3 Şubat 2016 Çarşamba

Sanal Alem Üzerine

Sanal alem deyip küçümsemeyin, gerçek alemde insanlar birbirine gerçek anlamda hoşgörü gösteremediğinden ya da birbirleriyle belki rahat konuşamadığından, sanal zemin üzerinden diyaloglar daha rahat gerçekleşebiliyor....
Bu bir imkan.. İyi değerlendirmek gerek.. Ancak buradaki sosyallik gerçek aleme taşınmazsa amaca ulaşılmış olunmaz.. Buradaki etkleşimler önemli ancak bazen gerçek hayattaki etkileşimlerin yerini tutmaz.. Ancak burası bir başlangıç olabilir.. Hasılı amacına uygun kullanılırsa (gevezelik yaparak değil veya boş şeyler paylaşıp durarak değil) sanal alem, gerçek aleme kapı aralayabilir..
**
Sana alem yeterli değil, ancak belki prova sahası olabilir. Gerçek alemde etkin olunmadıkça buradaki etkileşimlerin etkisi zayıf kalır..

Düşünmek Üzerine

 ...Direk sonuca geçiyorum: İNSANA EVVELA DÜŞÜNMEYİ ÖĞRETMEK GEREKİR. DÜŞÜNEMEYEN İNSAN, YAĞSIZ KALAN MEKANİZMA GİBİDİR. SES ÇIKARIR VE FAZLA İLERLEMEZ...
düşünememek belki de böyle bir şey..
**
Düşünmeyi öğrenmek; ilk olarak beynin veri yollarının açık olmasıyla mümkündür. Yani bilgili olmak.. Bilmek, basit bir fiil değildir.. Aynı zamanda içinde farkındalığı da barındırır.. Farkındalık mukayese eden bir zihnin eylemidir.. Mukayese demek ise sürekli çalış...an bir beyindir.. Bunun için gerekli besin bilgidir, bilgiye ulaşmak ise araştırmak ve okumakla mümkündür.. Düşünmeyi öğrenen için sürekli ileri doğru gitmesi için (bana göre) gerekli olan bir şey daha var: İlahi Hikmet/Bilgi.. Burası işin ayrı bir kısmı... Benim ilk elden kastettiğim ve asgari olmasını gerekli gördüğüm şey: Düşünebilmek... Bunu başaramayanın eline İlahi Bilgiyi verdiğiniz zamanda istenilen sonuca ulaşamazsınız.. Hatta tehlikeli sulara götürebilir..
Bu konuda üzerinde inşaallah tefekkürümü sürdüreceğim.. Çünkü hayat bunu bana dayatıyor.. Düşünebilmek ve düşünememek, belki insan olmakla beşer kalmak arasındaki ince çizgi...

27 Ocak 2016 Çarşamba

Ben Susarım - Şiir

Resimler de biter
Ateşler de söner
Duygular da tükenir
İnsanlar da gider
Güneş de batar
Karanlık da çöker
Ruhlar sessizliğe gömülür
Ben susarım

Yalnızlık

Dikerim gözlerimi uzak yıldıza
O da yalnızdır
Çekti gözlerim ruhumu
Bıraktı bedenimi olduğu yerde
Gitti o uzak yıldıza
Ve yalnızlığın zevkini tattı
Yalnızlık salt bir istek değildir lakin
Yalnızlık kurtulmaktır; 
Mizacı ham olandan,
Tadı acı olandan

24 Ocak 2016 Pazar

Zümer Suresi'nden Birkaç Not!


* Cennet zümerası'nın iki ana özelliği: Rablerine karşı TAKVALI olmaları (yani Allah'a karşı sorumlu olmak) ve AMİL Olmaları (yani salih amel üretmeleri) ÇOK ÖNEMLİ!! (73-74)
* Kafir olma ile Kibirli olma özellikleri eşitleniyor. Yani kafirin ameli kibirdir. Kibir varsa kafir olunur. ÇOK ÖNEMLİ!! (59)
* Kibirli olmanın bir hali, bir özelliği: YALAN.. Kibirli rahatlıkla yalan söyler. (60)
* Kulluğun açılımı şükürdür. Yani şakir olmak. Yeryüzünde yaşarken Allah'ın nimetlerinden dolayı O'nu hatırlamamak, O'nu umursamamak şükürsüzlük halidir.. ÇOK ÖNEMLİ!! (66)
***
Rabbim okumalarımızı eyleme dönüştürmeyi nasib etsin.

20 Ocak 2016 Çarşamba

Enbiya Suresi'nde İbrahim!

Bu akşam tefsir dersinde Enbiya Suresi'nde İbrahim peygamberimizin "feten" iken putlara karşı olan cesur duruşunu kıraat ettik/anlamaya çalıştık. Dua ettik, o cesaretten pay sahibi olmak için. 
**
İbrahim Peygamberimiz bizzat kendisini şahit tuttu. Neye?
Yüce Rabbisinin arzın ve semanın Rabbi olduğuna ve aynı zamanda Yaratıcısı olduğuna...
Sizce bu şahitliği nasıl ifa etmiştir?! Bence kilit mesele bu!
Dil ile bu şahitliği bir kere söylemiş olsa bile yaşamıyla bunu derecelerle kuvvetlendirmiş olması gerekir. Aksi halde bu ifade bir teoriden/nazariyeden öteye gitmezdi...
Eşhedu en lailahe.... derken bunun yaşamsal pratiğini ortaya koymadıkça essah bir ŞAHİTLİK sergilenmiş olunur mu?!
İbrahim, kelimenin tam anlamıyla "imana dayalı eylemi tek başına yerine getiren" harika bir usve idi!!!
Günümüz ideolojilerine, "feten" olan İbrahim acaba nasıl karşı dururdu?!
Asla ve kat'a kalbimizde yer vermiyoruz, Allah'ın hakkını takdir edemeyenlerin sistemlerine... Evet!!!

13 Ocak 2016 Çarşamba

Selamın Önemi - Yaşanmış Hikaye


13.01.2016
Muhataplarıma selam vermeyi çok önemserim. Günler boyu arda arda verilen selamlar muhatapta müthiş bir dostluk köprüsü meydana getirir. Bunun tersi ise tersi sonuçlar verir.
Şöyle ki, alt kat komşum dindar/şeyh kimliği ile temayüz etmiş birisi.. Her gün evden çıkar ve akşama eve gelir. Ancak binanın altında dükkanı olan ve aynı zamanda komşusu olan kişiye selam vermeden geçip gider. Günler boyu böyle devam eder. Ben dükkan sahibi bu kişiyle vaktim olursa bir iki dakika da sohbet ederim. Yine bu tarz sohbet esnasında dükkan sahibi komşum, yüreğinde biriktirdiği o serzenişleri bana öyle aktardı ki, şok oldum!! Serzenişi şu şekilde: "Bu adam dindar/şeyh kimliği ile her gün önümüzden geçer gider de bir kerecik bile selam vermez. Ne giderken ne gelirken... Bu nasıl dindarlık?! Bu nasıl şeyhlik?!..." şeklinde serzenişlerini uzattıkça uzattı. Orada anladım ki "Selam aslında insanın insana insanlık BORCUYMUŞ" Öyle olmasa bu adam neden bu kadar serzenişte bulunsun, değil mi?! Tabi ben çeşitli ihtimalleri dile getirerek selamsız geçen adam için mazeretler üretmeye başladım ama nafile!! Yine bugün aynı serzenişte bulundu. Böylece SELAMIN İNSANLIK İÇİN OLMAZSA OLMAZ, BİR MÜKÂLEME OLDUĞUNU GÜN GİBİ AÇIK ANLADIM.
Üstelik, arkadaşlar şunu da ifade edeyim ki, sürekli evinin önünden geçtiğiniz kişilere selam vermek bir yandan da gereklidir. Meydana gelecek çirkin dedikoduları önleme adına.. Evet, serzeniş dedim ama kızgın olan muhatap biraz da suizanda bulundu.. Belki hıncını bu şekilde almış olduğunu hissediyor. Suizanna varmamak şartı ile selam vermeyen serzenişte bulunmak o kişinin hakkı olsa gerek.. Tabi ne adına?! İnsanlık adına!! Fıtrat adına!! Yoksa kimse kimseye resmi olarak selam vermek mecburiyetinde değil.. Ama biz de fıtratın taleplerini resmi mantıkla ketmetmeyelim değil mi?
Selam vermek özgüven sahibi olmaktır, muhataba da güven vermektir.
Selam vermek, "seni farkettim, sen varsın" demektir muhataba.
Selam vermek, "içimde sevgi, muhabbet var, seninle de paylaşıyorum, alır mısın?" demektir.
Selam vermek, muhataba dua etmek demektir, Allah'ın rahmetini talep etmek demektir.
Selam vermek, dilsel anlamda barışçı olduğunun delilidir.
Selam vermek, kardeşliği her gün sulamak demektir. Evet sulamak..
Gerçek alemde de sanal alemde de selam vermek son derece önemlidir. Konuya bodoslama dalmamak için bir frendir selam, kibarlıktır, nezakettir.
**Evet hayattan size sunduğum bir kesit ve çıkarımlar..
Mustafa Tosun​





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...