3 Eylül 2016 Cumartesi

Kurban'a Farklı Bir Bakış

Bismillahirrahmanirrahim
Bizi yaratan ve yaşatan Yüce Rabbimize hamd olsun.
Kendisini bize elçi, rehber ve önder kıldığı Peygamberimiz Muhammed’e salat ve selam olsun.

Kurban’a  Farklı Bakış

İnsan yeryüzüne başıboş yaşasın diye gönderilmedi. İnsan ünsiyet/bağ kurup hayatında anlamlı yaşamlar inşa etme çabasıyla yürüyen bir varlıktır. İnsan ve hayatı rastgele oluşmuş değildir. Ki şu alemde rastgele olan bir şeyin olmaması bile ünsiyet kuracağımız bir çok varlığın olduğuna delalettir. İnsan, bağ kuran bir varlıktır akıl sahibi olduğundan dolayı. İnsanın ünsiyet meziyeti onun sosyal bir varlık olduğuna, akıl nimetine sahip olması da onun düşünsel bir varlık olduğuna delalettir. Akıl ile hem somut hem de soyut bağlar kurar ve yücelik nimetinin hayrını görür. Burada kastettiğimiz aklın kalb ile birlikte hareket eden akıl olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Kuru akıl az öteye kadar görse de, kalbe sadık kalan akıl taa ötelere uzanır. İnsan öteleri bulanık ve karmaşık gördüğü zaman an’ı da anlamsızlaşır, buğulaşır. İşte ahirete iman ve gayba iman bu aşamada ruhumuzu çamurlaşmaktan kurtarıyor. Bugün modern ve seküler insan Allah’tan kopuk olmasının sancısını bu şekilde yaşıyor. Öteleri bulanık görerek anını yapay meşgalelerle doldurup şişirmeye çalışıyor ama nafile çalıştığını ömrünün üçte ikisi gidince daha iyi anlıyor. O halde insanın bağ kurması ve yakınlaşması gereken doğru hedefleri olmalıdır. Bu hedefleri yanlış belirleyen rezil ve hüsran olmaya mahkumdur.

Kurban kavramı, q-r-b kökünden türetilmiştir. Bu kök ise “yaklaşma/yakınlaşma” anlamına gelir. Bu kökle oluşturulmuş kelimelerin birden fazla anlam boyutu vardır. Rağıp El İsfehani’nin Müfredatı’nda Kuran’da geçen bir kavram olarak, mekan, zaman, nispet, mevki/itibar, koruma ve güç anlam kalıplarını dolduran bir köktür. Yani Kur’an’da bu anlam kalıplarını içerecek şekilde kullanıldığı ifade ediliyor. Bizim sizlere sunacağımız anlam kalıpları “mevki/itibar ve koruma güç” üzerinden olacaktır. Diğer anlam kalıpları nötr olarak kullanılırlar. Örneğin su şayetlerde olduğu gibi; “zinaya yaklaşmayın, yetimin malına yaklaşmayın, kıyamet yaklaştı…” İrdeleyeceğimiz anlam kalıbı ise “Allah’ın kullarına yakınlığı, kulun Allah’a olması gereken yakınlığı, başka şeylere olmaması gereken yakınlığı ve kulun Allah’a ne ile yaklaşması gerektiği (kurban) üzerine olacaktır inşaallah.

Allah Kuluna Yakındır. Karibdir.

Yüce Rabbimiz kendine ait olan yakınlığı yerine getiriyor. Adem ile Havva’yı cennetten aşağılara indirdi ama bizi yalnız bırakmadı. Bize evvela kendisini yakın tuttu ve ardından Kitap ve Elçi ile bu yakınlığını seviyemize indirdi. Allah hiçbir zaman yarattıklarının düşmanı olmadı ve onlara tabiri caiz ise yüz çevirmedi. Kaf suresinde ki o eminlik veren ayet bunu bize öğretiyor:
 وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“Doğrusu insanı yaratan Biziz ve iç beninin ona neler fısıldadığını iyi biliriz: zira Biz insana şahdamarından daha yakınız.”
Bu ayette gördüğünüz üzere vurgu yaptığımız kelime “eqrebu” kelimesidir. Kurban ile aynı kökten gelen bu kelime ile Yüce Rabbimiz yaratmış olduğu insana yakın olduğunu ifade ediyor. Bu yakınlıktan elde ettiğimiz fayda nefsimizin tutsağı olmamızı engellemeye matuftur. Yüce Rabbimizin murakabesinin farkında olmak ve O’nu kendimize yakın hissetmek, iç benliğimizin ayarsız tuzaklarına düşmekten bizi koruyacaktır.
Yüce Rabbimizin bize yakın olması ile ilgili bir diğer ayet ise şöyledir:
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
“Eğer kullarım sana Benden soracak olurlarsa, iyi bilsinler ki Ben çok yakınım: Bana dua edenin çağrısına hemen karşılık veririm. Öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana tam güvensinler ki, hak yoluna yöneltilsinler.”
Rahmet ifadelerine bakar mısınız? “Soracak olurlarsa…” derken yani  adeta “sormazlarsa şayet beni onlara dayatarak anlatma” der gibi. Yasin suresinin 11. ayetinde geçen bir ayetin hakikati gibi: “Sen ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarıp korkutursun. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele!” Ancak Yüce Rahman’a haşyet duyan O’nu sorar, O’nu merak eder. Kulluğun özü olan duanın yüksek kulluk bilinci olduğunu böylece daha iyi anlıyoruz.  Yerden biten insan, dua ile yükselir Yüce Rahman’a ve yakın olur böylece kendisine yakın olana…
Rabbimiz yarattıklarına yakındır. O, insanı yeryüzüne “fırlatmamıştır”, bilakis cennette “acemice” bir davranışının sonucu, daha da iyi pişmek için, eğitilmek/terbiye edilmek için yeryüzüne gönderilmiştir. Yaşama dair her türlü maddi manevi nimetleri ise emrimize sunmuştur. Rabbimiz kullarının iyiliğini diler.
Kurban kavramına bir atıf yaparak şunu ifade etmek istiyorum. Kurban, “kendisiyle yaklaşılan şey” demektir.  İnsana dair “kurban” kavramını irdeleyeceğiz ama peki Rahman’ın kurbanı nedir? Bunu sormamızın bir sakıncası var mı acaba? Kendini kuluna yakın olarak belirten Yüce Rahman bu yakınlaşmayı neyle, nasıl yapmıştır, diye sormamız abes olur mu? Bence olmaz. Bugüne kadar bu tarz bir soruyu hiç görmedim ve duymadım. Ondan dolayı ürkek ama samimi bir şekilde soruyorum. Yüce Rahman en başta sınırsız nimetlerini bize kurban etmiş değil mi?! Ardından Kitap ve Elçi’yi aklımıza ve kalbimize kurban etmiş değil mi? Yani bunlarla bize yaklaşmış değil mi? Bizlerin aklına kurban denince kanın ve etin gelmesi bu kavramın anlam deryasını kuru bir göle dönüştürülmüş olması demek olmaz mı? إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ “Şu kesin ki Rabbin her zaman ve mekanda herkesi gözetleyicidir.”(Fecr:14). إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ “Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır.” (Tarık:4) كِرَامًا كَاتِبِينَ وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ “üstelik üzerinizde gözetleyip hafızaya kaydediciler olduğu halde; değerli kaydedici(ler)” (İnfitar:10-11). Gördüğünüz gibi Yüce Rabbimiz kullarına birçok açıdan yakın… Bu, kullarına değer verdiğinin işaretidir. Kullarına kurbanlar verdiğinin işaretidir. Evet, şimdi o soruyu sormanın zamanı geldi sanırım. Allah kuluna bu kadar çeşit çeşit kurbanlarla yakın iken kullarının kurbanları nedir? Kulları O’na ne kadar yakın? Ne kadar bu yakınlığın derdinde? Kullarını yaratan ve türlü türlü nimetleriyle bu yaratışı devam ettiren ve onlara darusselamı hazırlayan Yüce Rahman’a ne kadar yakınız?! Adetleşen kurban bayramı ve akıttığımız hayvan kanı ile bu yakınlık otomatikman sağlanmış oluyor mu? Bunları sormamız gerekir. İnsan, tarafını iyi belirlemelidir. Allah’a yakın olmayan ve olma çabasına girmeyen neyine güveniyor şu uçsuz bucaksız alemde?! Kendilerinden daha zengin kimseler her şeylerini burada bırakıp gitmişken insan neyine güveniyor. Kurban bulmalı kendine insan! Kurban olmalı kendi için insan! Ve sunmalı Allah’a en değerli kurbanını. Habil gibi mukarrebinlerden olmalı. Kabil gibi “şeytan”lardan (uzaklaşanlardan) ve”racim”lerden(taşlananlardan) olmamalı… Hasbinallah… Hasbinallah…

Mü’min Allah’a Yakın Olmak İçin Çaba Sarfeder

Yüce Rabbimiz bir ayette melekler ve cenneti hak etmiş mü’minler için “mukarrebin” kelimesini kullanır.
لَّن يَسْتَنكِفَ الْمَسِيحُ أَن يَكُونَ عَبْداً لِّلّهِ وَلاَ الْمَلآئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَ وَمَن يَسْتَنكِفْ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ إِلَيهِ جَمِيعًا
“Ne İsa Allah'a kul olmaktan kaçınacak kadar gurura kapılır, ne de kendisine yakın melekler. Ve Allah, kendisine kul olmaktan kaçınacak kadar küstahça bir gurura kapılan herkesi, Hesap Günü kendi katında toplayacaktır.” (Nisa:172)
Bu ayette yanlış hedefe yaklaşanların düştüğü durum bir anlamda ifade ediliyor. Ne İsa ne de melekler kendisine yaklaşmaya hedef olacaklar değildir. Onlar da var güçleriyle Allah’a yakınlaşma çabası içindeler. Dini anlamda sapmalar gördüğünüz gibi daha gizlidir. İsa’ya aşırı yücelten hristiyanlar onu peygamber olmaktan çıkarıp ilahlaştırdılar ve yüce Allah’ı göz ardı ettiler. Bununla birlikte bir kısım insanlar da melekleri sözde kendilerince yüceltmiş olarak Allah’a yakınlaştıklarını düşündüler. Bu da değil. Yakınlaşmanın yöntemini nasıl’lığını Allah’tan öğrenmez isek şirkin dibini buluruz ama “dindar görünen şirk” olduğu için farkına bile varamayız.
Yine şu ayette İsa aleyhisselam için “mukarrebin” kelimesi kullanır:
إِذْ قَالَتِ الْمَلآئِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِّنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
“O zaman melekler demişler di ki: "Ey Meryem! Allah sana adı Meryem oğlu İsa Mesih olan, dünyada da ahirette de gözde ve (Allah'a) yakınlardan biri olacak kendi katından bir kelimeyi müjdeliyor!” (Al-i İmran:45)
Kur’an peygamberler için çok rahatlıkla Salihun, Sabirun, Mukarrebin, abdun, Sadikun, Muhsinin, Muhlis sıfatlarını kullanır… Bu gibi sıfatlar, eylemsel sıfatlardır. Yani peygamberler böyle olmayı başarmışlar. Yüce Allah da onları Mustafa (seçilmiş) kılmıştır. Olan biten bunlar iken hristiyanlar İsa peygamberi tanrılaştırdılar, Yahudiler peygamberlerin mesajlarını saptırıp/tahrif edip onları dışladılar/küçümsediler, Müslümanların bir kısmı ise Muhammed aleyhisselamı melekleştirme çabasındalar. İşte peygamber sıfatları yukarıda. Onları bu sıfatlarla tanıyalım. 
Fatır suresinin 10 ayetinde yüce Rabbimize yaklaşmak için son derece önemli bir formül dile getiriliyor. Tamamen insanı kuşatan bir formül. İnsanın ellerini ve dillerini kuşatan. İşte o ayet:
“Kim kalıcı şeref ve itibar arıyorsa, iyi bilsin ki bütün bir şeref ve itibarın kaynağı Allah'tır. O'na sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yücelten ise imana uygun eylemlerdir. Gizliden gizliye çirkin entrikalar tasarlayanlara gelince: onları şiddetli bir azap beklemektedir; bu gibilerin tuzakları da hiçe çıkacaktır.” Güzel söz ile kalkış ve salih amel ile hedefe varış. Ayette “yerfeu” geçiyor. Yani “yükselir”. Yükselmek elbette ki yakınlaşmak demektir.
Bununla birlikte şu ayeti görmek denklemi tam çözmemize yardım edecektir. Denklemimiz neydi?! Allah’a yaklaşmak neyle ve nasıl olmalıdır? Evet Hac Suresinin 37. Ayeti bizi Allah’a yaklaşma konusunda çok önemli bir şekilde uyarıyor: “Onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat sizden O'na ulaşan yalnızca O'na karşı gösterdiğiniz derin sorumluluk bilincidir(takva). Böylece onları sizin yararınıza amade kıldı ki, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ın yüceliğini layıkıyla takdir edesiniz; ve (sen Ey Peygamber,) iyileri (O'nun rızasına ermekle) müjdele!” Yapılan işin ruhunu kaçırmak. Ay’a değil parmağa bakmak, zarfı alıp mazrufa hiç bakmamak… Bu ayet tam da idrak edeceğimiz kurban bayramı ile yakından ilintili. Kurban kesmek yüzyıllar boyu uygulanan tevhidi bir gelenek. Ancak diğer tevhidi eylemler gibi kurbanın da içi boşaltılıp kabuğu bırakılmış. İşte bu ayet Allah’a bizi yaklaştıracak olan şeyin, takva olduğunu vurguluyor. Kurbanın alınıp satılması, kesilip yenilmesi işin kıyıda köşede kalan tarafıdır, elbette ki o da olmalıdır. Ama asıl olan kurbanı niçin kestiğimizin farkında olmaktır. Bunun adı da takvadır.  Kurbanın özellikle fakirlere dönük yönü de anlamını daha da perçinlemiştir. Hac suresinin 36. Ayetinde fakirlere de dağıtma vurgulanıyor. Müminlerin Allah’a ulaşma, yakınlaşma, vasıl olma konusunda Kehf suresinin 110. Ayetini buraya taşıyarak Allah’a yakınlaşmak için kurbanlarımızı daha iyi tespit edebiliriz: “De ki: "Elbet ben de sizin gibi ölümlü bir insanım: Bana ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, işte o Allah'ı razı eden imanına layık işler(salih amel) yapsın ve Rabbine kulluk ederken hiç kimseyi O'na ortak koşmasın!" O halde Allah’a yaklaşmanın en önemli yolu tek kelime ile ifade edilmek istenirse rahatlıkla “salih amel” diyebiliriz. Yani yapacağımız salih ameller bizim kurbanlarımız olmuş olacak. Yoksa sadece keçi, deve değil…
Habil Allah’a Yaklaşan Oldu, Kabil İse Allah’tan Uzaklaşan Oldu.
Adem aleyhisselamın çocukları üzerinden Yüce Rabbimiz bize dersler sunuyor. Kurban bilincimizi taa ilk insanlar üzerinden inşa ediyor. İnsanoğlunun değişmez benliğinin bin yıllar öncesinden yansımasını sunuyor. Hasbi iman ve hesabi imanın örnekleri kurban kavramı üzerinden sunuluyor. Kabil Allah’a inanıyor ama O’na inanmış olmak yetmiyor. Önemli olan Allah’a sunacağımız kurbanın kalitesi. Yanlış anlamayın semiz ve etli olması değil benliğimizdeki yansımasının rengi… Siyah mı?! Gri mi?! Beyaz mı?! Kurbanımız takvalı mı, yoksa hesaplı mı?! Yoksa sadece kasap, et veya kebap keyfi mi? Bizim bu gibi hallerimiz Ali babanın pazardan odun alırken 5 alana 1 bedava hesabı üzerinden gidip o bedavayı almak istemesi gibi. 5’i almadan 1’e talip olması. Ali babanın mantığı öyle çalışıyor. Bizler de 365 günün içinde kurban bayramını geçirip diğer günleri kurbansız geçirmek gibi bir yaklaşım içerisine giriyoruz. Yukarıda kurbanın genel bir isim olduğundan bahsettik, örfi olarak her ne kadar kesilen hayvanlara verilen bir ad ise de lugavi olarak bizi Allah’a yaklaştıracak her şey, örneğin yapacağımız salih ameller, dualar, infaklar(tevbe:99)… Kısaca Allah davası uğruna elimizden/dilimizden/cebimizden/ yüreğimizden gelebilen her meşru eylemi icra etmek… İnsanı Allah’a yaklaştıran şeylerden biri de uzaklaşmalardır. Şeytanların adımlarını takip etmemektir, zalimlerden olmamaktır. Bu da bir çeşit kurban eylemidir. O halde anlıyoruz ki kurban bilinci aslında bir kulluk bilincidir, kurban bilinci hayatı kuşatan bir imani bir hamledir. Adem’in çocuklarının hikayesini işte burada hatırlamamız gerekiyor: “Ve onlara Adem'in iki oğlunun kıssasını gerçek bir amaca matuf olarak anlat: Hani, ikisi de birer kurban sunmuşlardı ve birinden kabul edildiği halde diğerinden kabul edilmemişti! (Bunun üzerine) O (diğerine) demişti ki: "Çaresi yok, seni öldüreceğim!" (Öteki) cevap vermişti: "Allah, yalnızca sorumlu davrananların kurbanını kabul eder!” (Maide:27) Buradan hemen anlıyoruz ki kurbanın kabul şartı “muttaki” olmaktır. Allah’a yaklaşmak yani kurban vermek için aktif bir şekilde muttaki olmak gerekir. Habil kurbanının maddi olarak ne olduğu peki önemli değil, önemli olan Habil’in yüreğinde ve eylemlerindeki takva bilinci…
Son olarak, Yüce Allah’a yanlış yollardan yaklaşma çabası içinde olan Mekkeli müşrikleri Zümer Suresinin 3. Ayetinde net olarak görüyoruz. Maalesef bu konuda Muhammed ümmeti de özellikle tasavvuf üzerinde bu yakınlaşma hatasını yaşamaktadırlar. Allah dostları diyerek kendilerince statü verdikleri kişileri kendilerince yüce mertebelere çıkararak Allah ile aralarında aracı kılarak sözde yakınlaşma çabası içerisine giriyorlar. Bu konuda kardeşlerimizi uyarmak zorundayız.  Zümer 3’te de لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى  şeklinde ifade edilerek yine q-r-b kökünden gelen fiille belirtilmiştir. O halde yukarıda da vurguladımız üzere bu denklemi Kurani formüllerle çözmeliyiz. Bu formüller salih amel, dua, takva, infak olarak tespit ettik. İşte bizi Allah’a yaklaştıracak temel kurbanlar bunlardır. Bunun yanında cihad, salat(namaz) da elbette ki vardır.
Bu yazımızda kurban bilincini ortaya koyma çabasında olduk. Bu bilince vakıf olduktan sonra hayvan pazarına gidip hayvan alıp Allah’ın adıyla kurban kesmek daha anlamlı ve daha oturaklı olacaktır. Bu kadar kısa satırlar üzerinden kurban bilincinin tam olarak işlenmesi mümkün değildir.  Kurbanın İbrahim’e ve İsmail’ bakan tarafı var. Kurban’ın hacca bakan tarafı var. Bunlar başlı başına işlenecek yönler. Tevhid dini olan İslam’ın kurban üzerinden insanın büyük bir sapmasını düzelttiğini de unutmamalıyız. Putperest dinler de özellikle çocuklarını sahte ilahlara kurban edecek kadar sapan bir geleneğe ilahi müdahale İbrahim peygamber üzerinden yapılıyor. İnsan sapmaya görsün, bir sapınca şirk ve zulüm beraberinde nasıl da geliyor. İşte elçileri ile biz kullarına yaklaşan Yüce Rahman’ın rahmeti karşısında secde etmemiz gerekmez mi?
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ

Öyleyse Rabbinin adını anarak O'nun yüceliğini hamd ile dile getir ve (hep) O'nun huzurunda secde edenlerden biri ol! (Hicr:98)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...