Şanlıurfa Eyyubiye’den bir imam kardeşimiz ümmetin öfkesini tek başına
büyük bir cesaretle Siyonist iki polise gösterdi. Rabbim onun şehadetini kabul eylesin.
Neden üçüncü kez diyorum?
Şanlıurfa Eyyubiye’den bir imam kardeşimiz ümmetin öfkesini tek başına
Neden üçüncü kez diyorum?
Urfa’da 4.Kitap Günleri başladı. Haftaya pazar (14 Kasım 2021) bitiyor. Kitap severler
Neyse ki okuma bilinci de yayılıyor topluma. Gençler hakkında olumsuz söylemler varsa da onlar da ilgi duyuyor ve umut veriyor. Kitap fuarları bu anlamda ticari bir süreçten ziyade o il’in kültür hareketi diyebiliriz. Toplumu bir adım daha kitaba yaklaştırma diyebiliriz. Yazarların gelmesi sürece heyecan katıyor. İnsanlar o yazarlara karşı minnet duygusu besliyor, ruh dünyasına sunduğu katkıdan dolayı. Tabi yanında da bir arkadaşını getiriyor ve böylece o arkadaşı da kitap dünyasına adım atıyor.
(okumadan geçmeyin. Tarih 16 Haziran 1950)
BİR ABİMİZE DERGAH CAMİSİ İLE ALAKALI BİR BİLGİLENDİRME.
(Basit gelebilir ama bence değil, İbrahim peygamberin şehrine yakışmıyor)
Bir mecliste konuşurken gündeme, Kur'an'da ilk inen kıssa olan "Bahçe Sahipleri Kıssası"nı getirdim, bahçe ortağı olan üç kişinin mülk üzerinden ver(eme)dikleri imtihanı anlattım. (kalem suresinde, merak eden Kur'an mealinden okuyabilir), dinleyici kardeşler şaşırarak dinledi.
Zira kendilerine din anlatanlar direk Kurandan mesaj vermemişler hep bilmem kaçıncı derece geride kıssalar anlatmışlar, çoğu da yanlış bilgi içerikli.
Kur'an'da inen bu ilk kıssanın şahsiyete katmak istediği erdemlerden biri olan "paylaşmak" ve "Allah yokmuş gibi hareket etmemek"tir, dedim.
Kıssayı anlattıkça dinleyicilerin şaşkınlığı daha da artıyor. Adeta "Neden bizim bu kıssadan haberimiz yok" dercesine dinliyorlardı. Pür dikkat dinlediler bu nedenle.
Davet ve tebliğde Kuran mesajını geride bırakarak direk hocalarımızın kitaplarındaki görüş ve yorumlarını dikte ettirircesine anlatmak, ilk doğru buymuş gibi lanse etmek kanaatimce vebaldir.
*
Ardından konu Urfa'da kısmi yaygın olan tefeciliğe geldi. Bu meselede de bu cürmün "Allah'a ve Rasulü'ne harb ilan etmek olduğunu" hatırlatıp onun üzerinden konuştuk. Tabi ki bu ifade Kur'an'da geçen bir ifade. Yani konuyu ilk olarak Kurani dayanaklarla anlatma çabasında oldum. Nebevi davet biçimi böyle olması gerekir. Zira Nebi ne öğrenmişse Kur'an'dan öğrendi. Daha sonra hocaların (tek birinin değil) fikirlerinden istifade edilebilir elbet.
Yine tuhaf olan şuydu ki, dinleyiciler bu meseleyi de Kur'an içeriği üzerinden dinlememiş gibi pür dikkat dinliyorlardı. Örneğin, "faiz yiyen anası ile zina etmiş gibidir" sözü nerde, "Faiz yiyen Allaha ve Resulüne harb açmış gibidir" sözü nerde. İnsanlar ikincisinde çok ilkini biliyorlar. Neden önce ayet bilinmiyor? Ve ilk söz acaba gerçekten sahih mi?
Bir abimizden şunu duydum:
Urfa'da yağmur duasına çıkılacağı zaman duayı yapacak kişi diyormuş ki:
- Buğday pazarındakiler gelmesin..
- Oto alım satımdakiler gelmesin..
- Hal pazarındakiler gelmesin..
**
Yani yaşanan bir durum bu ve eskiden böyleymiş, kimse yanlış anlamasın. Sosyolojik bir vak'a olarak bence önemli bir yaşantı... Şimdi devam ediyor mu bilmiyorum bu durum ama önceden böyle söyleniyormuş
**
Bundan alınacak derslerimiz yok mu? Allah'ın yağdıracağı su ile topraktan çıkan buğday ve sebze-meyve satıcıları belki herkesten daha çok duaya çağrılması gerekiyor iken halk onların gelmesini istemiyor..
Neden? Çünkü onlarda yalan-hile daha çok imiş. Oto galericiler de hakeza. İstisnalar vardır elbet. Biraz daha araba ile alakalı olsa da onlar da Yüce Allah'ın nimetlerine muhtaç.. Demir'e özellikle.....
Hasılı neden dua edecek kıvamda değiliz?
Not: Konu Urfa'da geçse de güvensizlik maalesef her yerde diz boyu.
#yaşanmış #bir #hikaye
Adanalı bir genç 1983'te Urfa'da ziraat bölümünü kazanıyor ve tek başına otobüse binip kayıt yapmaya geliyor. Garaja gelip otobüsten indikten sonra gözlerine çarpan iki şey: ürkütücü mezarlık ve çok kötü kokan karakoyun deresi. Çevresini iyice süzün gencin içi kararıyor ve ben bu şehirde okuyamam, deyip kendini şartlıyor ve biraz sonra tekrar otobüse binip dönmeyi düşünüyor. Gidip sorunca Adana'ya dönecek olan otobüsün saat 17.00de olacağını öğreniyor. Ama o saate kadar ne yapacak orda? Neyse diyor. Bari kayıt yapmayacaksam da. Gidip okulu öylesine göreyim. Karakoyun ile mezarlık arasında ilerlerken az ötede bir dükkana girip askeriyesinin karşısında olan üniversiteyi soruyor. Urfalı adam bu gence çok sıcak davranıyor. Önce şu otobüse bin diyor. Ama sonra da "dur beni seni durağa götüreyim" diyor. Otobüse gelince adam şoföre "bu genci şurada indir" diyerek iyice tembihliyor.. İşte Urfalı o esnafın bu sıcak ilgisi o gencin yüreğini şehre ısıtıyor ve o genç ilk senenin sonunda yine memleketime geçiş yaparım derken bu defa arkadaş ortamı ve diğer güzel ortamları oluşturarak evi unutuyor adeta. Ve o arkadaş grubuyla 30 senedir her sene Urfada bir araya gelip güzel zamanlar geçirip tekrar ayrılıyorlar.
**
Hisse: İnsanlara göstereceğiniz en ufak bir sıcak ilgi ve davranış onların en önemli karar anlarına denk gelebilir ve hayatlarını etkileyebilir.
__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...