14 Ocak 2021 Perşembe

"Zengin Semt Diye Çok Almayın Ha" Dedim Esnafa - Yaşanmış Hikaye



Dedim ama bin ah işittim esnaftan. Daha önceki tespitimin haklılığı ortaya çıkmış oldu galiba, şunu demiştim: "Esnafa borçları olanlar borçlarını ödemiş olsa ekonomi düzelir."

Bugün ki esnaf anahtarcı idi, "burası zengin semt diye fiyatı çok yükseltmiyorsunuz değil mi? Aman ha!" dedim. Anahtarcı ikiz iki kardeş başladılar anlatmaya:

"Hocam şu an bu zengin semtte 10 bin ev var değil mi?" "Evet, öyle farz edelim" dedim. "Hocam işte bu 10 bin evden nerdeyse 2 bine evden alacağımız var ve hala alamadık."

İkiz kardeşlerden biri devam etti anlatmaya: 

"Bir polisten mesela 450 tl alacağımız vardı ve uzun zaman getirmedi. Gittim karakolunu buldum, taa amirine kadar gittim, "amirim bu arkadaşınızdan alacağım var ve vermiyor, dedim. Amirin verdiği cevap şu oldu: "Neden bana söylüyorsun, ne işi var burda, neden bunu aldınız içeri". Polisle çıktık dışarı, bana dedi: "Neden buraya kadar geldin ben sana getiririm". Ben de "Bak beni yine buraya getirme tekrar ona göre" dedim. Gidiş o gidiş polisi artık bulamadım. 

Bazı borçları bana gösterdiler. Üstünü çizdik borçların. Artık bulamıyoruz bu ismi. Kaç defa söylesek de ne el emeğimizin karşılığını alıyoruz ne de verdiğimiz malın. İşte bu nedende dolayı artık "ödemeyi yarın yapacağız" deseler bile iş yapmıyoruz. 

Sen bana zengin semt diyorsun ama fakir dediğimiz semtlerde böyle onursuzluklar yaşanmaz. 
 İşte bu son cümlesine ben de kafa salladım onaylayarak, ben daha çok asil olanlarıyla muhatab oluyorum dedim, diğerleri az olsa da...

*
Düşünebiliyor musunuz dostlar, esnafın hali işte böyle. Allah aşkına nasıl bir toplumuz biz. Borçlu ölenin cenaze namazını kılmayan bir peygamberin ümmetiyiz sözde. Yazıklar olsun bize. Evine ekmek götüren esnalara yapılır mu bu? Üstelik işin içinde emek var. İşçinin emeğinin karşılığını alnının teri kurumadan verin diyen bir peygamberin ümmetiyiz sözde. Adam diyor nerdeyse 2 bin evden alacağımız var. Böyle bir toplumun ekonomiden şikayetçi olması bana boş geliyor. Vesselam 

13 Ocak 2021 Çarşamba

"Meclise Tıpçı Girdim Hukukçu Çıktım Yassıada'da Doktoramı Veriyorum" - Burhaneddin ONAT

 DP Antalya mebusu Burhanettin Onat Yassıada'da Yargılanırken...


》Burhanettin Onat, hakkında tanık olarak dinlenen Hüseyin Nail Kubalı'ya anayasa ile ilgili sorular sorarak tanık olan kişiyi zor durumda bıraktı. Bunu gören mahkeme reisi Salim Başol, tanığı kurtarmak için Onat'a yönelerek: "Siz tıp doktorusunuz. Sorularınız anayasa ile ilgili. İhtisasınız dışında. Bunları nerden öğrendiniz?" Onat şu cevabı verdi: "EFENDİM, MECLİSE DOKTOR GİRDİM, HUKUKÇU ÇIKTIM. YASSIADA ÜNİVERSİTESİNDE DE DOKTORA TEZİMİ VERİYORUM" dedi.

(Adnan Selekler, 27 Mayıs Zor Günler-Anılar, Olaylar, Yorumlar, s. 24)

Genç Mahkum Anlatıyor: "3 Bin Sene Geçmiş Sanki" - Yaşanmış Hikaye


        

        Bonzai almıştım bir ara, azdı ama. Etkisini bir süre sonra gösterdikten sonra bir baktım ki ben ölmüşüm annem babamlar üzerimde durmuş ağlıyorlar. Beni tutup tutup sallıyorlar. Uyan oğlum uyan diyorlar. Sonradan benim cenazemi hazırlayıp gömecekler. Ben olan biteni görüyorum. Beni gömüyorlar. Ben ruh gibi oralarda dolaşıyorum. Latif varlıklar beni alıp götürüyor. Engel olamıyorum. Sonradan bazı şeyler daha yaşıyorum. 3 bin sene geçtiğini sanıyorum. 

        Gözümü bi açtım ki taksideyim. "Nereye gidiyoruz?" dedim. "Köye" dediler. "Nerden geliyoruz peki?" "Urfa'daki hastaneden." "Ne oldu bana?" dedim. "3 gündür seni götürmedigimiz yer kalmadı. 3 gün boyunca baygındın ve bir türlü uyanmadın. Nerdeyse ölecektin..." dediler... 

        Ben hiçbir şey hatırlamıyordum ve hala da o anları hatırlamıyorum. Sonraki birkaç günde ise şuurum yerindeydi ama sersem sersem dolaşıyordum etrafta. Bir daha almadım o zıkkımı. Beni bulaştıran şey ise saçma sapan bir meraktı.... 

**

        Rabbim bizi ve gençlerimizi koru. Özenti, Merak tuzağı şeytanın en sinsi tuzaklarıdır. Birçok gencimiz bu cehaletin kurbanı olmaktadır. Bu nedenle muhakkak ilgilendiğimiz gençlik gruplarımız olsun. Onlara sahip çıkalım. 

Yunanlılar Suriyede Mülteci Konumda Yıl 1942

 



Yıl, 1942

Nazi ve Sovyet işgalinden kaçan yaklaşık 40 bin Avrupalı, Suriye, Mısır ve Filistin'de kurulan kamplara yerleştirildi.


Foto: Yunanistan'dan Suriye'ye mülteci olarak gelenlere yemek ve kıyafet dağıtıldı.

12 Ocak 2021 Salı

Bir Mahkum Dedi Ki - Yaşanmış Hikaye

Bir mahkum dedi ki:

Dışardayken, bana gelen mesajlara bile cevap vermeye erinirdim ama şimdi nerdeyse her gün 1 kitap bitiriyorum. Bu zamana kadar boşuna yaşadığımı kitap okuduktan sonra anladım.

Türklerin 100 Yıl Önce Yuttuğu Mikrobu Şimdi Kürtler Yutuyor

Şuna bakar mısınız?
100 yıl önce türklere (önemli bir kısmına) yutturulan ırk mikrobunu bize de yutturmaya çalışıyorlar. Benim seçmediğim ırkımı bana din diye dayatıyorlar. Kürtleri yücelteceksin, kürtleri gerileten İslam ise İslamı da terk edeceksin, kürtleri Amerika kurtaracaksa gerekirse Ona tapacaksın, siyonizmi hak mücadelesi olarak göreceksin (ki kürtlere yardımcı olsunlar), pkk ne kadar kötü de olsa kürt örgütü olduğu için köklü karşıtlık sergilemeyeceksin. İranlıya, Türke ve Arap'a düşman olacaksın. Müslüman olsalar da...
Daha ne sersemlikler....
Ya Rab koru imanımızı.
Ama eminim ki 100 yıl önce türk ırkçılığı da aynen böyle idi. Kabe ile çankayayı eşitleyecek kadar sapık bir durum.
Seçmediğim ırkımın halleri doğal hallerimdir ve devlet de dahil kimse bu doğal hallere ket vurmamalıdır. Bu doğallığın en büyükleirnden biri de anadildir. Devlet anadile (doğallığa) müdahale ettiği için işte bu sersem tavırlar ortaya çıkıyor.

Bizler müslüman kalarak kürttlerin de ve diğer kavimlerin de doğal hallerine sahip çıkmaya devam edeceğiz. Siyasiler bu konuda kesinlikle şuurlandırılmalı. Özellikle islami gruplar tarafından. Anayasa değişmesi gerekiyorsa değişmeli. Ne edip edip fıtrata dayalı bir sistem kurulmalı. Aksi halde bir sersemlikten kurtulup öbür sersemliğe düçar oluyoruz. Ve son tahlilde islami siyasetin gerekliliğini bu vesile ile daha iyi anlıyoruz. İslami siyaset, islami yönetim olmadığı sürece böyle sersemliklere maruz kalacağız.. İster kürt tarafından ister türk tarafından...

11 Ocak 2021 Pazartesi

Newroz/Nevruz Günü'ne Müslümanca Bakış Denemesi

       


     Kutsal bayram mı? Hayır tabiki. Bildiğin kültürel bir etkinlik. Eğer kutsalsa hangi dinin kutsalı? Eğer İslam’ın kutsalı değilse -ki değil o halde müslüman kürtlerin olaya farklı bakması gerektiği bilinmeli. Peygamberimiz kendi arap kültürünün bile bayramlarını değiştirdi. Çünkü İslam hayatı şekillendiren ve putperestliğin her biçiminden korumaya çalışan bir din. Neden biz Müslüman kürtler İslam öncesi kürt efsanesini kutsallaştıralım. Newroz baharın gelişi itibariyle ateşsiz ve dualı, şükürlü bir şekilde idrak edilebilir. Zira baharın gelişi zaten Allah’ın ayetidir. Biz yabancısı değiliz ki Allah’ın ayetlerine. Ama işin içine başka kutsallıklar katıp ateşsiz bu iş olmaz derseniz o zaman biz de yokuz deriz.

        Eğer efsaneleri din edinmemişseniz ne ala. Ne güzel. Gerçek kurtarıcılar peygamberlerdir. Onların izini takip etmek gerek. Eğer gerçekte Demirci Kawa insanları o zalimden kurtarmışsa, inşaallah Allah mükafatını verir, gerçek durumunu bilemeyiz. Ama onu putlaştırmama konusunda hassas olmalıyız. En azından Müslümanım diyen kürtler.

        Mesela ateşin üzerinden zıplamalı olarak kutlanılan newruzda Yüce Allah’a dualar ediliyor mu, baharın getiren Allah’a hamdler, şükürler ediliyor mu, bir kerecik bile Allah’ın adı anılıyor mu? Bunu sorgulamak bir Müslümanın en doğal hakkı. Üstelik yeri göğü yaratan, her sene baharı geri getiren Demirci Kawa değil. Bakın insanlar Yüce Allah’ı bir kenara koyup Demirci Kawa efsanesine göre haberleşme aracı olarak kullandığı ateşi kutsallaştırıyor. Özgürlük falan diyerek sosluyorlar. Acaba özgürlük diyenler, Kawa’ya göre mi diyor, yoksa kendi şimdiki ideolojilerini mi kastediyor, bunu da sorgulamak lazım. Zira sadece hayatta kalmak ile özgürlük elde edilmiş olmuyor. İslam’da özgürlük Yüce Allah’a kul olarak gerçekleşir. Demirci Kawa’nın bireysel eylemini eğer gerçekten yaşanmışsa da fıtri bir eylem olarak görürüm. İnsanların hayatlarını kurtarmak elbette ki önemlidir.

Türkçe Ezan Üzerine

Ezanın Türkçeleştirilmesinde rol oynayan dokuz kişiden biri olan Ali Rıza Sağman bile bu durumu şöyle eleştirmiştir: Ezan Türkçe okundu da ne oldu? Cami fazla cemaat mi kazandı? Ezanın taşıdığı birkaç kelime, Türkçemizi mi zenginleştirdi? Öte yandan ‘monşer’ler ile ‘’bonjur’’lar dilimizi kökünden kemirip duruyor. ‘’Mersi’’ler ‘’sağol’’ları kapı dışarı savarken ezandaki birkaç kelimenin Türkçe okunmasını lazım görmek doğrusu anlaşılmaz bir muammadır. Dilimizi önce diğer yabancı kelimelerin salgınından kurtaralım da sıra ezandaki beş kelimeye gelsin.

Kaynak: “Türkçe Ezan ve Menderes” (Kitap Kritiği)

Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...