şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2013 Pazar

Cennet Çiçeği Meryem'ler - Şiir

Ey Meryem! 

21. asrın çiçekleri/meryemleri de olacak..
Rabbin nasıl seni çiçek gibi büyüttüyse..
BU asırda da O Rabbin vahyiyle Çiçekler/meryemler yetişecek..
Ancak Hannelere ihtiyaç var..
İmranlara ihtiyaç var..
Onlarsız Meryem'ler yetişmeyecektir..
Rabbin izniyle hanne ve imran olanların 
Çiçek gibi meryemleri olacak..
Çiçek gibi meryemleri olacak..

Ve meryemler cennette buluşacak..
Rablerine selam duracaklar..
O gün, inşaallah hanne ve imranlar sevinecektir..

13 Nisan 2013 Cumartesi

Temiz Yurdun Sahipleri - Şiir

Duygusal esintilere muhtaç yüreğim,
Yalnızlık sahiline demir atmış.
Karanlıklarda kalan yüreğim, uslanmaz.
Onun tek sermayesi öteye imanı.
O, temiz yurdun sakinlerini hayal eder de,
Atamaz kendini suya.
İşte o sakinler var ya,
Onlar temiz yurdun sakinleri.

Hayallerimin mutluluk haritasını çizen,
İşte o sakinler.
Erdemi ve insanlığı alıp gittiler.
Ben  de yalnızlık sahilinde derbeder yaşıyorum.
Biliyorum erdemi kuşanmasam,
Onlarla olamayacağım.
Dostlarım, beni bu sahilden
Sizler kurtaracaksınız.
Siz, temiz yurdun sahipleri/sakinleri.
Ne olur bu dünyada çıkın karşıma.
Beni de alın götürün.
Sonsuzluk diye çarpan şu yüreğim.
Dursun artık!
Ve sizlerle olayım ben!

13.10.2012

11 Ocak 2013 Cuma

İBRAHİM! - Şiir

İbrahim!
Büyük yolun büyük yolcusu
Büyük bedeller ödemiş çilekeş önder
Eylemlerin büyüğü; putları kırmak
Sonra da illallah demektir.
 
İbrahim!
Allah’ın dostu olmuş büyük zat.
Dostluğun nasıllığını sana soralım
Değil mi?
Yürekte O’nu yaşatmak ve dahası.
Sensiz olmuyor İbrahim. Gel!
Gel ve putları kırmayı öğret bize
Putları kırıp sonra da illallah demeyi
 
İbrahim!
Açık sözlüsün ve harbisin
“En son ilah güneş” dedin.
O da battı ve gitti
“Batanları sevmem” dedin
Allah nasıl bulunur bize öğrettin.
Kalbin mutmain olsun diye
Dilekçe sundun Sevgiliye
Ölüyü nasıl dirilttin diye
“İnanmıyor musun!” denildi,  “görmeden”
“Hayır” dedin, “inanıyorum.”
Mutmain olsun diye kalbim
Bunu Senden istedim Ey Rabbim
 
İbrahim!
Sen inanmak istedin ve sevdin.
Kapılar açıldı ve perdeler çekildi.
Demek inanmakmış mesele
İstemeyi bilmek ve cesaret etmekmiş
İbrahim istedi ve elde etti
Halilullah oldu ve bunu hak etti.
 
İbrahim!
Kurban olmayı öğrettin, kurban vermeyi
Ateşe atıldın ve kesecektin İsmail’i
İş olmuş ve bitmişti yürekte
Yanmıştı İbrahim ateşte,
Edilmişti İsmail kurban, Yüce Rabbe
Demek yürekte bitirmekmiş mesele
 
İbrahim!
Bir yüreksizler çağında yaşıyoruz
Saman alevine dönmüş eylemler
Daha eylem olamamış nice söylemler
Dil yüreğe kafa tutuyor.
Dostluk yok İbrahim, dostluk yok
Vefasızlık bu pazarda yok satıyor.
 
İbrahim!
Gel Hacer’i anlat bize
Hacer’in azmini ve sabrını
Kadınlarımız bedenleriyle var oluyorlar
Hacer’i tanımazlar, azmi bilmezler
Yüreksiz eylem bulamaz hedefini
Hacer su aradı yüreğiyle
Suyu buldu Hacer, içti kana kana İsmail’iyle
 
İbrahim!
O’ndan başkasını vekil tutmadın
Böylece özgürlüğün özünü tattın
Nemrud’a köle olmuş zavallıların arasında
Sen Allah’ı bulmuş ve O’na kul olmuş bir zattın
Nemrudlar bile köleydi kendi nefislerine
Köleler arasında kulluğu bulmak ve buna layık olmak
Liyakatin hala dillere destan Ey İbrahim
 
İbrahim!
Boyunduruk satılıyor pazarlarda
Köleleşmek ve köleleştirmek bitmedi hala
Nemrudlar hala azgın
Putlar dikiliyor yüreklere ve meydanlara
Uzat baltayı İbrahim
Bu defa putları biz kıralım
 
İbrahim!
Muhammed’in atası mübarek insan
Muvahhidlerin rehberi Ey salih insan…
 
Mustafa Tosun/2007

8 Ocak 2013 Salı

Terennüm - Şiir

Akıl, boğulmak üzere duygu denizinde.
İnsan zaten yüzmeyi bilmiyor bu denizde.
Saltanatlar kurulmuş, zulüm dehlizinde,
Mazlumlar ise yürüyor hala, suskunluklarının izinde.

Rahmet deryasına namzet olmalı.
Allah'ı bulup O'na kul olmalı.
Karanlıkları vahyin ışığıyla aydınlatmalı.
Zulmün kara perdesi tez elden yırtmalı.

Zaman seni beklemiyor, ey gafil!
Akıntıda boğulmuşsun, biçare ve sefil.
Bırakmışsın kendini, küfre etmişsin meyil.
İslam ucuz mu dersen, derim ki, hayır değil!

Allah'ım, Seni terk edenlere acıyorum sadece.
O kadar yalnızlar ki, adeta gündüzsüz gece.
Sonlarını bilmiyorlar mı ki yalnız iki hece.
Onlara göre hayat, cevabı olmayan bir bilmece.

Ağlamak, yüreğimin ilacı.
Susmak ise dilimdeki sancı.
Senin için taşıdığım dertler, kederler
Hayatım boyunca başımın tacı.

Gönlümüz Senin sevginle dolsun.
Aşkın bedenimizi sarsın, kavursun.
Karanlık kuytularda bizi,
Kitabın aydınlatsın. (Amin)

BİZİM YOLUMUZ - Şiir

Doğru yol, adı sırat-ı mustakim.
Giren bu yola, olur kendinden emin.
Anlaşılır her şey, zerresinden kürresine.
Mutluluğun haritasi çizilir insanın yüreğine.

Hüzne ve sevince yer vardır, bu yolda.
Hüzün yaşanır ve yer hazırlar sevince.
Hüzünle kişilik oluşturulur, merhamet beslenir.
Ölüm anlatılır ölüm, unutulmaması gereken haliyle.

Düşünerek atılır her adım bu yolda.
Bir saat düşünmek daha faziletli olur,
Altmış yıllık nafileden.
Ruh böyle beslenmeli, düşün ki bulasın.
"Ne kadar az düşünüyorsunuz" ihtarını unutmayasın.

Yükselmek, alçakgönüllülükle olur bu yolda.
Ve yücelir insan, en halis kulluğuyla.
Dua eder, avuç açar Ekber olana.
Bulur kendini insan, arayıp O'nu bulmakla.

Canan daha değerlidir candan, bu yolda.
Can verilir bu yola, ulaştırmak için mesajı insanlara.
Kelimelere ruh verilir, Ömerler bile dayanamaz.
O kelime ki kâinatın dengesi, cennetin anahtarı.
O kelime ki yaşaması zor, söylemesi kolay.

İnsanlar sabır çiçeği yetiştirir bu yolda.
Ve yayılır çiçeğin kokusu her yana.
Bilinir, sabır olmadan hayat sürmez.
Bilinir, sabır olmadan şeytan sevrilmez.
Sabır oturmak değil, yanmaktır.
Sanılmasın ki sabreden gafildir,
Allah için sabreden muhakkak ki asildir.

Zorluklarla beraber yaşar insan bu yolda.
Bilir kolaylığın zorlukla beraberliğini.
İşte gör, vahiy insanının halini.
Allah'a isyan etmez, hapseder nefsini.
Kurtulmuştur o, bulmuştur hürriyetini.
Rehber etmiştir kendisine, İslam Peygamberini

2004

21 Aralık 2012 Cuma

"Evlilik Şiirle Başlar, Şuurla Devam Eder."

İnsanoğlu tam da imtihan edilecek bir formatta yaratılmıştır. 
İnsan hamken, ruhsal anlamda adeta
hayvani düzlemdedir. Basiretle bakarsak şayet Yüce Allah'ın insanın önüne çıkardığı kolaylıklar, zorluklar, engeller, rahatlıklar kısaca hayatta karşısına çıkardığı her şey hamlıktan kurtarmak içindir. Hiçbiri kalıcı değildir. Ne zorluk ne de kolaylık. Hedef insanın beşer düzeyinde kalmamasıdır.

Zorluğa düşen insan, hemen yelkenleri indirmemeli; kolaylığa eren insan "küçük dağları ben yarattım" türünden kibre kapılmamalı. Şayet olursa bunlar, işte o zaman kaybetmiştir insan, hamlıktan kurtulana kadar. Peki bu gel-gitler ne zamana kadar sürer? Tabi ki ölünceye kadar. Hamlıktan kurtulan insanca yaşamanın manevi hazzına erer ve ahirette salihlerle haşrolur, ham kalan ise dünyada da ahirette de ızdıraplar içinde kalır. 

Bu düzlemde, bu bakış açısıyla baktığımızda evlilik de hayatın önemli kavşak noktalarından biridir. Bu kavşağa geldiğinizde hangi tarafa döneceğinizi bilmiyorsanız, belirsizlik halet-i ruhiyesi peşinizi bırakmayacaktır. Ama siz, kararlılığınızı koruyabilirseniz yanlış da olsa girdiğiniz kavşakta ilerlerken elbet doğru yola döneceğiniz bir yol bulabileceksiniz, bu da işin önemli bir yönü. Buradan hareketle evlilik için bir önbilgi, ön hazırlık gerekli midir diye sorarsak, kaçınılmaz olarak 'evet' deriz. Hatta insanların evlilik ile ilgili bilgileri kulaktan duyma türünden basit ve sathi olmamalıdır. Bu bilgisizlik veya sathi bilgiler yuvanın temeline farkında olunmadan açılmış bir boşluktur ve o boşluk sürekli  yuvanın sarsılmasına sebeb olacaktır. Canım cicim ayları bitince bu boşluk etkisini daha da gösterir. Bu konuda ehil insanların kitaplarına bakılmalı ve ehil insanlara sorulmalıdır. Tecrübeler iyi okunmalıdır. 

İki özel insanın ömür boyu hayatını bir arada yaşaması basit ve sıradan bir olay değildir. Evvela bu bilinmelidir. Öyle 'battı balık yan gider' mantığıyla evlilik olmaz. İlerde severler nasıl olsa birbirlerini diyerek olmaz, çocukları olsun düzelir mantığıyla da olmaz. Sonu boşanma ile bitmeyen her evlilik mutlaka sağlıklıdır da denilemez. Evliliği taşıyacak bir şuur seviyesi oluşmazsa büyük bir acı kazanına dönüşür o yuva ve insan döner durur o kazanda.

Uyuşmayan hayaller, idealler ve istekler olduğunda bu iki füzenin çarpışması gibi bir etki yapar bazen. Bu bilinmelidir ve insan kendini buna göre hazırlamalıdır. Bu durumda "feragat ve fedakarlık" kavramını iyice bellemeli ve pratiğe dökebilmelidir. Bunu öğrenmelidir evli çiftler. Tabi ki var olan ideallerinden taviz vermeden. Ama hayatın her aşamasında idealinizin ayrıntılarına kadar icra edilmesini beklemeniz biraz da gerçekçiliğe aykırı olabilir. İdeallerinizin kesin ve kat'i olanlarını korumak şartıyla bazı zevkler ve renkler konusunda uyuşmadığınız durumlarda eşinizin isteğini tercih edebilirsiniz yahut saygı gösterebilirsiniz. Zira o sizin eşiniz ama kopyanız değil, olmamalı zaten. Bu aşamalarda "sevgi ve muhabbet" kavramlarının adeta bir itfaiye rolü vardır. Bu durumu iyi kullanmamız gerekmektedir. Şayet ihtilaflar derinleşirse ve bu konuda insani erdemler araya girmezse (anlayış, fedakarlık, feragat etme, sabır vs.) o zaman ihtilaf ateşi büyür ve belki bir süre sonra "sevgi itfaiyesi" de buna müdahale edemez. Egoların, hamlığın meydana getirdiği ihtilaf ateşini söndüremez. 

Sevgi ve saygı sürekli beslenmeli ve güçlendirilmeli. Hayatın her aşamasında gerekecektir yuvaya bu iki güç. Sevgi yürekte üretilen bir güçtür. Yüreği ham olan tipler bu gücü üretmekte zorlanırlar. Sonuç hüsran olur o zaman. En basit bir engel karşısında bile durulamaz. Yüreksiz insanlar evlilik yapamazlar sadece basit ve zorlukla dolu birliktelik icra ederler. Geminin alt katında kürek çeken köleler gibi... Hamlıktan kastım bu işte, sevememek, merhamet edememek, saygı duyamamak... 
Böyledir şuursuz evlilikler...

Temelini vahiyle atan evlilikler Allah'ın izni ile sarsılsa bile yıkılmaz. Vahiyle atmak demek öyle lafın gelişi değil, kastettiğimiz şuur halinin vahiyle oluşmasıdır insanda. Yoksa duvara Kur'an asarak olacak şey değil. Vahiyle ve Nebi'nin sünnet bilinci ile inşa olan şuurlar birbirini besler, yuvayı sağlamlaştırma konusunda destek olurlar. Şuur evliliğin mayasıdır. Evlilik tadını şuurda bulur. Şuur babalığın/anneliğin sorumluluğunu taşımaktır. Şuur, eşini kopyası olarak görmemektir. Şuur, eşinin ailesine saygı duymamaktır. Şuur, eşini köle gibi görmemektir. Şuur, eşinin de farklı huy ve mizaçlarının olabileceğini kabul etmektir.  

Bu aşamadan sonra şunu da ifade etmek gerekir ki, sevgi itfaiyesinin söndüremediği karı-koca çatışmasını sonunda "boşanma" dediğimiz negatif itfaiye söndürür. Ama bu defa ihtilaf tek sönmez, ailenin tamamı söner. Çok mecbur kalmadıkça bu duruma gelmemek gerek belki ama kaçınılmaz olunca da vaki olması engellenemez. Bu da hayatın bir gerçeği, şeriatın bir kabulü... 

Sevgili gençler... Evet şiir yazın nişanlınıza, sözlünüze... Çiçek alın... Ama bilin ki aile dediğimiz "devlet", şiir ve çiçekle ayakta durmaz sadece. Şiir ve çiçeğin yerini muhabbet, fedakarlık, saygı, anlayış, sabır, helal lokma, kıymet bilme, anne babaların değerini bilme, çocuğu hayırla yetiştirme gibi şuur hamleleri almazsa yuvanız sıkıntıya girer. Zira bu hayat zorlu bir hayat ve tek boyutlu değil. Bizden söylemesi... 

Selam ve dua ile... /Mustafa TOSUN

ELBET - Şiir



Sancılı zamanlar insana uzun gelir,
Sancıların sonu da hayır olur elbet.
Sancılar nur topu gibi bir sabır doğurunca,
O sabır cennete götürür insanı elbet.

Muhabbet nefrete galebe çalar,
Şeytan umduğunu bulamadan döner elbet.
"Güzel sonuç muttakilerindir" der Kur'an.
Ve daima iyiler kazanır elbet.

Gören göz, basiretle görür
Duyan kulak, hayrı duyar bir gün elbet.
Yüreğini şeytandan koruyan mü'min,
Toplumu cennetin bir şubesi yapar elbet.

Kanayan yaramızdır insanın hamlığı.
Dahası, hamlıkla gelen bir bilgiçlik.
Ne zaman tevazu ahlak edinilirse,
İşte o gün insan dünyaya cennetlik tat bırakır,
İşte o gün insan cennete gider elbet.

21.11.2012
Mustafa TOSUN

29 Ekim 2012 Pazartesi

Kelimeler - Şiir

Kelimeler düzgün yerleşmese de
Na anlattığına bakın siz.
Bu kutsal gücün çağrısı
Dünyaperestlere, nankörlere, hainlere
'Ben Müslümanım(!)' diyenlere
Tağuta boyun eğenlere
Allah'tan başkasından korkanlara

Yeter aşıkların sözü ve kanı...

Yazmak - Şiir

Kağıt yetmez
Kalem yetmez
Kalbinde aşk taşıyanlar için

Kalbinde aşk olmayanları ise
Sıksan ya çıkar ya da çıkmaz
Bir harf ya da bir kelime
(2003)

Kentler

Fitne fesat yuvası kentler
İnsanları hep kötülüğe kenetler

İyilik mi? Yok değil,
Ama yok denecek kadar az

Öyle imanlar var ki kentlerde -az da olsa
O büyük fitneyi yok edecek
Öyle imanlar var ki dağlarda
İmanıyla, kanıyla zulmü devirecek

Kalpte yoksa girmesi zordur,
Yaşamak, kalbe girmenin en kolay yoludur.
Eğer aşıksan yaşarsın ve zafer senindir
Değilsen istenilen yerde susturulursun
Bu ne demek oluyor biliyor musun?
O kalp nasibini alamamış
İmandan, aşktan ve İSLAM'DAN
(2003)





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...