25 Kasım 2020 Çarşamba

Siyer (Sünnet) Meal'in Sigortası (Mı?)

Evvela şunu vurgulayalım, siyerden kastımız önümüze gelen her rivayet değil. Mütevatir derecesinde sahih bilgiler ve pratize edilerek yaşama taşınmış Nebevi sünneti kastediyorum. Uydurma hurafeleri zaten reddetmeliyiz.

Kur'an meali, Peygamberimizin siyerinden bağımsız okunduğu sürece insanın düşünce dünyasında nesneleşmekten kurtulamaz. Kur'an, düşünceler içinde boğulur. Kur'an, düşünceyi terbiye edeceğine, çağa göre şekillenen düşünce, onu kırpar, keser, modifiye eder. Modern ve postmodern zihnin Kur'an'a olan yöneliminde artık bunu çok net görüyoruz.

Burada aslolan şudur ki, Kur'an'ı pratize eden peygamber ve ilk nesil var. Yaşanan bu süreçleri çok iyi belleyerek Kur'an'ın asıl maksadını anlamaya çalışmalıyız. Yoksa sadece lafızlarla uğraşarak yahut lugat atraksiyonları yaparak değil.

Kur'an ilk nesil üzerinden yaşamı tüm yönleri ile inşa etti. Bu bilinen bir gerçek. Elbette ki zamanın tağayyürü de var. O halde Kur'an diyorsak şayet nebevi pratiklere (sünnete) de vakıf olmalıyız.

Aksi halde çağa göre şekillenen düşüncelerimiz, Kur'an'ı yönlendirir ve Kur'an çağın şekillendirdiği düşüncelerimize mahkum olur. Oluşan bu durum aslında bizim geleneği eleştirdiğimiz durumun ta kendisi...

O halde peygamber Kur'an'ın sigortasıdır diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz...

Duyguların Psikolojisi Kitabından Kesitler - Nevzat TARHAN

Edison'a en büyük icadı sorulmuş. Verdiği cevap: "En büyük icad ottur, bizim yaptığımız icat ve
keşifler mevcudu göstermektir. (önsöz)

*67 yaşında atöylesi ile birlikte her şeyi yandığında ertesi gün ailesini toplayıp "Bütün hatalarımız yandı" diyebilmiş ve üç hafta sonra da fonografı icad etmiştir. (önsöz)

*1990'lı yıllarda duyguların bilimsel bir kategori olduğu ve duyguların ihmal edilmesi sonucu insanların başarılı ama mutsuz oldukları anlaşıldı. (önsöz)

*Tüketerek mutlu olan Batı'nın, paylaşarak mutlu olmayı hedefleyen Doğu'dan alacağı çok dersler vardır. (önsöz)

*Descartes, 'cogito, ergo sum' yani 'düşünüyorum o halde varım' diyerek duyguların maddesel varlığını ve yaşam üzerindeki etkisini yok saymıştı. (giriş)

*Duyguların aktarılması, düşünce bilgisinin duygu bilgisine dönüşmesi için zihinsel malzemeler gerektiğini gösteriyor. Bu malzemeler de serotonin, noradrenalin, dopamin gibi kimyasallar, hormonlar ve enzimlerdir. (19)

*Duygusal zeka tanısını yaşamın temel becerisi olarak popüler psikiyatriye katan Daniel Goleman şunu söylüyor: "İki ahlaki tavra ihtiyacımız var: Kendine hakim olmak ve şefkat göstermek." (21)

*Duygusal zekası olanlar, kendi duygularıyla birlikte diğer insanların duygularını da okuyabilen, bağımsız davranan, uzlaşmayı başaran kimselerdir. (22)

*Bizi kültürümüzde ilim ve irfan birbirinden ayırt edilmiştir. İlim sahibi olup, irfan sahibi olmayanlar, sırtına kitap yüklemiş ama adam olamamış kişiler olarak tanımlanır. Çok bilgili, ancak sosyal ve duygusal becerileri zayıf olan bu kişiler çok sevilmez ve çoğunlukla yalnız kalırlar. Başarısız olduklarında çevrelerinde kimseyi bulamazlar. (23)

*Modernist bakış, özgürlüğü dürtüleri serbest bırakmak olarak tanımlarken; duygusal zekanın keşfiyle, gerçek özgürlüğün "dürtülerden özgür olmak" olduğunu kabul görmeye başladı. Aslında bu, geçmişin yeniden keşfidir. (23)

22 Kasım 2020 Pazar

Ümmeten Vahide:Tek Ümmet... Ve Korksun Parçalayanlar: Enbiya 93 94


 

Yüce Rabbimiz Enbiya suresinde 

İbrahim, Lut, Nuh, Davut, Süleyman, İsmail, İdris, Zülkif, Zünnun, Zekeriya, (Yahya) Meryem (oğlu İsa) isimlerini "hatırla" diyerek haklarında kısa kısa bahislerden sonra yukarıdaki 92. ayette şöyle buyurur:

"İŞTE SİZİN ÜMMETİNİZ BUDUR, TEK ÜMMET VE BEN SİZİN RABBİNİZİM BANA KULLUK EDİN"

Mesele bu kadar açık net. Ümmetin oluşumu akidenin dışında Ne etnik aidiyete dayanıyor ne de başka şeye... 

Ortak birlikteliğin merkezi akidedir. Akideyi belirleyen kaynak ise Vahiydir. Vahyin özü de "Ene Rabbukum"dur yani "Ben Sizin Rabbinizim"... 

Bir sonraki 93. ayette ise bu ümmeti parçalayanlardan (veteqettehu) bahsediliyor. 

Kanaatimce bunlar da modern yahut gelenekçi mezhepçiler ve kavmiyetçilerdir. Korksunlar bu iki grup Allah'ın azabından. Vallahi korksunlar.. Ümmeti Parçalayanlar büyük vebal altındadır. 

21 Kasım 2020 Cumartesi

Davranış Bekçiliği Değil Bilinç İnşa Edicisi Olmak

İnsanların davranışlarının bekçiliğini yapacağımıza bari bilinçlerinin bekçiliğini yapalım. Yani illaki bekçilik yapacaksak. Aslında en doğru tabir bilinç inşa edicisi olmak.

Ne demek istiyorum?

- İnsanların davranışlarının başına dikilip bekçi olup, "şöyle değil böyle, öyle değil şöyle... Haydi şimdi sıra bunda.. Onu öyle yapma.." gibi sözlerle davranış bekçiliği yaparsak insanları ancak robotlaştırırız. Madem bir efor sarfediyoruz. O eforu insanın bilincine sarfedelim. Yani insana fikir verelim, bilinç verelim. Zihninde aşamadığı zorlukları aşmasına yardımcı olalım. Bunu böyle yaparsak o kişinin davranışları başında bekçi olmak zorunda kalmayız. Kişi, biz olsak da olmasak da düzelttiğimiz bilince göre zaten hareket edecektir. Davranış dıştan değil içten yönetilecek. 

20 Kasım 2020 Cuma

Yirmi Beşinci Saatini Arayan Kadın

[malatya günlüğümden bir kesit]

Yirmi beşinci saatini arayan kadın..

Zavallı kadın..

Yorgun ve bitkin..

Varoluşunu fıtrat dışına taşıyan..

Erkeğe rakip olarak yaşayan..

Modernizmin baş aldatılmışı olan..

Yirmi beşinci saatini arayan kadın..

Yirmi dört saati elinde uçup gitmiş olan..

Ekonomizme sırtını dayayıp,

Böylece varoluşunu arzı endam eden..

Yirmi beşinci saatini arayan kadın..

Dişiliğini fıtratına düşman eden..

Toplumu çökerten, duygularına tapan..

Ailesi olmayan, ailesi çevresi olan ama kendisinden olmayan..

Yirmi beşinci saatini arayan kadın

Zavallı kadın..

Yorgun ve bitkin..

Varoluşunu fıtrat dışına taşıyan..

Tüm gücünü dışarıda tüketen 

Eşine ve çocuklarına sıfır olan..

Modanın esiri, tüketimin abidi..

Kapitalistin silahı ve maktulü olan..

Yirmi beşinci ssaatini arayan kadın..

Ruhsuz... Tatsız... Cansız... Yorgun ve bitkin...

Ve son olarak

Hain ve alçak erkek... Kadını kullanan ve sonradan kadına yenilen...

Fıtratına düşman etti kadını ve şimdi de baş edemiyor...

Avamın En Belirgin Özelliği

 Avamın bir özelliğini tespit ettim.

Avamı avam yapan şey, kendisinin ve çevresindeki muhatapların gelişip ürün ortaya koyabilecegine inanmamasıdır.. (kabul edememesidir, yakıştıramamasıdır)

Kendisine inanmaması kendisini bağlar.. Ama çevresindeki muhatapların gelişip ürün ortaya koyabilecegine de inanmaması ise toplumu çökertecek bir durumdur.. Berbat bir ruh halidir bu.. Kirli duygular üretir sürekli...

Bunun ilk tedavisi şu olabilir: Muhatabınızı herhangi bir gelişimi durumunda TAKDİR etmek, gerilemesi durumunda da motivasyon anlamında TENKİD etmek... Genelde avam şöyle yapar: Muhatabının gelişimi anında tenkid eder, gerilemesi anında ise susar. Muhatabını uyarmaz. Çünkü kendisi başta olmak üzere muhatabına ilerlemeyi yakıştıramaz. Gerilemesini de normal görür.

***

Halkların Çarpık Psikolojisi A'raf 94 95

(başlarına gelen olayları düz mantıkla değerlendirmeleri) 

"Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz.

*

Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve: 

'Atalarımıza da (bazan) şiddetli sıkıntılar (bazan da) refah ve genişlikler dokunmuştu' dediler. 

Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik."

Araf:94-95

19 Kasım 2020 Perşembe

"Din Günü" ifadesi Üzerinden Ayetin Ayetle Açıklanmasına Bir Örnek



"Din gününün sahibidir" (fatiha 3) 

"Evet, Din günü nedir bilir misin?

O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah’a kalmıştır." İnfitar (17,18)

*

Fatihada geçen "din günü" ifadesi İnfitar suresinde de geçiyor. İnfitar suresinde bu terkibin açılımı veriliyor. 

Kur'an'ı Kerim'i dikkatle okuduğumuz zaman birbirini açıkladığı yerleri keşfedebiliriz...

Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...