24 Nisan 2021 Cumartesi

Namazın Günümüze Gelişi

        Peygamberin somut örnekliği (örneğin namaz) kitaplar üzerinden değil nesiller üzerinden taşınmıştır, gelmiştir bugüne. Namaz ritüeli tarihsel arka plana sahiptir ve tarih boyu tüm müslimlerin uyguladığı bir ibadettir.

        Namazı buharlaştırmak asla Kur'an merkezli bir sonuç değildir. Hac Suresi'nin 26. ayetinde Yüce Rabbimiz İbrahim Peygambere beyti inşa etme gerekçesi olarak şunları ifade ediyor:

"Hani Biz, İbrahim'in (inşa ve ihya etmesi) için bu İbadet Evi'nin yerini tesbit ettiğimiz zaman; "Bana hiçbir şeyi şirk koşmadığın gibi, Mabedimi de tavaf edecekler ve (ona doğru) kıyama durup rüku ve secdeye kapanacaklar için (şirkten) temiz tutacaksın!" (demiştik)."
**
        Buradan net anlıyoruz ki, kıyam/rüku/secde üçlüsü İbrahim peygamber döneminden beri bilinen bir uygulama. Yani ibadet biçimi/şekli..

        Namaz farsça bir kelime, arapça'da namaz için özel bir isim bulunmamış direk salat olarak ifade edilmiş.

Evet Salat sadece namaz değildir ama namaz salatla o kadar yakın ve özdeşleşmiş ki ona farklı bir isim verilmemiştir. Ezan-ı Muhammed'de "hayye alas'sala" ibaresi salat/namaz ibadetini bir anlamda pratik olarak tescillenmiş halidir.

Salat ehli olmak sadece namaz kılmak değildir, daha geniş kapsamlı bir muhtevayı barındıran bir kavram olması hasebiyle İslami şahsiyetin pratiklerini ifade eden bir kavramdır.

Son olarak, salat ehli olmak namazı terkederek değil ve tabi namazla da sınırlı kalarak değil, namazla birlikte Ed-Din'e verilecek desteğin tüm yönleriyle idrak edilmelidir.

İslamcılık Üzerine - Musa Üzer

        Musa Üzer, konuşmasına öncelikle İslamcılık tabirinin üzerinde durmak gerektiğini
vurgulayarak başladı: “Türkiye Müslümanlarının kendilerini tanımlama problemleri eskiye dayanan bir problemdir. İçinde yaşadığımız toplum en zaaflı örneklerine rağmen kendisini İslam’a ait hissedip Müslüman olarak isimlendiren bir toplumdur. Bu durum elbette olumlu bir özellik olmakla beraber; İslam’ı hayatın bütün ünitelerinde belirleyici, başat unsur olarak görüp bir bilinç seviyesine taşıyan perspektife, tavra sahip olan; hayatı İslami bir değişim-dönüşüme tabi tutma hedefi gözeten bütüncüllükten uzaktır.

        Bu manada İslamcılık, bilinçli, hedef gözeten İslami düşünceye ve o düşünce doğrultusunda oluşan harekete batılı müsteşriklerin verdikleri isimdir. Her ne kadar bu isimlendirme biz Müslümanlara ait olmasa da içinde bilinçli İslami mücadeleyi şuursuz kitle Müslümanlığından ayıran boyut olması hasebiyle, özel çerçeveyi netleştirmek sadedinde geçici bir ifade biçimi olarak (istemesek de) zaman zaman kullanmaktayız” dedi.

        Kaynak: ( haksozhaber )

23 Nisan 2021 Cuma

İslami Şuur ve İslami Şahsiyetlerin Handikapı

        İslami şuur, red ve tasdik temellidir. Red ve tasdiğin özü malumunuz La ilahe-İllallah'tır. Bu öz, hayatın tamamını kuşatması gereken bir öz'dür. Parçacı bir yaklaşımı kabul etmez. Parçalanınca öz olmaktan çıkar.

        Hem red hem de tasdik, belli düzeyde duygu/düşünce emeği gerektirir. Bunu başaramayan kitle seviyesinde kalır. Kitleye göre yaşar. Kitleyi model alır. Şahsiyet olarak var olunamadığı için.

22 Nisan 2021 Perşembe

Mao Belgeseli: Aman Allahım, Bir Zulüm Düzeni

    Komünist ideoloji Allah'ın kullarına nasıl da zulmetmiş! Kendi arzu ve istekleri doğrultusunda bir toplum meydana getirme uğruna milyonlara varan Çin'li katledilmiş. Hepsi sözde olarak, işçiyi, köylüyü korumak uğruna... Sınıf savaşı üretmeleri en takvalı işi komünistlerin.. Sürekli çatıştırma ve dayatma.. Kendine ve ideolojisine adeta taparcasına bağlı insanları zorba eğitimlerle dizayn etmeler..

21 Nisan 2021 Çarşamba

Cehennem'e Girenlerin Kimliği Değil Özelliği İfade Ediliyor - Bakara 81

"Bela men kesebe seyyieten ve ehatat bihi hetietuhu feulaike ashab'un-nar"

(Evet kim bir günâh kazanır da suçu kendisini kuşatmış olursa işte onlar, ateş halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. (Bakara 2:81)
***
Dikkat edin kazandığı kötülüğün/günahın kendisini ihata etmiş olması kişiyi bitiriyor. Yani işlediği kötülük/günah artık hayatının bir tarzı ve vazgeçilmezi oluyor.. Bu ayet "biz cehenneme sayılı günler dışında girmeyeceğiz" diyem yahudilerden hemen sonra geliyor...
Kimse garantide değil !!!!

Urfalı Müslüm Gürses'in Çile Dolu Hayatı

         "İnsan sınanmadığı günahın masumudur" sözünü yeniden hatırlayıp Müslüm Gürses'in  şahsına saygı duymam gerektiğini hissettim. Yaşantısını, tercihlerini elbette ki benimsemem o ayrı mesele. O da yaratana hesap verecek biz de.

          Ama böyle acı dolu bir hayata sahip olan birini yargılamak benim haddim değil diye içimden geçirdim. Dediğim gibi Allah her şeyin en iyisini bilir ve yapar. Birbirimize karşı insaflı olmamız gerektiğini düşünüyorum. İnsan hayatının buzdağı kabul edersek görünmeyen tarafının daha çok olduğunu bilmeliyiz.

          Çektiği çileyi okuyabilecekseniz kısaca özetleyeyim: Urfa Halfeti doğumlu.

          Babası zalim biri ve Müslüm daha çocukken, o zalim baba Müslüm’ün annesini ve kız kardeşini bir kulaktan duyma bir habere göre hareket ederek öldürüyor. Hapse giriyor, aftan dolayı 7 sene sonra çıkıyor.

 

          Müslüm Gürses feci bir trafik kazası geçiriyor. Şoför ölüyor. Müslüm'ü de morga koyuyorlar. Doktor son anda ölmediğini farkedip beyin ameliyatı yapıyor, kurtarıyor. Tabi epey zamandır meşhur olmuş artık.

          Müslüm'ün kardeşi Ahmet bir kızı seviyor, baba kabul etmiyor. Bu yüzden baba oğlunu asker kaçağı diyerek şikayet ediyor. (Ahmet asker kaçağı falan değil, baba yalan söylüyor). Askerlerle münakaşa çıkıyor. Ahmet bir askeri bıçaklıyor ve kaçıyor, az ötede askerler Ahmet’i kurşun yağmuruna tutuyor. Müslüm Gürses bu kardeşini de kaybediyor. Yapayalnız kalıyor.

          İleriki yıllarda evleniyor. Çocukları oluyor ama doğmadan ölüyor. Müslüm’ün eşi doğum yapamaz hale geliyor. Müslüm de bir daha baba olamıyor.

......

İşte Müslüm Gürses'in acı dolu hayatı. Tabi tüm bunlar şarkılarına da yansıyor. Müslüm Gürses tipik bir şarkıcı olsa da başka şarkıcılarla kıyaslandığı zaman kirli bir hayatı olmadığını düşünüyorum. Rabbim nasıl yargılayacağını en iyi bilendir.


    Elbette bir Müslüman olarak ilahi sınırların gözetilmediği bir yaşam tarzını benimseyemem, doğru da görmem. Vahiyle ve nübüvvetle tanışması için sadece “keşke” diyebiliyorum. (Ona ulaşmayan Müslümanlardan hesab sorulacağını düşünüyorum). Ama bu kişinin çektiği acılardan dolayı bana düşen sadece yerime oturup derin tefekkürlere dalmak. Başka değil. Günahkar Müslüman görerek (zira imansızlığına dair bilgim yok) Rabbimiz rahmet etsin kendisine. 2013'te vefat etmiş.

    Rabbim hayatın debdebesine karşı bize güç ver, sabır ver. Kendini unutturma. Amin.


Aile-Akraba-Çevre Bağlamında Tevhidî Özgürlük

    Tevhidi bilinç başka nerede insana ilaç oluyor biliyor musunuz?

    Aile ve akraba ve yakın çevrede. (moda tabirle mahalle baskısı)

    Hayatında en çok Allah'ı seven (Bakara:165),
    Allah'a ve Resulüne itaati hayatının merkezine koyan(etiullahe ve resule),
    En çok Allah'tan çekinen (Haşr:18)
    Böylece Furkan'a sahib olan (enfal:29)
    Bir Rabbani şahsiyete dönüşerek (Al-i İmran:79),
iradesini ve tercihlerini ailesinin/akrabasının/çevresinin keyfi ve temelsiz söylemlerine, uygulamalarına, bakış açılarına kurban etmez. En azından onları tevhidi şuurun süzgecinden geçirir. Şu dipnotu düşmeyi unutmayalım, tevhidi şuur gereği aile/akraba/çevre ile ihtilafa düşersek bile onlarla insani bağları asla koparmamalıyız.
    
    Buna dair gözlemlerim de var. Hayatının sınırlarını Allah'ın değil de aile, akraba ve çevresinin çizdiği bir insan tipi toplumda fazlaca mevcut. Babasının baskıcı özelliği nedeni ile özgürce düşünemeyen, babasının yanlışlarına itiraz edemeyen yetişkinler var. Aynı şey akraba ve çevre için de geçerli. Oysa evvela Allah'a karşı sorumluyuz.
    
    Tevhid inancı, insana iradesini kuvveden fiile çıkaracak ilahi özgürlük vererek insanı böylece kurtarır. Birçok insan bahsi geçen ortamlara maruz kalarak fıtri melekelerinin, gelişiminin durdurulduğunun farkında değil. Oysa bizi herkesten çok iyi tanıyan ve herkesten bize yakın olan bizi yaratan Rabbimizdir. Onun bize bahşettiği manevi nimetleri çevremize kurban etmemeliyiz. Bunun için düşünen ve sorgulayan insanlar olmayı başarmalıyız.

    Şu ayeti de bu gözlemimin/düşüncemin serlevhası yapmak istiyorum:

    "De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, düşmesinden korktuğunuz ticaret(iniz), hoşlandığınız konutlar, size Allah'tan, Elçisinden ve O'nun yolunda cihadetmekten daha sevgili ise o halde Allah emrini getirinceye kadar gözetleyin (başınıza gelecekleri göreceksiniz)! Allah, yoldan çıkmış topluluğu (doğru) yola iletmez." (Tevbe:24)





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...