8 Mart 2014 Cumartesi

İMAN SEVGİNİN ALANINI SINIRLIYOR. (bakara:221)

“Müşrik kadınlarla iman etmedikleri sürece asla nikahlanmayın. Mü’min bir cariye, çok sevseniz de soylu bir müşrik kadından daha iyidir.” (Bakara:221)
SEVGİ, İMANLA SINIRLANDIRILIYOR.
Rabbimiz böyle emrediyor: Nikahlanmayın!
Sevginin sınırsızlığı imanla sınırlandırılıyor. Sevmek, aşık olmak dengesini bu şekilde buluyor. Müşrik olan bir kadın yani Allah’la bağlantısı allak bullak olmuş bir kadını sevmek, onunla evlenmek için yeter şart değil. Onun Rabbiyle bağlantısızlığı öte aleme uzanmayacak bir aile ortamının kurulmasının önünün açacak ve kurulan bir aile rabbani olamayacak. O halde aşkın gören gözüyle hareket etmemiz gerekiyor. Aşkın kör olan gözü doğru hedefe ulaştırmayacaktır. Veyahut aşkın kör gözünü iman ile açtırmak lazım.
Mümin bir cariye soylu bir müşrik kadından daha hayırlıdır. Kuran evliliğe bakış açımızı belirliyor. Müşrik kadının tüm artı özellikleri şirk tarafından ortadan kalkıyor. Mümin bir bakışın nazarında müşrik kadındaki güzellik ve soyluluk hiçbir işe yaramıyor. Cariyedeki iman onu güzelliğini meydana getiriyor, ona imani bir asalet veriyor ve Kuran işte bu kadını evlilik için uygun görüyor. Mümin erkeğe bu farkındalığı kazandırmak istiyor. Üstelik şu an bu durum şer’an yasak bir durum. Ancak bu hükmnü arka planında alacağımız hikmetler var. Eş seçiminde malum klasik kriterler değişiyor. Kuran yeni ufuk kazandırıyor topluma. Soyuna güvenerek kendini n cazib olduğunu düşünen bir kadın Kur’an nazarında cezp ediciliğini kaybediyor. Kur’an cariyeyi ona yeğ tutuyor. Çünkü cariye de var olan iman ona soyüstü bir statü kazandırıyor. Kur’an tercihin buna yönelik olması gerektiğini bildiriyor.
Eş seçiminde duygusallığı ön planda tutanlar kriterlerin seçip ayırma işlemini icra edememekteler. Evlendikten sonra duygusallık karşıt cinsin tutarsız tavırlarıyla adeta yağmura maruz kalmış bir ateş gibi yavaş yavaş sönüyor. Daha sonra nikah sözleşmesinin verdiği bağlayıcılıkla ona katlanmak zorunda kalıyor. Duygularla inşa edilen hayaller, realitenin varlığıyla bir bir yıkılıyor. Kur’an’ın bu emri aslında bir önfikirdir, tercih aşamasında yardımcı bir unsurdur. Kur’an asla sevgiyi küçümsemez. Hatta Rum:21’de: “Yanlarında sukünete eresiniz diye sizin bizzat kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda muhabbeti ve merhameti peyda etmesi O’nun işaretlerindendir. Düşünen taşınan kimseler için bunda kesinlikle pek çok ibretler vardır.” Diyerek sevginin yaratıcının varlığına bir delil olduğu anlatılıyor. Bunu dengeleyen bu ayet yuvanın temelinde sadece sevgi değil, imani bir alt yapının da olması gerektiğini dile getiriyor. Sevgi ve aşk, iki kişiyi bir arada tutar belki ama imani bağ ile o iki kişinin meydana getireceği aile ümmete bağlanacak topluma bağlanacak, ümmet içinde anlamlı yerini bulacak. Sevgi bağı iki kişi için gereklidir, ama imani bağ ise ailenin sağlamlığı ve ümmete intisabı için gereklidir. Aksi halde bu durum zevclerin arasını bozacaktır ve ümmetin gücü zayıflayacaktır.
Bu emir ile ümmet bağının önemini de daha iyi anlıyoruz. Duygusallığın uzun soluklu bir yürüyüş için yetmediğini bununla birlikte imanın da gerekliliğini ve böylece ümmet olabilmenin farkındalığını görüyoruz. Şirke bulaşmış kadın, kocasının imani değerlerini hiçe sayacak, önemsemeyecek. Bu şekilde doğan çocukların imani alt yapılı olmaları zor olacak ve ümmet bütünlüğü zedelenecek. Çünkü ailenin zedelenmesi ümmeti etkileyecektir. Çevrenizde nice erkekler görebilirsiniz ki, eşlerinin sorumsuzluğundan ve vurdumduymazlığından dolayı omuzları iniktir, başları büküktür. Sesleri gür çıkmamaktadır. Bunun sebebi imanına tevhidi boyut kazandırmamış eşlerin varlığı ve sonuç olarak erkeğin ümmetin sahasına ailesi ile birlikte çıkamaması. Kur’an’ın bu emrinin altında bu hayati gerçekleri görebiliriz. Ayetin devamında aynı durum erkekler için de söz konusudur: “Ayrıca kadınlarınızı da ima etmedikleri sürece müşrik erkeklerle evlendirmeyin. Mü’min bir köle, çok sevseniz de soylu bir müşrik erkekten daha iyidir.” Ayetin bu şekilde tamamlanması tabi ki soruna iki açıdan bakmamızı gerektiriyor. Mü’min kadın için mümin erkek, mü’min bir erkek için ise mü’min kadın. Velev ki biri köle veya cariye de olsa. İmani bağ bu durumda devreye girip duygusallığa yön veriyor. O halde, ‘sevenler ayrılmamalı’ deyip duygusallık denizinden çıkıp, imani alt yapılı olmadığı sürece sevginin uzun soluklu hayatta rol üstlenemeyeceğini ve birbirlerini olumsuz anlamda etkileyebileceklerini görmeliyiz, kabullenmeliyiz. Dünya hayatında evlilikte imtihan sırrına göre şekillenmeli. Sizi tembelliğe itecek eşinizin varlığı imtihanınızın kaybı demektir belki de. Bu ayırım özellikle imani bir ayırım. Yoksa imani dereceleri farklı olan insanların evlenmemesi gerektiği falan değil. Lakin bu konuda bile dikkatli olmamız gerektiğini ayetten çıkarabiliriz. Sevgi rotamızı imani bilincimiz taa baştan belirlerse yol arkadaşımız ile ilerleyebiliriz. Aynı imani dairede olup derece farklılığı bile gidişatı yavaşlatabilir. Buna da dikkat etmemiz gerekmektedir.
Son olarak şunu da ifade etmeliyiz ki, Kur’an hayatın içinden konuşuyor. Kur’an rotamızı belirleyecek ilkeler vazediyor. Buna kulak kesilmeliyiz, yürek kesilmeliyiz. Satır aralarına inebilmeliyiz. Bize ne mesaj verdiğini irdelemeliyiz. Müşrik bir topluma inen Kur’an’ı o zamandaki insanlara söylenmiş bir hitap olarak görmemeliyiz. Kur’an mutluluğumuz için gelmiştir. Onu dikkatli bir şekilde takib etmeliyiz. Onun hayata dair dile getirdiği püf noktaları tesbit edip kulağımıza küpe yapmalıyız. Hükümlerini hayata aksettirebilmeliyiz. Hayat kitabı Kuran diyebilmemiz için hayatın içine taşınması gerekir. Özelikle bu ayetle duygularımıza bir rota belirlendiğini rahatlıkla görebiliriz. Bunu taa baştan imanlı gençlerimizin kalbine yedirmeliyiz. Ki duygusallığın komasına girip aşk kurbanı olmasınlar.

4 Mart 2014 Salı

Soru Yumakları ve Dört Büyük Gücümüz

Hangisi doğru nereden bilebilirim? Ya o doğruysa?
İnsanlar bu sorular yumağından nasıl kurtulabilir?
Allah'ın bu soru yumaklarına terk ettiğini sanmayın!
4 önemli güç verdi bize, bunları hakkıyla kullandığımız zaman kurtulacağız inşaallah.
VAHİY, PEYGAMBER, AKIL, VİCDAN..
Birinin eksikliği, bizi kurtarmayabilir soru yumaklarından..
ÜStelik iyi olgunlaşmadığı zamanda..
Arkadaşlar hakikatin müntesib...i olmak kolay ve ucuz değil..
Agnostik olmak istemiyorsak bunları olgunlaştırmak zorundayız..
Önyargılarımızın esiri olmuş olabilir mi bu 4 gücümüz..
Çevrenin manipülasyonlarına maruz kalmış olabilir mi?
Bunları mukayese yeteneğimizle başarabiliriz.
Farklı toplumları, kaynakları irdeleyerek ve kıyaslayarak..
Bunun için bilgili olmalıyız ve çok okumalıyız..
Allah'ın bizden beklediği kulluğu basit düzlemlere bırakamayız..
Dünyayı kendimizden ve çevremizden ibaret göremeyiz.
Geniş ufuk, sorgulayan zihin, güvenen kalb, hikmetli vicdana sahib olmalıyız..
Vahyi tertemiz berrak bir zihinle okumalıyız..
Peygamberi vahiyle tanıyıp, hayatını örnek almalıyız..Onu üretmeliyiz..
Bu 4 büyük gücümüzü ve alt güçlerimizi şeytanların şerrinedn korumak için Yüce Rabbe sığınmalıyız...
UNUTMAYIN BİRİ EKSİK OLUNCA YUMAK ÇÖZÜLMEZ.

İman ve Delil

İnancınızı bir delil üzerine bina ettiğiniz zaman
Ve delil aklınız ve vicdanınız tarafından kabul edildiğinde
İşte o zaman inancınızı müntesibisiniz demektir,
Yaşayanı ve yaşatasınız demektir..

3 Mart 2014 Pazartesi

Cins-i Latif Olan Kadın Cins-i Kesif Oldu

Cins-i latif olan kadın letafetini modernizme kurban etti. Ekonomik özgürlük onu burnu kakık hale getirdi. Tevazuyu kaybetti. Degerleri yitirdi. Ana yürekli degil kariyer havalı oldu. Cocugu degil eşyayı sevdi. Hasılı kadın cinsi latif degil cinsi kesif oldu.
 ***

Kadının toplum içindeki rolünü İslami bilinç belirlemiyor. Kadın toplumsal varoluşunu imanıyla takvasıyla değil, dişiliği ve parasıyla arz-ı endam ediyor. Bu durum şeytanın kâr hanesini kabarık yaparken, İslami toplum ideali ise müthiş darbe alıyor. Tüm bunları söylerken de tabi ki erkeği de unutmuş değilim..

28 Ocak 2014 Salı

Neredeyiz?

Komplekse girdiğimiz günden beri kaybettik sıcak ortamlarımızı..
Teknolojiye 'haddini bilerek gel yanımıza' diyemedik..
Sevdiklerimizi kıyıda köşede bıraktık..
Dertleşme nedir? Unuttuk..
Kaprislerimiz, evhamlarımız bizi maddeyle dost etti..
Soğuk, cansız ve konuşmayan maddeyle dost olduk..
Maddenin şekil halmış hali olan teknoloji ile insanı değiştirdik..
Kardeşimizin sorunları umurumuzda olmadı..
Dedelere 'anlat dedeciğim geçmişi bize' demedik..
Dedelerimiz evimizde hep suskun suskun oturdular..
Onları dinlemek yerine yalancı filmlere göz diktik..
İçi tarih dolu büyüklerimizi susturduk..
Teknoloji haddimizi bildirdi.. Biz ona bildiremedik..
Doğayla bağımızı kopardık..
Ağacı ve karıncayı unuttuk..
Kaldırımların soğukluğu bize de sindi..
Eşya insandan dolayı değer kazanırdı eskiden..
Şimdi ise insan olmasa da olur diyoruz..
İki lafın belini kıramıyoruz artık, bu kadar güçsüz ve aciziz..
Dilsiz makinelerle dilsizleştik.. Lâl olduk... Gözlerimiziz karardı...
Eskiyi yâd edecek hafızalarımız yok artık..
Eskiye bugüne taşıyacak cesaretimiz yok.. Çünkü kompleksliyiz..
Biz artık biz değiliz...
"Elalem ne der?" zindanında tutsak olanların iç dünyası var mıdır?
Varsa da kof değil midir?
Hasıl-ı biz cesaretimizi kaybetmişiz... Özümüzü dışa vuamıyoruz..
Modernizmin ağlarına takılmışız.. Özgür ve özgün değiliz..
Bilinç yok! Fikir yok! Eylem yok! Aşk yok! Dostluk yok!

26 Ocak 2014 Pazar

Meryem Babasından Şiir Dinliyor

Babası kızı Meryem'e seslendi:
-- Can kızııımmm, Meryem'im gelir misin, sana kısa bir şiir okuyacağım.
Ders çalışmaktan yorulan Meryem birden irkildi ve odasından çıktı. 
--Geldim babacığım, dedi.
-- Gel can kızım bu şiiri askerde yazmıştım. Kısa ama derin bir şiir..
-- Oku babacıgım..
Babası hafif öksürerek başladı:
---Karanlık ve serin..
Yagmurun ıslatmasıyla berraklaşmış..
İçime çektiğim temiz hava..
Moral kaynağım oldu..
Aslında bu şu demek:
Birkaç tane kainat ayeti okudum..
Kalbim feraha kavuştu..
Rabbim bedenimi ve ruhumu diriltti..
İnsanların yıpratmaları bozamaz beni..
Anladım ki 'Kainat Ayetleri'ni okuyan..
Kainat kadar genişler ve ferahlar..
...
Usulca şiiri dinleyen Meryem babasını alkışladı ve sarıldı babasına..
--Babacıgım Allah'ı çok seviyorsun bunu cok iyi anlıyorum, dedi..
-- Can kızım tabi ki Allah'ı cok seviyorum.. O'nu üzmemek için hassas davranmaya çalışıyorum. Kainat ayetleri surekli O'ndan bahsediyorlar. Bu da beni mutlu ediyor.
Meryem annesine seslendi:
-- Annecigim bak babam askerde iken kısa ama anlamlı bir siir yazmış.
Annesi de:
-- Can kızım biliyorum cok okudum o siirleri, hatta benim icin de cok yazmış.. Bilmez miyim hicc..
Meryem babasına bakarak tebessüm etti..

19 Ocak 2014 Pazar

Tevazu - Hikaye

Babası Meryem'e bir kadının hikayesini anlatıyordu.. 
Meryem dikkatle dinliyordu.. 
Bak kızım dedi babası, "tevazu" diye sesini yükseltti ve o kadın:
----kendini yetiştirmedi.. .Sadece sevgiye güvendi.. Ama sevgi de sadece yeterli olmaz hayatın zorlukları karşısında...
----Takva bilinci... Rıza bilinci... İnsani erdemler.. bunlar da gerekli idi.. 
----İnsan sevgisi..
----Kadınlara gerekli en önemli şey nedir biliyor musun?
----Bana göre evvela TEVAZU...
----İMANDAN DA ÖNCE...
----İman bu insani erdemler üzerine bina edilmeli..
aksi halde hiçbir işe yaramaz..





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...