20 Kasım 2020 Cuma

Avamın En Belirgin Özelliği

 Avamın bir özelliğini tespit ettim.

Avamı avam yapan şey, kendisinin ve çevresindeki muhatapların gelişip ürün ortaya koyabilecegine inanmamasıdır.. (kabul edememesidir, yakıştıramamasıdır)

Kendisine inanmaması kendisini bağlar.. Ama çevresindeki muhatapların gelişip ürün ortaya koyabilecegine de inanmaması ise toplumu çökertecek bir durumdur.. Berbat bir ruh halidir bu.. Kirli duygular üretir sürekli...

Bunun ilk tedavisi şu olabilir: Muhatabınızı herhangi bir gelişimi durumunda TAKDİR etmek, gerilemesi durumunda da motivasyon anlamında TENKİD etmek... Genelde avam şöyle yapar: Muhatabının gelişimi anında tenkid eder, gerilemesi anında ise susar. Muhatabını uyarmaz. Çünkü kendisi başta olmak üzere muhatabına ilerlemeyi yakıştıramaz. Gerilemesini de normal görür.

***

Halkların Çarpık Psikolojisi A'raf 94 95

(başlarına gelen olayları düz mantıkla değerlendirmeleri) 

"Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz.

*

Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve: 

'Atalarımıza da (bazan) şiddetli sıkıntılar (bazan da) refah ve genişlikler dokunmuştu' dediler. 

Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik."

Araf:94-95

18 Kasım 2020 Çarşamba

"Din Günü" ifadesi Üzerinden Ayetin Ayetle Açıklanmasına Bir Örnek



"Din gününün sahibidir" (fatiha 3) 

"Evet, Din günü nedir bilir misin?

O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah’a kalmıştır." İnfitar (17,18)

*

Fatihada geçen "din günü" ifadesi İnfitar suresinde de geçiyor. İnfitar suresinde bu terkibin açılımı veriliyor. 

Kur'an'ı Kerim'i dikkatle okuduğumuz zaman birbirini açıkladığı yerleri keşfedebiliriz...

16 Kasım 2020 Pazartesi

Bizi Aşağılık Kompleksine Sürükleyenler

 Geçmişteki müslümanların bilim ve sanat konusunda hangi seviyede olduklarını biri konuşacaksa;

lütfen Seyyid Huseyn Nasr ve Fuat Sezgin okusunlar. Okumadan konuşmasınlar. Ehli hadis ve tasavvuf ekolüne eleştiri yapıyoruz diye geçmişi sürekli aşağılayacak değiliz. Nitekim tarih okumalarımızda gayet güzel örnekleri de biliyoruz. Var olan kötü örnekleri gözümüzün içine sokup bizi aşağılık kompleksine sevkeden ve batı medeniyetine teslim olmayı alttan alta aşılayan kişilerin Batı'nın barbar yüzünden haberi var mı? 


Hiç haberi yoksa bile şu an dünyada neler yaptığına baksın...

14 Kasım 2020 Cumartesi

Fıstık Bahçeleri ve Mülkleriniz Dünya ve Ahirette Cehenneminiz Olacak! - Yaşanmış Hikayeler

    Yine Yetim Malı Yiyen Zalimler (Amcalar, Dayılar)

    Evet bir acı haber daha...
    Babaları ölmüş. Birkaç yetim geride kalmış. Anne ise çocuklarını alıp kardeşlerinin yanına gelmek zorunda kalmış. Zira kocasının tarafında hayır yok.
    Kız öğrencime sordum:
- Peki ya babana düşen fıstıklar?
    Kızın verdiği cevap:
- Bize hiçbir şey vermediler. Sizin burada bir hakkınız yok, dediler...
    Kardeşlerinin yardımı ile şehre gelen anne ve yetimleri, haklarından mahrum bir halde yaşamaktalar. O zalimler ise sözüm ona mülk sahibi olacaklar. Halbuki Allah'ın belalarına tutuluyorlar ve tutulacaklar da..

    İşte o zalim dayı ve amcalara Allah'ın ayeti:
    "Haksız şekilde yetimlerin mallarını yiyen kimseler, ancak karınlarına ateş doldurmuş olurlar. İşte onlar, yakında kızgın alevli ateşe atılacaklardır." (Nisa10)
    "Müslümanız", diyen bir toplumda bu gibi olaylar öyle fazla ki. Yüreğim şişiyor.
    Bu gibi aileler için dernek kurulmalı ve o zalimlerin üzerine gidilmeli. Bu gibi olayları gündemine almayan Müslümanım diyen insanlar nasıl rahat durabiliyorlar anlamıyorum. Nasıl bir fantezi ki, gerçek sorunlarla ilgilenme yerine hayal dünyalarında dolaşmayı tercih ediyorlar.
    
    Bana göre Urfa'nın asıl gündemi bu. Bu fıstık tarlaları birçok kişinin cehennemi olacak gibi. Yaşanan olaylar bunu işaret ediyor. Allah'ın azabı mahvedecek bunları hem dünyada hem ahirette. Nitekim ediyor da.. Görenler görüyor..
*
    Yaşanan bir olay daha duydum. Ne çok bahçe zulmü varmış bu coğrafyada.
    Bu defa miras dağıtılmış. Üstelik aradan yıllar geçmiş. Evin büyük abisi evin küçük erkeğine diyor: "Sana düşen ağaçlar iyi bize düşenler kötü, sen bize biraz vereceksin". Adam şok oluyor, "yahu ben buraya bir sürü masraf ettim, ağaçlara baktım, nasıl olur sana veririm?" dese de adamın büyük oğulları ve sürekli baskısı küçük kardeşi iyice bezdirmiş ve "Al istediğini ama seni Allah'a havale ediyorum" diyerek resmen yetişkin ağaçları vermiş büyüğüne. Tabi bu süreçte başka yerlerden gelen arazi cinayetleri de bu kararı tetikliyor.
    
    Bu zulümleri işleyen evin büyükleri namaz kılan, oruç tutan tipler aynı zamanda ama bilmezler ki zalimin ta kendisi olmuşlar. Allah bunun hesabını elbet soracaktır onlardan ve o ibadetler yüzlerine çarpılacak.
*

    Bir başka olay daha... Üstelik bu cinayetle de sonuçlanmış.

    Sözde akrabalar. Herkesin sınırı belli. Herkes birbirinin sınırını biliyor. Ama buna rağmen sözde okumuş biri tapu hilesi yaparak diğer akrabalarını yerinden etmeye çalışıyor. Birkaç yıl sürüyor bu baskı. Zayıf olan adam eninde sonunda bu işin sonu ölüme varacağını hissediyor. Zira karşısındaki akrabalar azmış, mal için köpekleşmiş hale gelmişler. Bunu da görüyor.

    Zayıf adamın evinin etrafındaki tarların bile ekin ekmesi engellenmeye çalışılıyor. Kala kala sadece adamın evinin yeri ve küçük bahçesi kalıyor. Adam günün birinden evinin etrafına tarlasını sürerken o azgın ve sözde okumuş adam küçük kardeşini şeytani vesveseyi veriyor: "Git onu vur ve ben hapse düşmemen için her şeyi yaparım ne kadar para gerekirse veririm" diyor. Büyüğüne taparcasına bağlı olan ahmak küçük kardeş silahı alıyor ve gidiyor. Evinin dibinde olan adamcağıza silahı doğrultuyor, diğer zayıf adamı vuruyor öldürüyor. Orda bir hamle ile vuran adam da vuruluyor. Kısacası ölmesini beklemedikleri adam da ölüyor. Böylece iki kişi mezara gidiyor, bir kişi hapse.....

    İşte insi şeytanların bu güzelim memleketi getirdiği yer burası. Cennet gibi topraklarda insanca ve hakça yaşamak yerine birbirlerine hayatı zindan ediyorlar. Ömür boyu süren kahırlar ekiyorlar yüreklerine. Çoğusu akraba sözde. Ve sözde müslüman. İslam davetçileri bu topraklarda hakkıyla ve gerçek daveti yapmalıdırlar sadece namaz ve oruçla yetinmemeliler.
*
    Galiba bu sayfa böyle kötü haberlerle dolacak. Duyduklarımı sizlerle paylaşacağım. O la ki okuyan biri böyle bir zulüm işleme ihtimali varsa bu yazılardan ders alır da vazgeçer.

13 Kasım 2020 Cuma

Mutedil İtaat Kültürü: Ne Robotik Toplu Yapı Ne De Ukalaca Bireysellikler

 Katı, dogmatik gruplarda aklı devre dışı bırakacak kadar olan itaat kültürüne nasıl itiraz ediyorsak, aklın şımartılması sonucu oluşan ukalalık ve sözüm ona kimseden emir almam mantığı ile itaat kültürünün dumura uğramasına da itiraz etmeliyiz. İşlerimizin ciddi yürümesi açısından itaat kültürünü mutedil hale getirmeliyiz her iki taraf açısından…

Birinci gruptaki katı itaatçiler robot hükmündedir. Bu evvela Allah’a karşı yapılan bir saygısızlıktır, hatta şirke kadar yolu var.

İkinci gruptakiler ile de uzun soluklu, tertipli, düzenli, halkın içine girecek kadar bir vizyona sahip olunamaz. Bir hizmet ve davet birlikteliği oluşturalamaz. Böyleleri ukalalığın gayyasında bireysel kalmaya mahkumdurlar. Kollektif çalışmanın bir parçası olamazlar. Entelektüel atraksiyonlarla yerlerine çakılı kalıp eylem yerine sürekli söylem üretirler.  

11 Kasım 2020 Çarşamba

Deprem Ulusalcı Değil

 Deprem doğal olarak sınır tanımıyor, sınır ötesinden kaçak (!) olarak gelmiş..

Bari biz de sınırları tanımayıp kardeş olabilsek.... 

**

Aslında bu depremler ulus mantığı ile örülmüş zihinlerde olmalı ki, yapay tel örgüleri paramparça etsin...






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...