5 Aralık 2020 Cumartesi

"Israrla Erkek Çocuk İstedin, Haydi Sen de Şimdi Kolunu Düzelt" - Yaşanmış Hikaye



 Annem Anlatıyor: 

Mersin'de yaşadığı yıllarda karşı komşusunun yaşadığı bir olay. Tabi bu aile de Mersin'e sonradan göçen bir aile. Nereli olduğu önemli değil. Yeni evli bir çift. Allah onlara çocuk nasib edecek. Bunu duyan genç ama cahil baba eşine şu cümleleri sarfetmiş:
 
"Eğer kız doğurursan seni çocukla birlikte denize atarım" (tabi baba olan şahıs cinayet üzerine kaçan ve oraya yerleşen biri, gerisini siz anlayın).

Kadın devamında anlatıyor: 
"Kocamın o sözünü ciddiye aldım. Çünkü dediği şeyi yapacak cinsten biri. Verdiği o korku ta doğum zamanına kadar içimden çıkmadı ve her gün içimde büyüye büyüye ilerliyordu. Bunun yüzünden doğum sancısı vs. hiçbir şey hissetmedim. Sonunda doğan çocuğun erkek olduğunu öğrenince çok ama çok rahatladım. Yeniden doğmuş gibi oldum. Dünyalar benim oldu sanki. Ancak ilerleyen günlerde çocuğun sağ kolunun askıda kaldığını ve çocuğun kontrolünde olmadığını farkettim. Doktora götürünce tam anladık ki çocuğun kolu doğuştan bu şekilde yani bir anlamda felç." 

Cahil Baldızın Yaptığı ve Yiğit Halanın Tavrı - Yaşanmış Hikaye

Anne baba erkek çocuğunu evlendirme arefesinde... 
Çeyiz sürecindeler... Elbette doğal olarak bazı
gerginlikler çıkabilir. Ancak bunu ilerletmek insani olamaz. 

Kız tarafı erkek tarafına evlerine geldikleri zaman ilgi göstermemişler. Hatta yemek dahi vermemişler. Asık suratlar, ilgisiz tavırlarla geçmiş zaman... Tabi erkek tarafının içine oturmuş bu durum.

Çeyiz serme zamanı gelmiş. Bu defa kız tarafı erkek tarafının evine gitmiş. Erkek tarafından baldız konumunda cahil, önceki olaya binaen biz de onlara yemek vermeyelim demiş ve anne babayı ikna etmiş. Bu arada çeyiz sermeye damadın halası da katılmış. 

Damadın halası olumsuz havayı farketmiş. "Yemek yapmayacak mısınız misafirlerinize, onlar uzaktan geldiler" demiş. Damadın anne babası yerine teyzesi (yani o cahil baldız) atılmış: "Onlar da bize vermedi biz de onlara vermeyeceğiz" demiş. 

Meseleyi anlayan hala, "nasıl olur, çok yanlış bir şey bu, onlar hata yaptı diye biz de mi yapacağız, asıl bundan sonra birbirinize iyi olmanız lazım" demiş ve hala damadın babasına (yani kardeşine) "hemen etleri dolaptan çıkarın gidin marketten eksikleri alın, güzel bir sofra kurun ve misafirlerinizi aç göndermeyin", demiş. Damadın anne babası sağduyulu davranarak itiraz etmemişler halaya. Misafirlerine yemek yedirmişler. Bu arada hala yemeğe kalamamış. "Abla gitme yemek var, nereye gidiyorsun" demiş, damadın babası.. Hala ise "benim yemeğim evde ben kendim için istemedim, misafirlerinizi doyurursanız ben de yemiş gibi olurum. Bir daha böyle hatalara düşmeyin. Asıl evlilikten sonra ailelerin birbirlerine iyi olması lazım" diyerek son nasihatini yaparak ayrılmış..

Evet.. Neden böyle oluyor? Neden evlenecek çiftlerin yakın akrabaları ilişkilere olumsuz şekilde müdahale ediyorlar. Hala gibi davranmak çok mu zor? Öfkeli olan yatıştırılması gerekirken öfke ateşini daha da harlamak neyin nesi?! Allah'tan korkmak gerek...

Sizler de yaşıyorsunuzdur. Yeni evliliklerdeki birçok problem ya damadın veya gelinin birinci dereceden yakın akrabalarının olumsuz yönlendirmesi ile oluşuyor. Kötülüğe karşı iyi tavır üretmek akıllarına gelmiyor. Hikayemizdeki "hala" gibilerinin sayısı çok az.. Gencecik çiftler birilerinin ihtirası yahut cahilliğine kurban oluyorlar. 

Siz olun sakın ama sakın çevrenizdeki evliliklere olumsuz fikir vererek yaklaşmayın. Zira Allah'ın azabı sizi pek fena yakalar. Vesselam

O yiğit yürekli halanın ellerinden öperim.

4 Aralık 2020 Cuma

Heykel - Şiir

Heykel

Şehri korkutan taş

Ne süs ne de çiçek

**

Heykel

Şehri donduran

Ruhunu kaybettiren

Üstelik zorbalık kokusu yayan

3 Aralık 2020 Perşembe

Sosyal Psikoloji Alanında Ürettiğim İki Kavram: Samiri ve Patinaj Sendromu

Samiri sendromu:

Cehalet öyle beter bir şey ki, kişide tam yer ettiği zaman bırakın onun başkasına yardım etmesini, kendisine yardım edilmesine bile engel olacak duruma düşürür. Kendisinin (manevi ve terbiye anlamında) yardıma muhtaç olduğunun bile farkında olmamak. 


Patinaj sendromu:

Kalbi ve davranışları, eleştirdiği çevresi düzeyinde olan birinin "en baba kitapları" okuyor olması ancak zihinsel patinaj yapması demektir. Evet okuyor, anlıyor. Ama ilerleyemiyor. Daha doğrusu kalbe ve davranışa sirayet etmiyor. Ama "en baba kitapları" da okuyor. 

Kur'an'da Geçen "Akifine" İfadesinin Anlamı

"Onlar dediler ki: Musa bize dönüp gelinceye kadar asla ona (Samirinin yaptığı buzağı heykeline) perestiş göstermekten (akifine) geri durmayacağız" (20:91)


Dipnot: "Abidin" yerine "Akifin"in kullanılması ilginçtir. Bu, İsrailoğullarının altın dana heykeline Allah'a tapar gibi tapmadıklarını, fakat ona tapınmayı andırır bir saygı ve perestiş gösterdiklerini ifade eder. 

VAHYİN BUNU BİR TAPINMA OLARAK DEĞERLENDİRDİĞİ AÇIKTIR.

(Mustafa İslamoğlu Gerekçeli Meal Tefsir)

**

Bu ayetten ve yorumundan anlaşılacağı üzere müridlerin şeyhlerine gösterdiği aşırı tazim ve seküler kesimlerin saygı duruşu gibi hareketleri tapınmayı andırma tehlikesini barındırmaktadır. Tevhid bu anlamda hassastır.

1 Aralık 2020 Salı

Fakir Olması Lehine Zengin Olması Aleyhine Olan İnsan Tipi

 Gerçek hayatta bizzat müşahede ediyoruz bu tür insan tipini...


Bu insan tipinin birinci versiyonu,

Parası çok olsaydı veya zengin olsaydı daha azgın daha umursamaz daha zalim olacaktı. Fakir kalması kendi hayrına aslında. Bazen öyle sözler ediyor ki fakir haliyle, "bunda para olsaydı neler yapardı acaba?" diyorsunuz..

Türkçe Bilmeyen Genç İdam Edilmiş

 Ahmet Süreyya Örgeevren Şeyh Sait ayaklanması sonrasında oluşturulan Diyarbakır İstiklal
Mahkemesi savcılarından biri. Anıları 1957 yılında Dünya Gazetesi'nde bir dizi halinde yer almış. Bu anıları bilahare "Şeyh Sait İsyanı ve Şark İstiklal Mahkemesi Vesikalar, Olaylar, Hatıralar" adıyla kitap olarak da yayınlanmıştır. Anıları "Şeyh Sait İsyanı ve Şark İstiklal Mahkemesi" adıyla farklı yayınevlerinden de çıktı.

Ahmet Süreyya Örgeevren anılarında ilginç ve bir o kadar trajik olaylara da yer veriyor.

"Bir gün mahkemeye karayağız, yiğit bir Kürt genci getirdiler. Hakimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca, hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler..."

Ahmet Süreyya Örgeevren’in anılarında belirttiği üzere, mahkemenin idam gerekçesi dehşet vericidir: "Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına..."






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...