kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Kasım 2022 Salı

Kitap Okuma ve Acelecilik

 İnsanların kitap okumak istememelerinin bir sebebinin de  yaratılıştan gelen ama terbiye edilmemiş acelecilik güdüsü olduğu kanaatindeyim. 

Hemen bilgili olmak, hemen bilge olmak, hemen arif olmak, hemen hikmet ehli olmak durumlarındaki "hemen" sözcüğü okumaya ilk adımı engellemektedir. 

Zira olgunlaşma sadece 1 kitap okuma ile olamayacağı için belki yüzlerce, binlerce okuması gerektiği için "sabırsız ve aceleci olan bünye" bir türlü adım atmamaktadır. 

Bu şekilde zaman tükenmekte ve ileriki yaşlarda okumak daha da zorlaşmaktadır. 

Bu nedenle ortaokul yıllarından itibaren hatta ilkokul yıllarından itibaren insan alış(tırıl)malıdır okumaya. 

Toplumun hayata, olaylara, gelişime olan bakış açısı da insanları etkilemektedir. 

Kitap okumanın ekonomik getirisinin olmaması da bunu tetiklemektedir. 

Oysa ekonomiden daha önce insan olmaya katkısı olan bir eylemi toplum geri plana atmaktadır. Öyle değil mi? 

Sonrasında da sorunlar yumağında debelenen bir toplum... 

Elbette ki bu tespitim herkes için değil, genel olarak söz konusudur. 

Bu yazıyı okuyan kişi kendisinde de o aceleciliği hissediyorsa, bu konuda kendisini değiştirmeli ve ilerlemenin ve güzelliklerin adım adım oluşacağına kendisini inandırmalıdır. 

Bir kerede olup biten şeyler için "saman alevi" benzetmesi yapıldığını unutmamalıdır. 

Saman değil meyve olmaktır asıl hedefi insanın.

Acele etme, adım adım ilerle! (başarının belki en temek kuralı diyebiliriz)


Kitap okuma ile ilgili video kaydımı bu linkten izleyebilirsiniz:

https://youtu.be/9Ccx_Dxf08A

30 Nisan 2022 Cumartesi

Yahya İle Meryem'e Sesleniş

 


YAHYA ve MERYEM'e....

Büyü yavrum büyü.. Kitaplarla büyü..

Uçur uçurtmanı kitapların semasında..

Aydınlık bir sema... Yeşil bir zemin 

Nasıl ferahlatırsa insanı 

14 Mart 2022 Pazartesi

İmanın Önemi ve Dört Tavsiye Kitap

İman alt yapısı çok önemli.

Tevhid, Nübüvvet ve Ahiret temelli iman... 

Kimileri bu alt yapı olmadan amellerine güveniyor gibi... 

15 Ocak 2022 Cumartesi

Hatıralar - Roger Garaudy

- Ne uğruna öldüğümü, niçin yaşamış olduğumu anlatan bu kitap, bir itiraf değil. Vasiyet de değil; hele ağıt hiç değil. (11)

- Yönümü değil, sadece cemaatimi değiştirdim. (13)

- Hayatımın uçuş pisti kitaplarımdır. (30)

5 Ocak 2022 Çarşamba

Sıradan Düşünen Anne Babalar

 "Sıradan düşünen/yaşayan" anne babalar çocuklarının hep zahiri hayatlarını inşa etme ile meşgul olmuşlar. Yani yatay ilerleme. Geniş ama derinliksiz bir inşa.

Ama "derinlikli düşünen/yaşayan" anne babalar ise çocuklarının zahiri olarak yetismeleriyle yetinmeyip ruhlarını, akıllarını besleyip olgunlaştırmayı kendilerine vazife bilmişler.
Çocuğunun giydiği kıyafetten ziyade okuyacağı ilk kitap heyecanlandırır onları..

8 Kasım 2021 Pazartesi

Urfa'da Kitap Günleri: Coşuyoruz, Nefes Alıyoruz!

Urfa’da 4.Kitap Günleri başladı. Haftaya pazar (14 Kasım 2021) bitiyor. Kitap severler
için müthiş teneffüs mekanı. Nefes alıyoruz adeta. Kitap okuyan ve merak edenlerin toplu halde olması okuyan kesim için moral kaynağı aslında. Zira toplumun ekserinde kitap ve okuma pek mevzubahis olmayabiliyor. Hatta yalnız kalıyorsunuz. Kitap ve okuma deyince herkes tuhaf tuhaf bakabiliyor. Fuarda ortam sizin, mekan sizin… Tabi tanıdık kitap sever dostlarla muhabbet imkanı elde ediyorsunuz.

Neyse ki okuma bilinci de yayılıyor topluma. Gençler hakkında olumsuz söylemler varsa da onlar da ilgi duyuyor ve umut veriyor. Kitap fuarları bu anlamda ticari bir süreçten ziyade o il’in kültür hareketi diyebiliriz. Toplumu bir adım daha kitaba yaklaştırma diyebiliriz. Yazarların gelmesi sürece heyecan katıyor. İnsanlar o yazarlara karşı minnet duygusu besliyor, ruh dünyasına sunduğu katkıdan dolayı. Tabi yanında da bir arkadaşını getiriyor ve böylece o arkadaşı da kitap dünyasına adım atıyor.

30 Ekim 2021 Cumartesi

Ey Kitap Okuyan! Kari!

Onca kitap okuman yeterli değil ey kari(okuyan)...

bir de insan içine çıkacaksın, insanla yaşayacaksın, kimi insanlar maneviyatına yakıt olacak sana güç verecek belki;
ama kimi insanlar da enerjini tüketecek, seni aşağı çekecek, işte onlara karşı da dirençli olacaksın.. Seni hayattan ve cihaddan soğutmalarına karşı sabredeceksin yani direneceksin..
Yakin gelinceye kadar....
Anladın mı ey kari?!
Hayat kitabının sayfalarını çevirmek, yazılı kitap sayfalarını çevirmeye benzemez...
Nice binlerce sayfa çevirenler, hayat sayfalarını çeviremiyorlar ey kari!
Kari olmak ayrı, Salih olmak ayrı....

10 Eylül 2021 Cuma

Ciğerlerimiz ve Kitap Okumak

Ciğerlerimizde boşluklar var. Nefes alırız içine hava dolar ve kirlenen havayı da tekrar nefes ile dışarı veririz. Kurtuluruz kirli havadan...

1 Haziran 2021 Salı

İnsanların Gelişimine Ket Vuranlar

        Özellikle geçmişteki alimlerin kitaplarını okuyup kendilerini geliştirerek fikir sahibi olanlara, hâla "sen arapça biliyor musun?", "Sen şunu biliyor musun?", "Oniki ilmi aldın mı?" gibi sözde mantıklı gibi görünen soruları soranlar aslında şunu söylemiş oluyorlar:

        "Yahu kardeşim ben bir alimin peşine körü körüne takıldım. Yıllarca o ne dediyse ben onu yaptım. Başka incelemeler ve mukayeseler yapmadım, yapmam da. Benim yaşadığım zamanda yaşayan alimler kim oluyor ki kitap yazıp milleti aydınlatacak. Ben geçmiştekiler ne yazmışsa ona uyuyorum. [Sofrada ne varsa hepsini abur cubur yiyen obez misali]. Sen de şimdi kalkmış o inandıklarıma/yediklerime itiraz ediyorsun. Ne kadar okuma yaparsan yap seni Arapça bilmemekle köşeye sıkıştırıp kendi körlüğümü örtbas ederim.... vs vs"

**
        Ne olursunuz bu tip insanlar gibi davranıp insanların gelişimlerini engellemeyin. Madem böyle diyeceklerse o halde alimlere desinler, kitap falan yazmasınlar, biz de okumayalım. Onca okumalar yapan insanları hala şunu bunu bilmemekle itham edenlerin ilme, akla, fikre ne kadar ihanet ettiklerini bilmeleri lazım... Geçmiş alimlerin kitapları ile yetinecek isek o halde onlar da kendilerinden önceki kitaplarla yetinmiş olsalardı, denir herhalde.
        Okumak bir baslangıçtır, daha başlangıçta bile insanların olan hevesini yok edecek "katolik" mizaçlı kişilikler her daim başımızın belası olacaktır.

Ya Sabır.. Ya Sabır..

28 Şubat 2021 Pazar

Abdurrahman Arslan Konferansından Notlar

 * Dünyaya müslümanca bakamayan, İslam'ın istediği bir çözüm
üretemez.

* Postmodernizm "hakikat yok" der ve kendinden önceki yöntemin bitmesiyle ortaya çıkmıştır.
* Müslümanlar modern bilgi ile devam edemez.
* "Otoriteyi kabul etmiyorum" demek, aslında "Tanrı'yı, kutsalı kabul etmiyorum" demektir.
* "Dünyayı hangi insan bu hale getirdi?" sorusu soruluyor batıda (fransada)
* Paradigma dışına çıkan bir bilgi nasıl inşa edilebilir? Cevap: Klasik düşünce!

21 Ocak 2021 Perşembe

Sünneti Anlamada Yöntem - Yusuf El Karadavi

         "Allaha itaat ediniz, Resule itaat ediniz ve sizde olan emir sahiplerine de..." (nisa,59)

Ayette zikredilen ulu'l emr'den kastedilen ise; "...halbuki onu Rasule ve aralarındaki yetkili kişilere götürselerdi, içlerinden işin iç yüzünü araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu bilirlerdi..."(nisa,83) ayetinin işaretiyle hüküm çıkarmaya gücü yeten alimler ve ümmetin kendilerine Allah'ın hükümlerini tenfiz yetkisini verdikleri ve buna sıkıca sarılıp ondan asla ayrılmayan yöneticilerdir. (1)

13 Aralık 2020 Pazar

Resul, Ümmileri Kitap İle Temizliyor - Cuma 2


O, ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.

RASUL, ayetleri okuyor ve böylece Ümmileri temizlenmelerini saglıyor. Kirliliklerden arınabilene Kitabı ve Hikmeti ögretiyor..

**

Kitab ve Hikmeti içselleştirmeden önce temizlik gerekiyor. Kötü huylardan, kör alışkanlıklardan kendisini arındıramayan Kitab'a ve Hikmet'e ulaşamaz.. Ayetleri okuyup açık mesajı anlamak ise temizlenebilmenin ön şartı..

Allahu a'lem..

24 Kasım 2020 Salı

Duyguların Psikolojisi Kitabından Kesitler - Nevzat TARHAN

Edison'a en büyük icadı sorulmuş. Verdiği cevap: "En büyük icad ottur, bizim yaptığımız icat ve
keşifler mevcudu göstermektir. (önsöz)

*67 yaşında atöylesi ile birlikte her şeyi yandığında ertesi gün ailesini toplayıp "Bütün hatalarımız yandı" diyebilmiş ve üç hafta sonra da fonografı icad etmiştir. (önsöz)

*1990'lı yıllarda duyguların bilimsel bir kategori olduğu ve duyguların ihmal edilmesi sonucu insanların başarılı ama mutsuz oldukları anlaşıldı. (önsöz)

*Tüketerek mutlu olan Batı'nın, paylaşarak mutlu olmayı hedefleyen Doğu'dan alacağı çok dersler vardır. (önsöz)

*Descartes, 'cogito, ergo sum' yani 'düşünüyorum o halde varım' diyerek duyguların maddesel varlığını ve yaşam üzerindeki etkisini yok saymıştı. (giriş)

*Duyguların aktarılması, düşünce bilgisinin duygu bilgisine dönüşmesi için zihinsel malzemeler gerektiğini gösteriyor. Bu malzemeler de serotonin, noradrenalin, dopamin gibi kimyasallar, hormonlar ve enzimlerdir. (19)

*Duygusal zeka tanısını yaşamın temel becerisi olarak popüler psikiyatriye katan Daniel Goleman şunu söylüyor: "İki ahlaki tavra ihtiyacımız var: Kendine hakim olmak ve şefkat göstermek." (21)

*Duygusal zekası olanlar, kendi duygularıyla birlikte diğer insanların duygularını da okuyabilen, bağımsız davranan, uzlaşmayı başaran kimselerdir. (22)

*Bizi kültürümüzde ilim ve irfan birbirinden ayırt edilmiştir. İlim sahibi olup, irfan sahibi olmayanlar, sırtına kitap yüklemiş ama adam olamamış kişiler olarak tanımlanır. Çok bilgili, ancak sosyal ve duygusal becerileri zayıf olan bu kişiler çok sevilmez ve çoğunlukla yalnız kalırlar. Başarısız olduklarında çevrelerinde kimseyi bulamazlar. (23)

*Modernist bakış, özgürlüğü dürtüleri serbest bırakmak olarak tanımlarken; duygusal zekanın keşfiyle, gerçek özgürlüğün "dürtülerden özgür olmak" olduğunu kabul görmeye başladı. Aslında bu, geçmişin yeniden keşfidir. (23)

4 Eylül 2020 Cuma

Oryantalizmin Soruları - Ahmet Parlakışık

 Musiki, notalardan meydana gelir ve bu notaların düzenlenebileceği, birbirinden farklı sayısı yollar vardır. Fakat beste halindeki bir bütün, ayrı parçaların heyet-i mecmuasından daha büyük bir şeydir. Tahlil ederken, bundan bundan sıyrılan bir şey daima mevcuttur. Şiir de böyledir. Tahlil ederken, şiir


vezne veya kafiyeye göre sıralanabilir, mevzulara göre tasnif edilebilir; yazan kimsenin hayatındaki şartlara veya devrinin düşüncelerine bağlanabilir. Fakat gene de tahlilden sıyrılan bir şey vardır, tıpkı musikinin sehhar kuvveti gibi sözün sehhar kuvveti de aşk, acıma, hiddet, neşe ve keder hislerini harekete geçirme kudretine sahiptir. Şiirin tenkidi ve tahlili ile meşgul olan bir insanın bir şiir hakkında yazacağı hiçbir şey şiirin bu esaslı vasıflarına nüfuz edemez. Şiir burada, istediği gibi tasarruf edebileceği, hususi hak ve havasına sahiptir. Büyük bir şairde veya musikişinasta bulunan ve onu, nazmetmek ve nağmeler düzmek kabiliyeti bulunabilecek başka normal insanlardan ayıran bir şey vardır. (32)

12 Ekim 2019 Cumartesi

Düşünceler - Malik Bin Nebi

Demokrasi projesi; demokratik nitelikte siyasal kurum ve örgütler inşa etmeden önce bizzat insanı
özel bir yapıda inşa etmektir. (s.18)
*
Dedemle ilgili hatırlayabildiğim bir başka husus, tam bir huzur ve istikrar ortamında yaşaması, herhangi bir sorun algısının bulunmamasıydı. Örneğin ekonomik anlamda hiçbir sorunu yoktu. Çünkü hayatta yetecek kadar yetinmeyi ilke edinmişti. (s.25)
*
Düzgün fert, toplumun inşasına katkıda bulunduğu zaman, harcadığı enerji kendisine bireysel kapasitelerini doğru yönlendirecek sosyal güvence ve teminatlar olarak geri döner. (s.33)
*
Medeniyete açılan ilk kapı, sorunlara karamsar değil iyimser bir bakış açısıyla yaklaşabilmemizdir. Zira karamsar bir bakış açısıyla yaklaşmak, onları çözümü imkansız problemlere dönüştürür. İmkansızı başarabileceğimizi düşünmek ise abestir. Bu zihniyet biz müslümanlarda iyice yerleşmiş durumdadır. Bir şeyi neden yapmadığımız sorulduğunda cevabımız hazırdır: İmkansız. (s.40)
*
Yükselen ve kalkınan toplum, haklara karşılık ödevleri bakımından fazlalığa sahip bir toplumu ifade eder. (s.41)
*

11 Ekim 2019 Cuma

Endülüs Çağırıyor 1- Mehmet SILAY

Yüz ellibin kişilik stadyumlar çağın zigguratları, hatta kapitalist modelin tapınakları... (s.15)
*
Ziyaretimize gelen büyükelçimiz anlatıyor: "İspanya'da polis, "vatandaşlara rica eden ve teşekkür eden nazik bir adamdır." (s.17)
*
Yunanistan'da ihtilal yapmaya hazırlanan generaller sivil mahkemelerde yargılandılar. Her general on beşer yıl hüküm giydiler. Basından öğreniyoruz, bazıları cezaevlerinde ölüyor, ya da cezalarını çekmeye devam ediyorlar. Yani seçimle gelen sivil idareye karşı ihtilal yapmaya hazırlanan Yunanistan'da zorbaların burnu sürtülmüş. DARISI TÜRKİYE'NİN BAŞINA! (s.17)
*
İspanya'da stadyumlar ve futbol (tutkusu), çılgınlığı kitlesel uyuşuturucu rolünü üstlenmiş. Dört katlı yüz elli bin kişilik modern tapınaklar. Reklam afişlerinde topa en iyi tekme vurmayı beceren RONALDO da haşa bu mabetlerin ilahı. (s.23)
*
Franco'ya sormuşlar: "Sen bu hırçın ve anarşist milleti, nasıl kırk yıl idare edebildin?" Franco: "Müzik, dans, futbol ve boğa güreşlerini kastederek: "3-F ile yönettim, Futbol, Flamingo, Feista" (s.26)
*

30 Ekim 2015 Cuma

Babası Meryem'e Kitap Okumanın Faydasından Bahsediyor

Kitap okumanın faydalarından biri nedir biliyor musun Meryem?
- Nedir baba?
Baba şöyle cevap verir:
- İç dünyandaki düşüncelerini daha nezih, daha kibar ve daha anlaşılır bir biçimde muhatabına sunmak için KELİME HAZİNENİ arttırmanı sağlamasıdır.
- Bu çok mu önemli baba?
- Tabi ki, insanı birbirine itici yapan şey bu işte! KELİMESİ AZ OLAN KİŞİ acayip hışırtılar çıkaran ve böylece kulak tırmalayan eski bir radyoya benzer. Ne dedigi anlaşılmaz, üstelik rahatsız da eder..
- Hımm anladım babacıgım. O halde kitap okuyup kelime hazinemi arttırmalıyım ki, gereksiz yere hem pot hem de kalp kırmayayım.
- Afferin kızıma! Kelimesiz kalan insan, insani hayatın tadına varamaz ve olan tadı da kaçırır...
- Babacıgım çok iyi anladım seni. Yarın vakit gecirmeden yeni aldıgım ikinci kitabımı okumaya başlayacagım..
- Bilmedigin kelimeleri not almayı unutma kızım!
- Tamam babacıgım....

26 Eylül 2014 Cuma

Üç Zor Mesele - İsmet ÖZEL

Bismillahirrahmanirrahim

- İnsan sorumluluktan uzaklaştıkça özüne yabancılaşır. (13)
- Öte yandan yalnızca kullanılmak üzere edinilmiş bilgiler insanı nesne durumuna sokar. Bilgi aygıt olarak anlaşılınca o aygıtı kullanan da kendini onun etki çemberi içinden kurtaramaz. (38)
- Derler ki gözleri kapalı olarak yaşamayı tecrübe etmemiş olanlar körlere bir şey öğretmeye kalkmasın. (45)
- Zorlamayla elde edilen şartların, kendiliğinden oluşmayan durumların bizi istenilen sonuca götürmeyeceğini anlamamız , anlayabilmemiz gerek. (47)
- Hakikat hiç kimseyle paylaşılmasa bile hakikat olma vasfından bir şey kaybetmez. Ama paylaşılmayan hakikat, hiçbir zaman "tecelli" etmez. (47)
İslam milli  bir anlayış içinde gözönüne alındığı veya dünya kültürü içinde kavranılmaya çalışıldığı zaman şüphe yok ki hem coğrafi hem de tarihi yer bakımından belli sınırlandırmalara maruz bırakılacaktır. (63)
Ortaçağ denilen zaman dilimi içinde İslam medeniyetlerinin, gerek taşıyıcı gerekse kurucu olarak, birçok insanda bilgi ve tekniğini Batı'ya öğretmiş olmasını "İslam" olarak nitelendirme eğilimi var. (64)

28 Kasım 2012 Çarşamba

Tevhidi Gerçekliğin Işığında - Atasoy Müftüoğlu

- Batı Bloku sadece Doğu Bloku ile olan ilişkilerinin gerginleştiği dönemlerde kullanmak üzere İslam unsurunu yedekte bir araç olarak değerlendirmektedir. (31)

- Gerek Batı'lı ve gerekse Doğu'lu müstekbirler şemsiyeleri altına alınmış bulundukları Müslüman toplulukları, Allah'ın dini İslam'ın bütün dinamikleriyle ortaya çıkması ihtimaline karşı sürekli olarak uyarıyorlar. (31)

- İstiyorlar ki bu İslam, krallara, emirlere, başkanlara ve bunların her tür uygulamalarına karşı sesini yükseltmesin. Yine bu çevreler istiyorlar ki krallı, kraliçeli, emirli, şeyhli, şahlı İslamlar olsun, ancak İmamlı bir toplum örneği vücut bulmasın. (31)

- Emperyalistler için dünyada İslam'ın geri dönmesinden başka korku yoktur. (31)

- Kafirlerin sürüp giden saldırılarından ciddi bir şekilde etkilenen kimi çevreler İslam'ı bir sözcük olarak bile kullanmaya cesaret edememekte, sağcılığın, muhafazakarlığın, gelenekçiliğin, görenekçiliğin, milliyetçiliğin ve mukaddesatçılığın şemsiyesi altına sığınma ihtiyacı duymaktadırlar. (32)

- Mekke'li hanifler içinde iman şahsi ve özel bir durumun ifadesiydi. Bu bakımdan Haniflerle müşrikler arasında ciddi bir sorun çıkmıyordu. (34)

- Bugün de, kimi Müslüman topluluklar, kendi zihinlerinden düzmece mazeretler nedeniyle imanlarını saklı tutmakta, tevhidi bir tavır sergileyememekte, imanın kendilerine yüklenmiş bulunduğu sorumlulukları açıklamak üzere daha müsait mevsimler beklemektedirler. (34)
- Her mü'minin asli görevi hayatın içinde her olguyu tevhidi perspektifle değerlendirmektir. (34)
-Realitelerin baskısına karşı duramayanlar, tevhidi mücadelenin günümüzdeki yansımasını ya hayalcilikle ya da romantizmle suçlamaktadırlar. (35)

- Allah'a kulluğu çok soyut bir ilgi halinde, kullara kulluğu ise çok somut bir ilgi halinde yaşayarak tevhidin rahmet ve bereketine ulaşılamaz. (35)

Allah'ın velisi ve dostu olmak, Allah'ın hukukunu korumakla kabildir. Allah'ın velisi ve dostu olmak, Allah'ın ve O'nun yasalarının düşmanlarına düşman olmakla kabildir. (36)

- Belirsiz tavırlar kaçınılmaz bir azabı haber verirken, belirgin tevhidi tavırlar bir kurtuluşu haber vermektedir. (37)
- İslam'ın geçmişteki başarılarını konuşmak gelenek haline gelmiştir. (38)
Yığınlar nazarında İslam yalnızca ahiret hayatıyla ilgili kıymetler manzumesi olarak hatırlanmaktadır. (38)
Bir yandan siyasal düzenlerin fiili baskısı, diğer yandan modernizmin psikolojik baskısı sonucu Müslüman topluluklar, bu baskıları tümüyle ortadan kaldırmayı amaçlayan tavırlar ortaya koymak yerin, bu baskı unsurlarıyla uzlaşarak baskıları hiç değilse asgari sınırlar içerisinde tutabilecek tavırlar geliştirmişlerdir. (39)
Hayatın içindeki rolünü tevhidi duyarlılığa göre belirleyen Müslümanlar için, ne doğuculuğun, ne batıcılığın, ne sağcılığın, ne solculuğun bir değeri yoktur. (39)
Bir insan hem müslüman, hem laik, hem liberal, hem demokrat, hem kapitalist, hem marksist olamaz. İnsan bunlardan ancak biri olur ya da olmaz. (41)
Müminler namazla bütün putları ve putçu eğilimleri ayakları altına alır. (44)
Zekat, insanı eşyaya ve mala kulluktan, bireycilikten ve cimrilikten kurtaran, toplumla ilişkimizi kardeşlik hukuku içinde tanzim etmemizi sağlayan, müslümanların birbirlerini bütün yönleriyle paylaşmasını temin eden kutlu bir vecibedir. (44)
Beşeri yasalar kötülükleri ortadan kaldırmak yerine, onları sosyal realiteler olarak kabul ediyor. (44)
Sinenizde maraz yoksa her türlü kimlik sorunuyla başa çıkabilirsiniz. (45)
Allah'la ilişkileri dürüst ve düzenli olan, Allah'la ilişkileri sürekli ve içtenlikli olan Allah'ın himayesine mazhar olmuş demektir. (45)
Müslümanlar şu ya da bu kabileye, sınıfa ve renge, şu veya bu mezhebe ve ulusa bağlı bulunmakla değil, sadece İslam'a bağlı bulunmakla şöhret kazanır. (45)
- Kitabı Kerim zulme, isyan ve tuğyana başkaldırmayı emrederken, saltanat kültürü müslüman yaftasını taşıdıkça zalim, asi ve baği de olsa sultanlara itaat edilmesi gerektiğini uyulması zorunlu bir disiplin haline getirmiştir. (52)
- Tavrımız geçmişten gelen bütün köprüleri atmak olmadığı gibi, geçmişten gelen bütün köprüleri asabiyetle korumak da olmamalıdır. (53)
Geçmişten bize intikal etmiş bir eserin mutlaklaştırılması, bir alimin ya da fakihin mutlaklaştırılması, bir şeyhin ya da müçtehidin mutlaklaştırılması, atalar mirasına bağlı ve ancak onunla kayıtlı bir dini hayatın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. (53)
Hiç bir muvahhidin modern hayat hayat tarzının getirdiklerinden olumsuz bir yönde etkilenmesi düşünülemez. (56)
Günümüzde insan, modern teknolojinin ürettiği aygıtlar eliyle bilgilendiriliyor. Bu aygıtlar paketlenmiş bilgiler üretiyorlar. Paketlenmiş bilgiler de paketlenmiş çağdaş insanlar üretiyorlar. (57)
Her hangi bir sorunu çıktığında Kitabın hükmü budur, Resul'ün buyruğu budur tarzında bir tavır seçmek yerine, filan veya falan alimin ve de fakihin tavrı budur gibi bir yol seçiliyor. (58)
Dinini aslına ilişkin, tevhidin aslına ilişkin bir hassasiyeti canlı tutmak yerine, biçimsel kimi tezahürler yaşatılmak istenmektedir. (58)
Hicret, müşrik bir toplumda müslümanların karşılıklı ödünler almak ve vermek suretiyle içiçe yaşayamayacaklarının en açık kanıtıdır. (59)
- Allah'ın müdahalesine izin ve imkan verilmeyen bir ortamda yaşamaya yol bulanlar için hicret bir uyarı ve bir modeldir. (60)
Hicret, müşriklerin egemenliklerine razı olmamanın, onların egemenliklerini paylaşmamanın ilk göstergesidir. (61)
Bilindiği gibi Peygamberimiz Efendimizle hicret etmeyip Mekke'de kalan, imanlarını açıkça izhar etmedikleri için müşriklerle bir arada görünen müslümanlar Kuran'ı Kerim tarafından takbih edilmişler ve nefislerine yazık eden müslümanlar olarak anılmışlardır. (62)
Cahili hayat tarzı içinde ve bu hayat tarzına bağlı olarak yürütülen bütün arayışlar beyhudedir. (63)
Çağdaş ilişkiler, İslam'da Müslüman arasına aşılması güç barikatlar koymuş bulunmaktadır. (76)
- Muvahhidlerin Rabbani ve Rahmani tüm melekelerini bir ahlak haline getirerek karşı karşıya bulunduklarını kişilik zaaflarını gidermeleri tevhidi bir ibadettir. (76)
İslam kendisini seçen herkesten, her durumda bu seçimini en önde ve en başta tutmasını istemektedir. (76)
Ulusal ve laik ideolojilere dayalı düzenlerin gündeminde iki tür İslam bulunmaktadır. Bunlardan birincisi dost bir İslam, ikincisi ise düşman bir İslam'dır. Dost İslam ilgili düzenlerin her alandaki uygulamasını büyük bir teslimiyetle kabul eden, düşman İslam ise bu uygulamalara karşı çıkması ihtimali düşünülerek sürekli olarak baskı altında tutulan ve resmi dilde 'irtica' olarak yaftalanan bir İslam'dır. (77)
İslam dünyasından askeri varlıklarını geri çeken sömürgeciler, kültürel varlıklarıyla bu ruhu canlı ve etkin kılmaya devam etmektedirler. (77)
Sağcılık, solculuk, muhafazakarlık ve devrimcilik her hangi bir batı toplumunda o toplumun kendi sisteminin mantığı içerisinde bir değer ifade edebilir. (79)
Biz burada, tevhidi gerçekliğin bilincine varmış her  müslümanı sağcılığın ve muhafazakarlığın her türlüsünden tenzih ederiz. (79)
Tevhidi bilincin ve tavrın bütün boyutlarıyla yaşatılamadığı toplumlarda sapma daha geniş ve daha derin boyutlara ulaşmaktadır. (80)
- İslami kişiliğini yitirmemiş ya da kazanamamış bir toplumda Müslümanlar, siyasal, kültürel ve sosyal baskılar sonucu, bu baskıların yoğunlaştığı noktaların dışında, baskı unsurlarının gözüne batmayacak zeminler üzerinde çalışmalar yapmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. (81)
- İslam şu  veya bu sistemin yaralarını sarmak, şu ya da bu sistemi ıslah etmek için kullanılamaz. İslam şurada veya burada ortaya çıkmış kimi boşlukları doldurmaya memur edilemez. Dünyevi her hangi bir modelde İslam bir katkı maddesi olarak kullanılmaya elverişli değildir. İslam'a ait her ilke ve değer ancak kendi sistemi içinde bir aktivite belirtir. (81)
Sentez fikri de ne kadar iyi niyetlerle getirilmiş olursa olsun, sonuçları itibariyle bir güvensizliğin ve umutsuzluğun nişanesidir. (82)
İslamı, tevhidi bir görüş manzumesi içerisinde kabul edenler için tavırlarını Doğu'ya ya da Batı'ya göre belirlemek değil, Allah'a göre belirlemek vardır. (82)
İman ve İslam'ı tevhidi bir sevda haline getirenlerin önünde hiç bir kuşkunun ve kuruntunun bir yeri bulunamaz. (82)
Gerek geleneksel olanın ve gerekse modern olanın tevhidi bağlamda sorgulanmamış olması, giderek bunlarla uzlaşma sorununu gündeme getirmektedir. (83)
Rahmani gerçeklik kendi sistematiği içinde bir varlık belirtmekte, şeytani gerçeklik de kendi sistematiği içinde bir varlık belirtmektedir. İki gerçekliğin birbirleriyle yardımlaşması söz konusu olamaz. (83)
Allah'a itaatın vücut bulmadığı her ortamda anarşi vücut bulur. (84)
İslam yazdıklarımızla ve söylediklerimizle olmaktan çok yaptıklarımızla vücut bulacaktır. (85)
- Kalbinde ve vicdanında helal kazanma kaygısını büyütenleri kuşkusuz Allah koruyacak, gözetecektir. (86)
- Cahili düşüncelerin şemsiyesi altında yaşamak, insanı bütünüyle dini hazlardan, coşkulardan uzaklaştırır. İlk dönemin Müslümanları, bilgiyle olduğu kadar aşkla, aşkla olduğu kadar coşkuyla da donanmış bulunuyorlardı. (87)
Kişiliğini Allah'ın eliyle bulmamış bir topluluğun izzetinden söz edilemez. (88)
İslam'ın yalnızca bir mezhebin imkanlarıyla açıklanması, ya da yalnızca bir mezhebin ilkeleriyle kuşatılmak istenmesi de Müslümanlar arasındaki farklılaşmayı derinleştiren etkenler arasında bulunmaktadır. Öncelikle bilinmesi gereken husus şudur ki, her hangi bir mezhebin ilkeleri din bütünü olarak algılanamaz. (91)
Tekelci zihniyet, dünyasını her şey bizimle kaim, her şey bizimle mümkün anlayışı üzerine bina etmektedir. (91)
Psikolojik iklim şartları sürekli olarak müslümanların aleyhine işletilmektedir. (93)
Müslümanlar başkaları tarafından belirlenen program ve yöntemlere bu bunları uygulamaya memur ve mahkum edilemezler. (93)
Müslüman topluluklar için din, yani İslam, bütün unsurlarıyla yaşanılabilir bir gerçeklik olmaktan çıkmış, yalnızca ideolojik bağlamda yaşatılabilen bir kültür ilgisi haline dönüşmüştür. (94)
Issızlarda İslami özlemleri dile getirenler, kamuoyu önünde sağcı politikaların uygar mümesilleri olarak hayatlarını devam ettirebilmektedirler. (94)
Zihni düzlemlerde Rahman'ın yasaları geçerliliğini korurken, pratik hayatın içinde Şeytan'ın yasaları yürürlüğe girmektedir. (95)
Müslümanlar geçmişi kavmi duyarlıkla değil, tevhidi bir duyarlılıkla irdelemelidirler. (95)
Bilinmelidir ki soyut tartışmalar Müslümanları birbirinden uzaklaştırmakta, bereketi ortadan kaldırmaktadır. (97)
Tevhidin ruhunu kavramak demek, kainatta her şeyin varlığının ancak Allah'ın iradesi eliyle mümkün olacağını kavramak demektir. (101)
- Tevhidi gerçekliği ruhunda bütünüyle yaşatamayan insanın bütün ibadetleri boşa çıkabilir. (101)
Tevhidi düşünceyi sadece soyut bir gerçeklik halinde tutan toplumlarla, onu bir harekete dönüştürmüş toplumlar arasında büyük farklar vardır. (103)
Modern kültür değerleriyle yoğrulmuş bir çevrede de İslami değerler ve davranış biçimleri bütünüyle yadırganmakta ve hayret nazarlarıyla karşılanmaktadır. (104)
Vahye dayalı bir sistemle, insan zihninin ürünü bir sistem arasında bir yakınlık kurulamaz. Bu iki sistemden de birbirleriyle uyuşmaları beklenemez. (104)
Bir düşünce ancak fonksiyonlarının tezahürleriyle hayatını sürdürebilir. Fonksiyonlarını yerine getirme imkanı bulamayan bir düşünce zamanla taşlaşma durumunda kalacaktır. (105)
Allah bir topluma neye layık bulunuyorsa onu veriyor ama sürekli olarak da her toplumu uyararak asıl layık olduğu şeyi hatırlatıyor. (106)
Taklit olgusu neredeyse bütün Müslüman halkların ayırd edici özelliği haline gelmiş bulunmaktadır. (106)
Din'i yalnızca toplumsal kültürün bir parçası olarak alan toplumlarda da müzmin bir durgunluk ve umursamazlık gözlemlenmektedir. (107)
Yığınların ruhi ve zihni melekeleri, uluslararası siyasetin en etkin aracı, haberleşme aygıtlarıyla iptal edilmektedir. (107)
Fikri temellerden yoksun her davranış yok olmaya mahkumdur. Fikri dayanaktan yoksun heyecanlar anlık hassasiyetlerin yansıması olacak kalacaktır. (109)
Pek çok ilke gibi İslam kardeşliği ilkesi de sözde yaşatılan ilkeler arasında girmiştir. Öteden beri Müslüman halklar üzerinde uygulanan ulusalcı politikalar nedeniyle İslam kardeşliği ilkesi bütünüyle tahrip edilmiş bulunmaktadır. (109)

3 Kasım 2012 Cumartesi

Savaş, Barış, İktidar Kitabından Kesitler - Abdurrahman Dilipak

İnsanlık değerinin, tüketilen ürünlerinin markaları ile ölçüldüğü, her şeyin parasal karşılıklarının ödenerek satın alınabildiği bir dünya. (12)
***
Bir soygunun, insanlığın tarihi mirasının soygunları ile zenginleşen muhteşem batı. Kızılderili , kara derili ve sarı derili insanların kan, gözyaşı ve alınterileri üzerine dikilen özgürlük anıtları! Barış sloganları arkasına saklanan savaş kışkırtıcıları... (13)
***
Gelişmiş ülkelerin zenginlikleri, biraz da geri kalmış ülkelerin fakirlikleri açıklanamaz mı? (13)
***
İlkel Kızılderili vahşi kabile reisi Seattle, uygar beyaz derili baylar için şöyle diyordu: "Beyaz adam toprağı çocuğundan çalmaktadır. Açlığın dünyayı saracak beyaz adam. Ve ardında koca bir çöl bırakacaksın. Biz gidiyoruz. Ama beyazlar da birgün bu topraklardan gidecektir. Belki bütün ırklardan daha çabuk. Yataklarınızı zehirlemeye devam edin ve bir gece kendi çöplerinizde boğulacaksınız." (14)
***
Makine karşısında yalnızlaşan insan, hükmetme gayretlerine rağmen doğa ve makine karşısında yenik düşmüştür. (15)
***
Bugünkü insanın talihsizliği, Allah'la savaşın prarik sonucu olan kendi kendi ile savaşa tutuşması, insanlarla ve doğa ile savaşa tutuşmasıdır. (15)
***
İdeolojiler modern tanrıların şeriatı idi. Bu şeriat uğruna savaşlar çıkartıldı, devrimler gerçekleştirildi. Yüz milyonlarca insan hayatını kaybetti, sakat kaldı, umudunu yitirdi. Mutluluğunu yitirdi. (15)
*
Müslümanların temelde bir iktidar sorunlarının olduğunu sanmıyorum. Onlar Allah'ın ezeli ve ebedi iktidarının, yeryüzündeki temsilcileridir. (17)
***
Hz. Nuh'u demokratik bir seçimde aday gösterseniz, halk Nuh kavmi ise, kaç oy alacağını sanıyorsunuz.? (17)
***
Allah bizi mallarımızla, canlarımızla, sevdiklerimizle, sahip olduğumuz her şeyle, elbette iktidar nimeti ile de, kimi zaman azaltarak, kimi zaman artırarak imtihan edecektir. (22)
***
İslam toplumu dinamik, ahlaklı, faziletli, evrensel sorumluluk bilincine sahip ve bu dünya hayatının bir imtihan olduğunun idrakinde olan bireylerden oluşur. (38)
***
İslam Allah'ın hükmüne tam bir teslimiyettir. Hayatın ebediliğine inanmaktır. (44)
***
Cihad sadece düşmana karşı verilen savaş değil, insanın kendi içindeki kötülük duyguları ile savaşı da içine alan geniş bir kavramdır. (45)
***
Akıl, hakikatin kaynağı ve ölçüsü değil ama, insanlar ancak akılları kadar iman edebilir ve akılları kadar amel işleyebilirler. (59)
***
Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşeli değil mi? (59)
***
Nefsinin esiri olanlar da aslında kaybedilmiş bir savaşın kurbanıdırlar. Barış, bir esaret stratejisi değildir. (59)
*
Kur'an'ı Kerim bizi Allah'a, Resul'üne ve bizim içimizden çıkan ulu'l emre itaata davet etmektedir. Kendi nefsi arzuları ile emreden, hüküm koyan bir emir'e değil, Allah'ın emrettiğini emreden, nehyettiğinden sakındıran bir emir'e! (93)
***
Televizyonlarda, Fransız askerlerinin Çad'da siyah insanı avladıkları gün, bir Fransız artistin magazin haberleri süsler gazetemizi... (110)
***
Amerikan askerleri, ülkelerinden 20.000 km uzakta insan avını sürdürürken, Amerikan polisinin bir gökdelenin asansör boşluğuna sıkışan bir kediyi kurtarmak için başlattığı büyük operasyonu gösterir. Beyaz, siyah, sarı ve kırmızı ırktan oluşan insan neslinin bir türünü tümden yokeden, kalan bir kaç bin kişiyi kelaynaklar gibi nesli tükenen hayvanlar cinsinden korumaya alan Amerikan kovboylarının cinayetlerini unutturmak için kovboy filmleri icad ederler. Barışçı yerlilerinin hesabını soracak kimseyi bırakmazlar, ama basın, nazi dönemi son yahudi avcısının yargılanışını, Babi yar cinayetlerini kendine konu edinir. (110)
***
Refah toplumu olalım derken, ahlaki değerlerimizden olabiliriz, ya da sanayileşelim derken, belki binbir türlü bülbül ötüşünü çiplerinde gizleyen efekt cihazlarına sahip olabiliriz ama bülbülsüz bir dünyada yaşamak zorunda kalabiliriz. Aile parçalanabilir, parçalanmayabilir de, bu olumsuzlukların ağına düşmeyebiliriz de tabii. Ama batı toplumu giderek bir açmaza sürükleniyor. Bu anlamda medeniyeti yargılamak zorundayız. (117)
***
Maddi ve manevi değerler arasındaki uyumsuzluk, bugün tek tek fertleri mahkum etmektedir. Daha fazla tüketebilmek için daha fazla çalışma arzusu sonuçta, bu günki şekli ile, emeğin daha da ucuzlamasına, otomasyonun gelişmesi ile işsizliğin artmasına ve işçilerin, giderek tüm halkın köleleşmesine yol açmaktadır. (121)
***
Şu açık bir gerçek ki, madde kültürü ile manevi değerler arasındaki uyumsuzluk bunalıma neden oluyor. (122)
Batı'daki tüm kavram ve kurumlar, öncelikle Batı toplumunun refah ve gelişmesi için uygundur ve evrensel nitelikli değildir. Yani mutlak hakikatin kaynağı Batı düşüncesi değildir. (122)
***
Luis Masignon bizim için bakın ne diyor: "Onların herşeylerinitahrip ettik felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler, anarşi veya intihar için olgun hale geldiler. (122)
***
İslam'da "cemaat" sosyal bir sözleşmenin ürünü değildir. Menfaat bağını aşan bir inanç sistemine dayanır. (123)

*
Hükümetler, bireylerin mutluluğunu, toplumun sözde çıkarlarını öne sürerek ayaklar altına almaya alışmışlardır. Ama bunu yaptıkları zaman unuttukları şey, toplumun amacının bireylerin mutluluğunu sağlamak olduğudur. Sanırım politik toplumun asıl yanlışı burada yatıyor. (123)
***
İnsanlar servet sahibi olmayı, şöhrete kavuşmayı ve iktidarı ele geçirmeyi çok isterler. Başkalarına hükmetmek ve onlara boyun eğdirmek. Kuşkusuz İslam'da böyle bir iktidar yok.(124)
***
İktidar imkanını zalimlere vermek toplumun bahtsızlığıdır. (124)
***
İnsanı birey olmaktan çıkarıp ona toplumsal bir kimlik ve statü kazandıran olgu ise ailedir. (127)
***
İnanç toplumunda ışığın kaynağı vahiydir. Fazilet ve ahlaktır. İnsanların gönüllerinde tutuşturduğu sevgi, barış ve özgürlük tutkusudur.  (127)
***
Sivil toplum ve demokratik sistemlerde ışığın kaynağı tek başına birey ve toplumdur. Diktatörülerde ışığın kaynağı iktidar gücü ve onun ideolojisidir. (127)
***
Herkes aynadaki görüntüye bakıp aynadaki görüntüyü düzeltmek yerine kendine çeki düzen vermelidir. (128)
***
Kendini düzeltmeyen kavimlere Allah'ın hidayeti nasib olmaz. (130)
***
Biz bu dünyada imtihan oluyoruz. Biz temel hak ve hürriyetlerin korunduğu bir düzen için mücadele etmek zorundayız. Bizim için asıl olan bu mücadelenin kendisidir. Yoksa bizler Moskova'da cennete, Mekke'de cehenneme gidebiliriz. (130)
***
Biz vahyin ışığında, zamanı ve mekanı, umutlarımızı ve korkularımızı, geçmişi, bugünü ve geleceğimizi, kafamızdaki bilgileri, günümüz gerçeğini, kavramları ve kurumları sorgulayarak Allah'a verecek hesabımıza göre sorumluluk alanımızı genişletmek zorundayız. (130)
***

Hükümetler, bireylerin mutluluğunu, toplumun sözde çıkarlarını öne sürerek ayaklar altına almaya alışmışlardır. Ama bunu yaptıkları zaman unuttukları şey, toplumun amacının bireylerin mutluluğunu sağlamak olduğudur. Sanırım politik toplumun asıl yanlışı burada yatıyor. (123)
***
İnsanlar servet sahibi olmayı, şöhrete kavuşmayı ve iktidarı ele geçirmeyi çok isterler. Başkalarına hükmetmek ve onlara boyun eğdirmek. Kuşkusuz İslam'da böyle bir iktidar yok.(124)
***
İktidar imkanını zalimlere vermek toplumun bahtsızlığıdır. (124)
***
İnsanı birey olmaktan çıkarıp ona toplumsal bir kimlik ve statü kazandıran olgu ise ailedir. (127)
***
İnanç toplumunda ışığın kaynağı vahiydir. Fazilet ve ahlaktır. İnsanların gönüllerinde tutuşturduğu sevgi, barış ve özgürlük tutkusudur.  (127)
***
Sivil toplum ve demokratik sistemlerde ışığın kaynağı tek başına birey ve toplumdur. Diktatörülerde ışığın kaynağı iktidar gücü ve onun ideolojisidir. (127)
***
Herkes aynadaki görüntüye bakıp aynadaki görüntüyü düzeltmek yerine kendine çeki düzen vermelidir. (128)
***
Kendini düzeltmeyen kavimlere Allah'ın hidayeti nasib olmaz. (130)
***
Biz bu dünyada imtihan oluyoruz. Biz temel hak ve hürriyetlerin korunduğu bir düzen için mücadele etmek zorundayız. Bizim için asıl olan bu mücadelenin kendisidir. Yoksa bizler Moskova'da cennete, Mekke'de cehenneme gidebiliriz. (130)
***
Biz vahyin ışığında, zamanı ve mekanı, umutlarımızı ve korkularımızı, geçmişi, bugünü ve geleceğimizi, kafamızdaki bilgileri, günümüz gerçeğini, kavramları ve kurumları sorgulayarak Allah'a verecek hesabımıza göre sorumluluk alanımızı genişletmek zorundayız. (130)





Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...