15 Şubat 2021 Pazartesi

Demokrasi Kavramına Müslümanca Bakış Denemesi

Düşünce dünyamızda 'Demokrasi'den bahsedeceksek ve bundan da "halk"ı anlayacaksak ve bir sıralama yaparsak şayet sıralamada "halk" 3 veya 4. sırada yer alır.  

İlk sırada Yüce Rabbimizin mutlak emirleri ve yasakları. 

İkinci sırada Son Nebi'mizin mütevatir sünneti. (ki mütevatir sünnet ise vahiyle uyumlu olur, aykırı olmaz). 

"Bir mümin erkek veya bir mümin kadının, Allah ve resulü bir emir ve hüküm verdiklerinde artık işlerinde bundan başkasını seçme hakları olamaz. Allah’ın ve resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır." (Ahzab:36)

Bu iki önemli unsurdan sonra halk ile biatlaşmak, halkın yönetim üzerindeki kararını sormak, yönetime gelecek olan kişi ve kabineleri halka sormak son derece doğaldır, gereklidir, normaldir. Bu anlamda demokrasi geçerli olabilir müslüman vatandaşın zihninde.

**

Günümüzde ise seküler (dinsiz, din karşıtı) sistem, kendi sistemini zorbaca veya aldatarak kurduktan sonra halka soruyor ve ardından buna "demokrasi" diyor. Burada Müslüman ferasetinin yakaladığı bir hile var gibi. Halkın talebiyle başa gelen yönetim, sistem değişikliği yapamıyor. İdeolojik bir sınırlama var. Müslüman şahsiyet için bir sınırlamadan bahsedilecekse Allah ve Resulü bu sınırlamayı koyabilir ancak. Müslüman şahsiyetin hayatındaki sistemin temelini Allah ve Resulü belirler. Müslümanlar bir toplum oldukları zaman da siyasette kendini göstermelidir bu durum.

Kur'an bilinci ile donanan müslüman siyasetin önemini yönetici Firavun'un şu ifadesiyle farkına varır: "Fe kale ene rabbukumu'l a'la: Ben sizin en yüce Rabbiniz değil miyim?" (Naziat:24).  Eğer bizler Tevhidi bilincimizi siyasete yansıtmaz isek zalimlerin boyunduruğuna düçar oluruz. Firavunlar türer ve onlar bizi yönetir tabi kendilerini kul olmaya zorlayarak. Günümüz firavunları ise farklı versiyonlarla tezahür ettiği gerçeğini ıskalamayalım tabi... 

Bu analizlerimiz "Müslümanın Düşünce Dünyası"dır. Müslüman olmayana İslam dayatılamaz, elbette. Ancak yönetim ve hakimiyet kavgası olacaksa şayet, Müslüman Yüce Rabbimizin Allah'ın ilahi mesajlarının ve Resulünün örnekliğinin hakim olmasını ister, savunur ve bunun mücadelesini verir. 

Hasılı, biz kendimizi tedavülde olan ve zalimlerin sahte gülümseme maskesi olan demokrasilerinden beriyiz, uzağız. Biz Allah'ın ve Elçi'sinin hayatın tamamına yönelik olan, "Hayat Veren Bir Ruh" taşıyan mesajını kendimize seçtik, kimseye dayatacak kadar da izzetsiz kılmayız bu mesajı ve bu tercihimize karşı çıkıp bize zorbalık yapanlara karşı mücadelemizi veririz, tercihimize saygı duyup önümüzü açacak olanları ise destekleriz. 

"Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve resulünün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz." (Enfal:24)

Peygamberimizin as Medine örnekliğinde ve müslümanlar ahir tarihinde gayr-i müslimlerle ortak yaşam pratiği sergilendiği için müslümanların başka din ve ideolojiden olanlarla -yeter ki saldırganlık ve ihanet olmasın- birlikte yaşamaları soyut bir durum değildir. 

Güç kuvvet her daim Yüce Allah'tadır. Mesele bizim imtihan olma meselemizdir. Müslümanlar bu konuda ihtilafta iseler bile birbirleriyle konuşabilecek genişlikte olmaları gerekiyor. Müslümanlar mezhepçilik ve milliyetçilik sarmalından kurtulmadıkça etkin bir toplum olamazlar. Bunu bilmeleri gerekiyor. Bu anlamda vebal yüklenenler Allah'a hesap vermekte zorlanacaklardır. 

"Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, talih zebun"

E doğrusunu Alim olan Yüce Allah bilir.

Selam ve dua ile.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...