24 Kasım 2020 Salı

Duyguların Psikolojisi Kitabından Kesitler - Nevzat TARHAN

Edison'a en büyük icadı sorulmuş. Verdiği cevap: "En büyük icad ottur, bizim yaptığımız icat ve
keşifler mevcudu göstermektir. (önsöz)

*67 yaşında atöylesi ile birlikte her şeyi yandığında ertesi gün ailesini toplayıp "Bütün hatalarımız yandı" diyebilmiş ve üç hafta sonra da fonografı icad etmiştir. (önsöz)

*1990'lı yıllarda duyguların bilimsel bir kategori olduğu ve duyguların ihmal edilmesi sonucu insanların başarılı ama mutsuz oldukları anlaşıldı. (önsöz)

*Tüketerek mutlu olan Batı'nın, paylaşarak mutlu olmayı hedefleyen Doğu'dan alacağı çok dersler vardır. (önsöz)

*Descartes, 'cogito, ergo sum' yani 'düşünüyorum o halde varım' diyerek duyguların maddesel varlığını ve yaşam üzerindeki etkisini yok saymıştı. (giriş)

*Duyguların aktarılması, düşünce bilgisinin duygu bilgisine dönüşmesi için zihinsel malzemeler gerektiğini gösteriyor. Bu malzemeler de serotonin, noradrenalin, dopamin gibi kimyasallar, hormonlar ve enzimlerdir. (19)

*Duygusal zeka tanısını yaşamın temel becerisi olarak popüler psikiyatriye katan Daniel Goleman şunu söylüyor: "İki ahlaki tavra ihtiyacımız var: Kendine hakim olmak ve şefkat göstermek." (21)

*Duygusal zekası olanlar, kendi duygularıyla birlikte diğer insanların duygularını da okuyabilen, bağımsız davranan, uzlaşmayı başaran kimselerdir. (22)

*Bizi kültürümüzde ilim ve irfan birbirinden ayırt edilmiştir. İlim sahibi olup, irfan sahibi olmayanlar, sırtına kitap yüklemiş ama adam olamamış kişiler olarak tanımlanır. Çok bilgili, ancak sosyal ve duygusal becerileri zayıf olan bu kişiler çok sevilmez ve çoğunlukla yalnız kalırlar. Başarısız olduklarında çevrelerinde kimseyi bulamazlar. (23)

*Modernist bakış, özgürlüğü dürtüleri serbest bırakmak olarak tanımlarken; duygusal zekanın keşfiyle, gerçek özgürlüğün "dürtülerden özgür olmak" olduğunu kabul görmeye başladı. Aslında bu, geçmişin yeniden keşfidir. (23)

*Modernist bakış üzerine tesis edilen kapitalizm, tüketimi hızlandırmak için "yardımlaşma, ürünün işlem maliyetini artırır, alçak gönüllü olmak, zayıflık işaretidir" düşüncesini temel aldığından rekabetçiliği çatışmaya dönüştürdü. (24)

*Nörobiyolojideki gelişmeler; başkalarını mutlu etmenin bireyin kendi beyninde mutlulukla ilgili hormon ve enzimleri salgılattığını, fedakar olmanın kısa vadeli bir vadeli zevki terk edip uzun vadeli bir zevke ulaşmayı sağladığı, başkaları hakkında kaygı hissetmenin insan olmanın ölçütü olduğunu ve beraber yaşama bilincini doğurduğunu bizlere yeniden gösterdi. (24)

*İnsanın varlık amacı, doğru yaşayıp mutlu olmaktır. (27)

*Descartes'in "Düşünüyorum, o halde varım" düşüncesi hala hakimiyetini sürdürüyordu. Fakat bir sinirbilimci olan Damassio, 1990'lı yılların ortalarında "Descartes'in Yanılgısı" adlı bir kitap yazdı. BU çalışma, "Duygusal Zeka" kitabının yazarı Daniel Goleman'a kaynak oldu. Bunun üzerine insan beyninin yalnızca mantıksal süreçlerle ilgili olmadığı, aynı zamanda duygusal süreçlerin de beynin gerçekleştiği tezi biyolojik olarak doğrulandı. (31)

*Yeni edindiğimiz bilgileri yirmi dört saat içerisinde tekrar eder, konu üzerinde kafa yorar ve hayal kurarsak, beyinde bir network oluşur ve öğrenilenlerin kalıcılığı sağlanır. Bu şekilde kimyasal kayıt yapılır. Yoksa veriler anlık, kısa ve elektriksel olarak kaydedilir. Ancak, bilginin kişide alışkanlık ve kişilik kalıbı haline dönüşmesi için altı aylık bir süre şarttır. (34)

*Sempatik kişi, karşısındaki insan yediği yemeği üstüne dökse onunla beraber üzülür, heyecanlanır. Oysa empatik insan muhatabını anlar ama telaşa kapılmadan ona yol göstermeye çalışır. Empati daha çok duygusal alanın becerisi gibi anlaşılsa da aslında beynin davranışsal bir yeteneğidir. Yani ön beyne aittir. Empati yapmak demek, karşı tarafa kendini tamamen kaptırmak demek değildir. Muhatabını duygusal manada anlamakla birlikte, bunun içine mantık katmayı ifade eder. Karşıdakini anlamakla birlikte bildiği doğrularla hareket etmektir. (36)

*Gage Vakası: Ön beynin işlevleri ve önemi konusunda literatüre geçmiş çok önemli bir vaka vardır. "Gage Vakası" olarak bilinen bu hadise bir demiryolu ustasının başından geçer. 19. yüzyılda Amerika'da demiryolları yapımında çalışan, çok becerikli, tuttuğunu koparan, kendini geliştirmiş, dinamitlerle tünel açma konusunda parmakla gösterilen bir ustadır Gage. 30 cm'lik bir demir çubuğu vardır ve bu çubukla barutları yerleştirip patlatarak tünel açmaktadır. bir gün tam elindeki demiri ateşleyerek, barutu patlatmaya hazırlanırken, birisinin kendisine seslendiğini duyar. Seslenen kişiye başını çevirdiği sırada barut patlar ve demir fırlayıp bir gözünden içeri girer, beyninin ön kısmından geçip dışarı çıkar. Gage, hastaneye yetiştirilene kadar baygınlık geçirir. Ameliyatla beynine giren demir çıkarılan Gage, tek gözünü kaybetse de felç olmaktan kurtulmuştur. Ancak ortada ilginç bir sonuç vardır: Kazayı yaşadığı güne kadar dürüst, çalışkan, sözünde duran, sorumluluk sahibi bir kişi olan Gage gitmiş, yerine yalancı, kontrolsüz, sorumsuz, laubali, karakteri bozulmuş bir insan gelmiştir. Bunun üzerine "beynin ön bölgesi, kişiliği organize eden beyin alanıdır" görüşü ortaya atılır. (38)

*Sol beyin yöneticisinin sevdiği hayvan, kuzudur. Çünkü kuzu kurallara uyar. Sağ beyin yöneticisinin sevdiği hayvan, aslandır. Ön beyin yöneticisinin sevdiği hayvan ise kazdır. Kazların özelliği çok zor yönetilen hayvan olmalarıdır. Kaz çobanı olmak zordur. Çünkü kazlar kendi kafalarına göre giden hayvanlardır. Koyun çobanlığından farklı budur kaz çobanlığının.

Sol beyni ile çalışan yöneticiler sade, iddiası olmayan arabaları severler. Sağ beyni ile düşünen yöneticilerin ise arabası çarpıcı, güzel, estetik özellikleri baskın olan Mercedes'tir. Beyninin ön bölgesini geliştirmiş yöneticiler ise Mini One'ı seçerler. Çünkü onlar için işlevsellik estetikten önce gelir. (45)

*Duygu sözcüğünün İngilizce'deki karşılığı "emotion"dur. Emotion'ın Latince kökenine baktığımız zaman, "motion" kelimesinin 'hareket' anlamına geldiğini, 'e' harfinin ise 'ex' yani 'dışarı hareket' manasını taşıdığını görürüz. Yani 'emotion' bir insanın kendisinde olanları dışarı yansıtmasını ifade eder. Bu da gösteriyor ki duygu olmadan insanın kendisini anlatması mümkün değildir. (46)

*Sağduyunun isabetli olabilmesi için, insanın sezgilerini yeşertip geliştireceği zihinsel altyapısı ve bilgi tabanı olmalıdır. Zihni birikimi bulunmayan kişinin duygusal birikimi de yeterli düzeyde olmayacaktır. Ormanın olmadığı çöllerde yağmur yağmaması gibi bu gibi kimselerin de sağduyuları açık değildir. (48)

*Kedi ve köpek beyni koku duyusunu; kuş ve kartal beyni ise görme duyusunu öncelemiştir. Buna karşılık insan beyni soyut düşünce, hedef belirleme, niyetlenilmiş davranışlarla ilgili duygu denetimi ve karakterin ön planda olduğu bir yapıdadır. İnsanı insan yapan unsurun, beyniyle duyguları arasındaki ilişkiyi iyi kullanması olduğunu söylersek herhalde yanlış olmaz. (51)

*Beyindeki amigdala bölgesi çıkarılan kişi, hislerinin farkına varamaz. Robot gibi bir hale gelir. (55)

*Olumlu düşünen, ümit duygusu gelişmiş insanların kalbine bir konuda karar verirken ilham gelir. Adeta içinden bir ses "Buna yönel" diyerek yol gösterir. (57)

*İnsan düşünce üretimine duygularını katıp, hayretle hareket ettiği zaman öğrenme ve çalışma aşkı duyar. (57)

*Tehlikeden çekinen, stratejik düşünceden yoksun kimse ezberlediği yoldan gider. (58)

*Duygu kalıplarının yani inançların oluşması için bilgi temelli kabul edişler olması önemlidir. (60)

*Sevginin doğru dağılımı; kişinin kendi varoluşunu, evrendeki konumunu, evrensel bütünlük içindeki yerini bilmesi sonucu bütün sevgi taşlarını doğru yere oturtmasıyla sağlanır. (68)

*Otistik çocuklarda beynin sevgiyle ilgili alanları gelişmemiştir. (69)

*İnsanlar sevgiyi üç türlü kullanırlar: Birincisi sevgiyi sıradan kullanan kimselerdir. Bunlar günlük yaşayan, eşini, ailesini, yemek yemeyi vs seven kişilerdir. Sevdikleri şeyler daha çok maddi ve manevi çıkar sağlayacak cinstendir. İkincisi, sevgiyi üstün şekilde kullanan kişilerdir. Bunlar birinci gruptakilere ek olarak, yaşadıkları toplumu ve dünyayı severler. Bir de bilgece sevgi vardır ki; insan bu sevgi türünde diğerlerine ek olarak evreni ve Yaratıcı'yı da sevdiklerinin içine katmıştır. Yalnızca dünyayı değil, ölüm sonrası yaşamı da sever. Bilgece sevmeyi başarabilen insanlar, piramidin tepesindekiler gibi sayıları azdır. İdeal olan sevgi şekli, ölüm sonrasını da düşünerek sevmeyi başarmaktır. (69)

*Vücudumuzda dolaşan kan ne ise iletişimde duygu o anlama gelir. Duygudan yoksun bir iletişim kalıcı olmayacaktır. Reklamcılar, bu psikolojik gerçekliği kullanarak tanıtım yapmak istedikleri nesneyi sevdirmeye çalışırlar. (70)

*Uzun süreli mutluluğu aile içi ilişkilerde yaşatmak istiyorsak, bizi memnun eden şeyi farklı açılardan görmeye çalışmalı, bunun sevgiye katkısını baz alarak düşünmeliyiz. (72)

*Hisleri zayıf bir insana uygulanacak en güzel eğitim, duygusal kişilerin elde ettikleri kazancı göstermektir. (73)

*Sevgi için kültür düzeyi gerekir. (Eric Fromm)

*Kendi iyi ve kötü yönlerini tahlil edemeyen insan başkalarını anlayamaz. (75)

*Sevgi, adeta sonu gelmeyen, maliyeti ve vergisi olmayan ama değeri çok yüksek olan bir hazinedir. (77)

*Bazı iletişimciler sözlü ve doğrudan iletişimin etkisinin ancak %20 oranında olduğunu söylerler. Sözlü olmayan ilişkide konuşma tarzı, vurgu, ses tonu, mimik ve jestler önem kazanır. Yine karşı tarafa en iyi aktarıldığı organ gözdür. (81)

*'Şanslı' diye bilinen kişilerin en ufak detayları fark etmeleri ve bunlara büyük bir ümitle bağlanmaları sonucunda başarılı olduklarını söyleyebiliriz. (86)

*Merhamet duygusu, beynin mutluluk hormonu salgılamasını sağlaması yönüyle insanın lehine olan bir duygudur. (96)

*Olaylarla ve insanlarla empati kuramayan kişinin şefkati gerektiği gibi tezahür edemez. (98)

*Örneğin, erkek çocuklar fiziksel beceri gerektirmeyen durumlarda daha kolay empati yaparlar. Küçük bir erkek çocuğun arkadaşına bisiklete binmeyi öğretmesi bunu gösterir. Kız çocuklar ise psikolojik desteğe önem verirler. Mesela üzülen arkadaşlarını teselli ederler. (101)

*Sempatinin empatden farklı, karşı tarafın hislerine aynı şekilde karşılık vermektir. (101)

*Yapılması gereken şey annenin çocukla ilişkisini bozmadan onda suçluluk , pişmanlık duyguları uyandıracak ve hatasını fark ettirecek şekilde davranmayı başarmasıdır. Aksi halde, ebeveynler bilinçdışı olarak çocuklarının şefkati suistimal etmesine sebeb olabilirler. (103)

*İnsanın mutlu ve huzurlu yaşamasına mani olan durumların ilki, yanlış alışkanlıklarıdır. (106)

*Mesela insan depresyona girdiğinde, akyuvarla baskılanır ve beynin hareket kabiliyeti azalır. Mutlu olduğu zaman ise akyuvarlar daha aktif hale geldiği için hastalıkla mücadele kolaylaşır. (109)

*Estetik duygusu azalan kişi, kendisini kötü hissettiğinden özgüven kaybı yaşar. (111)

*Abartılı giyinen, dikkat çekici davranışlarda bulunan insanlar, aslında sevgi ve ilgi ihtiyacında olan kişilerdir. (112)

*Melih Tahsinoğlu'nun şöyle bir sözü vardır: "Aşıların hatasını maydanoz örter, terzinin hatasını ütü örter, doktorun hatasını toprak örter". Bir doktorun sorumsuz davranması, insanın hayatına mal olabilir.(113)

*Kültür için en basit tanımıyla, toplumun ortak kabulü olan değerler sistemi diyebiliriz (115)

*Vefa, iyilik yapanı unutmamak, gördüğü yardımları hatırdan çıkarmamaktır. (118)

*Kuşatılmışlık hali, adalete zarar veren bir diğer duygudur. Kendini çaresiz hissetmek, insanı savunmaya ittiği için, zihni işlemez hale getirir. Akrebin hikayesi bu konuya en güzel örnektir. Etrafında ateş olan akrep, kuşatıldığını hissettiğinde kendisini öldürür. (122)

*Gururlu kişiler, sıradan olmaktan korktukları için hata yapmaktan aşırı derecede çekinirler. Eleştiriye kapalı olmaları, etraflıca düşünmelerine ve sağlam bilgilerle karar vermelerine manidir. (123)

*Diğer taraftan, pişmanlık duymayan insana onun bu davranışını onaylamadığımızı hissettirir ama yine de kendi ruh sağlığımız için onu affedebiliriz. Çünkü bağışlanmayan her şey, ruhumuza ve sırtımıza yüktür. Affettiğimiz zaman, o yükü alır, bir kenara koyar ve karşımızdakinin yeni bir yanlış daha yapmasını önlemiş oluruz. (125)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...