergileyenlerden olmamızı nasib eylesin.
Güç ve kuvvet ancak Allah'tadır.





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...