26 Eylül 2012 Çarşamba

Kitap Notlarım: Akıl, Aşk ve İslam 3

Din, hayatın sürekli bir mücadele zemininde diri tutulmasını ve insan şahsiyetini olsun toplumun olsun sürekli tekamülünü önerirken karşısında hayatın hazcı behimiliğini ve kendini bırakmanın, kendini Allah'a değil de gündelik dünyevi koşullara teslim etmenin rahatlatıcılığınıbulur. Din bu anlamda huzur verici değil, tam aksine huzursuzlaştırıcıdır. (171)
***
İbrahim'in, Musa'nın, Adem'in ya da Muhammed'in girişimlerinin hiçbir toplumsal önkoşulu, gerekçesi, nesnel koşulu ve rasyonel anlamı yoktur. Yani bu eylemlerbir nedensellik zincirinin ara halkaları ya da toplumsal sürecin sonuçları değil, tam aksine başlangıçlarıdır: her tür tarihsel gelişmeyi ve tarihin kendisini bu ana indeksleyen milatlardır. (172)
***
Kendisini sorgulamayan, Allah'tan başka ilahların mantığından arındırmayan bir bilinç, bir akıl ve bir gönül biçimsel değişimlerle müslüman olsa dahi mü'min olamayacaktır. (173)
***
Nimetlere bağımlı, eşyaya başat rol atfeden, mantığını üretim-tüketim değerlerine koşullandırmış bir hayat islamileştirilememiştir. (173)

 

Kitap Notlarım: Aşk, Akıl ve İslam 2

Hayat yaşandığı sürece vardır. Ancak birçok insan hayatı yaşamaz, sadece sürdürür.
Yaşamak bir aşkın sevincini, baharın ışığını, bir yemişin tazeliğini, hep yeniden bulmanın ve hiçbir kanıksamanın yeknesaklığına ve sıradanlaştırılmasına boyun eğmeden hep yeniden başlamanın heyecanını duymaktır. (169)
***
Eğer hayat karşısında hep sıvışmışsak, zorlu deneyimlere girekten kaçınmışsak kişiliğimizhep belirsiz ve işlemden geçirilmemiş bir bal peteği gibi kabartısız kalacaktır: dümdüz, sıradan ve yavan. (170)
***
Aşkınlığa doğru sürekli bir tekamül çabası herşeyden önce bireyin kendisini inşa çabasıdır. (171)
***
Bu dini iğdiş edilmiş bir kültürel kimliğe, ulusçuluğun bir katkı malzemesine, metafizik ve kutsal bir gelenekselciliğin süreğine yerleştirmeye kimsenin hakkı yoktur. (177)
***
Çocuk için hiçbir nesnenin ağırlığı ve derinliği yoktur. Her şey biçimdir, görüntüdür, farklılaşmamıştır. (212)

25 Eylül 2012 Salı

Kitap Notlarım

AKIL, AŞK ve İSLAM

İnsani değerler insan fıtratına ve kainata işlemiş olan bir doğadan temellenir. (61)
*
Aydınlanma sonrası akıl, salt bilimsel buluşlara uygunlaştırılmak için matematiksel deneysel bilimlere tetabuk edecek tarzda sınırlandırılmıştır. Bu ise yaşamsal birçok öğenin irrasyonelleştirilmesine neden olmuştur. (121)
*
Özgürlük keyfilikle eş anlamlı değildir. (135)
*
Devrimci tutum herşeyden önce bir hayat tarzıdır. (167)
*
Bilinç özgürleşmektir. (168)
*
Aydınlanmacı düşünürler kendi ülkelerindeki özgürlükleri savunurken sömürgecilerdeki kıyımları destekleyen akılsal gerekçeler sıralamışlardır. Tacqueville ve Engels Fransızların Cezayir'i işgalini desteklerken J.S Mille ve Marks da İngilizlerin Hindistan'ı işgallerini uygarlaştırıcı girişimler olarak desteklemişlerdir. (58)
*
Benliğin öne çıkması bencillik anlamına gelmez. (169)
*
Aslolan somut ameli imanımızdır; soyut düşünsel imanımız değil. (170)
*
Din, hayatın sürekli bir mücadele zemininde diri tutulmasını ve insan şahsiyetini olsun toplumun olsun sürekli tekamülünü önerirken karşısında hayatın hazcı behimiliğini ve kendini bırakmanın, kendini Allah'a değil de gündelik dünyevi koşullara teslim etmenin rahatlatıcılığını bulur. Din bu anlamda huzur verici değil, tam aksine huzursuzlaştırıcıdır. (171)
*
İbrahim'in, Musa'nın, Adem'in ya da Muhammed'in girişimlerinin hiçbir toplumsal ön koşulu, gerekçesi, nesnel koşulu ve rasyonel anlamı yoktur. Yani bu eylemler bir nedensellik zincirinin ara halkaları ya da toplumsal sürecin sonuçları değil, tam aksine başlangıçlarıdır: her tür tarihsel gelişmeyi ve tarihin kendisini bu ana indeksleyen milatlardır. (172)
*
Kendisini sorgulamayan, Allah'tan başka ilahların mantığından arındırmayan bir bilinç, bir akıl ve bir gönül biçimsel değişimlerle müslüman olsa dahi mü'min olamayacaktır. (173)
*
Nimetlere bağımlı, eşyaya başat rol atfeden, mantığını üretim-tüketim değerlerine koşullandırmış bir hayat islamileştirilememiştir. (173)

10 Haziran 2012 Pazar

MUTASYONU UĞRAMIŞ YÜREKLER

Yüreğinizi beşeri sistemlerin radyasyonundan korumazsanız, mutasyona uğramış yüreğinizle HAKİKATİN TAKİPÇİSİ VE TAŞIYICISI olamazsınız...
Neden, neden, neden.. diye soruyorsanız, bir cevabı da bu işte:
 
"MUTASYONA UĞRAMIŞ YÜREKLER!"

9 Haziran 2012 Cumartesi

Tesettür Üzerine


Tesettür genel bir kavramdır.. Çarşaf ise tesettürün bir tarzıdır.. Tesettürün tek bir şekli yoktur.. Ama ana kural; elbisenin, tesettürün ruhuna uygun olmasıdır... Tesettürün ruhu ise çekici olmaması, dar olmaması, Allah için yapılacak olmasıdır... 
Bugün çarşafın bazı türleri tesettürü harika bir şekilde icra ediyor.. Ama uygun pardesü tarzları da var.. Günümüzde tesettürün ruhuna aykırı giyinmeler daha fazla olduğu için, kınamamız gereken çarşaf değil, aykırı giyinmeler olmalıdır.. 
Çarşaf giyenleri de öpüp başımıza koymalıyız.. Onları dışlamak yerine aykırı olanları usulünce uyarmalıyız... Yüzü kapatmak farz değildir bu arada... Ama dar giyinmek de tesettür değildir..

Kutlu Silsile: Peygamberler!

Peygamber takipçisi iseniz, Adem aleyhisselam peygamberden, Muhammed aleyhisselam peygambere kadar süregelen kutlu bir silsilenin takipçisisiniz demektir.

Yani uzun soluklu ve sapması olmayan bir yürüyüş...





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...