22 Eylül 2022 Perşembe

Bilinç Notları 48

 Edip Yüksel, ummu'l kur'a ibaresini "başkent" olarak çevirmiş.. Ne güzel..

Siyasi şuur dediğin böyle olur 🙂
//
Benim de dikkatimi çeken şey şu;
Kur'an kendi gündemini kendi belirliyor. Roma ve pers başkentleri belki o günün en göz alıcı yerleridir. Ama Kur'an İbrahim'in de izlerinin olduğu bu şehri, Pers ve Roma şehirleri gibi görkemli yönü olmasa da "ummu'l kura" olarak niteliyor. Yani bana göre göz alıcı yahut anlamlı şehir burasıdır diyor, zira tevhid önderi İbrahim'in şehir burası... Kur'an kendi değerler sistemini belirliyor.
Mesela müşriklerin umurunda bile olmayan ahiret günü, kıyamet saatine "nebeul azim" diyor. Yani büyük haber... Size göre değil bana göre olan önemlidir ve merkezidir, diyor zımnen Kur'an ve tabi Rabbimiz..../mt
///
Kimi karakterler trübünde olmaya yatkındır, alkış tutar, yuhlama yapar, sonra da oturur. Kimi karakterler de sahada oynar, düşer, kalkar, yorulur, terler, faul yapılır, gol atar, gol yer.
Tamam futbolda sayı 22 ile sınırlı ama hayatta öyle mi? Futbolda tribünde olmak masum, ama peki ya hayatta tribünde olmak?
Seçim sizin/bizim.
Ben ne tribüne oynamayı severim ne de tribünde olmayı..
Tabi ne kadar başarabilirsem. Bu nedenle somut sorunlara karşı umarsız kalamıyorum. Çözüm üretmek için elimden az ya da çok ne geliyorsa yapmak istiyorum. Bu arada tabi tribünde olanlar beni yıldıracak, korkutacak, geri durduracak telkinler de yapmıyor değil.. Yani çoğu "ya ben sana demedim mi" demeye hazır halde beklemede sanki... Düşünün onlar demiyor ki, yahu ben de gücüm yettiği kadar hakkı haykırayım ama benim gibilere "ben sana demedim mi" demek için öylece beklemede. Buna sabrı var, ama hakkı ikame için söz-eylem üretmede sabrı/direnci yok...
Unutmayın, tribündekilerin en önemli özelliği "ben sana demedim mi" sözüdür. Bir yerde ara sıra alkış ya da yuh çekmek... sonra da oturmak.. Dediğim gibi maç biter eve gidilir, ama hayat bitince nereye gidilir, onu da bilmek lazım!!!!/mt
///
Fuat Sezgin Hoca anlatıyor:
Avrupa'da da büyük alimler var ama Müslüman âlimlerin çalışma tarzları başka, onların çalışma tarzları başka. Biruni çok daha tedbirli ve çok daha derin çalışan bir insan. Avrupalılarda, kusura bakmayın ama biraz atılganlık var. Bu kelimeyi söyleyeyim mi bilmiyorum ama biraz şarlatanlık var. Hepsinde öyle değil tabi ki ama bu durum var.
Mesela Kepler'le İbnu'l Heysem'i mukayese etmek istesem... Heysem çok derin çalışan bir insan. Kendisinde tekamül duygusu ve tekamül kanunu fikri çok derin olan bir insan. Çok uzun yürüttüğü çalışmalarından sonra yeni bir fikri ortaya atma çabasında bir insan. Kepler ise daha aceleci, daha çok gösterişçi! Yani böylesi farklar gözüme çarpıyor.
Ama Kepler'e de hürmetim var, İbnu'l Heysem'e de...
(Bilim Tarihi Sohbetleri)
Bu kitabı her müslüman okumalı ve tabi ki müslümanları sürekli aşağılayan yeni yetmeler de..
Geçmişini bilmeyen geleceğine yol alamaz. Önce bize geçmişimizi unutturdular ve bizi asalak lanse ettiler.
///
Fuat Sezgin Hoca anlatıyor:
İbn-i Sîna'nın taş'a dair bir kitabı, 20. yüzyıla kadar Aristo adı altında tedavüldeydi. Bir başka bilgin bunu keşfetti.
Müslümanların, aldıkları kaynakları belirtmek hususunda hadis ilminin büyük tesiri var.
(Bilim Tarihi Sohbetleri)
Geçmişi sürekli aşağılayarak karanlık gören, müslümanları ezeli olarak tembel miskin gören, batılılara karşı aşağılık kompleksine giren, bilumum kemalist ve geçmişi sürekli geri gören bazı modern müslüman arkadaşlar lütfen bu kitabı okuyun. önyargılarınızı yıkın. müslümanlara karşı medeni olun. sürekli kötü örnekler vererek algı oluşturmayı bırakın. Bu kitabı okuyarak vicdanınızla yüzleşin)/mt
///
Fuat Sezgin anlatıyor:
Avrupa'da, Latin dünyasında 18. yüzyıla kadar kaynak verme mefhumu yok.
Müslümanlardan tercüme ettikleri birçok kitabın üzerlerine çoğu zaman kendi isimlerini koyuyorlar. Bütün bunlar bilinmiyor maalesef. Müslümanlar da bu haklarını müdafaadan aciz vaziyetteler. Onlar da bu gerçeği bilmiyorlar çünkü.
Mesela, Galen'in kendi adıyla göz'e dair bir kitabı vardı Avrupa'da. 1928 senesinde kadar bu kitap ona ait zannedilirdi. Julius Hirschberg adlı Yahudi kökenli bir Alman bilgini bunun Huneyn bin İshak'ın kitabının tercümesi olduğunu keşfetti.
(Bilim Tarihi sohbetleri- lütfen bu kitabı okuyun dostlar)
///
Kulluğun iki kanadı var:
Biri Tevhid, diğeri Adalettir.. /M. İslamoğlu
///
"Harekette bereket vardır" sözü gerçekliğini ispatlıyor..
Muhtemelen bunun tam tersi olan "Yerinde çakılıp kalma" ise bereketsizligi doğurur..
Hem maddi hem manevi anlamda her ikisi de../mt
///
/mt
///
Uluhiyet alanında (metaphscal realm) asıl olan, Yaratıcı ve Vacib bi Zatihi olan (kendinden zorunlu) ile yaratılmış, varlığını başkasına borçlu ve bağımlı olan arasında,
varlık noktasında hiç bir demokratik ve eşit ortaklık olamaz. Böyle bir ortaklık, ancak iki kategoriden varlıklar arasında olabilir. Kuran'ın, şirki şiddetle kınaması Uluhiyet alanında temellendirilmiş, ahlak alanında filizlenmiştir. / Fazlurrahman /Ana Konularıyla Kur'an
///
Emperyalistlerin cografyalarımızda uyguladıkları 'emperyal müdahaleler' maalesef etkisini sürdürmekte..
Ekonomik güçle diz çöktürüyorlar ardından inanca ve kültüre ağır darbeler vuruyorlar.
Daha sonra belli miktarlarda ekonomik özgürlük vererek sahte bagımsızlık havasına büründürüyorlar..
**
Bu emperyal müdahaleleri etkisizleştirmenin tek yolu Kur'an'ın hedef gösterdigi AHLAKA ulaşmak ve tümüyle Kurani bir şahsiyete sahip olmak..Emperyalizmin yazılımlarını iptal edecek tüm kodlar Kur'an'dadır.. Pratik örnekligimiz Hz. Peygamber ve İlk Nesil...
**
Bu olmasa ne mi olur? Rezil ve zelil bir hayata mahkum edilecegiz sürekli.. /(Sudan Notları)/mt
///
Sudan ülkesinde Islam zahiri olarak kendini fazlasıyla hissettiriyor. Lakin kalite ve derinlik zahire nazaran cok gerilerde.. (özellikle yönetim ve kişisel yaşam, temizlik ve tertip tabi bunların da sebepleri var)
**
Türkiye'deki Kemalist sistemin Müslümanlara olan darbesini/zararını burada cok daha bariz görebiliyorum.. /mt
///



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...