10 Nisan 2013 Çarşamba

Gelecek Tasavvurumuz ve Ortadoğu İntifadası

Muslihun, fıtratıyla ve vahiyle uyum içinde, tevhid ve adaletin tanıklığını yapma çabası, mücadelesi gösteren
insan demektir. (17)
*
Modernist ve işbirlikçi din algısının ıslah ve inşa çabaları için düşündüğü gelecek tasavvuru komplocu vesveselerdir. (22)
*
Ulus toplumlar ister ırk, ister dil veya toprak merkezli olsun, vahye göre biçimlenmemiş seküler yapılardır. (23)
*
Vahiy merkezli İslami eğitim, hayatın içinde şahitlik mücadelesiyle kazanılmalıdır. (26)
*
Bugünün görevini yapmayan, donanımlı hale gelmeyen bir çizginin, orta ve uzun vadeli gelecek plan ve hedefleri de gerçekçi olmaktan çıkar ve bir hayale veya masalımsı bir edebiyata dönüşür. (29)
*
İslami duyarlılıklar en azından diktatörlüğe, sömürüye, yolsuzluklara veya Batılı yaşam tarzına, liberallik, solculuk gibi sapmalara tavır alacak düzeye yükseltilebilmelidir. Ki, asıl projemizi, yani ıslah ve inşa projemizi gerçekleştirebilmemiz için önümüz açılsın, diyaloglarımız çoğalsın. (32)
*
Tevhidi değerleri sosyalleştirme mücadelesinde sahih bilgi düzeyine ulaşmak imkanlıdır; ama ulaşılan sahih bilgiyi takva üzere amelleştirip amelleştirememek ve istikamet üzere gelişip geliştirememek ise hikmetli olmakla ve adanmışlıkla alakalıdır. (35)
*
Tüm rasullerin mücadelesinde genelleşen metodik örneklik şudur: Açık tebliğ, ilkeli tavır ve şahitlik. (36)
*
Tevhidi mücadele, hayattaki her türlü bozulmaya, zulme, şirke karşı çıkışın adıdır. (36)
*
Tevhid; Rabbimizin Kitabı'na rağmen inanç sistemleri ve sosyal düzenler oluşturmaya çalışan isyankarların eylemlerini Allah'a ortak koşmak olarak niteler, reddeder ve bizi Hz. Muhammed'in ahlakında örneklenen Kur'an ahlakıyla donatır, vahiyden ve fıtrattan uzaklaşan her türlü sapmayla mücadeleye sevkeder. (37)
*
Müslümanın hayatla, yaratılış, yaratıcı ve hayatın sonuyla ilgili temel görüşlerinin (akidenin) vahye dayanması gibi; metod ve düzenle ilgili konuların da vahye dayanan bu akaidden yani Kurani ilkelerden çıkması gerekir. Ancak metod anlayışında bu tespite dayanmakla beraber kendi çıkarımlarını veya içtihadi düzenlemelerini kesin nass yerine koyan ve bu konudaki yorumlarını/algılarını da "Rabbani metod" olarak ifade edenler olmuştur. Kur'an'da her peygamber için bir yol/minhac gösterildiğinin bildirilmesi dolayısıyla Rasulullah'ın mücadele örnekliğinden anladığını "Nebevi metod" olarak sunup kendi algısını ve mücadele önceliğini akaidden çıkmış sabiteler olarak tartışılmaz kılanlar da olmuştur. (38)
*
Oysa kavmini Firavun'un kulluk sisteminden uzaklaştırmaya çalışan Musa (as)'ın veya Mekke'de Haşimoğullarının himayesini önemseyen, ticarette müşriklerin "ilaf" anlaşmasından yararlanan veya Habeşistan ve Yesrib gibi daya uygun ortam arayışlarına yönelen Rasulullah'ın mücadele örnekliği, cahili de olsa daha özgürlükçü ve hukuki ortamların baskı ortamlarına tercih edildiğinin işaretleridir. (40)
*
Olumlu bir değişim için hem niyet, azim ve eylem; hem bilgi, inanç ve kararlılık gereklidir. (43)
*
Ayrıca bu tartışmalarda "değer" (dünya görüşü, ideoloji ve yasama) olarak sistemin dışında veya üstünde olduğumuz; ama kuşatıldığımız vakıayı ifade etmek bağlamında da ulusal bir sistemin içinde bulunduğumuz ve kendi inancımıza hürrüyet alanı geliştirinceye kadar ekonomiden kültüre, eğitimden siyasete kadar uygun sistem içi araçları kullanmanın kaçınılmazlığı gerçeğini de görmüş olmak gerekir. (47)
*
İslami mücadele ve tebliğ süreçlerinde metodik tartışmalarımızı halledebilmenin yolu tabi ki usuli bir yeterlilik, tutarlı bir vakıa bilgisi ve istişareye ehil olma şartlarıdır. Bu çerçeveye yönelen çözüm yolu ancak diyalog ve müzakerelerle sağlanabilir. "Diyaloglar", uygun üslup ve adap ölçüleriyle gerçekleştirilecek tavsiyeleşmeye ve ıslaha; "müzakerele" ise metodolojik yeterlilik ve vahyin şahitliği istikametine sahip olanları katılımcı şura içtihadına yöneltmelidir. (47)  
*
Ortadoğu'daki diktatörlük rejimlerine karşı halk ayaklanmasını Batılı sosyal bilgiler diliyle, yani liberal veya sol öykünmeci bir dille okuma yanlışlığından öncelikle vazgeçmeliyiz. (87)
*
Müslümanların dilinde "devrim" veya "inkılab", "ıslah" misyonundan kopartıldığında, Batılı paradigmaya bağlı olarak ilerlemeci olan anarşist, faşist kalkışmaya veya liberal reformlara bir öykünme ifadesine dönüşmektedir. Bu bağlamıyla "şura" kavramını kurumlaştırıp, örneklendirip takdim edemeyen tarihi Müslüman ataletinin siyasal katılımı ifade etmek için ödünç olarak kullandığı "demokrasi" kavramı gibi, her ne kadar muhtevasını düzelterek kullansak da "devrim" ifadesinin de bir ödünç kavram olduğu görülmelidir. (88)
*
Karl Marks'ın ezilen Hindistan halkına ilgisizliği ve İngiliz emperyalizminin onları bir üst toplumsal aşamaya sıçratacağı beklentisi, Türkiye solcularının da Ortadoğu'nu ezilen halkları ve Müslümanlar hakkındaki karamsar önyargılarını biçimlendiriyor olmalı. Çünkü komünizm, bir vicdani yaklaşımın ötesinde Marks'ın inanılan "bilimsel tezleri"ne göre kapitalizmden sonra varılması gereken zorunlu bir toplum biçimi. (89)
*
Mustafa Kemal'i devrimci ilan eden TKP, yayın organlarında yaptığı vurgularla Ortadoğu halkının direnişini yok sayıyor ve "Tunus'ta veya Mısır'da emperyalizm de kapitalizm de hiçbir şey kaybetmedi, sadece sistem kendini revize etti." diyor. (89)
*
Tevhidi uyanış süreci dinin asılları ile buluşmayı ve bu asıllarla günümüzü yorumlamayı hedefleyen bir ıslah hareketiydi. (103)
*
Temeli olmayan bir inşaata çatı projesi çizmek örneğinde olduğu gibi, temelsiz ve vakıasız stratejik hedefler; büyük fedakarlıklar ve emeklere rağmen sonuçsuz kalmaya, çökmeye veya moral bozuklukları oluşturmaya mahkumdu. (104)
*
Ebu Cehil'in hakim olduğu cahiliyeden, Necaşi'nin hakim olduğu cahili yapıya sığınan ilk Kur'an neslinin, Habeşistan'daki tutum ve ilişki ağını irdelemek de vahyi ilkeler konusunda şartlara göre farklı içtihat biçimlerinin var olacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. (105)
*
Siyasal ve toplumsal alanda ağırlığını hissettirmeyen korunmacı politikaları değil, tebliğci açılımları düşünen ve
hedefleyen bir nitelik yeterliliğine ulaşmanın çabası içinde olunmalıdır. (105)
*

Biz Kur'an talebelerine düşen, küresel kapitalizme karşı tepkisel söylemlerle 19. yüzyılın sağcı veya solcu ulusalcı despotizmlerinin çürümüş zulüm söylemleriyle parallelleşmek değildir. Bize düşen, eski düzeni de görece özgürlükler sağlayan ama kişiyi kendi ekseni etrafında bireyselleştiren yeni düzeni de aşacak kalp intifadalarını ateşlemek, vahyin bugünkü alternatif "inşa ve ıslah dili"nin ne olduğunu sergileyip sosyalleştirebilmektir. Bu dili, hayatı dünya gerçeklerinden soyutlayan Kemalizm'in veya diğer diktatörlük rejimlerinin ördüğü hücrelerde ve mağara şartlarında değil, hayatı gerçeklerine açık alanları görerek üretebilmeliyiz. (107)

*
Hayatın ve mücadelenin içinde kendi gerçekliğini oluşturamayan veya bu konuda aktif bir yoğunlaşma içine girmeyenlerin, dış gerçekler hakkında değerlendirmeler yapması da ek inandırıcı değildir. (108)
*
Muhammedi sünnet örnekliğinde bakıldığında, kuşatıldığımız cahili bir sistemde ve tebası konumuna düşürüldüğümüz bir toplumda, yeniden var olma mücadelesi yürüten Müslümanların çevre şartlarına ilgisiz kalmaları da Kitabi değildir. Bu konuda "temkinli olmak" ayrı, "mesafeli olmak" ayrı, "ilgisiz olmak" ayrı tutulmalıdır. (111)
*
Saltanat sistemleri karşısında Tevhid ve Adalet ekolünün çıkışını kavramayanların; veya Ehl-i Sünnet akaid kitaplarındaki "Zalim sultana itaat"i akaidleştiren metodolojik yaklaşımı dışlamayanların; veyahut çoğu kez vahyi ölçülerle çatışan "Darul Harp Fıkhı"nı aşamayanların uzlaşmacı veya tam tersi dışlayıcı-radikal tekfirci metodik yaklaşımları ilmi ve usulü tabandan yoksundur. (111)
*
İlgisiz olmak: Müslümanlar kendileriyle ve kendilerini biçimlendirmeyle ilgili hiçbir vahiy dışı proje veya taarruza ilgisiz kalamazlar. Tepki biçimlerinin aktif veya içine kapanık olması içtihadi tercihleriyle ilgilidir. Bu bağlamda bilinçlenme sürecindeki Müslümanlar için anayasa yapımına ilgisizliğin nedenlerini de özetlemek gerekir. Bunun nedeni a-sosyalite olabilir. Apolitikliği aşamamak olabilir. Ütopik gelecek tasavvurlarıyla oyalanmayı alışkanlık haline getirmekle ilgili olabilir. Tertil fıkhı üretmek konusunda usulü yetersizlikten bahsedilebilir. İlgisizlik durumu, yorumların genel geçer nasslar düzeyinde görme yanlışlığı hatta bazı kere de müstağniliği ile de izah edilebilir. (113)
*

15 Mart 2013 Cuma

Modern İnsanın Ruhsuz Yaşamı

Büyüyen şehirler ve daralan yürekler...
Bir misafir kabul etmeyi düşüneceği zaman, başında tonlarca evhamlar biriken insanlar..
ve sonunda herkes mezarını kendi evinde kazıyor... 
İşte modern insanın ruhsuz yaşamı... 
Bir çift lafın belini kırmaya bile güç yetiremeyecek kadar güçsüz aynı zamanda...

11 Mart 2013 Pazartesi

Teknolojinin Ötesi 3

İyi ve kötünün, güzelle çirkinin, doğru ile yanlışın, faydalı ile zararlının sınırları Vahiyle çizilmiştir. (72)
***
Gelecek nesiller, modern çağların en büyük zalimi olarak Batılıları göreceklerdir. (Toynbee) (76)
***
Yüksek öğrenim yapanların önemli bir kısmı ikinci bir dil bilmiyor. Bırakınız yabancı dili, Türkçe'yi bile eski ve yeni kelimeleriyle birlikte doğru dürüst kullanamıyor. Böylesine çorak bir ortamda sağlıklı bir kültür ve düşünce patlamasının olmasını elbette bekleyemeyiz. (80)
***
Sezai Karakoç, konuşmalarında, "yetkin bir müslüman Arapça ve Farsça yanında iki tane de Batı dili bilmeli", derdi. (80)
***
Olanak, koşul ve olasılık derseniz, Batı'nın, toplumcu ve planlı ekonomi yanlısı oluyorsunuz. İmkan, şart ve ihtimal derseniz bireyci ve pazar ekonomisi taraftarı oluyorsunuz. İnsanın inandığı ve bağlandığı değer sistemini savunmak ve belirlemek işte bu kadar basit. (81)
***
Dil uzmanları doğru söylüyorlar. Gerçekten insanlar bildikleri kavramlar ve kelimeler kadar düşünebiliyor. kelime ve kavram bilgimizin sınırları aynı zamanda idrakimizin de sınırlarını gösteriyor. (81)
***
Kitle üretiminin yasaları edebiyat çalışmaları için de geçerlidir. Edebiyat eserinin derinliği, ele aldığı insanın ruh fırtınaları, açmazları, çözümsüz çatışmaları ve üzerine gittiği konular değil; okuyucularının sayısı, baskı adedi, anlatılanları basitliği ve kitle insanının anlayabileceği bir biçimde sıradanlığı önemlidir. (96)
***
Dinden böylesine uzaklaşmanın sonucu öyle bir insan tipi ortaya çıktı ki, onun için her türlü ahlakdışı eylem yaşanan hayatın ta kendisi oldu. Eski Yunan ve Roma'daki ahlaki çözülme yalnızca onların kendi toplumlarını yıkmıştı. Oysa bugün, Batı hayat tarzı ile gelen ahlaki yozlaşma, kitle haberleşme ve ulaşım araçlarıyla dünya ölçüsünde yaygınlaşıyor. Derinlikten yoksun, tek hedefi, ele geçenin çoğaltılması olan tiplerin anlatıldığı edebiyatla beslenen televizyon, sinema ve benzeri kitle iletişim araçları tüm dünyayı yönlendirir bir konuma geldi. (101)

Teknolojinin Ötesi 2

Değişmeyi hızlandırma adına körüklenen yenilik yanlısı olma psikolojisi, yalnızca yaşama şartlarını zorlaştırmıyor; araştırıcı, atılgan kişiliği örseleyerek silik, kendine güveni olmayan, kararsız ve dengesiz insanların sayısını da çoğaltıyor. (31)
***
New York Times'in hafta sonu baskısı on beş hektar ormanın yok olmasına karşılık çıkıyormuş. (35)
***
Ormanlar, su ve hava gibi kimsenin sorumsuzca harcamaya hakkı olmadığı kamu mallarıdır. (35)
***
Reklamlar da, bir ihtiyacı karşılamak adına bilgi vermenin değil, gösteriş tüketimini arttırmanın aracıdırlar. (36)
***
A. Huxley, bir denemesinde, New York'ta yapılan bir anketten söz eder. Bir sendika, işçilerin sürekli izledikleri gazetelere ilişkin anket yapmış. İşçilerin yarısından çoğu bu gazetenin, yörenin en yalancı gazetesi olduğunda birleşmişler. Ancak yine de yarıya yakın bir kısmı, aynı gazeteyi, resimli romanları, abartılmış cinayet ve benzeri haberleri ve dedikoduları yüzünden satın aldıklarını belirtmişler. (36)
***
Kitle haberleşme araçlarının sebeb olduğu bilinç kamaşması ancak peygamberlerin çağrısına uymakla giderilebilir. (36)
***
Kirlenmenin kaynağı, yaşamamız için gerekli olup olmadığına bakmadan, ahlaki ölçü ve değerleri gözardı ederek, tüketimi durmadan artıran insandır. (44)
***
Otomobiller, buzdolapları, televizyonlar, telefonlar ve metrolar; insanlar birbirlerini sevmedikçe, birbirlerine dost gözüyle bakmadıkça toplumsal mutluluğa ne ölçüde katkıda bulunabilirler? (50)
***
Doğal dengeyi bozmak, yani ölçüyü aşmak, uç noktalara gitmek, Cehennemi yeryüzüne taşımak demektir. (56)
***
Zaman iki yanı keskin bir kılıç gibidir, ya insanın sonu gelmeyen tutkularının tatmininde bilinçsizce yok olur ya da gönlünün genişletilmesinde, yüreğinin zenginleştirilmesinde ve ruhunun yüceltilmesinde kullanılır. (57)

Teknolojinin Ötesi

Ülkelerin gelişmişliği, artık kişi başına tüketilen enerji, kişi başına üretilen çelik ve çimentoyla kaç kişiye bir otomobil, televizyon, çamaşır makinası ve buzdolabı düştüğüyle ölçülüyor. Bunların para birimine dönüştürülmesi olan milli gelir de gelişmişliğin şaşmaz ölçüsü haline geldi. (19)
*
Bir toplumun gelişmişliğini ölçmeye, kültürünü, insanlarını ve zihinsel gücünü değerlendirmeye yeter mi, bunlar?   İnsanların birbirlerini sevmesine, birbirlerine yardımcı olmalarına yol açabilir mi, bu nesneler? İnsanlar birlikte yaşadıkları kimselerin dertleriyle ilgilenmiyorlarsa, neye yarar bunca eşya, insanı bencilleştirmekten öte? İnsanlararası hased ve kıskançlığı çoğaltmaktan başka, tüketimin böyle arttırılmasının sonucu nedir? (19)
*
İnsanı tüketim tutsaklığından kurtarmak için, değer ölçüsü, eşyadan ve paradan erdeme kaydırılmalıdır. (19)
*
Çıkmazın bilincine varılmaması için, her gün bir değişik oyalayıcı ürün pazara sürülmektedir. Vakit geçirme, yorgunluk çıkarma adına yeni bir endüstri doğmuştur: Turizm. eğlencesiyle, plajıyla, sinemasıyla, televizyonuyla, sürekli insanın bilincini karartan bir çarktır bu. (25)
*
Yenilik yapmak bahanesiyle araçlar sık sık değiştirilerek, durmadan kamçılanan eşya açlığıyla, insanın kalıcı ve değişmez olanı algılaması ortadan kaldırılmaktadır. (25)
*
İnsanı mutlu kılan, eşya, para ve tüketim değil; tabiat ve evrenle uyum içinde yaşamak ve erdeme ayarlanmaktır. (25)
*
Ekonomi; sonsuza dönük, sonsuza ayarlı insanın, tabiattan gerçek ihtiyaçları doğrultusunda yararlanmasına ilişkin bir faaliyet olmalıdır. (25)
*
Özünde erdemi ihmal etmiş insan çabasının, dünyayı yaşanır bir hale getirmesi beklenemez. (28)
*
Batı, insanlığa yeryüzünü bir anda yok edebilecek silahlar armağan etmiştir. (28)
*
Çağdaş insan; kendisini gösteriş ve böbürlenme gibi en zayıf yanından yakalayan reklam ve propaganda saldırısıyla karşı karşıya. (31)
*
Değişmeyi hızlandırma adına körüklenen yenilik yanlısı olma psikolojisi, yalnızca yaşama şartlarını zorlaştırmıyor; araştırıcı, atılgan kişiliği örseleyerek silik, kendine güveni olmayan, kararsız ve dengesiz insanların sayısını da çoğaltıyor. (31)
*
New York Times'in hafta sonu baskısı on beş hektar ormanın yok olmasına karşılık çıkıyormuş. (35)
*
Ormanlar, su ve hava gibi kimsenin sorumsuzca harcamaya hakkı olmadığı kamu mallarıdır. (35)
*
Reklamlar da, bir ihtiyacı karşılamak adına bilgi vermenin değil, gösteriş tüketimini arttırmanın aracıdırlar. (36)
*
A. Huxley, bir denemesinde, New York'ta yapılan bir anketten söz eder. Bir sendika, işçilerin sürekli izledikleri gazetelere ilişkin anket yapmış. İşçilerin yarısından çoğu bu gazetenin, yörenin en yalancı gazetesi olduğunda birleşmişler. Ancak yine de yarıya yakın bir kısmı, aynı gazeteyi, resimli romanları, abartılmış cinayet ve benzeri haberleri ve dedikoduları yüzünden satın aldıklarını belirtmişler. (36)
*
Kitle haberleşme araçlarının sebeb olduğu bilinç kamaşması ancak peygamberlerin çağrısına uymakla giderilebilir. (36)
*
Kirlenmenin kaynağı, yaşamamız için gerekli olup olmadığına bakmadan, ahlaki ölçü ve değerleri gözardı ederek, tüketimi durmadan artıran insandır. (44)
*
Otomobiller, buzdolapları, televizyonlar, telefonlar ve metrolar; insanlar birbirlerini sevmedikçe, birbirlerine dost gözüyle bakmadıkça toplumsal mutluluğa ne ölçüde katkıda bulunabilirler? (50)
*
Doğal dengeyi bozmak, yani ölçüyü aşmak, uç noktalara gitmek, Cehennemi yeryüzüne taşımak demektir. (56)
*
Zaman iki yanı keskin bir kılıç gibidir, ya insanın sonu gelmeyen tutkularının tatmininde bilinçsizce yok olur ya da gönlünün genişletilmesinde, yüreğinin zenginleştirilmesinde ve ruhunun yüceltilmesinde kullanılır. (57)
*
İyi ve kötünün, güzelle çirkinin, doğru ile yanlışın, faydalı ile zararlının sınırları Vahiyle çizilmiştir. (72)
*
Gelecek nesiller, modern çağların en büyük zalimi olarak Batılıları göreceklerdir. (Toynbee) (76)
*
Yüksek öğrenim yapanların önemli bir kısmı ikinci bir dil bilmiyor. Bırakınız yabancı dili, Türkçe'yi bile eski ve yeni kelimeleriyle birlikte doğru dürüst kullanamıyor. Böylesine çorak bir ortamda sağlıklı bir kültür ve düşünce patlamasının olmasını elbette bekleyemeyiz. (80)
*
Sezai Karakoç, konuşmalarında, "yetkin bir müslüman Arapça ve Farsça yanında iki tane de Batı dili bilmeli", derdi. (80)
*
Olanak, koşul ve olasılık derseniz, Batı'nın, toplumcu ve planlı ekonomi yanlısı oluyorsunuz. İmkan, şart ve ihtimal derseniz bireyci ve pazar ekonomisi taraftarı oluyorsunuz. İnsanın inandığı ve bağlandığı değer sistemini savunmak ve belirlemek işte bu kadar basit. (81)
*
Dil uzmanları doğru söylüyorlar. Gerçekten insanlar bildikleri kavramlar ve kelimeler kadar düşünebiliyor. kelime ve kavram bilgimizin sınırları aynı zamanda idrakimizin de sınırlarını gösteriyor. (81)
*
Kitle üretiminin yasaları edebiyat çalışmaları için de geçerlidir. Edebiyat eserinin derinliği, ele aldığı insanın ruh fırtınaları, açmazları, çözümsüz çatışmaları ve üzerine gittiği konular değil; okuyucularının sayısı, baskı adedi, anlatılanları basitliği ve kitle insanının anlayabileceği bir biçimde sıradanlığı önemlidir. (96)
*
Dinden böylesine uzaklaşmanın sonucu öyle bir insan tipi ortaya çıktı ki, onun için her türlü ahlakdışı eylem yaşanan hayatın ta kendisi oldu. Eski Yunan ve Roma'daki ahlaki çözülme yalnızca onların kendi toplumlarını yıkmıştı. Oysa bugün, Batı hayat tarzı ile gelen ahlaki yozlaşma, kitle haberleşme ve ulaşım araçlarıyla dünya ölçüsünde yaygınlaşıyor. Derinlikten yoksun, tek hedefi, ele geçenin çoğaltılması olan tiplerin anlatıldığı edebiyatla beslenen televizyon, sinema ve benzeri kitle iletişim araçları tüm dünyayı yönlendirir bir konuma geldi. (101)

Evlenecek Gençlere Çok Önemli Tavsiyeler -Abdulaziz Bayındır-


1 Mart 2013 Cuma

Dünyacıların Birbirlerine Zulümleri / (Kürt Meselesi Üzerine Yapılan Çözümler)

Özelde Kürt meselesi genelde ise zulüm diktatoryası üzerine 'demokratik' düzenlemeler yapılıyor... Samimi bir şekilde kolları sıvayanlar oluyor... Samimi olmayanlar şu an seslerini pek çıkaramıyor... Biz de bu zulmün tamamen bitmesi taraftarıyız... Amma bu bitim nice zulümlerin bıkkınlığı üzerine meydana geliyor... Allah'ı razı etme derdi olmayanların çözümleri geçicidir... Bu sadece bir dinlenme aşamasıdır... Tek zulüm kan değildir, insanların Allah'ın yarattığı fıtrat üzere olmamaları sürekli zulümdür.. Bu böyle bilinmelidir.. Yüreklere oturan, yürekleri serinleten bir çözüm İslam'sız olamayacaktır... Bunu önce Müslümanlar anlamalıdır... Bunun için kolları sıvamalıdır... Hem türk hem de kürt dünyacılarının çıkardığı bu savaşın bitmesi bizlere rahat nefes aldıracaktır... Müslümanlar barış ortamında İslam'ın sesini kimsenin hakkını yemeden, dolambaçlı yollara gitmeden yükseltmeli... İnsanları Allah'ın yolunda hikmetle ve güzel öğütle çağırmalı... Çünkü gerçek mutluluk fıtrat dinine bağlanmakla mümkündür... Nebevi bir metodla insanları buna davet etmeliyiz... Mezotopotamya toprakları İlahi mesajın aydınlığını bekliyor ve tüm dünya...
Buradan hareketle güncel olayları takib etmek zorundayız... Tüm tarafların fikirlerini bilmeliyiz... Bu konuda samimi olanlar ile olmayanları tefrik edebilmeliyiz... Ama güncel olayların etkisinde kalıp sahnedekileri çözümün mutlak erkleri olarak görmemeliyiz... Sahnedekiler dünyacıların pislettiği ortamın temizleme çabasındalar sadece... Ama samimi niyetlerin bazen yeterli olmadığını bilmeliyiz... Esas mutlak gücün Allah olduğunu hiçbir aşamada unutmamalıyız... O'nun mübarek Kitabı'nın eğitimin yüreklere nakış nakış işleme çabası gösterenler sahnedeki gerçek rol sahipleridir... İnşaallah bu toprakların insanları ırkçılık mikrobuna karşı ilahi bağışıklık kazanırlar, çünkü demokratik bağışıklık gerçek bağışıklık olamıyor...
'Dünya standartlarına uygun demokrasiler' ibaresi şu an için çözüm olarak görülüyor... Aslında bu bir seraptır... Evet, uzaktan bakınca su var gibi görülüyor... Bu azimle harekete geçiliyor... Ama bu yeni yorgunluklar demektir... Bizlere göre serab olan başkalarına da gerçek gibi geliyor... Ama bu zamanla anlaşılacaktır... İnsanları bedensel ve ruhsal olarak vahyin eğitimine çağırmak zorundayız...... Çünkü vahiy serab değildir... Vahyin çözümü serab değildir... İnsanın kan döke döke, zulüm yapa yapa ve bir süre sonra ulaştıkları barış ortamının adı YORGUNLUK BARIŞIDIR... İnsanların yüreklerini temizleyen bir barış değildir... Asıl olan yüreği temizleyen barıştır... Kin ve nefreti yok eden barıştır... Allah'a bağlılıktan beslenen yürekler ancak bunu başarabilir... Bugün Amerika kendi içinde iç savaş yapmıyor olabilir, demokrat olabilir ama bu Amerika'nın yüreğini temizleyen bir barış ortamı değildir... Çünkü Amerika zulmünü kendi dışındaki dünyasında uyguluyor... Amerika terbiye olmuyor demokrasi ile... Bugün Türkiye'deki iç savaşın bitmesi eğer bu yöntemlerle yetinilirse bu yürekleri temizleyen bir yöntem olamaz...
O halde Türkiye'deki tüm Müslümanlar bu topraklarda ilahi mesajı yayma rolünü essah olarak yüklenmelidir... Bunu söylerken asla kültürel dini yaymayı kastetmiyorum... Yayılması gereken sadece Peygamberin önderliğinde Kur'an mesajıdır...





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...