13 Eylül 2024 Cuma

Kur'an'ı Anlama Yolunda Notları - Kuramer Konferansları 2

 Bugün Selefi-Vahhabi diye özetleyeceğimiz, Mısırlı bir düşünürün ifadesiyle "Selefabi"
hareketinin en büyük sorunu, bütün bir tarihi olmamış gibi görerek sadece Peygamber döneminden hareketle Bir Kur'an anlayışına varmak ve bugünkü dünyaya o anlayışı dayatmak istemesidir. Bu, bizim bugün girdiğimiz çıkmazın temel sebebidir. (13)

///

Yalnız şunu ifade etmem lazımdır ki, bilmek ve anlamak ile onu kutsallaştırmak farklı şeylerdir. Geleneksel birikimi mutlak doğrular olarak bilip kutsal saymak da, onları yok saymak da doğru bir yaklaşım değildir. (13)

///

Esas itibariyle tefsir bir "rivayet çabası"; te'vil ise bir "dirayet çabası" veya "akli cehd"dir. Bu sebeble te'vil statik değil, dinamiktir. (16)

///

Ne var ki, bazı çağdaş müslüman ilim ve fikir adamları dışında, eski ve yeni hemen bütün İslam alimleri Hz. Ömer'in anlayışını terk edip "Mevrid-i nasta içtihada mesağ yoktur" kuralını oluşturarak nasların maksadını araştırmayı kısıtladılar; hatta icma'ı bile nas hükmünde kabul ettiler. (17)

///

Aslında araplar daha önce kız çocuklara ve küçük erkek çocuklara miras bırakmıyorlardı. (19)

///

"Bile bile Allah'a niddler/eşler koşmayın." (Bakara:22).. Bu ayeti Sehl b. Abdillah Tusteri -meşhur Tefsiru'l Kur'an'il Azim diye bir kitabı var onun, küçük bir tefsir- şöyle tefsir ediyor: "Yani Allah'a zıtlar koşmayın. Zıtların en büyüğü kötülük emreden nefs-i emmaredir. Kendi şehvetlerini Allah'ın hidayetine tercih eden nefs-i emmaredir" diyor. Yani nefs-i emmareyi de endad'ın kapsamına koyuyor. Nidd kişiyi Allah'a ibadetten geri koyan şeydir. (36)

///

Malum olduğu üzere insanların zihinlerinde mevcut olan düşünceye "kelam" deniliyor. (66)

///

İnzal ve tenzil kavramları bağlamında -ki İmamu'l Harameyn el Cüveyni'nin Kitabul İrşadda benzer açıkmalası var- inzal kavramını ilahi kelamın beşeri kelama indirgenmesi olarak görüyor. Çünkü ilahi kelamın harfler, cümleler, kelimelerle, seslerle ifadesi mümkün değil, bu muhaldir. Ancak biz beşeri kelama muhatap olabiliriz. İşte tek olarak inzal, Cebrail'in zatında ilahi kelamın beşeri kelama indirgenmesidir. Tenzil de beşeri kelam haline indirgenmiş ve Hz. Peygamber'e 23 yıl içinde peyderpey gelmesidir. (69)

///

Te'vil, kapalı anlamları, kapalı olmayan açık bir sözde birleştirmektir. (Ebu Mansur)(81)

///

Nebimiz (sav): "Musa'ya Allah rahmet eylesin; çok isterdik ki, sabır göstersin de bize, birlikte yapacakları daha çok şey anlatılsın" (Buhari, İlim) (82)

///

Allah elçisi, bu yöntemi kullanmış ve Kur'an'daki hikmeti ümmetine öğretmiştir. Onun öğrettiği hikmete bugün sünnet denmektedir. Yöntem bilinmediği için Sünnet ile Kur'an arasındaki bütünlük görülmemekte ve yeni hikmetlere ulaşılamamaktadır. (95)

///

Bir kelimeye mecaz anlam vermek için hakiki anlamının uygun düşmemesi gerekir. (99)

///

Bizim bilhassa son devir alimlerimiz mezhep büyüklerinin dediklerini aynen aktarmayı ilim zannetmişler, onları tenkide tabi tutmayı edeb dışı görmüşler ve ilmimiz bu hale gelmiş. İşte İslam dünyasını fikri atalete sevkeden en mühim amillerden birisi bence, işbu tenkit noksanlığıdır. (127)

///

İbni Kuteybe, mezkur eserinde Ebu Hureyre'nin Peygamberimizden sonra elli sene kadar yaşadığından bahsediyordu. (134)

///

Biz, gayri müslim dünyanın bu faaliyetlerini niçin tanımak zorundayız. Bence sebebi şu: Garb dünyası İslam'ın ilk beş asrında bizlere pek problem çıkarmamış kendi dertleriyle meşgul olmuşlar. Fakat Selçuklu'ların onların mukaddes saydıkları makamlara sahip olmalarını takiben Haçlı Seferleri'ni başlattıklarını biliyoruz. İki yüz seneye yakın süren bu seferlerin sonunda anlamışlar ki müslüman dünyasını silah zoruyla ele geçirmeleri mümkin değil. Şahsen bir misyoner kitabında okuduğum şeyi kısaca size naklediyorum. Yazan adam diyor ki "O zaman Vatikan başta olmak üzere ilgililer yeni bir plan uygulamaya geçtiler. Bu plan: müslümanı kendi ilmiyle mahkum etmek. Müslümanlığı en azından müslümanlar kadar bilerek, kültürel cepheden bizi yok etmek." Bu karara varmışlar. O andan itibaren Avrupa'nın en büyük merkezlerinde Arapça öğretim yerleri açıyorlar. Kur'an'ı kendi dillerine tercüme ediyorlar. Daha sonraki asırlarda bizlerin bilmediği en değerli İslami kaynakları terceme ederek yayınlamaya başlıyorlar. (Said Hatiboğlu)-135

///



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...