evlilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
evlilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2020 Cumartesi

Cahil Baldızın Yaptığı ve Yiğit Halanın Tavrı - Yaşanmış Hikaye

Anne baba erkek çocuğunu evlendirme arefesinde... 
Çeyiz sürecindeler... Elbette doğal olarak bazı
gerginlikler çıkabilir. Ancak bunu ilerletmek insani olamaz. 

Kız tarafı erkek tarafına evlerine geldikleri zaman ilgi göstermemişler. Hatta yemek dahi vermemişler. Asık suratlar, ilgisiz tavırlarla geçmiş zaman... Tabi erkek tarafının içine oturmuş bu durum.

Çeyiz serme zamanı gelmiş. Bu defa kız tarafı erkek tarafının evine gitmiş. Erkek tarafından baldız konumunda cahil, önceki olaya binaen biz de onlara yemek vermeyelim demiş ve anne babayı ikna etmiş. Bu arada çeyiz sermeye damadın halası da katılmış. 

Damadın halası olumsuz havayı farketmiş. "Yemek yapmayacak mısınız misafirlerinize, onlar uzaktan geldiler" demiş. Damadın anne babası yerine teyzesi (yani o cahil baldız) atılmış: "Onlar da bize vermedi biz de onlara vermeyeceğiz" demiş. 

Meseleyi anlayan hala, "nasıl olur, çok yanlış bir şey bu, onlar hata yaptı diye biz de mi yapacağız, asıl bundan sonra birbirinize iyi olmanız lazım" demiş ve hala damadın babasına (yani kardeşine) "hemen etleri dolaptan çıkarın gidin marketten eksikleri alın, güzel bir sofra kurun ve misafirlerinizi aç göndermeyin", demiş. Damadın anne babası sağduyulu davranarak itiraz etmemişler halaya. Misafirlerine yemek yedirmişler. Bu arada hala yemeğe kalamamış. "Abla gitme yemek var, nereye gidiyorsun" demiş, damadın babası.. Hala ise "benim yemeğim evde ben kendim için istemedim, misafirlerinizi doyurursanız ben de yemiş gibi olurum. Bir daha böyle hatalara düşmeyin. Asıl evlilikten sonra ailelerin birbirlerine iyi olması lazım" diyerek son nasihatini yaparak ayrılmış..

Evet.. Neden böyle oluyor? Neden evlenecek çiftlerin yakın akrabaları ilişkilere olumsuz şekilde müdahale ediyorlar. Hala gibi davranmak çok mu zor? Öfkeli olan yatıştırılması gerekirken öfke ateşini daha da harlamak neyin nesi?! Allah'tan korkmak gerek...

Sizler de yaşıyorsunuzdur. Yeni evliliklerdeki birçok problem ya damadın veya gelinin birinci dereceden yakın akrabalarının olumsuz yönlendirmesi ile oluşuyor. Kötülüğe karşı iyi tavır üretmek akıllarına gelmiyor. Hikayemizdeki "hala" gibilerinin sayısı çok az.. Gencecik çiftler birilerinin ihtirası yahut cahilliğine kurban oluyorlar. 

Siz olun sakın ama sakın çevrenizdeki evliliklere olumsuz fikir vererek yaklaşmayın. Zira Allah'ın azabı sizi pek fena yakalar. Vesselam

O yiğit yürekli halanın ellerinden öperim.

13 Mart 2016 Pazar

Başlık Parası - Yaşanmış Hikaye

"BAŞLIK PARASI, OKULU TERKETME, ERKEN EVLENME, PİŞMANLIK, KIZA MİRAS VERMEME" 13.03.2019
Sınav çıkışı birkaç genç seslenerek arabada yer varsa binebilir miyiz dediler, ben de "evet, gelin" diyerek aldım onları.. Hafif süratte ilerlerken öğretmen olduğumu öğrenen bir genç, bir şey sormak istedi, "buyur" dedim. Sorusu şu: "Ben ortaokulu bitirdim ama liseye başlamadım. Babamlar hemen evlenmemi istediler, evlendim ve bir çocuğum var. Acaba önümüzdeki dönem liseye başvursam beni alırlar mı?"... gencin sorusu bu! Çok şaşırdım. "Neden erken evlendin?" diye sordum.. Cevap: "Evin tek erkek çocuğuyum. Annem babamlar torun sevmek istiyorlar, evde bir gelin görmek istiyorlar" şeklinde bir cevap verdim.. Genci dinleseniz zerre kadar hayata dair bir hazırlığının olmadığını anlarsınız.. "Ne yapmışlar annen babanlar senin böyle", diye içerledim.. "Neden liseye okumak istiyorsun?" diye sordum. "Pişmanım bıraktığıma, ayrıca şimdi iş ararken lise diplomasının olmaması büyük zorluklar çıkarıyor" dedi.. Bim de çalışmak için başvurduğumda bile lise diploması gerektiğini söyledi.. Gencin bu basiretsiz yönlendirilmesi karşısında celallendim anne babasına.. "Bari liseyi okuyup öyle evlenseydin" dedim. (ki o bile belki hayata hazırlanma konusunda erken bir vakit).. Konu konuyu açtı, mesele başlık parasına geldi.. Gençlerin anlattıkları dudak uçuklatacak cinstendi.. 35 milyar başlık parası verdiğini söyledi genç.. Ayrıca kıza mihir falan yok.. Kıza mirastan pay yok.. Başlık parası babanın hakkıymış, dedi genç.. Celallenerek ve tabi nasihat ederek bunların hiçbirinin İslami olmadığını, yanlış olduğunu anlattım gençlere.. Siz değiştirmelisini bu düzeni... Kız üzerinden para kazanmak babanın hakkı değil, Allah ona o yavruyu verirken parayla mı aldı adam, ayrıca kızı büyütürken kimin nimetinden faydalandı o baba? İslam böyle bir hak vermiyor babaya.. şeklinde sözlerle gençleri bilinçlendirmeye çalıştım.. Anladılar, kabul ettiler.. Bu kadar fahiş paralarla makbul evlilikleri de engelliyorlar, geciktiriyorlar ve erkeklerin omuzlarına devasa yükler yüklüyorlar, dedim.. Gençlere Kuran'a göre yaşamalarını tavsiye ettim.. Hesap gününün geleceğini hatırlattım.. Ve istedikleri yere yaklaşınca indiler arabadan ve ayrıldık..
Rabbim kalplerine hidayet versin.. Toplumlarını değiştirecek bir bilinçle donatsın...
**
Bu arada toplumsal değişimin kolay olmadığını, bunun için çalışma ve çaba gerektiğini, insanların belki de tek tek kapılarını çalıp hakikati onlara anlatmak gerektiğini hatırlatmak isterim.. Aksi halde fıkhi tartışmalar, gaybi tartışmalar, mezhepsel ve cemaatsel tartışmaların içinde biz boğulurken, şeytan da ilimden ve vahiyden uzak insanları bu şekilde boğuyor ve hayatı dar ediyor bu insanlara... Selam ile..

23 Mart 2014 Pazar

Evlilikte İletişimsizlik Boşanmaya Sebep - Kıvanç TIĞLI

Aysun Hanım yorucu bir günün ardından eve döner. O günkü duygularını paylaşmak istemektedir. “Yapacak o kadar çok şey var ki. Kendime ayıracak zaman hiçbir zaman bulamıyorum.”
Eşi de: “O işten ayrılmalısın. Bu kadar çok çalışmana gerek yok. Yapmaktan zevk alacağın bir şey bul” der.
Aysun Hanım da: “Ama ben işimi seviyorum. Yalnızca bir dakika içinde her şeyi değiştirivermemi bekliyorlar.”
Eşi: “Onlara kulak asma, yalnızca elinden geleni yap.”
Aysun Hanım: “Öyle yapıyorum. Bugün teyzemi aramayı unuttuğuma inanamıyorum.”
Eşi: “Dert etme, anlayış gösterecektir.”
Aysun Hanım: “Onun şu günlerde neler yaşadığını biliyor musun? Bana ihtiyacı var.”
Eşi: “Her şeyi çok fazla dert ediyorsun. Mutsuzluğunun nedeni de bu.”
Aysun Hanım: (Öfkeyle) “Her zaman mutsuz değilim. Beni birazcık olsun dinleyemez misin?”
Eşi: “Ama dinliyorum.”
Aysun Hanım: “Senle neden uğraşıyorum ki?”
Bu konuşmadan sonra Aysun Hanım kendini içtenlik ve dostluk arayışı içinde eve geldiği zamankinden daha yalnız hissetmektedir. Eşi de nerede hata yaptığını bilememekte, çok sıkılmaktadır. Yardım etmek istemiş, ama sorun çözme taktikleri işe yaramamıştır.
Aysun Hanım’ın eşi, hanımının ihtiyacı olan çözüm önermeden dinlemenin ne kadar önemli olduğunu anlamamıştır. Çözüm önermesi, işleri daha da bozmuştur. Hanımlar, birisi bir şey anlatırken çözüm önermezler.
Eşi, yalnızca Aysun Hanım’ın duygularını paylaşarak onu rahatlatabileceğini bilmiyordu.
Psikolojik danışma seanslarında birbirleriyle doğru iletişim kurmayı öğrendiler.
                   
Artık Aysun Hanım eve yorgun geldiğinde konuşmalar şöyle geçiyor:
Aysun Hanım “Yapacak çok iş var, kendime zaman ayıramıyorum” deyince, eşi derin bir nefes alıp gevşer ve “Zor bir gün geçirdin galiba” der. Aysun Hanım, “Bir anda her şeyi değiştirmemi bekliyorlar. Ne yapacağımı bilmiyorum” deyince, eşi “Hmm.” Aysun Hanım “Teyzemi aramayı bile unuttum.” Eşi: “Sahi mi?” der. Aysun Hanım “Bugünlerde bana o kadar çok ihtiyacı var ki kendimi çok kötü hissediyorum.” Eşi de “Sen çok sevgi dolu bir insansın” der ve hanımına sarılır. Aysun Hanım’ın da içi rahatlar, eşine “Seninle konuşmaya bayılıyorum. Beni dinlediğin için teşekkürler. Şimdi kendimi daha iyi hissediyorum” der.
Aralarındaki farklılığın bu yeni bilinciyle eşi çözüm önermeden dinlemenin akılcılığını, Aysun Hanım da istenmeyen önerilerde ve eleştirilerde bulunmadan işleri oluruna bırakıp kabullenmenin akılcılığını öğrenmiştir.
İlişkilerde en sık yaptığımız iki hatayı özetleyelim;
- Kadın bir şeye üzüldüğünde, erkek onun duygularını dikkate almayan çözümler önererek ruh halini değiştirmeye çalışır.
- Erkek bir hata yaptığında; kadın, istenmeyen eleştirilerde ya da önerilerde bulunarak onun davranışlarını değiştirmeye çalışır.
Kadın erkeğin çözümlerine direndiğinde, erkek becerisinin sorgulandığını düşünür. Sonuç olarak kendini güven duyulmayan, takdir edilmeyen biri gibi hisseder ve o da aldırış etmeyi bırakır. Dinleme arzusu zayıflar.
Ayrıca erkeğin bir derdi olduğunda giderek içine kapanır ve dikkatini soruna odaklar. Kadın ise duyguları üzerine yoğunlaşır ve derdini uzun cümleler kurarak erkeğe anlatmak, paylaşmak ister. Yani sorunları hakkında konuşmak kadınlara iyi gelir.
Erkeklerle kadınlar arasındaki farklılıkları bilerek konuşmak, davranmak eşinizle olan iletişim problemlerini kolayca çözmenizi ve mutlu olmanızı sağlar.
Değerli okuyucular, iki temel iletişim biçimi vardır; açık ve koruyucu. Ne yazık ki eşler arasındaki eşlerin çoğunda egemen olan iletişim tipi koruyucu ilişkidir. Bu tip iletişim ilişkide sıkıntılara sebep olur ve eşlerin her ikisinin de özgüvenini zayıflatır. Koruyucu iletişim kalıpları, ihtiyaçların karşılanmasını ve duyguların ifade edilmesini engellemekle kalmaz, koruyucu bir tepki çemberi oluşturur.
      
Bu koruyucu iletişim pek çok şekilde görülür;
l Yargılayan mesajlar; eşlerden biri diğerini yargıladığı zaman, suçlamakta ve eleştirmektedir. Bu davranış hemen her zaman diğer eşin geri çekilmek veya karşı eleştiriye geçmek şeklinde koruyucu bir tepki göstermesiyle sonuçlanır. Yargılayan mesajlara örnek verelim;
l Eleştirme, isim takma, suçlama (Kafan çalışmıyor, hiç dinlemiyorsun, yalnız kendini düşünüyorsun)
l Sorguya çekme, soruşturma, gerçeği bulmaya çalışma (Bütün gün ne yaptın? Telefonda kiminle konuşuyordun?)
l Övmek veya onaylamak (Yemek harikaydı)
l Yargılama, yargılayan eşin gerçek ihtiyaçlarını ifade etmek riskine girmekten korunmak, karşısındaki kişiyi kendisine bağımlı kılmak için gösterdiği çabadır.
Kontrol eden mesajlara örnek verelim;
l Yöneten, hükmeden, emreden (Sana ne söylersem yapacaksın, aynen benim gibi yap)
l Uyaran, tehdit eden, cezalandıran (Bu konuyu bir daha açmaman için seni uyarıyorum, arkadaşını ziyaretten döndüğünde benim evde olmamı bekle)
l Ahlak dersi veren, vaaz veren (İyi bir anne işe geri dönmez, senin bir hobiye ihtiyacın var)
Eşler kendi zayıf yönlerinin farkında olmalı ve bu konuda açık olabilmelidir. Eşinizi dinlerken göz teması kurarak, bütün dikkatinizi vererek dinleyin, dinlerken başka şeyle meşgul olmayın.
Eşiniz size bir şey anlattığında gereksiz yere soru sormayın. Soru soracaksanız onun konuşması bittiğinde sorun. Eşinize söylediğiniz sözün aslında onun hakkında değil, kendi hakkınızda olduğunu bilin. Eşinizin mesajını, sizinle değil, kendisi ile ilgili olduğunu bilerek dinleyin.
Sevgili Peygamberimiz, eşleriyle iletişim kurmaya  çok önem verirdi,onlara özel kelimelerle hitap ederdi. Ayşe’ye “gözbebeğim” diye seslenirdi. “Konuş, gönlümüz açılsın, yüreğimiz ferahlasın” der, o konuşunca da ferahlar, memnun olurdu.

21 Aralık 2012 Cuma

"Evlilik Şiirle Başlar, Şuurla Devam Eder."

İnsanoğlu tam da imtihan edilecek bir formatta yaratılmıştır. 
İnsan hamken, ruhsal anlamda adeta
hayvani düzlemdedir. Basiretle bakarsak şayet Yüce Allah'ın insanın önüne çıkardığı kolaylıklar, zorluklar, engeller, rahatlıklar kısaca hayatta karşısına çıkardığı her şey hamlıktan kurtarmak içindir. Hiçbiri kalıcı değildir. Ne zorluk ne de kolaylık. Hedef insanın beşer düzeyinde kalmamasıdır.

Zorluğa düşen insan, hemen yelkenleri indirmemeli; kolaylığa eren insan "küçük dağları ben yarattım" türünden kibre kapılmamalı. Şayet olursa bunlar, işte o zaman kaybetmiştir insan, hamlıktan kurtulana kadar. Peki bu gel-gitler ne zamana kadar sürer? Tabi ki ölünceye kadar. Hamlıktan kurtulan insanca yaşamanın manevi hazzına erer ve ahirette salihlerle haşrolur, ham kalan ise dünyada da ahirette de ızdıraplar içinde kalır. 

Bu düzlemde, bu bakış açısıyla baktığımızda evlilik de hayatın önemli kavşak noktalarından biridir. Bu kavşağa geldiğinizde hangi tarafa döneceğinizi bilmiyorsanız, belirsizlik halet-i ruhiyesi peşinizi bırakmayacaktır. Ama siz, kararlılığınızı koruyabilirseniz yanlış da olsa girdiğiniz kavşakta ilerlerken elbet doğru yola döneceğiniz bir yol bulabileceksiniz, bu da işin önemli bir yönü. Buradan hareketle evlilik için bir önbilgi, ön hazırlık gerekli midir diye sorarsak, kaçınılmaz olarak 'evet' deriz. Hatta insanların evlilik ile ilgili bilgileri kulaktan duyma türünden basit ve sathi olmamalıdır. Bu bilgisizlik veya sathi bilgiler yuvanın temeline farkında olunmadan açılmış bir boşluktur ve o boşluk sürekli  yuvanın sarsılmasına sebeb olacaktır. Canım cicim ayları bitince bu boşluk etkisini daha da gösterir. Bu konuda ehil insanların kitaplarına bakılmalı ve ehil insanlara sorulmalıdır. Tecrübeler iyi okunmalıdır. 

İki özel insanın ömür boyu hayatını bir arada yaşaması basit ve sıradan bir olay değildir. Evvela bu bilinmelidir. Öyle 'battı balık yan gider' mantığıyla evlilik olmaz. İlerde severler nasıl olsa birbirlerini diyerek olmaz, çocukları olsun düzelir mantığıyla da olmaz. Sonu boşanma ile bitmeyen her evlilik mutlaka sağlıklıdır da denilemez. Evliliği taşıyacak bir şuur seviyesi oluşmazsa büyük bir acı kazanına dönüşür o yuva ve insan döner durur o kazanda.

Uyuşmayan hayaller, idealler ve istekler olduğunda bu iki füzenin çarpışması gibi bir etki yapar bazen. Bu bilinmelidir ve insan kendini buna göre hazırlamalıdır. Bu durumda "feragat ve fedakarlık" kavramını iyice bellemeli ve pratiğe dökebilmelidir. Bunu öğrenmelidir evli çiftler. Tabi ki var olan ideallerinden taviz vermeden. Ama hayatın her aşamasında idealinizin ayrıntılarına kadar icra edilmesini beklemeniz biraz da gerçekçiliğe aykırı olabilir. İdeallerinizin kesin ve kat'i olanlarını korumak şartıyla bazı zevkler ve renkler konusunda uyuşmadığınız durumlarda eşinizin isteğini tercih edebilirsiniz yahut saygı gösterebilirsiniz. Zira o sizin eşiniz ama kopyanız değil, olmamalı zaten. Bu aşamalarda "sevgi ve muhabbet" kavramlarının adeta bir itfaiye rolü vardır. Bu durumu iyi kullanmamız gerekmektedir. Şayet ihtilaflar derinleşirse ve bu konuda insani erdemler araya girmezse (anlayış, fedakarlık, feragat etme, sabır vs.) o zaman ihtilaf ateşi büyür ve belki bir süre sonra "sevgi itfaiyesi" de buna müdahale edemez. Egoların, hamlığın meydana getirdiği ihtilaf ateşini söndüremez. 

Sevgi ve saygı sürekli beslenmeli ve güçlendirilmeli. Hayatın her aşamasında gerekecektir yuvaya bu iki güç. Sevgi yürekte üretilen bir güçtür. Yüreği ham olan tipler bu gücü üretmekte zorlanırlar. Sonuç hüsran olur o zaman. En basit bir engel karşısında bile durulamaz. Yüreksiz insanlar evlilik yapamazlar sadece basit ve zorlukla dolu birliktelik icra ederler. Geminin alt katında kürek çeken köleler gibi... Hamlıktan kastım bu işte, sevememek, merhamet edememek, saygı duyamamak... 
Böyledir şuursuz evlilikler...

Temelini vahiyle atan evlilikler Allah'ın izni ile sarsılsa bile yıkılmaz. Vahiyle atmak demek öyle lafın gelişi değil, kastettiğimiz şuur halinin vahiyle oluşmasıdır insanda. Yoksa duvara Kur'an asarak olacak şey değil. Vahiyle ve Nebi'nin sünnet bilinci ile inşa olan şuurlar birbirini besler, yuvayı sağlamlaştırma konusunda destek olurlar. Şuur evliliğin mayasıdır. Evlilik tadını şuurda bulur. Şuur babalığın/anneliğin sorumluluğunu taşımaktır. Şuur, eşini kopyası olarak görmemektir. Şuur, eşinin ailesine saygı duymamaktır. Şuur, eşini köle gibi görmemektir. Şuur, eşinin de farklı huy ve mizaçlarının olabileceğini kabul etmektir.  

Bu aşamadan sonra şunu da ifade etmek gerekir ki, sevgi itfaiyesinin söndüremediği karı-koca çatışmasını sonunda "boşanma" dediğimiz negatif itfaiye söndürür. Ama bu defa ihtilaf tek sönmez, ailenin tamamı söner. Çok mecbur kalmadıkça bu duruma gelmemek gerek belki ama kaçınılmaz olunca da vaki olması engellenemez. Bu da hayatın bir gerçeği, şeriatın bir kabulü... 

Sevgili gençler... Evet şiir yazın nişanlınıza, sözlünüze... Çiçek alın... Ama bilin ki aile dediğimiz "devlet", şiir ve çiçekle ayakta durmaz sadece. Şiir ve çiçeğin yerini muhabbet, fedakarlık, saygı, anlayış, sabır, helal lokma, kıymet bilme, anne babaların değerini bilme, çocuğu hayırla yetiştirme gibi şuur hamleleri almazsa yuvanız sıkıntıya girer. Zira bu hayat zorlu bir hayat ve tek boyutlu değil. Bizden söylemesi... 

Selam ve dua ile... /Mustafa TOSUN





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...