Bir kere bu hayatta sen dursan bile bilki hayat durmaz, su gibi akmaya devam eder. Durağan bir göl değildir hayat. Yabani otlar çıkar senin durduğun yerde. Tanınmaz hale gelirsin farkında olmadan. Yabani otlar kocaman olacak etrafında. Sen şuurunu korumazsan hakim kültürün yabani otları senin şahsiyetini inşa edecek, seni sarmalayacak...
Bir yeri ihya etmiyorsan şayet ifsad kaçınılmazdır. Deme ki "ben bozmadım", sen durduğun için bozuldu aslında. Deme ki "benim kimseye kötülüğüm yok", sen pasif kaldığın için yabani otlara yani kötülüğe meydan vermiş oldun. Baksana kaç aydır gitmediğin bahçen yabani otlarla doldu taştı.
Uzaktan bakınca ürkütür yabani otlar, ama yanına yaklaşınca köksüz olduklarını anlarsın. Gözünün gördüğünden korkma, yaklaş yanına ve incele. Hayatta da öyle tipler yahut olaylar vardır. Korkmayacaksın görüntüden. Yeter ki alacağın meyveyi ve onun insanlığa olan faydasını düşün. İyi niyetli olursan yabani otla/kötülükle mücadelende yardımcılar çıkar karşına. Mesela yağmur otları koparmada yardımcı, hayatta da kitap...
Ne kadar cılız ve köksüz olsa da yabani otlar, sen yerine oturup çakılı kalırsan meydan onlara kalacak ve ileride onları koparmak zor olacak. Onu güçlendiren senin tembelliğindi oysa...
Sahip çıkmadığın senin değildir yabanilerindir. Ağacın kökünden çıkan yabani ot, toprağın ve suyun yarısını alacak. Verimi etkileyecek. Çocuğuna sahip çıkmazsan onun midesini sen doyurursun masraf edersin ama başkaları da aklını ve kalbini çalar.
Sen durağan olsan da hayat durağan değildir. Boşluk illaki dolacak. Bunu unutma! Sen durunca hayat bitmeyecek. O kadar da vazgeçilmez değilsin. Ama bir şeyler yapmak istersen de kimbilir insanlığın gözdesi olursun. Bu nedenle üretkenlik ruhunu koru. Yabani otlar teslim olma ve teslim etme dünyayı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder