3 Eylül 2016 Cumartesi

"Onlardan Sonra Gelenler" - Nesil Yazısı


        Bizleri yaratan ve yaşatan Yüce Rabbimize hamd olsun. Kendisini bizim için örnek kıldığı Rasulüne salat ve selam olsun.

        Toplumsal istikametin sürekliliği, nesillerin istikamet doğrultusunda yetişmesine bağlıdır. Bu döngü ise aynı zamanda her neslin omuzunda şerefli bir yüktür. Kuşaklar “emaneti” birbirine dosdoğru bir şekilde taşımak zorundadır. Bu konuda gevşeklik göstermek sapmakla eş değerdir. Geçmiş nesilden alınanları gelecek nesle bozmadan, eklemeden çıkarmadan taşımak tüm kuşakların sorumluluğundadır. Bunun için ufku geniş olmak ve günübirlik hengamelerin içinde boğulmamak gerekir. Rabbimizin Kerim Kitabı’nda nesillere dair iki ayeti vurgulayarak üzerinde tefekkür/tezekkür/tedebbür etmeye çalışacağız.

وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
 
Onlardan sonra gelenler şöyle yakarırlar: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla göçüp gitmiş olanları bağışla! İman edenlere ilişkin gönlümüzde en küçük bir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphe yok ki Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr:10)
فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Derken onların ardından öyle bir kuşak geldi ki, ibadetin içini boşalttılar ve dünyevi zevklerin peşine düştüler; işte bu yüzden gelecekte olan derin bir düş kırıklığı yaşayacaklar.” (Meryem:59)

        Bu iki ayet-i kerimenin bize verdiği mesajlarda gelecek neslin inşasının kodlarını görebiliyoruz. Gelecek neslin veyahut gelmiş olan neslin ruh dünyasını bu ayetlerdeki hikmetlerle mayalamalıyız. Yani ruhun, kıvamına (ehsene teqvim) ulaşması için daha doğrusu bu kıvamın süreklilik kazanması için, ayetlerdeki hikmetleri bizler de bu dünyada nesillerimize üflemeliyiz. Yüce Allah bizi yeryüzüne selim bir ruhla gönderdi, bize düşen ise nesillerimizdeki bu selim ruha süreklilik kazandırmak. Kullanacağımız malzeme elbette ki vahiy olmalıdır. Kendisinde hikmetleri barındıran vahiy. Yüce Rabbimiz vahyindeki hikmetleri yakalama cehdimizi kavi kılsın, daim kılsın. Hayat bu hikmetlerle akar ve ahrete doğru ilerler. Hikmetsiz yaşayanlar bu hayatta donakalırlar. Zaman bitmeden onlar biter. Hayat bitmeden onlar sürelerini sıfırlamış olurlar.

        Haşr suresindeki ayette yüce Rabbimiz, gelmiş olan bir kısım nesillerdeki şu özelliğe vurgu yapıyor: “Kendilerini ve kendilerinden önce iman etmiş olanları bağışlama isteği” Sübhanallah: Nesil, gözlerini “estağfirullah” diyerek açıyor. Üstelik bu istiğfar, kendisi başta olmak üzere iman etmiş olan önceki kardeşleri için. Nesil de bir bağ var: İman Bağı. Tarihini iman bağı üzere tecessüm ettiren ve böylece tarihin zindanından böylece kurtulan bir nesil. Kan bağı üzere tecessüm eden bir tarihin dar alanından  kurtulan ve  kendisinden önce iman etmiş olan bir topluluğun bu emaneti taşıdığını bilen, bu emanetin ise şu an kendi omuzunda olduğunun farkında olan bir nesil. Öyle ki hem kendisi için hem de kendinden önce iman etmiş olanlar için ta baştan “istiğfar” isteğinin şuurunda olan bir nesil. Tıpkı Nasr Suresi’nde “İnsanların Allah’ın dinine fevc fevc girdiğini gördüğünde Rabbini hamd ile tesbih etmesi ve ardından istiğfar dilemesi istenen” nebi’nin durumu gibi. Gelecek neslin inşasında istiğfar bilinci taşıyan ve tarihinin başlangıcını kanla/ırkla değil imanla başlatma bilinci kendini apaçık gösteriyor.

        Gelecek neslin veyahut gelmiş olan neslin yani bugünkü neslin ruhundan yer etmesi gereken şeylerden birinin iman etmiş olan kardeşlerine KİN beslememesi.  Oysa ilahi yansımadan kopuk tarih, ard arda gelen nesiller üzerinden hep kin taşımıştır. Nesillere bırakılan şey adeta kin dolu bir geçmiş olmuştur. Buna dikkat etmeliyiz. Nesiller istiğfar bilinci ile donanmalı ve kinden uzak durma şuuruyla kendini ilerletmelidir. Onlardan sonra gelenlerin özellikleri bunlar olmalıdır. Neslin inşası tarihsel bir sorumluluktur. Kuran, nesilleri takip etmiştir, izlemiştir. Haşr Suresi’nin 10. ayetinde “olumlu nesil” profili çizen Rabbimiz, Meryem Suresi’nin 59. Ayetinde ise “onlardan sonra gelenler…” diyerek sonraki neslin kendinden öncekine nazaran “olumsuz profilini” çizmiştir.

    Meryem Suresi’ndeki nesil örneğinden kendimize dersler çıkarabiliriz. Nesil inşa etme derdine/tasasına düşen cehd sahibi insanlar elbette bunun uzun soluklu bir ameliye olduğunu bilirler. Yeşeren nesiller olduğu gibi kuruyan nesiller de olabiliyor. Ancak umutsuzluğa düşmeden yeşeren nesillerin üzerine eğilmek ve onların boy vermesi için gece gündüz demeden çalışmak gerekir. Aslında şunu da ifade etmeden geçmek istemiyorum. Aktif/şuurlu bir nesil inşa etme derdine düşmeden önce, zihinsel ve duygusal bir olgunluk da gerekiyor. Nesil inşa etmek, basit bir temenni değildir. Kaygılarla dolu bir hayat bekliyor olacak insanı. İlgilendiğiniz gençlerin şeytanlar tarafından alıkonulmaması için insanın içine düşeceği kaygı bile saçları ağartmaya yeter. Evet nesil inşası, saçları ağartan bir süreçtir. Gam yüklü zamanlar ile birlikte yetişen nesillerin ürettiği salih ameller birlikte olacak, yani her zorlukla beraber bir kolaylık olacaktır inşallah.

        Meryem Suresi’nin 59. Ayetine dönersek şunu göreceğiz: “Onlardan sonra gelenler…” ifadesiyle vurgulanan neslin, salatı terk eden/kaybeden/içini boşaltan ve bununla birlikte şehvetlerine tabi olanlardan olduğu anlaşılıyor. Kaybedilmiş neslin özellikleri işte bunlar. Salatı terk etmek/kaybetmek ve şehvetlerine tabi olmak. Allah yolunda insan yetiştiren rabbaniler bu iki negatif duruma dikkat etmelidirler. Salat[1], İslam’ın emrettiği eylemlerin temel kavramlarından biridir. Özelde namaz anlamıyla meşhur olmuştur ancak genel olarak da İslami şahsiyeti ayakta tutan, canlı tutan eylemlerin tamamını kuşatır. Salatı sadece namaz olarak algılamadığımız da kavramın taşıdığı anlamın ağırlığı daha da iyi anlaşılıyor. Kuşatıcı bir anlama sahip olan bu kavramın ameli boyutunun hayattan çekilmesi hayatın çökeceği anlamına geliyor. Salat, en genel anlamıyla bağlılık vurgusu taşıyor. Kime? Yüce Allah’a. Namaz ibadetinin salatla ifade edilmesi ise namazın önemine işaret ediyor. Günlük olarak Yüce Allah’a bağlılık ve teslimiyet göstergesi olan namazın ifası, bilinci ve bedeni sürekli teyakkuzda tutmaya matuf bir amaç taşır. Günde beş defa Allah’ın huzurunda kıyamda, rükuda ve secdede durmak bilincin/imanın güncellenmesi demektir. Bunu kaybeden nesiller elbette ki “kaybedilmiş nesiller” olarak tarihe geçecektir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu ayette de bunu ifade etmiyor mu? Salâtın toplumsal destek boyutu, toplumun sorunlarına çözüm arama girişimleri de nesil inşasının en önemli buutlarından biridir. Kafasını ve gönlünü yaşadığı toplum için feda etmeyen, toplumda olup bitenlere bigane kalan bir nesil kaybedilmiş bir nesildir. 

        Günümüz Müslüman toplumların karakteristik özelliklerinden biri de “suya sabuna dokunmama” deyimiyle kendini net ifade ediyor. Bir kere suya ve sabuna dokunmasan kirli kalırsın, ne biçim ifade bu?! Toplumsal sorunlara çözüm bulmazsan yani bu sorunları suyla/sabunla-bilinçle/eylemle temizlemezsen sen de bu sorunların meydana getirdiği kokuşmuşluğa maruz kalırsın. Çünkü sen de bu toplumun içindesin. Basit düzeyde ele alırsak arabada giderken yola çöp atan birinin bu eylemi seni rahatsız etmiyorsa salatı kaybetmişsin demektir. Bu basit örnek üzerinden toplumdaki bütün olumsuzluklara karşı kayıtsız kalmanın insanı nereye götüreceğini tahmin edebilirsin. 

        Salatı yani toplumun topluca ilahi mesaja yönelmesi uğrunda gösterilmesi gereken çabayı terk edenler şehvetlerinin esiri olacaklardır. Ayette vurgulanan kaybedilmiş neslin ikinci özelliği ise “şehvetlerine ittiba” etmiş olmalarıdır. Şehvet kelimesinin nötr anlamı, nefsin istediği şeye meyletmesidir.[2] Şehvetin çağrışım yaptığı olumsuz mana, zihinlerde yer tutar. Çünkü nefsin yaratılış itibariyle meylettiği meyletmesi gerektiği istekler vardır. Bunlar da şeriatın kontrolünde gerçekleşir. İşte olumsuz mana bundan sonra başlar: yani şeriatın kontrolünün dışına çıkarak isteklere meyletmektir. Nefsin doyumsuz isteklerinin esiri olmak, ona kilitlenmek ve şehveti/hazzı hayatta gaye edinmek “kaybedilmiş nesillerin” belki de varacağı berbat bir sondur. Bunun için çocukluk döneminden itibaren nesilleri koruma altına almamız gerekiyor. Belki de anne karnından itibaren. İnsan, alışkanlıklarının çocuğu olarak tanımlanır. Salat bilincine ulaşmamış ve şehvetine tabi olmuş nesiller, bu berbat hallerini alışkanlık haline getirdiği zaman bu berbat durum kök salacaktır nesillerde. Bundan dolayı nesillerin inşasının dönemsel olarak geç başlamaması gerekir. 15 yaşına kadar çocuğunun tv’lerde neleri izlediğini, kimleri takip ettiğini umursamayan anne babalar belki de işte bu “kaybedilmiş nesillerin” mimarlarıdır. İşte tam buradayken anne babaların “nesil inşasında” ne kadar önemli bir konumda olduklarını bilmemiz gerekir. Bu ayetin günümüze yansımasını fark etmek pek de zor olmayacaktır. Çünkü Batı merkezli pozitivist düşünceden peyda olan Kemalizm ve onun farklı varyantları bu topraklarda nesillerin köküne adeta kibrit suyu dökmüştür. Ortaya salatı terk etmiş ve şehvetlerine tabi olmuş bir nesil çıkmıştır. İşte bu noktada Rabbanilere düşen, vahiyden ve nebevi uygulamalardan güç alarak nesli düştüğü bu durumdan kurtarmaktır. Salat kavramının Allah’a bakan yönü, insanın kendisine bakan yönü ve topluma bakan yönü vardı. Bu üç yönü kaybeden nesil elbette ki şehvetinin dizginlerini tutamayacak ve onun esiri olacaktır. O halde bizlere düşen fıtrata uygun eğitim yöntemleriyle, gönüllere girecek bir tarzla nesillerimizi içlerine düştüğü bu bataklıktan kurtarmaktır. Ve bizler arkamızdan, kendileri ve kendinden önce iman etmiş olan kardeşleri için istiğfarda bulunacak ve kardeşlerine karşı kalbinde kin duymayacak nesiller bırakacağız inşallah. Bu hedeften saparsak bizler de salatı terk edenlerden oluruz.

        Nesillerin inşası terkibi, söylemden ziyade eyleme ihtiyaç duyan bir terkiptir. Bunun iyice farkında olmalıyız. Planlı programlı kurumsal çalışmalarımızı daha güçlendirmeliyiz. Anne babaları bilinçlendirmek, nesillerin inşasında yapılması gereken elzem girişimlerden biridir. Toplumun şuurlanması uğrunda kurumsal çaba gösteren yapılar ailelere yönelik çalışmalarını güçlendirmek zorundadır. Anne ve babanın evde çocuklarıyla nasıl ilişki kurdukları bizim için en temel meseledir.
Yukarıdaki iki ayette anlamaya çalıştığımız mesele nesillerin inşasında olması gereken özellikleri tespit etmek ve aynı zamanda olmaması gerekenleri de. Bunları madde madde ortaya koyarsak;

1) İstiğfar Bilincine Sahip Bir Nesil 
2) İman Etmiş Kardeşlerine Karşı Kalbinde Kin’e Yer Vermeyen Bir Nesil
3) Kendinden Önceki İman Etmiş Olanlarla Tarihsel Birlikteliğin Farkında Bir Nesil
4) Salatı Kuşanan, Ayakta Tutan, Kaybetmeyen Bir Nesil.
5) Şehvetine Esir Olmayan ve Şeriatın Kontrolünde Olan Bir Nesil
**
Not: Öncü Tefekkür dergimizin nice hayırları beraberinde getireceğine inanıyorum. Kardeşlerimizin bu girişimlerini toplumsal değişimde, salat uygulamada önemli bir araç olarak görüyorum. Dergiler, fikirlerin kaleleridir, önemlidir. Özellikle genç nesillere ulaştırılması gereken fikirler açısından önemli bir araçtır ve aynı zamanda yine genç nesiller için kendilerini ifade edebilecekleri bir zemindir. Rabbim daim ve kaim etsin.  

Mustafa TOSUN
tosun.mustafa16@gmail.com





[1] صلو:[salv]: İsim olarak “uyluk, sırt” , صلو[salv], “insanın ve dört ayaklı hayvanların sırtı, kalça ile diz arası; bacağın, diz ile kalça arasındaki bölümünü” ,  fiil olarak  sözcük; “uyluklamak, arka çıkmak, sırtlamak, destek istemek(dua,dua etmek; destek istemek için yalvarma, yakarış; konuşma, söylev, nutuk, övgü, methiye), desteklemek, uğrunda çalışmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak, topluma destek olmak, bacağın, diz ile kalça arasındaki bölümünün uyluğun yatay duruma getirilerek bir yükün altına uzatılması şeklinde bir hareket, yakından takip etmek, izlemek, uymak, bağlı kalmak; irtibata geçmek veya irtibata geçilmek; hayvanın kuyruğunun çıktığı yer, but. ilk atın peşinden bir burun farkıyla giden ata el-musalli, bağlılık, söze, ahde, anlaşmaya, misaka bağlılık. (http://dersvekuran.blogcu.com/salat-kavrami-detayli/9903989)
[2] Müfredar, Rağıp El İsfehani, Ş-h-v maddesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...