Allah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Allah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2012 Pazartesi

Namaz... Askerlik... Yıldızlar... Ve Rabbimiz... (Harika bir yazı)

Bir asker, namaz kılan diğer askere sordu...:
- Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun.

Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi:

- Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''yat'' dese yatıyor, 'kalk' dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?'

Diğer asker cevap verdi:

-'Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var'.

Namaz kılan askerin cevabı müthişti:

-Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana
itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini
tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren Allah’a niçin itaat etmeyeyim?
Niçin namaz kılıp emrini yerine getirmeyeyim?

(alıntı)

5 Şubat 2012 Pazar

Allah Bizi Yaratırken Fikrimizi Neden Sormadı? - Mustafa İslamoğlu

Esselamü Aleyküm Hocam,

Yaklaşık 10 yıldır tefsir derslerinize bir talebe titizliği ile katılmaktayım. Belki derslerinizde açıklamasını yapmış olduğunuz ama benim toparlamayı beceremediğim bir konuda tıkandım ve yardımınıza ihtiyacım var.

Fıtraten temiz vicdanlı ve ahlaklı, bu güne kadar kendisine Rabb’imin âyetleri ulaştırılmadığı için Rabb’imle tanışma ve kaynaşma fırsatını bulamamış bir dostum ile sık sık O’nu tanımak adına sohbetler yapıyorduk. En son sohbetimizde sizin Maun Sûresi’nin tefsirinde anlatmış olduğunuz ‘din’ kelimesinin izahını kendisine dinlettim. Kendisi dinledikten sonra biraz da çekinerek; yani Allah (cc)’a karşı bir saygısızlık yapmaktan da korkarak, iyi niyetle, kafasına takılan bir soru sordu bana! Üzgünüm hocam, talebeniz olarak tıkanıp kaldım, aslında utanıyorum.

Din kelimesinin anlamının borçluluk olduğunu çünkü sahip olduğumuz herşeyi Allah’ın bize verdiğini konuşurken, kendisi şöyle dedi:

Ama birisinden borç alırken biz borç almak isteriz, talep ederiz. O da verir.

Bu dünyaya gelirken Allah bize sorsaydı ‘Ey kulum sana herşeyi vereceğim ve dünyada imtihan edeceğim’ diye belki de ben imtihanı başaramamaktan korktuğum için ondan borç almak istemeyecektim. Şu anda bizim fikrimiz alınmadan, biz istemeden borçlu duruma düşürüldük’ dedi.

Bu düşüncenin yamuk tarafı neresi? Ben ona ne yanıt verebilirdim?

Bu mesele kafamı çok meşkul etti. Bir yanıt verememek, donup kalmak beni çok rahatsız etti. Bu yüzden açıkçası bu konuda çok fazla emek sarfetmeden, alın ve zihin teri dökmeden size başvurdum. Belki de kendimi bu konuyu vahyin ışığında çözmek için yeterli görmüyorum. Bir an önce doğru bakış açısını öğrenip ona ulaştırmak istedim.

Takıldığım bu nokta belki de çok basit bir nokta da ben uzaktan bakıp göremiyorum. Belki de sizi çok gereksiz bir şey için meşgul etmiş oluyorum. Eğer öyleyse hakkınızı helal edin.

Yine de Rabb’ime kendisini tanıyıp sevebileceğim bir bilinç (az ya da çok) verdiği için şükürler olsun.

Allah sizden razı olsun. Hep yolunuzu dosdoğru yol üzere kılsın.

Aziz hanımefendi, kerim bacım,
Selam verir, hürmet eder, dua ederim dünümüz, günümüz ve meçhul sonumuz için... Ve dua dilenirim tüm bu şeyler için. Emma ba'd...

1. Bu sual yanlış: Ontolojik açıdan yanlış. Zira sual sahibi Allah-kul ilişkisini "insan-insan" ilişkisi üzerinden yargılıyor. Önyargılı bir yargı… Oysaki Allah ile insan ontolojik/varoluşsal açıdan farklı düzlemdedirler. Allah yaratan insan yaratılandır. Borçluluk ilişkisi de insan-insan düşleminden bakarak anlaşılamaz.

2. Bu sual kendi içinde çelişki taşıyor. Diyor ki: "biz birinden borç talep ederiz o da verir, ama biz Allah'tan talep etmediğimiz halde verdi..."
Peki, biz birinden borcu ne ile talep ederniz? Söz, dil, ses, konuşma yetisi ve bütün bunların ardında yatan "irade" ile değil mi?
Burada üç soruya cevap vermeli soru sahibi:
1. İrade'yi dahi borçlusun ey insan? O irade sana verilmeden önce hangi iradeyle talepte bulunmayı düşünüyordun? Baksana bu itirazı yapmak için kullanıdğın tüm araçlar ona ait. Ona itirazda tutarlı olmak için, onun emanet ettiği araçlar dışında kullanacağım araçlar bul, onları kullan ki tutarlı olasın. Yoksa bu tutarlı olur mu?
2. İrade verildikten sonra talepte bulunduk diyelim: Bu da azim bir yüzsüzlük ve çelişki olmaz mıydı: Madem "benim sana neyi vereceğim hakkında irade yürütüyorsun, o zaman samimi olsaydın da, bu yürütmeye sana verdiğim "irade"yi de dahil etseydin ya? Onu niçin "kazanılmış hak" veya "baba mirası gibi görüyorsun? Bu, aslında sana zihninin kurduğu bir tuzak değil midir?
3. Ey sualinde "Belki ben imtihanı başaramamaktan korktuğum için ondan borç almak istemeyecektim. Şu anda fikrimiz alınmadan biz istemeden borçlu durumuna düşürüldük" cümlesini Kur’an kul! Sadece bu iki cümle içerisinde 19 kelime var. Bunlardan tam yedi tane kelime soruyu temelden tutarsız hale getiriyor. O kelimeler şunlar: "ben", "almak", "isteyecektim", "bizim", "fikrimiz", "biz, "istemeden"… Mesela "ben" diyorsun? Ben ile kastettiğin kendi varlığını hangi delile dayanarak ve ne cür'etle "borç" dışında tutuyorsun? Mesela "almak" ve "istemekten" söz ediyorsun. İyi ama isteme yetisinin kendisi borç değil mi? "fikrimiz" diyordun. O var etmeden önce sen yoktun ki, bir fikrin olsun. Dolayısıyla "fikrimiz" derken, gördüğün gibi ey kul, daha varlığınız öncesine bile fikren ulaşmakta acizlikler içindesin ve bu gayet doğaldır. Çünkü kendi yokluğun haline kendini inandıramıyor, öyle bir dili kurmakta acze düşüyorsun. Bu dilinin ve düşüncenin varlığının öncesinde yokluğuna gitmekten dahi aciz olduğunu görmeyip, böyle bir soruyu sormaya seni cür'et ettiren gerçek sebep nedir, meselenin can alıcı nokttasını teşkil eden bu soruya açık yüreklilikle vicdanında cevap bulmaya ve o cevabı diline dökmeye hazır mısın?
a) Mantık hatası olan sorulara doğru cevap verilemeyeceği
b) Yukarıda dile getirdiğimiz ve zamanım olmadığı için dahasını yazamadığım iç çelişkilerle lebaleb malul olduğu için bu soru "cevaplanamazdır". Cevaplanması için yukarıda dile getirdiğim illet ve arızalardan halas olması elzemdir. O illet ve arızalardan halas olduğunda sonuç ne mi olur?
el-cevap: Ortada soru kalmaz, sadece "sorun" kalır, soru sahibinin "kendisiyle, hakikatle ve sahib-i hakikisi olan Allah'la olan sorunu".

Rabb’im bizi vehmimizin tumturaklı tuzaklarından korusun.

Mustafa İslamoğlu





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...