28 Ocak 2014 Salı

Neredeyiz?

Komplekse girdiğimiz günden beri kaybettik sıcak ortamlarımızı..
Teknolojiye 'haddini bilerek gel yanımıza' diyemedik..
Sevdiklerimizi kıyıda köşede bıraktık..
Dertleşme nedir? Unuttuk..
Kaprislerimiz, evhamlarımız bizi maddeyle dost etti..
Soğuk, cansız ve konuşmayan maddeyle dost olduk..
Maddenin şekil halmış hali olan teknoloji ile insanı değiştirdik..
Kardeşimizin sorunları umurumuzda olmadı..
Dedelere 'anlat dedeciğim geçmişi bize' demedik..
Dedelerimiz evimizde hep suskun suskun oturdular..
Onları dinlemek yerine yalancı filmlere göz diktik..
İçi tarih dolu büyüklerimizi susturduk..
Teknoloji haddimizi bildirdi.. Biz ona bildiremedik..
Doğayla bağımızı kopardık..
Ağacı ve karıncayı unuttuk..
Kaldırımların soğukluğu bize de sindi..
Eşya insandan dolayı değer kazanırdı eskiden..
Şimdi ise insan olmasa da olur diyoruz..
İki lafın belini kıramıyoruz artık, bu kadar güçsüz ve aciziz..
Dilsiz makinelerle dilsizleştik.. Lâl olduk... Gözlerimiziz karardı...
Eskiyi yâd edecek hafızalarımız yok artık..
Eskiye bugüne taşıyacak cesaretimiz yok.. Çünkü kompleksliyiz..
Biz artık biz değiliz...
"Elalem ne der?" zindanında tutsak olanların iç dünyası var mıdır?
Varsa da kof değil midir?
Hasıl-ı biz cesaretimizi kaybetmişiz... Özümüzü dışa vuamıyoruz..
Modernizmin ağlarına takılmışız.. Özgür ve özgün değiliz..
Bilinç yok! Fikir yok! Eylem yok! Aşk yok! Dostluk yok!

26 Ocak 2014 Pazar

Meryem Babasından Şiir Dinliyor

Babası kızı Meryem'e seslendi:
-- Can kızııımmm, Meryem'im gelir misin, sana kısa bir şiir okuyacağım.
Ders çalışmaktan yorulan Meryem birden irkildi ve odasından çıktı. 
--Geldim babacığım, dedi.
-- Gel can kızım bu şiiri askerde yazmıştım. Kısa ama derin bir şiir..
-- Oku babacıgım..
Babası hafif öksürerek başladı:
---Karanlık ve serin..
Yagmurun ıslatmasıyla berraklaşmış..
İçime çektiğim temiz hava..
Moral kaynağım oldu..
Aslında bu şu demek:
Birkaç tane kainat ayeti okudum..
Kalbim feraha kavuştu..
Rabbim bedenimi ve ruhumu diriltti..
İnsanların yıpratmaları bozamaz beni..
Anladım ki 'Kainat Ayetleri'ni okuyan..
Kainat kadar genişler ve ferahlar..
...
Usulca şiiri dinleyen Meryem babasını alkışladı ve sarıldı babasına..
--Babacıgım Allah'ı çok seviyorsun bunu cok iyi anlıyorum, dedi..
-- Can kızım tabi ki Allah'ı cok seviyorum.. O'nu üzmemek için hassas davranmaya çalışıyorum. Kainat ayetleri surekli O'ndan bahsediyorlar. Bu da beni mutlu ediyor.
Meryem annesine seslendi:
-- Annecigim bak babam askerde iken kısa ama anlamlı bir siir yazmış.
Annesi de:
-- Can kızım biliyorum cok okudum o siirleri, hatta benim icin de cok yazmış.. Bilmez miyim hicc..
Meryem babasına bakarak tebessüm etti..

19 Ocak 2014 Pazar

Tevazu - Hikaye

Babası Meryem'e bir kadının hikayesini anlatıyordu.. 
Meryem dikkatle dinliyordu.. 
Bak kızım dedi babası, "tevazu" diye sesini yükseltti ve o kadın:
----kendini yetiştirmedi.. .Sadece sevgiye güvendi.. Ama sevgi de sadece yeterli olmaz hayatın zorlukları karşısında...
----Takva bilinci... Rıza bilinci... İnsani erdemler.. bunlar da gerekli idi.. 
----İnsan sevgisi..
----Kadınlara gerekli en önemli şey nedir biliyor musun?
----Bana göre evvela TEVAZU...
----İMANDAN DA ÖNCE...
----İman bu insani erdemler üzerine bina edilmeli..
aksi halde hiçbir işe yaramaz..

6 Ocak 2014 Pazartesi

Vahiyle Sulanan Çiçek

Meryem sordu:
- Baba bana hep 'cicegim' diyorsun.. Cicegini neyle sulayacaksın.. (naz ve tebessümle)
Baba cevap verdi:
- Vahiyle kizim vahiyle.
Baba devam etti: Vahiyle sulanan çiçek cennette açacaktır kızım..

Yalnızlık Nedir?

Meryem küçük olmasına rağmen babasına zor sorular soruyordu:

-- Baba 'yalnızlık zor demiştin geçenlerde' nedir yalnızlık?

Babası beklemiyordu kızından bu soruyu. Ama cevap vermeliydi bu soruya..

-- Kızım asıl yalnızlık insanın Rabbinden mahrum kalmasıdır. Hani bir ayet var ya Mutaffifin suresinde geçen seninle çalışmıştık. "Hayır, onlar o gün Rablerinden mahrum bırakılacaklar." İşte bu ayet yalnızlığın tanımıdır kızım... Onun dışındaki yalnızlıklar geçicidir kızım.. Rabbim bizi kendinden mahrum etmesin..
Meryem amin dedi o şirin sesiyle... Sarıldı babası kızına ve gözleri doldu... Kızının alnından öptü... 'Tatlı kızım' benim dedi... Ne de zor sorular sorarmış babasına...


Meryem''in annesi odadaki sessizliği farketti ve mutfaktan odaya bi göz attı... Eşi başını almış iki elinin arasına Rabbine yakarışlarda bulunuyordu...

31 Aralık 2013 Salı

Ayet Ayet... Sure Sure...

Ayet ayet
Sure sure
İşleyelim gel şu zamanı..
Belirlenmiş bir saatin varken..
Kılavuzsuz dolaşmak niye..
Çağın kirli materyalleri ile oyalanma..
Çevre putuna takılı kalma..
Alıkoyuyorsa seni Rahman'dan..
Bırak onları, dost olsalarda..
Ayet ayet... Sure sure.....
Yaşayalım bu zamanda..
Elindeki kitaplar da ne?
Rabbin kitabı varken...
Zamane yazarların hayal dùnyalarında dolaşacağına..
Seni yaratanın gerçek dünyasında rol al!!

Hadi gel...
Ayet ayet sure sure dolaşalım yeryüzünü..
Dikelim gözlerimizi cennet yurduna..
Rabbin cemalini görmenin hayalini kursana..
Ne muhteşem! Ne yüce!
Allahu Ekber! Allahu Ekber!

28 Aralık 2013 Cumartesi

Rönesans İnsanı/Toplumu

Rönesans dönemi insanı Allah'la yarışmaya kalktı. O'nu rakib gördü. O'na muhtaç olmadığını sandı. Teknolojinin, tüm ihtiyaçlarını gidereceğini sandı. Kibirlendi. Gururlandı. Oysaki bu yarışta kaybedecek olan hep insan olacaktı. Kendisini yaratana karşı katı önyargılar taşıyan rönesans insanı gün geçtikçe teknolojinin erdiği sahte özgüvenle gafletinin derinliğini arttırmaktadır..
Nefsin ilahlığının aracı haline gelen teknoloji rönesans insanını şehvetinin esiri haline getirdi ve fıtratının ihtiyacına karşı körleştirdi. Şehvetinin gönüllü esiri ve fıtrat körü olan rönesans insanı olan modern insan, dengesizliğin ve dipsizliğin en tipik örneğidir. Bütün bunlara karşın kendisini de dünyaya nizam verme makamında görüyor.
Üçüncü dünya ülkelerinin insanları ise modernizmin bu rüzgarından korunacağı yerde kendisine ait olan her ne varsa terk etme pahasına bu rüzgara kucak açıp kendini bırakır hale geldi. Bu haliyle üçüncü dünya ülke insanlarının gelişmesi imkansız hale gelmiştir. Uzun yıllar süre gelen ve adeta kalıtım yoluyla taşınmakta olan derin kültüründen ve inancından kopan ve bundan rahatsızlık duymayacak kadar narkozlanmış bu insan insanlar, batılıların kölesi/askeri/pazarı olmaktan başka bir sonuçla karşılaşmayacaklardır. Hayatının öznesi olmayan bu tip toplumlar sürekli yönlendirmelere maruz kalacaklardır. Bu büyük bir ızdıraptır, azaptır. Kökünden kopmuş bir ağacın çürümesi misali çürümeye yüz tutmuş toplumlar olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
Rönesans insanının zamanı bu denli kirlettiğini, hayatı bu denli denegsiz hale getirdiğini rahatlıkla/acıyla görüyoruz. Başarılarının meydana getirdiği şımarıklığının acısını üçüncü dünya ülkeleri ödüyor. Batı bunun keyfini yaşıyor. Bu dünyadaki insanların adeta manevi genleriyle oynuyor ve etkisiz/pasif/silik toplumlar haline getiriyor. gelişimlerini takib ediyor ve istemediği düzeye geldiğinde çomak sokuyor. Tarihsel kavgaları depreştiriyor ve düşmanlıklardan kendine menfaat üretiyor. Allah'ı kendine rakib gören ve O'nu hayattan dışlayan modern insanın dünyaya sunduğu tablo işte budur. 
Nefislerinin, şehvetlerinin çizgisinde yaşamaktan rahatsız olmayan bireyler bu berbat tablodaki başarı grafiğinin basamaklarıdır. Tevhid inancına göre yaşayan bireyler ise bu tablonun başarı grafiğini azaltan, aşağıya çeken bireylerdir. O halde bize düşen tevhid akidesinin ilkelerini benimsemiş bireyler olmaktır ve bu bireylerin sayısını çoğaltmaktır.  





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...