12 Ekim 2012 Cuma

BİLİNÇ IŞIKLARINI YAKMAK - 1


İslam kendisini vatan, bayrak, ulusal egemenlik v.b. gibi yerel mukaddeslerle tanımlamaz. (8)
*
20 yy. boyunca İslam dünyasında tarih, şu ya da bu kavmin üstünlük duygularını desteklemek amacıyla resmi tarih tezlerinin emri altına girdi. (9)
*
Tarihe bir Türk gibi, bir Arap gibi, bir Fars gibi değil BİR MÜSLÜMAN gibi bakmasını öğrenmeliyiz. (9)
*
İslam, insanın bilinçli eylemini savunur. Eylem bir sorumluluktur. (9)
*
Emperyalist dünya, İslam toplumlarında sömürüye, eşitsizliğe, zulme, adaletsizliğe ve tutsaklığa ses çıkarmayan bir İslam anlayışını temellendirmek istiyor. (13)
*
Modern zamanlarda Müslüman halklar karar verme gücü bulunmayan halklar haline getirildiler. (13)
*
Modern laik toplumların, İslami inançları, düşünceleri, anlama ve amaçları tartışmaya tahammülleri yok. Ödünsüz İslami tavırlar söz konusu olduğunda bütün dünya yasakçı siyaseti kullanabiliyor. (14)
*
Bilimsel teknoloji devriminin yaşandığı tarihsel süreçler içerisinde, Müslümanlar dini hayatı törensel olgulardan ibaret bir hayat haline dönüştürdüler. (14)
*
Laik sosyal düzenlerde insani ilişkileryapay, sahte, anlık, yüzeysel kalıplara indirgendi. (14)
*
İçerisinde yaşadığımız iletişim ve pazarlama çağında, tüm insanlık magazin medyaları ile görsel/işitsel kültür araçları tarafından yürütülüyor. (17)
*
Günümüzde ABD yapımı kültür kalıplarını kullanmak "çağdaşlık" ölçütü sayılıyor. Laik dünya ABD bayağılıklarını modernlik olarak kabul ediyorlar. (17)
*
Yeni dünya düzeni sorumsuz, kayıtsız, liberal, bireyci tipler yetiştirilmesini sağlıyor. (17)
*
İslam, anlamlara ve ahlaka dayalı bir insani ilişkiler sisteminin adıdır. (18)
*
Müslüman yığınlar, modern dünya olgusunun dayattığı gerçekler karşısında İslami tavır alamadı. (19)

8 Ekim 2012 Pazartesi

O halde varılan sonuç: Mü'min davasına güvenendir.

"(Hud) şöyle dedi: 'Bakın, Allah şahidim olsun ve siz de şahid olun ki, (Allah'a) ortak koştuğunuz ilahlarınızdan BERİYİM. (tabi ki) Allah dışındaki...
Haydi artık topunuz bana tuzak kurun; sonrada bana soluk aldırmayın."

Bu ayette şu durum dikkatimi çekti. Hud aleyhisselam davetini yaptıktan sonra ve burada ciddi bir rest alınca yaptığı şey, o kavim ile daha stratejik bir ilişkiye girmek değil, bilakis kendisi ile kavmini ayıracak kırmızı çizgilerini dile getirerek bir meydan okuma yapmaktadır.

O halde varılan sonuç: Mü'min davasına güvenendir.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Ad Kavmini Helak Eden 3 Sebeb - Hud: 59

Hud Suresi'nin 59. ayeti bizlere Âd kavminin helak olmasına sebeb olan 3 suçtan bahsediyor.
İlk ikisi belli...

Ama üçüncüsüne dikkat edin!
 

1) Rablerinin mesajlarını reddettiler.
2) O'nun elçilerine karşı geldiler.
3) HER İNATÇI ZORBANIN YÖNETİMİNE BOYUN EĞDİLER.
 

(Hür mü'min artık hiçbir zalime boyun eğmemeli, şahsiyetini asla zalim yönetici karşısında eritmemeli)

 [ayetler didik didik edilmeyi bekliyor.]

26 Eylül 2012 Çarşamba

Kitap Notlarım: Akıl, Aşk ve İslam 3

Din, hayatın sürekli bir mücadele zemininde diri tutulmasını ve insan şahsiyetini olsun toplumun olsun sürekli tekamülünü önerirken karşısında hayatın hazcı behimiliğini ve kendini bırakmanın, kendini Allah'a değil de gündelik dünyevi koşullara teslim etmenin rahatlatıcılığınıbulur. Din bu anlamda huzur verici değil, tam aksine huzursuzlaştırıcıdır. (171)
***
İbrahim'in, Musa'nın, Adem'in ya da Muhammed'in girişimlerinin hiçbir toplumsal önkoşulu, gerekçesi, nesnel koşulu ve rasyonel anlamı yoktur. Yani bu eylemlerbir nedensellik zincirinin ara halkaları ya da toplumsal sürecin sonuçları değil, tam aksine başlangıçlarıdır: her tür tarihsel gelişmeyi ve tarihin kendisini bu ana indeksleyen milatlardır. (172)
***
Kendisini sorgulamayan, Allah'tan başka ilahların mantığından arındırmayan bir bilinç, bir akıl ve bir gönül biçimsel değişimlerle müslüman olsa dahi mü'min olamayacaktır. (173)
***
Nimetlere bağımlı, eşyaya başat rol atfeden, mantığını üretim-tüketim değerlerine koşullandırmış bir hayat islamileştirilememiştir. (173)

 

Kitap Notlarım: Aşk, Akıl ve İslam 2

Hayat yaşandığı sürece vardır. Ancak birçok insan hayatı yaşamaz, sadece sürdürür.
Yaşamak bir aşkın sevincini, baharın ışığını, bir yemişin tazeliğini, hep yeniden bulmanın ve hiçbir kanıksamanın yeknesaklığına ve sıradanlaştırılmasına boyun eğmeden hep yeniden başlamanın heyecanını duymaktır. (169)
***
Eğer hayat karşısında hep sıvışmışsak, zorlu deneyimlere girekten kaçınmışsak kişiliğimizhep belirsiz ve işlemden geçirilmemiş bir bal peteği gibi kabartısız kalacaktır: dümdüz, sıradan ve yavan. (170)
***
Aşkınlığa doğru sürekli bir tekamül çabası herşeyden önce bireyin kendisini inşa çabasıdır. (171)
***
Bu dini iğdiş edilmiş bir kültürel kimliğe, ulusçuluğun bir katkı malzemesine, metafizik ve kutsal bir gelenekselciliğin süreğine yerleştirmeye kimsenin hakkı yoktur. (177)
***
Çocuk için hiçbir nesnenin ağırlığı ve derinliği yoktur. Her şey biçimdir, görüntüdür, farklılaşmamıştır. (212)

25 Eylül 2012 Salı

Kitap Notlarım

AKIL, AŞK ve İSLAM

İnsani değerler insan fıtratına ve kainata işlemiş olan bir doğadan temellenir. (61)
*
Aydınlanma sonrası akıl, salt bilimsel buluşlara uygunlaştırılmak için matematiksel deneysel bilimlere tetabuk edecek tarzda sınırlandırılmıştır. Bu ise yaşamsal birçok öğenin irrasyonelleştirilmesine neden olmuştur. (121)
*
Özgürlük keyfilikle eş anlamlı değildir. (135)
*
Devrimci tutum herşeyden önce bir hayat tarzıdır. (167)
*
Bilinç özgürleşmektir. (168)
*
Aydınlanmacı düşünürler kendi ülkelerindeki özgürlükleri savunurken sömürgecilerdeki kıyımları destekleyen akılsal gerekçeler sıralamışlardır. Tacqueville ve Engels Fransızların Cezayir'i işgalini desteklerken J.S Mille ve Marks da İngilizlerin Hindistan'ı işgallerini uygarlaştırıcı girişimler olarak desteklemişlerdir. (58)
*
Benliğin öne çıkması bencillik anlamına gelmez. (169)
*
Aslolan somut ameli imanımızdır; soyut düşünsel imanımız değil. (170)
*
Din, hayatın sürekli bir mücadele zemininde diri tutulmasını ve insan şahsiyetini olsun toplumun olsun sürekli tekamülünü önerirken karşısında hayatın hazcı behimiliğini ve kendini bırakmanın, kendini Allah'a değil de gündelik dünyevi koşullara teslim etmenin rahatlatıcılığını bulur. Din bu anlamda huzur verici değil, tam aksine huzursuzlaştırıcıdır. (171)
*
İbrahim'in, Musa'nın, Adem'in ya da Muhammed'in girişimlerinin hiçbir toplumsal ön koşulu, gerekçesi, nesnel koşulu ve rasyonel anlamı yoktur. Yani bu eylemler bir nedensellik zincirinin ara halkaları ya da toplumsal sürecin sonuçları değil, tam aksine başlangıçlarıdır: her tür tarihsel gelişmeyi ve tarihin kendisini bu ana indeksleyen milatlardır. (172)
*
Kendisini sorgulamayan, Allah'tan başka ilahların mantığından arındırmayan bir bilinç, bir akıl ve bir gönül biçimsel değişimlerle müslüman olsa dahi mü'min olamayacaktır. (173)
*
Nimetlere bağımlı, eşyaya başat rol atfeden, mantığını üretim-tüketim değerlerine koşullandırmış bir hayat islamileştirilememiştir. (173)





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...